Musakat Muzaraa ve Muhabara

Musâkat (Sulama)

Musâkat kelimesi, sulama anlamına gelen sakyi kökünden gelmek­tedir. Musâkat´ın ıstılahı anlamı, meyvesini paylaşmak üzere bağ veya hurma ağaçlarını sulayıp hizmet etmek için bir işçiye vermek üzere yapı­lan akiddir. Buna sulama mânâsına gelen musâkat isminin verilmesinin nedeni, bu muamelede sulamanın çok önemli olmasıdır. Çünkü ağaçlar herşeyden daha çok suya muhtaçtırlar, sulama yapmak ise diğer çalışma­lardan çok daha zordur. Buna aynı zamanda muamele adı da verilir. Fakat musâkat ismi -belirtilen nedenlerden ötürü- daha uygundur.

Musâkat´ın Meşruiyeti

Musâkat´ın meşruiyetine hem Sünnet, hem de İcma delâlet etmek­tedir.

İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: ´Rasûlullah (s.a) Hayber afazisinden çıkan meyveden, ekinden her mahsulün yarısı Hayber ahalisine ait olmak üzere onlarla sulayıp bakma ve ekme (muamelesi) yaptı´.[1]

Sahabe, musâkat hususunda icma etmiştir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer´in hilafeti, döneminde Rasûlullah´ın uygulamasını devam ettirdiler. Onİardan hiçbiri bu uygulamaya itiraz etmedi.[2]

Musâkat´ın Meşruiyetinin Hikmeti

Musâkat´ın meşruiyetinin nedeni, halkın buna muhtaç olmasıdır. Musâkat´ta zarar vermek ve zarara uğramak sozkonusu olmaksızın halkın maslahatının korunması vardır. Zira bazen kişinin arazisi, ağaçları olur, fakat onlara bakmaktan aciz olur, onlardan istifade edemez. Arazi ve ağaç sahibi, onlara bakmak için işçi tutsa, işçi gerektiği gibi çalışmayabilir veya çıkan mahsul işçinin parasını ödemeyecek kadar az çıkabilir.

Böylece mal sahibi /.arara uğramış olur. Oysa arazi ve bahçe, musâkat akdiyle bir kişiye verilirse, alan kişi -çıkan mahsule kendisi de ortak olduğu için- bütün gayretini sarfederek mahsulü artırır. Böylece hem mal sahibi, hem de arazi veya bahçeyi musâkat akdiyle alan kişi maldan İstifade etmiş olur. Bu muamelede hem mal sahibinin, hem malı işleten kişinin, hem de toplumun maslahatı vardır.

Musâkat´ın Rükûnları

Musâkat´ın altı rüknü vardır:

1. Mal sahibi (mâlik)

2. Çalışan kişi (âmil)

3- Siga (icab ve kabul)

4. İçinde çalışılacak olan mal (arazi, bahçe v.s)

5. Çalışma (Amel)

6. Mahsul (Meyve)

Bu rükûnların herbirinin de şartlan bulunmaktadır. Şimdi rükûnları ve şartlarını - Allah´ın izniyle- beyan edelim:

1. Mâlik (Mal sahibi)

Mal sahibi, musâkat akdini kendisi için yapıyorsa, tam bir ehliyete sahip olması şarttır. Eğer mal sahibi çocuk, deli veya sefihlik nedeniyle hacr altında olan bir kişi olursa, ihtiyaç ve maslahat da böyle bir akdin yapılmasını gerektiyorsa, onun adına velîsi veya mülk üzerinde velî olan kişi akid yapar. Beyt´ul-mal´da veya vakıfta olduğu gibi malın belli bir sa­hibi yoksa, vakfın idarecisi veya hâkim veya hâkimin naibi akdi yapar.

2. Âmil (Çalışan Kişi)

-Çalışan kişi de mal sahibinde bulunması gereken akid ehliyetine sa­hip olmalıdır. Çalışacak kişi çocuk veya deli olursa akid sahih olmaz.

3. Siga (İcab ve Kabul)

Musâkat akdinde icab ve kabul şarttır. İcab bazen ´Çıkan hurmanın % 10´u karşılığında seninle musâkat akdi yaptım´ şeklinde sarih lafızlarla olur. Bazen de ´Şu ağacı gereken bakım ve çalışmayı yapman karşılığın­da sana teslim ettim´ veya ´Şu ağaçtan çıkan meyve karşılığında çalış´ gibi kinayî lafızlarla olur. Bu lafızlar, halk arasmda akid için kullanılmaktadır. . Âmil (çalışacak kişi) mâlik´in (mal sahibinin) kendisine şart koştuğu orana razı olduğuna delâlet eden bir lafız kullanırsa musâkat akdi sahih olur. En sahih görüşe göre icare kelimesiyle musâkat akdi yapılmaz. Meselâ mal sahibi ´% 10´u senin olmak karşılığında şu bahçeme bakmayı sana icare ettim´ derse, musâkat akdi sahih olmaz. Çünkü İcare lafzı, başka bir akde delâlet eden kelimedir. İcare lafzı kullanılan akid, musâkat akdi olmadığı gibi icare akdi de olmaz, zira ücret meçhuldür. Musâkat akdinin sahih olması için kâbul´ün örfen icab´a bitişik olması gerekir. Kişinin İşareti, dilsizin yazısı veya işareti de lafız yerine geçer.

4. İçinde Çalışılacak Olan Mal (Arazi, Bahçe, v.s)

Yani kendisi üzerinde musâkat akdinin sahih olduğu mal. Burada esas olan hurma bahçesidir. Çünkü hurma ağaçları hususunda nass varid olmuştur. Bağ da hurmaya kıyas edilmiştir. Çünkü ikisi de aynı mânâdadır; fakihler her ikisine de zekât düştüğü hususunda ittifak etmiş­lerdir. İbn Ömer, Hz, Peygamber´in Hayber halkıyla, çıkan hurmanın bir kısmını vermek üzere musâkat akdi yaptığını rivayet etmiştir. Üzümün hurmaya kıyas edilmesinin başka nedenleri de vardır. Her ikisi de yaş ve kuru olarak yenir. Her ikisi de azık olarak saklanır. Her ikisinin de ne ka­dar kurusu olacağı yaşken takdir edilebilir. Şafii mezhebinin bazı âlimleri bütün meyvelerde -hurma ve üzüme kıyas ederek- musâkat akdinin ola­bileceğini söylemişlerdir. Ayrıca hadîste geçen meyve kelimesi umûmidir. Bu nedenle bu görüş daha kuvvetli ve şeriatın hikmetine daha uygun­dur; yani bu, insanların maslahatına daha uygundur. Özellikle meyve çeşitlerinin çoğaldığı günümüzde, her türlü meyvede musâkatın sahih olduğu görüşünü kabul etmek kaçınılmaz olmuştur. Nassın hurma üzerine varid olması, Arap yarımadasında özellikle de Hicaz´da hurmanın çok olmasından ileri geliyor olabilir. Buna hadîsin diğer versiyonları da delâlet etmektedir. Bu rivayetlerin çoğunda hurma mânâsına gelen nahl kelimesi kullanılmamıştır. Allah hakikati daha iyi bilir.

Musâkat a~kdinin tüm meyve ağaçlarında sahih olduğu görüşü, İmam Şafii´nin kavl-i kadimidir (eski mezhebi/Irak´ta iken yapılan içtihadıdır). Şafii olmayan fakih ve âlimlerin çoğunun görüşü de bu şekildedir.

5. Çalışma (Amel)

Amel, âmilin ağaçları ıslah etmek, sulamak için çalışmasıdır. Amil, meyvenin artması, güzelleşmesi için her türlü gayret ve çabayı gösterme­lidir. Meselâ su yollarını açmalı, su arkını temizlemeli, gereksiz otları yol-mah, ağaçların diplerini açmalı, ağaçların aşılarını yapmalı, ağaçlardaki böcekleri temizlemeli, ağaçların göl gel endir ilmesi gerekiyorsa gölgelen-dirrneli, ilaçlama yapmalı, meyveleri toplayıp gerekiyorsa kurutmah, ağaç­lar büyük olur da bu işlerin bir kısmını yapmakta zorluk çekerse yardımcı tutmalıdır, yardımcının ücreti kendisine aittir. Bütün bunlar ve benzerleri çalışanın vazifesidir.. Ağacın korunması için her sene yapılma­sı gerekmeyen bir işi yapmak onun görevi değildir. Yeni bir ark açmak, yeni bir kuyu açmak, bahçeye duvar yapmak, kapı takmak, nadas için gereken aletleri almak, su çıkarmak için motor getirmek onun görevleri arasında yoktur. Bunları yapmak mal sahibinin görevidir. Eğer mal sahibi, çalışan kişiye vazifesi olmayan şeyleri yapmasını şart koşarsa, musâkat akdi sahih olmaz. Çalışan da, kendi görevlerinden birşeyi yap­masını mal sahibine şart koşarsa, musâkat akdi yine sahih olmaz.

Musâkat Akdinin Sahih Olmasının Şartları

a. Âmil tek başına çalışmalıdır.

Yani mal sahibi, çalışan kişi ile bahçe arasından çekilip bahçeyi ona teslim etmelidir. Eğer bahçenin mal sahibinin elinde kalması şart koşu-lursa veya mal sahibiyle âmilin birlikte çalışması şart koşulursa, musâkat akdi sahih olmaz. Fakat mâlik (bahçe sahibi), âmilin ücretle tuttuğu başka bir kişi eli beraber çalışmalarını şart koşarsa -ki bu ikinci ücretli mal sahibine düşen vazifeleri yapacaktır- musâkat akdi sahih olur.

b. Çalışmanın, tahmini olarak ne kadar süreceği belli olmalıdır.

Bu da üzerinde akid yapılan ağaçların genellikle meyve verdikleri zamanı bildirmektir. Bu bakımdan müddet zikredilmeden mutlak şekilde akid yapmak sahih olmaz. Ayrıca ağaçların meyve vermediği bir zaman için akid yapmak da sahih olmaz. Çünkü bu durumda çalışan kişi, çalış­masının karşılığını alamaz. Ağaçlardan kâr etme imkânının kalmadığı bir zaman için akid yapmak da sahih değildir. En sahih görüşe göre meyve­nin olgunlaşma vaktini tayin ve tesbit etmek sahih değildir. Çünkü meyve bazen erken, bazen geç olur.

6. Mahsul (Meyve)

Bu, musâkat akdinin kendisi için yapıldığı ağaçların meyvesidir.

Meyve hususunda birtakım şartlar vardır:

a. Meyveler, mâlik ile âmile ait olmalıdır.

Ağaçlardan çıkan meyvelerin bir parçasını başka birine verilmesinin şart koşulması caiz değildir. Meyvelerin bir kısmının başka birisine veril­mesi şart koşulursa, musâkat akdi fasid olur.

b. Mâlik ile âmil meyvelere ortak olmalıdır.

Eğer çıkan meyvelerin tümünün mâlik veya âmilden birine ait olrrfa şartı koşulursa musâkat akdi fasid olur.

c. Mâlik ile âmil´in hisseleri belli olmalıdır.

Elde edilen meyvelerin kaçta kaçının âmile verileceği akid esnasında tayin edilmelidir. Eğer mal sahibi âmil´e ´Bahçemde çalış, meyvesi ara­mızda olsun´ derse, bu çıkan meyvenin yarısı anlamına gelir. Mal sahibine veya çalışana meselâ 1000 sa´ veya 1000 batman meyve gibi belli bir pay tayin edilirse, akid sahih olmaz. Çünkü bahçe, genellikle ya bu kadar meyve verir veya hiç vermez. Bu durumda ikinci akid karşılıktan mahrum kalır. Tıpkı bunun gibi birine paradan muayyen bir miktar verilmesi şart koşulursa akid yine fasid olur. ,

Çalışanın meyvedeki hakkı, meyvenin ortaya çıkmasıyla sabit olur. Meyve zamanından önce çıksa, bir kısmı da henüz olgunlaşmamış olsa çalışanın hakkı sabittir. Meyveler tamamen olgunlaşmadan önce yapılan musâkat akdi sahih olduğu gibi, henüz ortaya çıkmış veya daha çık­mamışken musâkat akdi yapmak da sahihtir. Çünkü bahçenin işinin yarısı yapılmamıştır.

Musâkat Akdinin Vasfı

Musâkat akdi, iki taraf için de bağlayıcıdır. Musâkat akdi rükün ve şartları ile beraber tamamlandığında, tarafların biri onu feshedemez, her iki taraf da akdin gereklerini yerine getirmek mecburiyetindedir. Ancak taraflar razı olduğu zaman çalışmaya başlamadan önce veya sonra rücu edebilirler. Fakat akidden sonra meyveler bir afetle telef olsa bile âmil ge­rekli çalışmaları yapmalıdır. Çünkü akid, mal üzerine yapılmıştır.

Musâkat Akdi Yapan Tarafların Maslahatlarının Gözetilme­sinin Gerekli Olduğunun »Nedeni

Musâkat akdi yapan işçiye, bahçenin işleri bitmeden önce akdi feshetme yetkisi verilseydi, mal sahibi bundan zarar görürdü, çünkü meyvelerin tümü veya bir kısmı fevtolabilir. Zira mal sahibi bahçenin işini yapamadığı için işçi ile musâkat akdi yapmıştır. Eğer akdi feshetme yetkisi mal sahibine verilseydi, bu defa da çalışan kişi zarar görürdü. Çünkü çalışanın, çıkan meyveden alacağı pay, ücret-i misil´den genellikle fazla olur.

Fasid Olan Musâkat Akdinin Hükmü

Musâkat akdinin tüm hükümleri, sahih olan musâkat akdi üzerine terettüb eder. Musâkat akdinin rükün ve şartlarından biri eksik veya ha­leldar olursa musâkat akdi fasid olur. Akdi fasid eden hususları zikretmiştik. Bunlar taraflardan birine işin tümünden olmayan birşeyin´ şart koşulması veya çalışan kişinin çıkan meyvenin ne kadarını alacağı­nın belli olmaması veya üzerinde musâkat akdi yapılması sahih olmayan meyve ağaçlarının dışındaki ağaçlar için musâkat akdi yapılması ve benzeri hususlardır. Musâkat akdi fasid olduğu zaman bahçeden çıkan meyvenin tümü mal sahibine ait olur, çünkü bu, onun mülkünün artışıdır. Çalışan kişiye ise yaptığı işe karşılık ücret-i misil verilir.

Âmil´in Mal Hususundaki Durumu

Âmil´in mal hususundaki durumu, emanetçi gibidir. Eğer ağaç, meyve veya herhangibir alet çalışanın kusuru olmaksızın zarar görür veya helak olursa, yeminle beraber çalışanın sözüne itibar edilir. Eğer mal sahibi, çalışan kişinin hainlik yaptığını iddia ederse, çalışan kişi de bunu reddederse, yine yemin ettiği takdirde çalışanın sözü kabul edilir. Çünkü mal sahibi onu emin kabul ederek bahçesini ona teslim etmiştir. Bu gibi durumlarda yeminle beraber emin kabul edilen kişinin sözüne İtibar edilir.

Musâkat Akdinin Sona Ermesi

Üzerinde akid yapılan müddet bittiğinde musâkat akdi sona erer. Meyveler olgunlaşıp toplandığı halde akid müddeti bitmemiş ise veya akid müddeti biLtiği halde meyveler olgunlaşmamışsa, musâkat akdi mey­velerin olgunlaşıp toplanmasına kadar devam eder. Mal sahibi veya işçi­den birinin ölmesiyle akid sona ermez. Mal sahibi ölürse işçi çalışmaya devam eder ve iş bittiğinde hakkını alır. İşçi ölürse, onun varisi o işi de­vam ettirir. Mal sahibi ölen işçinin varisinin emin olduğuna inanıyorsa, varis de işi biliyorsa, bahçeyi ona teslim etmek zorundadır. Eğer varise güvenmiyorsa veya varis işi bilmiyorsa, mal sahibi hâkim´in izniyle işi yürütecek birini bulur; onun ücreti ölen işçinin mirasından ödenir. Fakat varis bizzat çalışmaya zorlanamaz. Eğer ölen kişi miras bırakmışsa varis o işi yüretecek birini bulmaya ve onun ücretini ödemeye zorlanır.. Çünkü işin tamamlanması, ölen kişinin üzerinde bir haktır. Ölen işçinin mirası yoksa, onun varisinin ne işi tamamlama, ne de işi tamamlatmak için işçi tutma mecburiyeti vardır. Bu durumda mal sahibi isterse musâkat akdini fesheder, çünkü artık işçinin çalışması mümkün değildir. Ölen işçinin mirasçısı, meyveler olgunlaşmamışsa âmil´in o zamana kadar ki çalışmasına karşılık ücret-i misil alır. Meyveler olgunlaşıp ortaya çıkmışsa, âmil´in o hal üzere meyvedeki hissesinin kıymetini alır.

Çalışan kişinin hainlik yapmasıyla musâkat akdi sona ermez. Çalışan kişinin hainliği kendi itirafıyla veya delil ile sabit olursa, onu gö­zetleyecek bir kişi tayin edilir; çalışmaktan menedilmez. Çünkü bu ça­lışma ona vacibdir. Onun çalışmayı tamamlaması, gözetleyici tayin etmek suretiyle mümkündür. Gözetleyinin ücreti çalışan kişiye ait olur. Zira gö­zetleyici tayin edilmesine o sebep olmuştur. Eğer gözetleyiciye rağmen hainlik yaparsa, bu defa işten el çektirilerek onun kesesinden işi yapacak bir adam tutulur. Çünkü onun işi tamamlaması zorlaşmıştır. Musâkat akdi .

yapan işçinin kaçması veya hapsedilmesi veya çalışamayacak derecede hastalanması da musâkat akdinin feshedilmesine sebep değildir. Hâkim işi tamamlayacak birini kiralar, parasını onun kesesinden öder. Ancak mal sahibi veya başka biri onun yerine teberruan çalışmayı kabul ederse mesele değişir. Onun tesbit edilen hakkı sabit kalır. İşçi dönme imkânına sahip değilse veya dönmek istemiyorsa, mal sahibi başka bir işçi tutar, onun parasını musâkat akdi yapan kişiden tahsil eder. Eğer birşey infak etmiş ve buna şahit tutmuşsa, verdiğini geri alabilir. Şahit yoksa verdiği teberru sayılır. Mal sahibi veya hakim âmil´in yerine işi tamamlayacak birini bulamazlarsa, onun yerine teberruan çalışacak bir kişi de yoksa, mal sahibi musâkat akdini feshedebilir. Çünkü üzerinde akid yapılan işi yaptırması mümkün değildir. Âmil´in o zamana kadar ki çalışmasına ücret-i misil verilir. Eğer meyveler olmuşsa, payına düşen meyvenin kıymeti verilir.

Âmil ile Mâlik´in İhtilaf Etmesi

Âmil ile mâlik, tayin edilen-oranda ihtilafa düşerlerse, meselâ mal sa­hibi ´Ben meyvelerin 1/3´ini vermek üzere akid yaptım´ derse, âmil de ´Hayır, meyvelerin yarısını vermek üzere akid yaptık´ derse, ikisine de yemin teklif edilir. Eğer her ikisi de yemin, ederlerse musâkat-akdi fes­hedilir, meyvelerin tümü mal sahibine ait olur, âmil de çalışmasına karşı­lık olarak ücret-i misil alır.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Buharî/2203, Müslim/1551

[2] Buharı ve Müslim