Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Fâtiha-i Şerîfe

Fâtiha-i Şerîfe اَعُوذُ بِٱللهِ مِنَ ٱلشَّيْطَانِ ٱلرَّجِيمِ ﴿﴾



بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ



  ﴿﴾ ٱَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ ٱلْعَالَمِينَ ﴿﴾ ٱَلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴿﴾



مَالِكِ يَوْمِ ٱلدِّينِ ﴿﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ﴿﴾



ٱِهْدِنَا ٱلصِّرَاطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ ﴿﴾ صِرَاطَ ٱلَّذِينَ اَنْعَمْتَ

Çocuğu Anlamak

Yazar : Said GEZER

Yayınevi : Çağlayan

Baskı : İzmir / 1996 / 170 shf.

1. BÖLÜM ÇOCUK SAĞLIĞI

BEBEĞİN TEMEL GIDASI

Anne Sütü: Bebeğin büyüme özelliklerine ve ihtiyaçlarına en uygun gıda anne sütüdür. Zaruri durumlar olmadıkça anne sütünden vazgeçilmemelidir. Bu konu üzerinde peygamberimiz hadisi şeriflerinde bebek anne sütünden mahrum edilmemeli, ondan daha hayırlı süt yoktur buyurmuşlardır.

Yeminin hükmü

Yeminin hükmü: Aslen birrin ve hülfen kefaretin, vücubüdür.

İslâm olmayanın, kefarete ehliyeti dahi, olamaz. Çünkü, kefaret malûm olduğu üzere, haddi zatında, ibadettir. Onun ukûbet olması, sebebi-ne, nazarandır (1). Ve «Çünkü onların yeminleri yoktur.» (Tevbe 12) buyurulmuştur (2).

Hâlifte hürriyet şart değildir. Memlûkün yemini dahi, sahihtir. Şu kadar ki, mal ile kefaret, ona derhal lâzım olmayıp, oruç ile kefaret lâzım gelir.

Hâlifte, isteklik - ademi ikrâh - dahi, şart değildir. Mükrehin dahi, yemini sahihtir.

Yeminin akdinde, arzu ve ikrah, müsavi olduğu gibi, nakizde dahi müsavidir.

Bunlarda, ciddî ve şaka dahi, arzu ve ikrah gibidir.

Elumra ve Rukba

El-Umra

Umra, emir kelimesinden alınmıştır ve hibe eden kişinin ´Ben bu evi hayatım boyunca sana verdim´ veya ´Bu evi hayaLim boyunca senin için kıldım´ veya ´Senin ve "benim hayatım boyunca kıldım. İkimiz de öl­düğümüz zaman, o benim varislerime intikal edecektir´ diyerek bir malı hibe etmesidir. Görüldüğü gibi bu lafızlar hibenin lafızlarıdır. Fakat bir şarta, hibe edenin veya kendisine hibe yapılanın hayatına bağlanmıştır. Oysa hibe´nin şartlarından biri, bir vakte bağlamamaktır. Bununla beraber hibe sahih, şart bâtıl kabul edilir. Bu, daha önce geçen hü­kümden istisna edilmiştir. Çünkü bu hususta Hz. Peygamber´den birçok hadîs rivayet edilmiştir.

Utnra (ehli için, rukba da ehli için) caizdir.[1]

Sıfât-ı Zâtiyye

Allâhü Teâlâ'ya İman Îmanın altı şartından birincisi, Allâhü Teâlâ'ya imân etmektir. Şöyle ki; Allâhü Teâlâ vardır. Onun zâtı, bütün kemâl sıfatları ile muttasıf (Yani, bütün güzelliklere eksiksiz olarak sahip), bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve uzaktır. Hz. Allâh'ın sıfatları, sıfât-ı zâtiyye ve sıfât-ı sübûtiyye olmak üzere iki kısımdır. Sıfât-ı Zâtiyye Hz. Allâh'ın Sıfât-ı Zâtiyyesi 6'dır: Vücud: Var olmak. Kıdem: Evveli olmamak; ezelî olmak. Bekâ: Sonu olmamak; ebedî olmak. Vahdâniyet: Birlik. Zâtında ve sıfatlarında tek olup, ortağı yoktur Muhâlefetün lilhavâdis: Sonradan olanlara hiç benzememek. Kıyam binefsihi: Var olmasında başka bir şeye muhtaç olmamak. Sıfât-ı Subûtiyye Allâhü Te

Guslün sünnetleri

Gusülde, on iki sünnet vardır:

1 — Besmele ile başlamak, (abdestin sünnetlerine bak).

2 — Niyyet eylemek. Tâ ki işlemesi (sevap olan) taat olsun.

3 — Bunlar (yâni besmele ve niyyet), guslün evvelinde, abdest almakta (elleri bileklere kadar yıkarken) olmalıdır.

4 — Bedende, temizliğe aykırı, bir şey varsa - su ile yayılıp artmamakiçin - onu ayrıca önceden gidermek.

5 — Avret yerlerini, meni ve diğer pislik olmasa dahi yıkamak.

6 — Gusülden önce, sünnet üzere, (yâni evvelâ bileklerine kadar ellerini yıkayarak ve sonra üçer kere, mazmaza ve istinşak eyleyerek, yıkamayı üçledikten sonra, tertip ile ve aralıksız,) abdest almak.

7 — O abdestte, ayak yıkamak işini, en sonraya bırakmak.

Orucun fidyesi

(Fidye):

$

âyeti kerimesinde, açıklanmış olduğu üzere, fakiri yedirmektir ki, dilenemiyen fakirin sabahlı akşamlı, bir günlük yiyeceğidir.

Miktaren müsâvatı cihetiyle, her gün için, bir Sadakai-fıtır, verilecek demektir (1).

Sadakai-fıtır ile bunun farkı budur ki, onda zekât gibi temlik şarttır. Bunda ise it'am suretinde olduğu gibi, ibaha kâfidir (2).

Temlik ve itayı, dilerse ramazanın evvelinde, ve dilerse sonunda eder. Verilecek fakirin müteaddit olması da, şart değildir.

Savmın bedeli demek olan fidye, âcizlerinin mevte kadar devamı şartiyle (3), yazıldığı gibi, pîri fanilere mahsus olduğundan, pirlikten başka olan özür sahipleri için (4), özrün zevalinde orucun kazasından başka bedel, câiz olamaz.

"AHIR-I ZUHUR" MESELESI

645 Imam-i Serahsi: "Cum'a namazi sehirde edâ edilebilir, köylerde sahih olmaz. Ancak Hadis-i Serifte sehir mutlak olarak zikredilmistir, sehirde tek yerde kilinma hususu tasrih olunmamistir"(525) hükmünü zikrediyor. Imam-i Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen zahir rivayeye göre, sehirde ancak tek bir camide edâ edilebilir.(526) Imam-i Yusuf (rha)'in kavline göre; bir sehrin ortasindan nehir geçiyorsa ve ulasim güçlügü sözkonusu ise, iki yerde edâ edilmesi caizdir.(527) Imam-i Muhammed (rha) ve Imam-i Azam (rha)'dan gelen bir kavle göre de; sehirde müteaddid yerlerde Cum'a Namazi edâ edilebilir. Bu da sahih olan bir kavildir"(528) Iste ahir-i zuhur (Zuhr-i Ahire) bu ihtilafa dayanan bir meseledir. Eger bir sehirde birkaç yerde Cum'a Namazini edâ etmek sahih olmazsa (ki olm

SÜT EMME (RADA)

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:

Resulüllah (a.s.) Aişe´nin yanında bulunduğu bir sırada. Aişe, Hafsa´nın odası önünde izin isteyen bir erkek sesi işitir. Bunun üzerine Aişe "Ey Allah´ın Resulü, şu adam evinize girmek için izin istiyor" dedim. Bunun üzerine Resulüllah: "Sanıyorum ki, o Hafsa´nın süt amcası filan kimsedir" buyurdu. Aişe "Ey Allah´ın Resulü! Süt amcam filan yaşasaydı benim yanıma girebilecek miydi?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.): "Evet. girebilirdi. Zira süt, doğumun (neseb) haram kıldığı her şeyi haram kılar" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 2615

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:

GUSÜL NEDİR?

322 Gusûl "iğtisal"den alınma bir isimdir. Bedenin tamamını yıkamak manasınadır. Kullanılan suya da gusül denilir. Bir hadis'te Hz. Meymune'nin "Peygamber (sav)'e gusül koydum" demesi, yıkanılacak su koydum manasınadır. Lakin Nevevi: "Bu manaya lugatta bu kelimenin "gasl" şeklinde okunması daha fasih ve daha meşhurdur. Gusül şekli fukahanın kullandıklarıdır" diyor.(136) İslâmi ıstılâhta gusül bedeni yıkamaktır. Beden ismi hem dışa, hem içe şamildir. Suyu uluştırmak imkânsız veya pek güç olan yerler müstesna bedenin tamamını yıkamaya gusül denir.(137)

Ücretle Kur'an-ı Kerim Okunur mu?

125 - Soru: Ücretle Kur'an okumak caiz midir?
Cevap: Hayatta bulunan veya vefat etmiş bir mü'min için para karşılığı Kur'an okutmak caiz değildir. Ücretle okunacak Kur'an'a sevap hasıl olmaz ki başkasına bağışlayabilsin. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde, "Kur'an'ı okuyunuz, fakat onun karşılığında (bir ücret alıp) yemeyiniz" buyurmuştur. (Hukuk-ı İslâmiye ve İstılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 5, s. 190-191)

İRADE:

155 Bir şey üzerine karar kılmak ve onu yapmaya azmetmek manasına gelen "irade" kelimesi "revede" kökünden gelmektedir. Allahû Teâla (cc) tam ve kâmil bir irade sahibidir. Olabilecek veya olmayabilecek her şeyi; dilediği zamanda ve dilediği vasıfta yapar veya yapmaz. Tercih ve tahsiste kamil iradeye sahiptir.(82) Kainatta Allahû Teâla (cc)'nın dilediği olur, dilemediği olmaz.(83)

geovisit();

Abdestin Sünnetleri

Abdest Abdest, belli organları usûlüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibâret dinî bir temizliktir. Pek çok ibâdet abdestsiz yapılamaz. Meselâ: Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, Kâbe'yi tavaf edemez, Kur'ân-ı Kerîme el sûremez. Abdestsiz olduğunu bildiği halde namaz kılan dinden çıkar. Abdestin Farzları Abdestin farzları dörttür: Yüzünü yıkamak, Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak, Başının dörtte birini meshetmek, yâni elini su ile ıslatarak başına sürmek, Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak. Abdestin Sünnetleri Niyet etmek, Eûzü ve Besmele ile başlamak, Evvela ellerini bileklerine kadar yıkamak, Misvak kullanmak, Bir âzâ kurumadan diğerini yıkamak, Ağzına ve burnuna üç kere su vermek, Kulağını meshetmek, Parmakla

Cennet-Cehennem

31 - Soru: Şu anda cennet ve cehennem var mıdır? Mekan tahsis edilmiş midir?

BİR CEMAATİN; BİR FERDİ ÖLDÜRMESİ

1334 Şimdi "Bir cemaat (dernek mensubu, çete vs.) kasden ve teammüden bir ferdi öldürürse durum ne olur?" sualine cevap arayalım. Hanefi fûkahası; "Bir cemaat; kasden ve teammüden bir ferdi öldürürse, o cemaatin tamamı (kısas edilerek) öldürülür"(210) hükmünde müttefiktir. Zira, Hz. Ömer (ra)'in hilafeti döneminde, Sana'da bir cemaat, kanı masum olan bir ferdi öldürdükleri için kısas cezasına çarptırılmıştır. Hz. Ömer (ra): "Eğer Sanalılar hep ittifak edip, bir kimseyi öldürürlerse; ben Sanalıların tamamına, kısas uygularım"(211) buyurmuştur. Esasen "kısas"; insanların can emniyetini sağlamak için emir buyurulmuştur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Ey Salim akıl sahipleri, kısasta sizin için (umumi) bir hayat vardır. Ta ki (Adam öldü