SULH'UN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI

1880  İslâm toplumunda "Sulh" önemli bir hadisedir. Fukaha sulhun câiz olması için bazı şartların bulunması gerektiği hususunda ittifak etmiştir. Bunlar:
1. Sulh yapan kimsenin (Musâlihin) akıllı olması gerekir. Aklı ermeyen çocuğun ve mecnunun sulh yapması câiz olmaz.(250) Sulh için çocuğun bulûğa ermiş olması şart değildir. Temyiz kudreti varsa ve sulh kendisi için faydalı ise, mesele yoktur. Sarhoşun yaptığı sulh câizdir.(251)
2. Sulh talebinde bulunan kimsenin mürted olmaması gerekir. Bu şart İmam-ı Azâm Ebû Hanife (rha) tarafından ileri sürülmüştür. Hürriyet sulh için şart değildir.(252)
3. Sulh olunan şey; Allahû Teâla (cc)'nın hakkına (Hukukullah'a) taallûk etmemelidir. Sulh yapan kimselerin hakkına dâhil olmalıdır.
4. Sulh bedelinin belirli ve mâlum olması gerekir. Ayrıca mal hususunda ise; mütekavvim olmalıdır. Sulhû talep eden kimsenin; mülkiyetinde olduğu da, sâbit olması gerekir. Eğer, mal karşılığı sulh yapılır, fakat mal başkasına âit olursa, mesele anlaşıldığı an akid geçersiz olur.
5. Sulh yapan kimsenin; bedeli teslime gücü yetmelidir.
6. Sulhun konusu; haram akidlere girmemelidir.(253)
1881 Bir kimsenin, başkasına bin dirhem borcu olsa; kendi aralarında beşyüz dirheme sulh olsalar, bu câiz olur. Feteva-ı Suğra'da da böyledir. Ancak va'deli olan bin dirhem borcun, derhal beş yüz dirhem olarak ödenmesi hususunda anlaşma yapılsa bu sulh câiz olmaz.(254) Mehir, talak, hûl, nafaka ve süknâ hususlarında, şartlarına riâyet ederek sulh yapmak câizdir. Ancak bütün bunların; kazâ makamında bulunan kimsenin (Kadı'nın) hükmünden önce ve şeriata uygun olarak yapılması gerekir. Kadı (Hâkim); hüküm verdikten sonra; her iki taraf için sulh imkanı yoktur (her ikisi de) hükme uymak zorundadırlar.
1882 Sulh; davalının cevap verip-vermediği dikkate alınarak üç kısımda mütalâa edilmiştir.
1. İkrar üzere yapılan sulh
2. İnkâr üzerine yapılan sulh
3. Sükût üzerine yapılan sulh!..(255)
Bütün bu sulh çeşitlerinde, karşılıklı rızâ esastır. Bir kimse gece veya gündüz; ihtilâf halinde olduğu kimsenin evine girer, silâhını çekerek "bir şeyi ikrar etmesi veya bir şeyden vazgeçmesi" için tehdit ederse, yapılan sulh (ikrar sebebiyle) câiz olmaz!.. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) Ulû'lemr'den başka hiç kimsenin, ölüm tehdidiyle ikrah edemiyeceğini esas almıştır ve bu sebeble câiz olduğunu beyan etmiştir. Ancak İmameyn'in kavli; ikrah ve tehtidin kimden geldiği önemli değildir, gerçekleşip-gerçekleşmediği" önemlidir. Fukâha "Fetv^â'nın İmameyn'in kavline göre verileceğini" tasrih etmiştir.(256)