İKRAR

1865  Bir kimsenin; kendisine isnad olunan suçu veya borcu kabul edip itiraf etmesine ikrar denilir.(204) Kadı; ikrar eden (itiraf eden) kimsenin, itirafını dikkate alarak hüküm vermek mecburiyetindedir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav)'in; Hz. Maiz (ra)'in ikrahını dikkate alarak, kendisini recm cezasına çarptırdığı bilinmektedir.(205) İkrar'ın bazı şartları vardır. Bunlar:
1. İkrar ve itiraf eden kimse akıllı ve bulûğa ermiş olmalıdır. Bu hususta ittifak vardır. İkrarın kabul edilmesi için hürriyet; bazı davalarda şart bazılarında şart değildir. Nihaye'de de böyledir.
2. İkrar'da rızâ ve kasıd şarttır!.. İşkence sonucu yaptırılan itiraf, ikrar hükmünde değildir.(206)
Mükellefin ikrar'dan rücû etmesi mümkün müdür? sualine cevap arayalım. Herhangi bir kimse önce itiraf ettiği bir hakkı veya suçu, daha sonra bazı mâzeretler ileri sürerek (Ruhi bunalım veya baskı) reddedebilir. Hanefi fûkahası; kul hukuku ile ilgili olan ikrar'dan (itiraftan) rücû etmenin sahih olmadığını" esas almıştır. Nitekim Mecelle'de: "Hukuk-i ibadada ikrardan rücû olmaz"(207) hükmü kayıtlıdır. Hudud (cezâ) davalarında; önce suçunu ikrar (itiraf) eden bir kimse, daha sonra rücû ederek "-Ben yapmadım" dese, itiraf etmemiş sayılır. Çünkü şüphe; had cezalarının ve kısasın kalkmasına sebeb olan bir durumdur. İtirafını (ikrarını) reddettiği anda, "yapıp-yapmadığı" hususunda şüphe ortaya çıkar. Dolayısıyla ikrarından rücû sahihtir ve ceza tatbik edilemez.(208)