ZEVİ'L ERHÂM'IN TARİFİ VE MÂHİYETİ

1959  Mûrisin (ölen kimsenin) ashâb-ı ferâiz ve asabesinden hiç kimsesi yoksa, akrabaları gündeme girer. Zevi'l erham; "Zü'r-rahim'in" çoğuludur. Lûgat manası; rahim beraberlik, akrabalık ve yakınlıktır.(100) Kur'ân-ı Kerîm'de: "Anne ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, anne ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara; azından da çoğundan da farz edilmiş birer nasip olarak hisseler vardır"(101) buyurulmuştur. Ayette geçen "ve'lâkrebûne" (Akrabalar, hısımlar) kelimesi; mutlak olarak vârid olmuştur. Esasen savaşma gücü olmayan kadın ve çocukları; mirâstan mahrum eden, cahiliye düşüncesini ortadan kaldırmak için inzâl buyurulmuştur.(102) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Dayı, vârisleri bulunmayanın mirasçısıdır"(103) buyurduğu da bilinmektedir. Sahabe-i Kiram'dan Hz. Sabit b. Ed-Dihdâh (ra) vefat etmiş; geride yalnızca kız kardeşinin oğlu Ebû Lübâbe b. Abdi'l-Münzir (ra) kalmıştı. Resûl-i Ekrem (sav) bütün mirasını ona vermiştir.(104) Halbuki kendisinin; asabesi ve ashâb-ı ferâizi durumunda değildi, Zevi'l-erham durumundaydı. Hanefi fûkahası: "Zevi'lerham'ın mûrise yakınlığı dikkate alınır. Çünkü bunlar; aslında asabe hükmünde olup, ya kadın oldukları, ya araya kadın girdiği için asabe olamamışlardır. Bu bakımdan asabe hangi usül ve sırayla vâris oluyorsa, bunlar da aynı şekilde mirasçı olurlar"(105) hükmünde ittifak etmiştir. Zevi'l erham dört sınıfa ayrılır.
Birincisi: Mûrisin (ölen kimsenin) farz sahibi ve asabesi olamayan fûrûu: Kızlarının çocukları, oğlunun kızları vs...
İkincisi: Mûrisin (ölen kimsenin) usûlü: Sahih olmayan (fasid) dede ve nene!.. Bilindiği gibi sahih dede ve nene ashûb-ı ferâiz ve asabe durumundadırlar.
Üçüncüsü: Mûrisin (Ölen kimsenin) annesinin ve babasının asabe ve farz sahibi olmayan furûu!.. Kız kardeşlerinin çocukları, erkek kardeşlerinin kızları vs...
Dördüncüsü: Mûrisin (ölen kimsenin) büyük baba ve büyük annesinin asabe ve farz sâhibi olmayan fûrûu: Halalar anne bir amcalar vs.. Bilindiği gibi; farz sahipleri ve asabe varsa, Zevi'l-erhâm vâris olamaz.(106)