Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

KADIN HAKLARI VE HAREMLİK-SELAMLIK ANLAYIŞI

Soru: "Türkiye'de resmi ideolojiyi savunan profesörler; kadın-erkek eşitliğini ve kadın haklarını cumhuriyetin getirdiğini iddia ediyorlar. Bir radyo programında, bu konu ile ilgili olarak şu tez ileri sürüldü: 'Osmanlı döneminde, kadın-erkek eşitliği kabul edilmemiştir. Hatta kadınları sosyal hayattan uzaklaştırabilmek için; Kur'an-ı Kerim'de olmamasına rağmen, haremlik-selamlık icad edilmiştir.' (...) Bu iddiayı ortaya atan bayan; İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın (...) isimli eserinden, konu ile ilgili bazı nakillerde bulundu. Programa katılan (...) isimli Müslüman yazar, Seyyid Kutub'un 'İslam-Kapitalizm uyuşmazlığı' isimli eserinde, haremlik-selamlığın reddedildiğini söyledi. (...) İslam fıkhında; kadın ve erkek birbirine e

Nişan

1669 - Soru: Bazı yerlerde nişan merasiminde kız ile oğlan birbirini görüp konuşurlar. "Dinimizde nikahlanmamış bir kadın veya kız, başka bir erkekle konuşamaz" diye dini nikah yapıyorlar. Bir zaman sonra, kız ile oğlanın arasında geçimsizlik doğuyor ve nişan bozuluyor, fakat oğlan yapılan dini nikahı koruyup kızı boşamıyor. Bu durumda kız başkasına nikah yapılabilir mi?

MEHİR ÇEŞİTLERİ

1121 Mehir, genel olarak "Mehr-i Müsemma" ve "Mehr-i Misil" olmak üzere ikiye ayrılır.

 1122 MEHR-İ MÜSEMMA: Nikâh akdi sırasında; taraflar arasında miktarı tesbit olunan mehire "Mehr-i Müsemma" denir. Mehr-i Müsemma; kendi içerisinde ödeme şekline göre "Mehr-i Muaccel" ve "Mehr-i Müeccel" olmak üzere ikiye ayrılır."Mehr-i Muaccel", nikâh anında erkek tarafından kadına derhal ödenen kısımdır. Hz. Ali (ra)'nin, Hz. Fatıma (r.anha) ile evlenirken zırhını vermesini esas alan fûkaha, Mehr-i Muaccel'in müstehap olduğunda itifak etmiştir. Mehr-i Müeccel ise; taraflar arasında belirli vadelere bağlanan kısımdır. Vadelerinde ödenmesi vaciptir.

NAMAZ VAKITLERI

404 Kur'an-i Kerim'de: "Muhakkak sûrette namaz, vakitlendirilmis olarak mü'minlere farz olmustur"(13) hükmü beyan buyurulmustur. Dolayisiylâ mü'minler namaz vakitleri hususunda titiz olmak zorundadirlar.

Kur'an Yaşayan Bir Mucize

John J. Dunne'nin hidayet öyküsü

KATOLİK BİR AİLENİN ÇOCUĞU olarak dünyaya geldim. Babam da böyle bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Annem ise gençlik yıllarında kendi isteğiyle katolikliği tercih etmiş birisiydi. Bu tercihi yapmasında annesini bir trafik kazasında kaybetmesi etkili olmuş. Babamla karşılaşana dek bir manastırda yaşamış. Evlendikten sonra her ikisi de kilise korosunda görev yapmaya başlamışlar. Yani, ailem oldukça dindardı. Pazarları kiliseye giderdik. Pazartesi öğleden sonra katolik eğitimi aldığımız derslere devam ederdik. Birkaç yıl içinde de kilise ayinlerinde görev alacak hâle gelirdik

İslâmla ilgili ilk hatıram, dokuzuncu sınıfta aldığım sosyal bilimler dersine kadar uzanır. Sınıf arkadaşlarımdan birine, "eğer bir gün katolik kilisesinden ayrılırsam, Müslüman olacağım,"dediğimi hatırlıyorum.

KUR'AN VE SÜNNET'TE ZULÜM KAVRAMI

Soru: "Bütün peygamberler, insanları akidede tevhide, muamelatta adalete davet etmişlerdir. Tevhidin zıddı şirk, adaletin zıddı ise zulümdür. (...) Bir sohbette, tevhid ve adalet konusu açıldı. Değişik görüşler ortaya atıldı. Bazı kardeşlerimiz Kur'an-ı Kerim'de zulüm kavramının; sadece adaletin zıddı değil, küfür ve şirk manasında kullanıldığını iddia ettiler. İddialarını destekleyen ayet meallerini okudular. Bazıları ise zulmün; hem küfür ve şirk manasına, hem insanoğlunun nefsine ve çevresine verdiği zarar manasına kullanıldığını iddia ettiler. Onlar da kendi tezlerini destekleyen ayetlerin meallerini okudular. (...) Zulmün tarifi ve tasnifi nedir? Kur'an ve Sünnet'te, hangi mahiyetleri ifade için kullanılmıştır. Keyf

MUDARÂBA'NIN ŞARTLARI

1480  Sermaye sahibinin vekil tayin etmeye (tevkile), mudaribin (emek sahibinin) vekâlete ehliyetleri şarttır.(209) Dolayısıyla akli noksanlık, delilik, bunaklık ve temyiz gücünün olmaması mudarabaya engeldir. Bülûğa ermemiş; fakat temyiz gücü bulunan çocuğun mudaraba akdi yapması, velisinin izniyle sahih olur.

Icare

İcare, lugatta ücret anlamına gelir. Buna ecr de denir. İcare, çalışarak elde edilen yararlı işlerde kullanılır. Ecr kelimesi ise genellikle ahiret sevabı için kullanılır. İcare´nin ıstılahı mânâsına gelince, Muğni´l-Muhtaç müellifi onu ´menfaat üzerine yapılan bir akid´ şeklinde tarif etmektedir.

´Menfaat üzerine yapılan akid´den maksat, kişinin o menfaatleri kendi mülküne geçirmesidir. Nitekim icare1 nin bir tarifi de ´Bedelden ötürü menfaatleri mülkiyete geçirmek´ şeklindedir.

Tarif menfaat şartı üzere yapılmıştır ve icarenin erkanından bir erkan olarak menfaat´ten ve şartlarından söz edildiğinde bunun izahı yapılacak­tır.

İcare´nin Meşruiyeti

ORUÇ'UN ŞARTLARI

795 Bir insana oruç'un farz olması için üç şart vardır:

Şahitliği kabul edilmeyenler

2645 - Netice Fetvalarından: "Satış (muamelesi) şahitleri, satışın zaman ve mekânını bilmeseler, şahitliklerini kabule engel olmaz" (H.Ec. 2/41)
2646 - Abdürrahim Fetvalarından: "Çok söven kimselerin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/41)
2647 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kuşbazın şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/41)

AHİRET HAYATINA AİT HADİSELER

197 Taat ve ibadet sahiplerinin kabirde, Allahû Teâla (cc)'nın bildiği ve dilediği şekilde ni'met içinde bulunmaları haktır.(148) Ayrıca kâfirler ve asi olan bazı mü'minler için kabir azabı da mevcuddur. Resûl-i Ekrem (sav): "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukur olur"(149) buyurmuştur. Ayrıca Münker ve Nekir'in kabre girerek, insana sual sorması da haktır. Bütün bu hususlar sem'i ve nakli delillerle sabittir.

Sular

(Miyah) ki, sular demektir. Su mânâsına olan mâ kelimesinin cemi kesretidir.

Su, mutlak ve mukayyed olmak üzere iki türlüdür. Mutlak su, akıcı bir cisimdir ki, her bitkinin hayatı onun tatlı olan (yâni çok acı olmayan) cinsiyledir.

Kendisiyle temizlik sahih olan suların aksamı vardır: Yağmur, kar ve dolu suyu, deniz suyu, dere suyu, göl suyu, kuyu suyu, pınar suyu.

Bunlara (mai mutlak) tâbir olunur ki, mutlaka su ismi verilen ve vasfı olduğu gibi kalan su demektir.

Bir de: Gülsuyu, çiçeksuyu, asmasuyu, üzümsuyu, etsuyu gibi isimlerle anılan sular vardır. Bunlara (mai mukayyed) tâbir olunur ki, cins ve mahiyetini bildiren bir başka isim ile beyan olunan sular demektir.

Nikah Şahitliği

1781 - Soru: Müslüman bir kadınla evlenen kimsenin nikahında şahitlik yapacak kimselerde aranacak şartlar nelerdir?
Cevap: Şahitlerde aranacak dört şart vardır: 1- Hür olması, 2- Akıllı olması, 3- Buluğ çağına ulaşmış olması, 4- Şahidin Müslüman olmasıdır. Şayet erkek Müslüman, kadın ise ehl-i kitaptan olursa, o zaman ki gayrimüslim şahidin huzurunda nikah akti yapılabilir.
1782 - Soru: İki âmâ erkek şahit huzurunda nikah akti yapmak caiz midir?
Cevap: Evet, âmâ şahitlerin huzurunda yapılacak nikah sahih ve caizdir.
1783 - Soru: Kulağı işitmeyen iki şahidin huzurunda nikah akdi yapılabilir mi?

Meyyitin tekfini (kefenlenmesi)

Ölü yıkandıktan sonra, kefeni ıslanmamak için, kurulanır. Kurulandıktan sonra kefen gömleği giydirilir. Ondan sonra, kefenin diğer kısımları yayılarak başına ve sakalına, hunut (güzel kokulu şeylerin mahlutu) ve secde âzâlarına, yâni secdeye gelen mevaziine - alnına, burnuna, ellerine, dizlerine, ayaklarına - kâfur konulur (5).

Kefen, üç nevidir. Birincisi (sünnet kefeni) dir ki, erkeğe göre (6), Kamîs, izâr ve lifâfeden ibaret olmak üzere, üç kattır (7).

Kamîs: Boyundan, ayaklara kadar olur. Yeni ve yakası olmaz ve etrafı oyulmaz. İzar ile lifafe baştan ayağa olur (8). Lifafe en üste geleceği ayrıca baş ve ayak taraflarından, düğümleneceği için, izardan daha uzun tutulur.

Zekat

Zekât, senelik bir malî ibadettir ki, müslimlerin zenginleri, seneden seneye, mallarının kırkta birini, müslimlerin fakirlerine vermelerinden ibarettir.

Nemâ ve taharet, mânâlarından müştaktır.

$

vâdi kerimine mebni, mal için zekât, berekât ve artmayı mucip olduğu gibi, hem de tahareti, muciptir.

Taharet, mala teallûk edip onun, - hakkullahın - çıkarılarak mustehak olanlara itasiyle temizlenmesi, hâsıl olduğu gibi, mûtî nefis için dahi taharettir ki, onu buhl pisliklerinden ve muhalefetten, temizler.

$

âyeti kerimesindeki (sadakat), zekâttan ibaret olduğu gibi,

$

Kulun ubûdiyyetteki sıdkına delâletten dolayı, zekâta şeriat dilinde (sadaka) dahi denilmiştir.