Sular

(Miyah) ki, sular demektir. Su mânâsına olan mâ kelimesinin cemi kesretidir.

Su, mutlak ve mukayyed olmak üzere iki türlüdür. Mutlak su, akıcı bir cisimdir ki, her bitkinin hayatı onun tatlı olan (yâni çok acı olmayan) cinsiyledir.

Kendisiyle temizlik sahih olan suların aksamı vardır: Yağmur, kar ve dolu suyu, deniz suyu, dere suyu, göl suyu, kuyu suyu, pınar suyu.

Bunlara (mai mutlak) tâbir olunur ki, mutlaka su ismi verilen ve vasfı olduğu gibi kalan su demektir.

Bir de: Gülsuyu, çiçeksuyu, asmasuyu, üzümsuyu, etsuyu gibi isimlerle anılan sular vardır. Bunlara (mai mukayyed) tâbir olunur ki, cins ve mahiyetini bildiren bir başka isim ile beyan olunan sular demektir.


Evvelkilerdeki izafet, târif ve ikincilerdeki izafet de takyid içindir. Şu iki izafet arasındaki fark, evvelkine kayıtsız olarak su itlaki sahih olup, ikinciye izafî kayıt olmadıkça sahih olmamaktadır. (Meselâ: Bir kap içinde bulunan saf suya gerek çeşme, gerek yağmur suyu olsun, bu sudur denilebilir de mai mukayyede, gerek gül ve gerek çiçek suyu olsun, bunlara, sudur denilemez.)

Hadesten taharet ki, abdest almak ve gusül etmek demektir. Ancak, mai mutlak ile olur. Mai mukayyed, necislerin izalesinde kullanılabilir. Onun da temiz ve temizleyici olması şarttır. Çünkü, necis necisi izale etmediği gibi, yağlı olup da, tathir ve izaleye bedel, telvis edici olan sıvılar necisi izale edici değildir. (İzale edici mayilerin, mai mutlaka katıştırıl-ması, ancak, hakikî necaseti tathir ve izalede sahih olur. Çünkü, katıştırma sebebi mevcuttur ki, o da, eczai necasetin yıkana yıkana çıkıp zail olmasıdır. Bu şart, hükmî necasette yoktu. Zira, âzâi muhdiste, necaseti mahsuse yoktur ki, tenahisine hüküm olunsun. Hades, bir emri şer'îdir ki, onun için, namaza mânidir, diye necaset hükmü vardır.)

Şâri, onun izalesi için, muayyen âlet tâyin etmiştir ki, o da mai mutlak veya onun yerine olan teyemmümdür. Artık, bunun gayrisini ilhâk etmek veya kullanmak caiz olmaz. Sirke, çiçeksuyu gibi yağsız mayiler, pisliğin izalesinde kullanılabilir.