Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Çocuk Ruhu

Yazar : İbrahim ALAADDİN

Yayınevi : Maarif Vekaleti Basımevi

Baskı : İstanbul / 1927 / 246

1.FASIL

1-RUHİYATIN TARİF VE TELAKKİSİ

Her mevzu gibi ruhta iki şekilde tetkik olunabilir: Ya bünyesi, cevheri ve aslı; ya da vazifeleri tezahürleri ve hadiseleri itibariyle. Ruhiyatın asıl meşgul olduğu saha; ruhi vazifeleri, tezahürleri ve hadiseleri itibariyle tetkik etmek ve kanunlarını tesbite çalışmaktır. Mamafih son zamanlarda asrın en büyük mütefekkirlerinden (Bergson) ‘ un ruhiyatı mafeykattabiyat vadisine doğru sevketmiş olduğunu, hatta onun tesiriyle(W-James) gibi evvelce tamamen fenni ruhiyat taraftarı olanların da ruhiyatı felsefe-i bir nazarla telakkiye temayül eylemiş bulunduğunu şurada işaret etmek lazımdır.

MİRASTA "ANNE BİR KARDEŞLER'İN" DURUMU

1941  Bunlara annenin çocukları (Evlâdü'l-üm) da denilir. Daha önce de belirttiğimiz gibi; mirâsta üç halde bulunurlar.

HEVAYA MUHALEFET - TASAVVUF - MÜRŞİD-İ KÂMİL

Soru: "İslam dini insanlara; hüdaya tabi olmalarını ve hevalarına muhalefet etmelerini farz kılmıştır. (..) Bazı Müslümanlar; şeriat, tarikat ve hakikat kavramlarını, farklı şekillerde izah etmektedirler. Tasavvufun kaynağı konusunda da değişik iddiaların ortaya atıldığı malumunuzdur. (..) Resul-i Ekrem (sav)'in hicret esnasında Hz.Ebubekir'e, bazı zikirleri öğrettigi doğru mudur? Bu gizli bir ilim midir ? Resul-i Ekrem (sav)'in bunu gizlice Hz. Ebubekir'e öğretmesi, tebliğ açısından doğru mudur? Yoksa bütün ashabına öğretmiş midir ? (..) Mürşid-i Kamil'den maksad nedir?"

Mâûn Sûresi

Mâûn Sûresi بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ



اَرَاَيْتَ ٱلَّذِى يُكَزِّبُ بِٱلدِّينِ ﴿﴾ فَذٰلِكَ ٱلَّذِى يَدُعُّ ٱلْيَتِيمَ



﴿﴾ وَلاَ يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿﴾ فَوَيْلٌ لِلْمُصَلِّينَ



﴿﴾ ٱَلَّذِينَ هُمْ عَنْ صَلاَتِهِمْ سَاهُونَ ﴿﴾ ٱَلَّذِينَ هُمْ يُرَآؤُنَ



﴿﴾ وَيَمْنَعُونَ ٱلْمَاعُونَ ﴿﴾

HAKEM TAYİN ETMENİN HÜKMÜ (TAHKİM)

1892 Davacı ve davalı; hususi bir şekilde, kazâi selâhiyete hâiz olmayan bir ûlema'ya mürâcaat ederek, ihtilâflarını ortadan kaldırmak üzere hakem tâyin edebilirler.(279) Hakem tayin etmenin meşruiyyeti kitap, sünnet ve icmâ ile sâbittir. İmam-ı Merginani: "Taraflar; hakem seçtikleri kimsenin hükmüne râzı oldukları zaman tahkim câiz olur. Zira her ikisinin de (Davacı ve davalının) kendi nefisleri üzerine velâyet hakları vardır"(280) hükmünü zikreder. Dolayısıyla İslâm fıkhı'nın; yeryüzünün her tarafında uygulanması mümkündür. Yeter ki insanlar; hevâ ve heveslerine uyup, tağut'un huzurunda muhâkeme olma arzusu belirtmesinler. İmam-ı Münzir: "Kadı olmayan bir kimse tarafından verilen karar da geçerlidir. Eğer bu, onun hüküm ver

KİMLERİN KESTİĞİ HAYVANIN ETİ YENİLMEZ?

1977 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Bugün size bütün iyi ve temiz (nimetler) helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği sizin için helâl olduğu gibi sizin yiyeceğiniz de onlar için helâldir"(19) hükmü beyan buyurulmuştur. Tevrat ve İncil'e göre amel eden ehl-i kitab'ın; Allahû Teâla (cc)'nın ismini anarak (yani besmele çekerek) kestiği hayvanın eti helâldir.(20) Fakat Allahû Teâla (cc)'nın ismine; kendi inancından bir akideyi atıf yaparak keserse (Meselâ: Bismillahi ve ruhû'l kudüs, Bismillâhi ve isa vs.) o hayvanın etini yemek haram olur. Bunun dışında; bugünkü ehl-i kitab; Resûl-i Ekrem (sav) ve Sahabe dönemindeki ehl-i kitab'la aynı mıdır? suali çerçevesinde birçok farklı görüş ileri sürülmüştür. Şöyle ki; Resûlullah (sav

İMAN NEDİR?

113  Önce kelime üzerinde duralım. Arapça mütehassısları; iman kelimesinin "emn" veya "eman" kökünden türemiş bir mastar olduğu hususunda müttefiktirler.(25) Lugat manası: Doğrulamak, tasdik etmek veya bir kimseye yahud da bir şeye inanıp güvenmek demektir.(26) İmanın türkçe karşılığı olan "inanmak" kelimesinde de aynı mahiyeti sezmek mümkündür. İslâmi ıstılâhta iman; Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümleri kalben tasdik etmektir. Yani Resûl-i Ekrem (sav)'in; Allahû Teâla (cc)'nın katından getirmiş olduğu bilinen haber ve hükümlerin hepsini kat'i olarak tasdik etmek ve bunu ikrar etmektir.

geovisit();

Ric'î ve bâin talâk

Bir kimse zevcesinin tatlîkini, mücerret niyyet etmek ve kalbinden geçirmek ve mehrini vermek ile, onu boşamış olmayıp, tatlik, onun tâbiri mahsusu irat etmekle, olur (1).

Tatlîkte istimal olunan sözler, o mânâda ya sarih veya gayri sarih olup; sarih olanına müfsah dahi, denildiği gibi, gayri sarih olanına kinaye veya mekniy dahi denilir, ye işte talâkın, sarih ve kinaye olması, tâbirinin sarih veya gayri sarih bulunmasından ibaret olup, hükmü itibariyle dahi talâk (rec'î ve bâin) kısımlarına taksim olunur.

----------------

KİMLER KADI (HAKİM) OLABİLİR?

1822 Dürri'l Muhtar'da "Şehâdete ehil olmada aranan şartlar ne ise; hâkim (Kadı) olmada da aranan şartlar aynıdır. Çünkü her ikisi de velâyet babındadır. Ancak şehâdet kadı ve hakimlikten daha kuvvetlidir. Zirâ şehâdet hâkimi ilzam eder. Hâkimin hükmü ise ancak hasmı ilzâm eder. Bunun için kazâ ile ilgili hükümlerden kaynaklanır."(93) hükmü kayıtlıdır. Şimdi bu şartları izaha gayret edelim.

1823 MÜSLÜMAN OLMAK: Kazâ makamına (Kadı'lık görevine) tâyin için aranan ilk şart İslâm'dır.(94) İmam-ı Azam'a (rh.a) göre; kafirlerin, müslümanların dâvalarına bakmak üzere tâyin edilmeleri kat'iyyen mümkün değildir. Ancak zimmet ehline; anlaşma şartlarına göre, kendi dinlerinden hakem tâyin edilebilir.

Îmanın Koruyucu Kaleleri

Îmanın Koruyucu Kaleleri Îman, mü'minin kalbinde Allâh'ın yaktığı bir meş'ale, bir nurdur. Bunun koruyucu kaleleri, çerçevesi, surları ise, aşağıdaki şekilde görüleceği gibi farzlar, vâcibler, sünnetler, müstehablar, mendublar ve nâfilelerdir.

İCTİHAD KAPISI

Soru: "-Bir sohbette, teknolojinin ilerlemesi ile ortaya çıkan ve insan hayatına tesir eden değişim konusu açıldı. Mecelle'de yer alan: "-Ezmanın tagayyuru ile ahkamın tagayyuru inkar olunamaz" şeklindeki külli kaidenin mutlak olup-olmadığı konusunda farklı görüşler ortaya çıktı. (..) Bu görüşlerden hangisi doğrudur? Bazıları "ictihad kapısı kapatıldığı için İslam fıkhı donup-kalmıştır" derken, bazıları "ictihad kapısının açık olduğunu, fakat müctehid saviyesinde alim bulunmadığı için yapılamadığını" ileri sürdüler. (..) İctihadın mahiyeti nedir? İctihad kapısı kapalı mıdır, yoksa açık mıdır? İctihad teşvik edilmiş midir ? Bir Müslümanın ictihad yapabilmesi için, hangi ilimlere vakıf olması gerekir? B

DARÛL İSLÂM VE DARÛL HARB

731 Önce "Dar" mefhumu üzerinde duralım. Arapça bir kelime olan "Dar"ın lugat mânâsı; yerleşme mekânı, belde, mahalle ve arsaların tamamı, bir kavmin konakladığı, yerleştiği yerdir.(51) İslâmi ıstılahta; "Herhangi bir inanç sahiplerinin kuvvet ve hâkimiyetle ele geçirdiği belde" manasına kullanılır. Bütün mûteber kaynaklarda; "Darû'l Küfür, Darû'ş Şirk, Darû'l Mütegallibe, Darû'l bağy ve Darû'l İslâm gibi terkiplere raslamak mümkündür. Bunlar genellikle; "Kitabu'l Cihad" veya "Kitabu's Siyer" bablarında zikrolunmuştur. Dikkat edilirse bütün terkiplerde; keyfiyet ön plândadır ve hepsi de akâid belirtmektedir. Zira Mü'min için; yeryüzünün doğusu da, batısı da Allahû Teâla (cc)'ya aittir. Bütün âlemlerin yaratıcısı ve onl

İtikaf

Lugatta itikaf, birşeyin üzerinde durmak ve onun yakasını bırakma­maktır. İtikaf in şer´î mânâsı ise özel bir niyetle mescidde durmaktır. İtikaf, senenin bütün günlerinde olur. Fakat Ramazan ayında itikafa girmek daha efdaldir.

İtikafın meşru olduğunun delili, şu ayettir:

Mescidde itikaf ta iken hanımlarınıza yaklaşmayın. (Bakara/187)

Ayrıca Hz. Aişe´den şöyle rivayet edilmektedir: ´Hz. Peygamber, Ramazan´ın son on gününde itikafa girerdi. Hz. Peygamber´in bu âdeti, aziz ve celil olan Allah, kendisini vefat ettirdiği zamana kadar devam etti. Hz. Peygamber´in vefatından sonra da onun zevceleri itikafa girmişler­dir´.[1]

İtikaf (İslâm´dan önceki) dinlerin şeriatlarında da bulunmaktadır.

Mucizelerle Dolu Kur´an

Peygamberimize verilen en büyük mucizenin Kuran olduğunu daha önce belirtmiştik. Kuran, insanlara günümüzden 1400 yıl önce gönderilmiştir. Fakat içinde anlatılan öyle gerçekler vardır ki, onların günümüzdeki bilimsel buluşlara uygun olduğu daha yeni anlaşılabilmiştir.

Kainattaki herşeyi, gezegenleri, yıldızları, insanları, hayvanları, doğa kanunlarını Allah yaratmıştır. Rabbimiz olan Allah, bizim daha keşfetmediğimiz herşeyi zaten bilmektedir. Dilediklerini Kuran´da bize bildirmiştir. Biz sadece zamanı gelince bu bilgileri öğrenmekte ve bunların Allah´ın birer mucizesi olduğunu anlamaktayız.

Zekât

Zekât Zekat; zekâta mahsus malı, hususî şartlarıyla müstehak olana temlik ederek vermektir. Bu itibarla, zekât verecek kimse zekâta niyet ederek bir fakiri doyursa, temlik olmadığından zekâtını ödemiş sayılmaz. Zekâtın farz olmasının şartı: Bâliğ, (ergen) akıllı ve hür olan ve borcu bulunmayan müslümanın, aslî ihtiyacından fazla olarak üzerinden bir yıl geçen nisap miktarı mala mâlik olmasıdır. Nisap miktarı malda, ayrıca nemâ (üreme, çoğalma) da şarttır. Altın ve gümüş, çoğalmasa da, nisap miktarı olunca zekâtları verilir. Nisap: Zekâtın vâcip olması için dinin koyduğu bir ölçüdür ki, bu da kişinin borcundan hariç 20 miskâl (80.18 gram) altın veya bunun değerinde para ve ticaret malıdır. Paranın her 40 liradan bir