Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Yeniden ümmet olmak zorundayız

Şubat sonunda Katar'ın başkenti Doha'da İslâm dünyasının tanınmış 300 aydın, düşünür ve İslâmi hareket liderlerinin katılımıyla yapılan "Uluslararası Saldırganlığa Karşı Küresel Direniş" konferansı, Evangelist-Siyonist saldırı karşısında fiili direnişe ek olarak ümmetin zihinsel planda direnişini öncelemesi bakımından hayli önemliydi.

Yeniden ümmet olmak zorundayız



Başlığı okuyunca; "Zaten biz ümmet değil miyiz?" şeklinde tepki vermiş olabilirsiniz. O zaman soruyu şöyle soralım: "Peki, biz gerçekten bir ?ümmet' olduğumuzun farkında mıyız?" Yani günümüz Müslümanlarının gerçek bir ümmet bilincine sahip olduğunu söyleyebilir miyiz? Ve Ümmet-i Muhammed'in vahdetini; yeniden ümmet olmasını nasıl sağlayabiliriz?

Namazda hades vukuu

Namazda hades, namaz içinde hades vâki olmak (2) demektir. Bu, sebk ve amd suretlerine şâmildir. Namazda abdestin — ihtiyarsız — bozulmasına (sebki hades) ve — kendi ihtiyariyle — bozulmasına da (hadesi amd) tâbir olunduğu gibi, namazı bıraktığı yerden başlayıp kılmağa da (bina) ve yeni baştan kılmağa (istinaf) tâbir olunur (3).

(Sebki hades) suretinde (bina) câizdir ki, namazda iken ihtiyarsız abdesti bozulan kimse, hemen — konuşmadan — gidip en yakın sudan abdest alarak, yahut — şartı mütehakkak ise — teyemmüm ederek, gelip bıraktığı yerden başlayıp hades vâkî olduğu rüknü — meselâ rükû veya sücudü — iade eyleyerek, salâtı itmam edebilir.

İSLAMİ TESETTÜR, DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ

Soru: "Müslümanlardan toplanan vergilerden maaşlarını alan üniversite rektörleri, inançlarının gereği olarak başlarını örten üniversite öğrencisi bacılarımıza zulmetmektedirler. Bu zulümlerini; "TSK ve MGK böyle istiyor" gibi saçma-sapan bir gerekçelere dayandırmaktadırlar. (...) Bir arkadaşıma, üniversite'de okuyan kız kardeşinin başörtüsü sorunu olup-olmadığını sordum. Olduğunu, fakat bu meseleyi ruhsatla hallettiklerini söyledi. Ruhsatın ne olduğunu sordum, şu cevabı verdi: "Derse girerken başını açıyor. Okuldan çıkar-çıkmaz tekrar örtünüyor" Kendisine: "Tesettürü emreden ayetler muhkemdir. Ruhsat ile amel için sünnetten bir delilin olması gerekir mi" dedim. Bunun üzerine Nur suresin'de geçen "hamr" kelimesinin

Kıratta Yanılmalar

566 - Soru: Namazda rükua varıp doğrulduktan sonra, yani "Semiallahü limen hamideh" dedikten sonra "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini cemaat mi söyler yoksa tek başına kılan da söyleyecek mi?
Cevap: Rükudan kalkarken söylenen "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini hem cemaat olan hem de tek başına namaz kılan söyler. (Büyük İslâm İlmihali, namazla ilgili bölüm 142/4)
567 - Soru: Biri anneden doğma, diğeri de küçük yaşta iken ahras, kulağı işitmez ve dili söylemez iki kimse var. Bunlar namaz kılması lâzım olan yaşa geldiler. Bu dilsiz kimselerin namazı nasıl kılacağını açıklar mısınız? Bunlar ,diğer ibadetlerle de mükellef mi?

DÜŞMANLA SULH YAPMAK

777 İmam-ı Muhammed (rh.a): "Şayed düşman mü'minlere: "Bizi bırakın ne biz sizinle savaşalım ve ne de siz bizimle savaşın" derlerse, müslümanların bu teklifi kabul edip savaşmamaları caiz değildir. Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor: "(Ey Mü'minler) Gevşemeyin, mahzun olmayın, siz eğer (gerçekten) mü'min iseniz (Düşmanlarınıza galib ve onlardan) çok üstünsünüz"(141) Çünkü cihad bir farzdır. Müslümanların farz olan şeyi kabullenmemeleri düşünülemez. Nasıl ki; oruç tutmamamızı, namaz kılmamamızı isterlerse, bu isteklerini kabul etmeyeceksek, cihadla ilgili tekliflerini de kabul etmeyiz. Ama düşman çok güçlü ise ve müslümanlar onlara karşı koyamayacaksa o başka!.."(142) hükmünü beyan buyurmaktadır. Dikkat edilirse; cihad için

İMAN İLE AMEL ARASINDAKİ MÜNASEBET

116 Ehl-i Sünnet'in müctehid imamları; imanın bir bütün olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İman, amelden bir cüz değildir. İmam-ı Azam Ebû Hanife "El Vasiyye" isimli eserinde: "Sonra amel imandan, iman da amelden başkadır. Çünkü çoğu zaman mü'minden amel yapma mükellefiyeti kalkabilir. Amel kalktığı zaman, iman da kalkar denilmesi caiz değildir. Zira hayız halindeki bir kadından; o hal içerisinde iken, namaz kalkar. Böyle bir kadın için iman da kendisinden kalkar diyemeyiz. Yahut kendisine imanı da terketmesi emredilir denilemez. Yine fakire zekat yoktur denilir, fakat fakire iman gerekli değildir denilemez. Eğer iman amelden bir parça olsaydı, amelin düştüğü hallerde imanın da düşmesi gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir"(34) diyerek,

KAFİR CİNLER İNSANLARA ZARAR VEREBİLİR Mİ?

Soru: "Geçtiğimiz yıl büyük kızım ağır bir depresyon geçirdi. Ruh ve sinir hastalıklarında mütehassıs olan doktorlar, değişik teşhislerde bulundular. (...) Sevdiğim bir hocaefendi, oğluma cinlerin musallat olabileceğini söyledi. Bunun üzerine cinlerle ilgili kitapları okumaya başladım. (...) Zihnime bazı meseleler takıldı. Gözle görülemeyen cinlerin, zehirli bir ateşten yaratıldıkları doğru mudur? Gul, iblis ve ifrit ile cinler arasında bir münasebet var mıdır? Peygamberimiz (sav), cinleri görmüş müdür? Sihir veya büyü ile cinlerin ilişkisi nedir? Kendisine büyü yapıldığına inanan bir kimseye ne tavsiye edersiniz?"

Zinanın Cezası

Zinanın Çeşitleri

Zina eden kişi, ya şer´an zinayı caiz (mazur) kılıcı bir özür (şüphe) nedeniyle zina etmiştir veya nefsine uyarak ve bilerek zina etmiştir. Yine aynı kişi ya evlenmiştir veya bekârdır. Bu bakımdan zina ´nın dört çeşidi vardır^

1. Şer´an mazur görülecek bir özür nedeniyle zina etmek.

KAÇ ÇEŞİT ORUÇ VARDIR?

801 Oruç ibadeti; farz, vacib ve nafile olmak üzere üç'e ayrılır.(26) Farz olan oruç da; kendi arasında ikiye ayrılır. Birincisi: Muayyen olan farz oruç, (Ramazan-ı Şerif orucu). İkincisi: Gayr-ı muayyen olan farz oruc!.. (Kazaya kalan Ramazan-ı Şerif orucu ve keffaret olarak tutulacak oruç). Hükmen vacip olan oruç'lar da; kendi arasında ikiye ayrılır. Birincisi: Muayyen olan vacip oruç!.. (Muayyen bir günde tutulması nezredilen oruç). İkincisi: Gayr-i muayyen olan vacip oruç!.. (Herhangi bir günde tutulması nezredilmemiş oruç). Allahû Teâla (cc)'nın rızası için tutulan nafile oruçlar da ayrı bir nev'idir. Tebyinde de böyle zikredilmiştir.

İPEK ELBİSE GİYMEK ERKEKLERE HARAMDIR

 1641  Hanefi fûkahası; "Erkekler için ipek elbise giymeleri helâl olmaz, kadınlar için ise helâldir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) ipek ve atlas elbise giyinmekten men etmiş ve "ipeği ancak ahirette kendisi için bir nasibi olmayan giyer" buyurmuştur. Ancak kadınlara, diğer bir hadisle helâl kılınmıştır. Bu hadis sahabe (r.anhüm) tarafından, değişik vecihlerle rivayet olunmuştur. Hz. Ali (ra)'den şu şekilde rivayet edilmiştir: "Resûl-i Ekrem (sav) minbere çıktı, bir elinde "ipek", diğer elinde ise "altın" vardı. Bunları göstererek: İşte bu ikisi, ümmetimin erkekleri üzerine haram kılınmışlardır" buyurdu. Bizzat erkeğe tahsis edilmesi, kadınlara ipek elbisenin helâl olduğunu gösterir"(53) hükmünde müttefiktir.

Kapora caiz mi?

2512 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satışı ikaale etmek halinde, pişmanlık adı altında verilen para geri alınır." (H.Ec. 2/19)

Peygamberimizin Ecdâd-ı Âlîsi (Dedeleri)

Peygamberimiz Peygamberimizin Ecdâd-ı Âlîsi (Dedeleri) Peygamberimiz'in kendisinden itibaren, Hz. İsmâil'in sülalesinden olan Adnan'a kadar baba sülâlesi şöyledir: Hz.Muhammed, Abdullah, Abdülmuttalib, Hâşim, Abdimenaf, Kusayy, Kilab, Mürre, Kâab, Lüey, Gaalib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizar, Meaad, Adnan. Peygamberimizin anne cihetinden sülâlesi: Hz. Muhammed, Amine, Vehb, Abdimenaf, Zühre, Kilâb. Peygamberlerin her hususta en üstün, en büyük olanı, şüphesiz bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem)'dır. Peygamberimizden evvel gönderilen peygamberlerden çoğu, belli bir topluluğa, bir şehir veya köy halkına gönderilmiştir. Peygamber Efendimiz ise bütün insanlığa, bütün mahl

Kinâyeli sözler ve hükümleri

Talâk için istimal edilmek üzere tâyin edilmemiş olduğu halde, o mânâda kullanılan, ve fakat başka mânâyı da muhtemel bulunan kelimeler, talâkın kinayeli lâfizlarındandır.

Ehline lâyık ol, yuların boynundadır, babanın evine git, benden git muradına er, örtün, başını ört, sen azadsın, kendine koca ara, cehenneme kadar yolun açıktır, sen bana leş gibisin, senin kocan değilim, sen benim karım değilsin, sen benden bainsin, ben senden ayrıldım, gibi ki, bunlar talâk mânâsını ifadede sarih olmayıp, ona ve diğer mânâya dahi muhtemel olmakla, onlarla talâkın vukuu, zevcin niyyetine ve yahut - talâk müzakeresi - gibi karineye delâlet eder.

Nafaka

Nafakalarla İlgili Hükümler

Nafaka kelimesi, infak kökünden gelmektedir. Lugatta nafaka, çıkarmak, bitirmek mânâsına gelir. İnfak sadece haya için kullanılır, şer için kullanılmaz.

Nafakanın ıstılahı mânâsı ise, insanın muhtaç olduğu yiyecek, içecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bunlara nafaka denmiştir; zira bu ihtiyaçlar insanın malını bitirir.

Nafakanın Çeşitleri

Beş çeşit nafaka vardır;

1. İnsanın kendi nafakası

2. Çocuklarının nafakası

3. Babalarının nafakası

4. Karısının nafakası ´

5. Diğer nafakalar

Şimdi bunların hükümlerini sıra ile beyan edelim:

1. İnsanın Kendi Nafakası

Yol Kesmenin Cezası

Harabe´nin Mânâsı

Şeriat ıstılahında harabe ´bir malı almak veya öldürmek veya gurur ve korkutmak için kuvvete dayanarak bir işi, yardım etmenin mümkün olmadığı bir mesafede iken yapmak´ anlamına gelir. Hükümleri kendisine lazım kılan mükelleften sadır olursa -ister zımmî, ister mürted olsun- aynı hükümler geçerlidir.

Tarifte geçen kuvvete dayanarak ibaresi, kuvvete dayanmadan yapılanları, harabe´nin (yol kesmenin) tarifinden çıkarır. Meselâ kişinin gafletinden istifade ederek ansızın üzerine atılırsa veya malını alıp ka­çarsa veya kişinin zayıflığı nedeniyle bu işi yaparsa, buna harabe (yol kesme) denilmez. Bu, bir işi dağıtmak, kaçırmak kabilinden bir du­rumdur. Bunun özel bir hükmü vardır.