Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Salât-ı Nâriye

Salât-ı Nâriye ٱَللّٰهُمَّ صَلِّ صَلاَةً كَامِلَةً وَسَلِّمْ سَلاَمًا تَآمًّا عَلٰ



ى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ ٱلَّذِى تَنْحَلُّ بِهِ ٱلْعُقَدُ وَتَنْفَرِجُ بِهِ



ٱلْكُرَابُ وَتُقْضٰى بِهِ ٱلْحَوَآئِجُ وَتُنَالُ بِهِ ٱلرَّغَآئِبُ



وَحُسْنُ ٱلْخَوَاتِمِ وَحُسْنُ ٱلْخَوَاتِمِ وَيُسْتَسْقَى ٱلْغَمَامُ



بِوَجْحِهِ ٱلْكَرِيمِ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ فِى كُلِّ لَمْحَةٍ

Mesaili Hac (Hac meseleleri)

Hac mesaili: Haccın lûgaten ve şer'an olan mânâsına, sıfatına, sebebine, şartlarına, erkânına, vâciplerine, sünnetine, âdâbına, mahzuratına müteallik olmak üzere; mütenevvidir.

Hac, lûgatte hanın fethi ve kesri ile, kasdi muazzam mânâsına olup (1), şeriat dilinde: mekanı mahsusu, zamanı muayyende, belli efdâl ile, kasd eylemektir.

Mekânı mahsûs: Kâbe ve Arafattır.

Zamanı mahsus: Ziyaret tavâfı ile arefe vukufu zamanıdır ki, evvelkisi, yevmi nahrın, fecrinin tulûundan başlıyarak omre sonuna kadar olan zamanın eczasından bir cüzü ve ikincisi, yevmi arefenin, zeval vaktinden nahr gününün fecrinin tulûuna kadar olan zamanın eczasından "bir cüzüdür(2).

Fiili mahsus: Vukuf ve tavâftır.

Yeminin kısımları

Yemin, üç kısımdır: Yemini gamus, yemini lâğv, yemini munakide.

Yemini gamus ki, ona yemini facire ve yemini sabir ve yemini sabire dahi (3) denir: Yalan yere amden, edilen yemindir, kebaireden (büyük günahlardandır) dir.

Yemini lâğv: Zanne mebni, vaki hilâfına edilen yemindir. Meselâ: (Filâna olan borcumu verdim, onun bende alacağı yoktur) diye, edilen yemin, vakıa mutabık ise, sadıktır. Mutabık değilse, ve mutabık olmadığı yemin edenin malûmu ise, o yemin (yemini gamus) ve malûmu değil ise, (yemini lâğv) dır (4).

Yemini münakide: İşleme ve terk etme üzerine olan azmi, tekit için edilen yemindir ki, - bilhassa - istikbale ait hususatta olur. Kefaret dahi, yalnız bu kısım yemine âit bulunur (5).

MEVLÂ'L-MUVÂLAT (MUKÂVELELİ VÂRİS)

1960  Hür, akîl-baliğ olan iki mü'min; karşılıklı diyet ödeme, yardımlaşma ve vâris olma konusuda akid yaparlarsa buna "Muvâlat Akdi" denilir. Hanefi fûkahası; muvâlat hısımı (mevlâsı) nın; vâris olabilmesi için bazı şartların bulunması gerektiği üzerinde durmuştur. Karı ve koca müstesna; farz sahibi, asabe ve Zevi'l-erham mevcutsa, hiçbir şekilde vâris olamaz. Bazı hallerde ise, varis olur.(107)

KASÂME, İSLÂMA KARŞI SAVAŞANLAR, KISAS VE DİYET

Sehl b. Ebu Hasme ve Rafi´ b. Hadîc (r.a.) şöyle anlatmışlardır:

NAMAZ IÇIN "SÜTRE" DIKMEK

538 Resûl-i Ekrem (sav)'in "Sayed namazini edâ eden kimsenin önünden geçen sahis, üzerine gelecek günahin mahiyetini bilseydi, elbette kirk gün beklerdi, geçmezdi."(310) Hadis-i Serifini esas alan hanefi fûkahasi; namazini edâ eden kimsenin önünden geçmenin günah oldugunda müttefiktir. Namazini edâ eden mükellef; baskasinin vebale girmemesi için sütreye riayet etmesi esastir. Ibn-i Abidin; "Sütre dikmek mendubtur. Çünkü bir Hadis-i Serif'te; "Biriniz namaz kildigi vakit bir sütreye karsi kilsin. Kimseyi önünden geçirmesin" buyurulmustur. Bu hadisi, Hakim, Imam-i Ahmed ve baskalari rivayet etmislerdir. Münye'de sütreyi terk etmenin mekrûh oldugu bildirilmistir. Bu kerahat kerahat-i tenzihiyedir. Hadisteki emri hakikatindan degistiren amil Ebû Davud'un Fazil i

HIRSIZLIK CEZASININ (HADD-İ SİRKATIN) KEYFİYETİ

1297 Şer'i şerifle hükmeden hakim (kadı); hırsızlık hadisesine şahidlik eden kimselere: "Hırsızlığın nasıl olduğunu, nereden yapıldığını ve çalınan malın miktarını" sorar.(129) Eğer "Hırsızlık" hadisesi; mükellefin kendi ikrarı ila ortaya çıkmışsa; ikrarından vazgeçmesi için Kadı'nın telkinde bulunması mendubtur. Çünkü yanında mal bulunmadığı halde, hırsılık yaptığını ikrar eden bir kimse Resûl-i Ekrem (sav)'in huzuruna getirildiğinde, Peygamberimiz Efendimiz (sav) hırsızlık haddini defetmek için o şahsa hitaben: "Senin hırsızlık yapacağını zannetmiyorum" buyurmuş, o zat ise: " Hayır, hırsızlık yaptım ya Resûlullah" demiştir. Resûl-i Ekrem (sav) iki veya üç defa "Senin hırsızlık yaptığını zannetmiyorum" d

BU KONU İLE İLGİLİ DİĞER MESELELER

1173 Talakla ilgili ilimler, nikâh akdi yapan erkekler üzerine "Farz-ı Ayn"dır. Dikkat edilirse talaka (Boşanmaya) niyet eden erkek; Hayız, iddet ve cim'a hususunda titiz olmak durumundadır. Kadın hayızdan kesilmiş veya henüz hayız kanı görmemişse durum ne olacaktır? Kur'an-ı Kerim'de: "Kadınlarınız içinden artık hayızdan kesilmiş olanlarla, henüz hayız görmemiş bulunanların (iddetleri) de, eğer şüphe ederseniz onların iddeti üç aydır. Hamile kadınların iddetleri ise, doğum ile birlikte sona erer. Kim Allah'tan korkarsa, Allahû Teâla kendine her işinde kolaylık verir. İşte bunlar Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'tan korkarsa (Allah) onun kusurlarını örter, onun mükâfatını büyütür."(209) hükmü beyan buyurulmuştur. Hanefi

FUHUŞTAN ELDE EDİLEN KAZANÇ

1593 İslâm'ın haram kıldığı her türlü kötülüğün ortak ismi "Fahşa"dır. Fuhuş ve fahişelik de aynı kökten gelir. Kur'an-ı Kerim'de: "Nikâha (evlenmeye) imkân bulamayanlar, Allah kendilerini fazlından zengin kılıncaya kadar (zinaya karşı) iffetlerini korusunlar. Ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükabete isteyenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız kitabete kesin, onlara Allah'ın verdiği maldan verin. Dünya hayatının geçici metaını kazanacaksınız diye cariyelerinizi, eğer kendileri de iffetli olmak isterlerse, siz fuhşa mecbur etmeyin. Kim onları fuhşa mecbur ederse, şüphesiz ki Allah onlara (o cariyelere) kendilerinin zorlanmalarından sonra da çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir"(357) hükmü beyan buyurulmuştur. Hz

Kur'an'da İsimleri Geçen Peygamberler

Peygamberlere İman Îmanın dördüncü şartı peygamberlere inanmaktır. Peygamberler, Cenâb-ı Hakk'ın, şerîatını, emirlerini, yasaklarını, haberlerini kullarına bildirmek için gönderdiği müstesna zatlardır. Peygamberler insanları, Allâh'a şirk koşmak ve puta tapmak gibi dalâletlerden kurtarmaya, inananları hem dünyada hem de âhirette saâdete erdirmeye vesiledirler. İnsanların akılları gerçek kurtuluş yolunu bulmakta yetersiz olduğundan Hazreti Allâh, kullarının ebedî saadeti için peygamberler göndermiştir. Peygamberler, Allâh tarafından mûcizelerle kuvvetlendirilmişler; Allâh'ın izni ile bir çok hârikulâde yani eşi görülmemiş ve olamaz diye bilinen şeyler, onların elinde kolayca olmuştur. İlk insan ve ilk peygamber Âdem aleyhis

Hz. Peygamber (sav)'in Çocukları

186 - Soru: Peygamber (s.a.v) Efendimiz, iki kızını Ebû Cehil'in, oğullarına vermiş. Rukayye (ra) ile Ümmü Gülsüm'ü(ra) bu kimselere neden vermiş? "Müşrike kız verme fakat al" deniliyor. Açıklayınız.

Ziraat ortaklığı (muzaraa)



Müzaraa, bir taraftan arazi, diğer taraftan çalışma olmak üzere ve bu husustaki şart ve rükünlere uygun olarak yapılan ortaklıktır. Bunlar, çıkan mahsule yarı yarıya, ikili birli gibi belirli bir nispet üzerinde karara bağlayabilirler.
Müzaraanın meşruiyeti Peygamber (sav) Efendimiz'in sünneti ile sabittir. Efendimiz (sav), Hayber halkına mahsulünün yarısını vermek üzere müzaraa akdi yapmışlardır. Bu hususa insanların ihtiyacı vardır. İmameyn'in içtihadı bu istikamettedir.
Müzaraanın rüknü dörttür: Arazi, tohum, iş ve ziraatte kullanılacak hayvanlardan ibarettir. Bugün, hayvanın yerine traktörü koyabilirsiniz.

Vekil müvekkilin aksine hareket ederse

2747 - Netice Fetvalarından: "Satın almaya vekil tayin edilen şahıs, müvekkilinin emrettiği fiyattan noksanına satın alsa, aradaki farkı müvekkilden isteyemez" (H.Ec. 2/50)
Açıklama: Kendisine vekâlet verilen kimsenin, satın alacağıı şeyden kendi şahsı için bir menfaat temin etmeye veya bir prim istemeye hakkı yoktur. Satın alacağı şeyin hukuki ve iktisadi neticeleri müvekkile aittir.
2748 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Alacak) tahsil etmeye vekil olan kimse, para karşılığı kumaş alacak olsa, müvekkil kabul etmeyip parasını borçludan almaya muktedir olur" (H.Ec. c. 2/52)
Açıklama: Vekil, sadece para tahsiline memur olduğuna göre, onun dışında başka yoldan bir tasarrufta bulunamaz.

1. YEMEK VE İÇMEK HUSUSUNDA DİKKAT EDİLECEK HÜKÜMLER

 1623 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (madden ve manen) en temiz olanlarından yeyin. Allah'a şükredin. Eğer (hakikaten) O'na kulluk ediyorsanız. Allah size ölüyü (murdar hayvanı) kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkası için kesileni haram kıldı. Fakat kim bunlardan yemeye muzdar kalırsa (ölüm tehlikesine düşerse) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek miktarı) aşmamak şartıyla, onun üzerine günah yoktur. Şüphesiz ki Allah, çok yargılayıcı, hakk ile esirgeyicidir"(21) hükmü beyan buyurulmuştur. Âyet'teki "Tayyibat" (temizlik)den maksad; helâl rızıklardır. Allahû Teâla (cc)'nın helâl kıldığı her şey temiz, haram kıldığı her şey ise pistir. Ömer b. Abdülaziz (ra)'e göre; "Pak'dan m

Hacda Vekâlet

1361 - Soru: Hacca gitmeye mali kudreti olup da sıhhat bakımından muktedir olamayan kimseler, vekil gönderiyorlar. Hiç hacca gitmemiş bir kimse, başkasına vekaleten hacca gidebilir mi ve kadın erkeğe, erkek de kadına vekil olabilir mi?