"MİRÂS'A ENGEL OLAN HALLER"İN MAHİYETİ

1907 Mirâsa mâni olan haller:
1. Mûris ile vâris'in farklı dinlerden olması.
2. Vâris'in; mala daha çabuk sâhip olabilmek için mûrisi öldürmesi.
3. İhtilâf-ı Dâr.
4. Vârisin meçhul olması.
5. Karşılıklı lanetleşme sonucu çocuğun nesebinin bilinmemesi.
6. Kölelik!.. Şimdi bunların mâhiyetini izah edelim.
1908 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Müslüman kâfire, kâfir müslümana vâris olamaz"(19) buyurduğu bilinmektedir. Bu durumda; müslüman olan bir erkeğin ölümü halinde; O'nun (Ölünün) ehl-i kitab olan karısı, mirâsdan faydalanamaz. Tabii karısının ölümü halinde de; kendisi, onun malına vâris olamaz. Zira aralarında din farkı sözkonusudur. Mü'min bir kimsenin; İslâmı inkâr eden çocukları da (Mürted) mirâstan faydalanamazlar. Esasen irtidad edenler; herhangi bir dine mensup olmadıkları için, hiçbir sûrette vâris olamazlar.(20)
1909 Dünyevi hırs ve tamah sebebiyle (Malı erkenden ele geçirmek için); akrabasını öldüren kimse de, onun (Ölünün) vârisi olamaz. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "(Mûrisini öldüren) Kâtil, vâris olmaz"(21) Hadis-i Şerifi; ister kasden, ister hatâen olsun, her türlü öldürmeyi içerisine almaktadır. Hanefi fûkahası; kısası veya keffâreti gerektiren her türlü öldürmenin, mirâsa mâni olduğu hususunda müttefiktir.(22) Sadece ölümüne sebeb olmayı; mirasa mâni bir hal olarak kabul etmemişlerdir. Bunun dışında; meşru müdafaa sonucu öldürme, ehliyet arızası olan ve cezâi ehliyete sahip bulunmayan kimsenin (Çocuk, deli vs..) öldürmesi ve ikrah sonucu öldürme mirâsa mâni teşkil etmez. Daha önce; ukûbatlar bahsinde öldürme çeşitleri ve bunların mes'ûliyetleri üzerinde durmuştuk!..(23)
1910 Darû'l İslâmda ikâmet eden zimmi'nin; Darû'l Harp'te bulunan yakınları, kendisine vâris olamazlar!(24) Zira aralarında "İhtilâf-ı Dâr" sözkonusudur. Ancak müslümanlar; yerzüyünün neresinde bulunursa bulunsunlar, birbirlerine vâris olurlar. Farklı devletlerin vatandaşı olmaları dâahi verâsete engel olmaz. Dolayısıyla "İhtilâf-ı Dâr'in" mirâsa mâni olması gayr-i Müslimlerle ilgilidir.
1911 Varisin meçhûl olması da mirâsa mânidir. Şöyle ki:
a. Bir kadın, kendi çocuğuyla, başkasının çocuğuna süt verirken vefât edip, hangisinin kendisine âid olduğu bilinmezse, hiç biri kendisine vâris olamaz.
b. Bir kadın; bir müslümanın çocuğu ile bir gayr-i müslimin çocuğuna süt verirken; ikisi birlikte büyüyüp birbirinden tefrik edilemezse, bu çocuklar müslüman kabul edilir. Fakat hiçbiri babasına vâris olamaz.
c. Bir kimse; çocuğunu lâkit olarak bir yere bırakır, daha sonra aynı yerde iki çocuk bulunursa, hangisinin kendi çocuğu olduğunu bilemediği süre içerisinde, her ikisi de kendisine vâris olamaz.
Bunun dışında ölünün; ölüm vaktinin bilinmemesi de mirasa mânidir. Şöyle ki; birlikte boğulan, birlikte yanan veya yıkılan bir binâ altında birlikte kalıp ölen, bir hâdisede birlikte öldürülen akrabalar birbirine vâris olamazlar. Çünkü hangisin önce öldüğü meçhuldür.(25) Eşlerin karşılıklı lânetleşmesi (Lian) ve bunun sonuçları üzerinde daha önce durmuştuk!..(26) Karısının zinâ ettiğini idda eden; fakat bunu dört şâhidle isbat edemeyen kimse kadı (hâkim) huzurunda lian yapar. Bu hadiseden sonra dünyaya gelen çocuk; annesinin üzerine kayıtlanır. Babasına mirasçı olamaz, çünkü lian sonucu, nesebi meçhul hale gelmiştir. Kölelik de; mirâsa mânidir.(27)