Lehv

Lehv´in Mânâsı

Lehv insanı akibetten korkmaktan, tefekkürden, insanın uykusunu kaçıran hakikatlerden uzaklaştıran-alıkoyan, insanı faydasız şeylerle meşgul eden herşeye verilen isimdir. Bunlar ister oyun gibi hakikati sabit olsun, ister müsamere, hikâye, şarkı, türkü gibi şeyler olsun farketmez.

Lehv´in Kısımları

Lehv ya arkasında zarar ve kâr bırakmaksızın sona eren birşeydir ki bu durumda insanı önemli ve ciddi meselelerde düşünmekten alıkoyar veya nefiste zararlı bir etki bırakır. Meselâ nefsi tembelliğe alıştırır, hayatın vecibelerini yerine getirmekten uzaklaştırıp boş şeylerle meşgul olmaya alıştırır veya nefiste yararlı bir etki bırakır. Meselâ nefsi bazı hayırlı işlere alıştırır, birtakım zorluklan göğüslemeyi kolaylaştırır. İşte bu zikrettiklerimize binaen lehv´in üç sınıfı olduğu anlaşılmıştır.

I. Bu, zararı ve faydası olmayan lehv´dir. Böyle bir lehv mekruhtur. Meselâ şaka meclislerinde, hikâye meclislerinde bulunup faydasız hikâyeler dinlemek, mekruh olan lehv sınıfına gider.

II. Bu, nefiste ve toplumda kötü bir etki bırakan lehv´dir. Bu tür lehv haramdır. Buna misal olarak birinci sınıftaki durumu zikredebiliriz. Ancak burada insanlar şakalaşmaya, hikâyeler dinlemeye kendilerini o kadar kaptırmışlardır ki farz ibadetlerden veya toplum için gerekli olan işlerden uzaklaşmışlardır. Ayrıca lehv´in ikinci sınıfı için şunu da örnek verebiliriz: Haram olan çalgı ve oyun aletleriyle meşgul olmak, kadınlarla veya tüysüz oğlanlarla birlikte teganni meclislerinde oturmak da haram olan lehv´in sınıfına dahildir.

III. Bu, nefis için, toplum için yararlı olan lehv´dir. Bu tür lehv mubahtır. Fakat neticesine göre bu tür lehv bazen müstehab olur. Buna örnek olarak daha önce zikrettiğimiz müsabaka ve münadıla´yı (at ve deve yarışını, ok ve silahla yarışmayı) gösterebiliriz. Bunlar kişi ve toplum için faydalı oyunlardır.

1. Halk Arasında Yaygın (Satranç, Üçtaş, Kağıt vs.) Oyunlar

Bu oyunlar hakkındaki hükümler şu kaideye göre tanzim edilir: Bu oyunlardan hangisi düşünmeye, tedebbüre, neticelere bakmaya dayalı ise o dinen caizdir. Fakat caiz olmakla beraber, oynayanın durumuna göre, meşgul olma süresine veya oyuna dalmasına ´göre mubah veya mekruh olması şözkonusudur. Bu oyunlardan biri olan satranç, aklı, zekâyı kullanarak oynanır. Düşünmeyen bir kişi satranç oynayamaz. Ancak bu oyunun akla ve fikre faydalı olması da sözkonusu değildir. Eğer satrançla gereğinden fazla meşgul olunursa, o vakit mekruh olur. Fazla meşguliyetten dolayı birtakım farzlar terkedilirse veya kaçınlırsa, satranç oynamak haram olur.

Aklın, düşüncenin rol oynamadığı tesadüfe bağlı olan üçtaş, kağıt ve benzeri oyunlar dinen haramdır. Çünkü bu tür oyunlar, nefsi, umur ve ahvaldaki değişimlerde tesadüfün etkisi üzerinde durmaya alıştırır. Akıl artık oluş ve hareketlerde ilk âmilin tesadüf olduğunu tahayyül etmeye başlar. Bu oyunlar nefiste zararlı etkiler bırakan oyunlardandır ve haramdır.

2. Hayvanlarla Oynamak

Meselâ horoz döğüştürmek,. hayvanları toslaştırmak, develeri gü­reştirmek kesin olarak haramdır. Çünkü bu tür oyunlar hayvanlara zarar verir, insanlar üzerinde kötü etki bırakır.

3- Musaraa (Güreş)

Bunun da birtakım çeşitleri vardır. İnsanlara zarar vermeyen, insanı güçlendiren, insana savaş taktiklerini öğreten, insana kendini korumayı öğreten oyunların tümü mubahtır. Bunlar bazen de müstehab olur; zira Hz. Peygamber, peygamber olmadan önce Rükane ile güreşmiş ve onu yenmiştir.

İnsanın yaralanmasına, kemiklerinin ezilmesine veya herhangibir azanın şeklinin bozulmasına sebep olan oyunlar haramdır. Meselâ ser­best güreş ve boks haram olan oyunlardandır. Ancak musaraa, taraflara zarar vermeyecek şartlar dahilinde olursa, o zaman hükmü değişir; mubah veya müstehab olur.

Bu oyunların hiçbirinin, ortaya konulan mal veya para karşılığı oynanması caiz değildir. Ortaya konulan malın oynayan kişiler tarafından veya başkaları tarafından konulması hükmü değiştirmez. Bu oyunlardan biriyle elde edilen mal veya kazanılan mükâfat, kumardan kazanılan mal gibidir. Kumarı ise Allah Teâîâ haram kılmıştır. Ancak mubah olan musaraa´da, mükâfat olarak ortaya mal konması, Şafii mezhebinin bir görüşüne göre caizdir. Bu görüşe binaen mubah olan musaraa; at ve deve yarışma, ok ve silah atma yansına tâbi olmaktadır. Bunun delili ise şu rivayettir: (Hz. Peygamber, Rükane ile güreşti. Rükane o zaman müşrikti. Ortaya ödül olarak da birkaç koyun konulmuştu´.[1]

Şafii mezhebinin sahih olan görüşüne göre, mubah oyunlar sını­fından olan at ve deve yarışması, ok ve silah atma yarışması dışındaki yarışmalar için ortaya ödül konması -musaraa da olsa- caiz değildir.

Ebu Davud´un rivayet ettiği hadîs için ise şöyle denmiştir: Herşeyden önce bu hadîs zayıftır,, çünkü mürseldir. Bu hadîsin sahih olduğu farzedilse bile bu hâdise, Rükane müslüman olmadan önce meydana gelmiştir. O zamanın ayrı bir durumu vardır; zira Rükane müslüman olduğu zaman Hz. Peygamber, koyunlarını ona geri vermiştir.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ebu Dâvud, Merasil