Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

İddetin nevileri

Tarabbus müddeti: Yâni iddet müddetinin, ne suretle sona erecek diye, bekleme müddeti: kurû ve eşhür ve doğurmak ve ebadi eceleyn, ile olmak üzere, mütenevvi olduğundan, iddette dahi bir kaç nevi hâsıl olmuştur. (Bunlar aşağıda izah olunur.)

Kurû, hayiz mânâsına olan (kure) nin cemîdir.

Eşhur, ay mânâsına olan (şehr) in cemidir. Murad, kamerî aylardır.

Hamlin vaz'ı; çocuk doğurmaktır.

Eb'adi eceleyn: Talâk ve vefat iddetlerinin, en uzunu demektir.

Şahitlik



İnsanlar arasında huzurun tesisi ve adaletin temini için, zaman zaman şahide ve şahitlik yapmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Bir akdin yapılmasında, alışverişle ilgili bir muamelede şahit bulundurmaya ihtiyaç duyulabileceği gibi, herhangi bir cinayet hadisesinin kapalı kalmış yönlerinin açığa çıkmasında verilecek hükmün sağlam esaslara dayandırılmasında şahidin beyanına ihtiyaç duyulur.
Şahitlik yapmak, dini vecibe ve insani bir vazifedir. Bunun yerine getirilmesi ile Cenab-ı Hakkın emri tutulmuş ve haksızlığın önü alınmış olur.

Temizlikle ilgili bazı mühim meseleler

Çocuğun kusmasiyle teneccüs eden, meme üç kere emmesiyle tahir olur.

Şarap içenin ağzı, tükürüğünün yaşlığı ile tahir olur. Tükrüğün yutulması veya tükürülmesi, birdir.

Uzun olması sebebiyle içtiği şarabın içine giren bıyıklar, dil ile yalanmazsa, yıkanmak lâzım gelir.

Şarap ile pişirilmiş olan et, ebediyyen tahir olmaz (1).

Ehli zebih tarafından, şeriate uygun olarak boğazlanmış ve fakat, bağırsakları çıkarılmamış olan tavuğu yolmak için kaynar suya atmak dahi böyledir ki, o tavuk aslâ tahir olmaz (2).

Hararet, derinin yüzüne vararak, mesamatı inhilâl edecek ve tüyü kolayca çıkacak kadar, sıcak suya konulmuş ise, üç kere yıkamak ile tahir olur.

İstisna

İstisna, kendi edatiyle ifade edildiği gibi, bir işi meşiyyetullâha tâlik ile dahi olur ki, «inşaallah» demeğe dahi fukaha indinde (istisna) tâbir olunur (1).

Bu istisna kalbe (yâni niyyete) müteallik şeylerde tevfik talebine mahmul ise de, söze müteallik şeylerde, hükmü iptal eder. Gerek ibadet olsun: nezr ve iytak gibi. Ve gerek muamele olsun: Talâk ve ikrar gibi (2).

Yeminine, inşaallah kaydını müttasılan ilâve eyleyen kimse, yemin etmiş olmadığı gibi (3), zevcesine «Sen mutallâkasın» yahut «Ben seni boşadım» diyen kimse dahi, cebren ve muttasılan inşaallah derse, talâk vâki olmaz. Bunda kasd ve mânâyı bilmek şart değildir (4).

(Cehren) kaydı, kasden mesmû olmak içindir (5).

İSTİSLAH:

55 Lugat manası maslahat bulunan yönü almak, bir şeyin islâhını, düzeltilip iyi bir hale getirilmesini istemek manalarına gelir. "Salaha" kökünden gelen maslahat; iyi olma, düzelme, elverişli bulunma manasınadır. Zıddı ise "Fesede" kökünden gelen mefsedettir.(78) Kur'an-ı Kerim'de: "...O kendilerine iyiliği emrediyor, onları kötülükten nehyediyor. Onlara temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri de haram kılıyor..."(79) buyurulmaktadır. Müctehid imamlardan bir bölümü "Istislâh'ı"; kıyas içerisinde zikrederek, ayrı bir delil olarak ele almamışlardır.  

geovisit();

MEKRUH:

272  Delâlet-i ve subutu zanni olan nass'larla meydana gelen hükümlerden birisi de mekruhtur. İşlenmesi hakkında kat'i bir nehiy bulunmayan ancak terkedilmesi sevimli olan fiillere "Mekruh" denir. Meselâ: Bir vacibin veya sünnetin terkini içine alan fiiller mekruhtur. Vacib'in terki; "Kerahat-ı Tahrimiyye", sünnetin terki ise "Kerahat-ı Tenzihiyye" ile mekruhtur. Molla Hüsrev: "Kerahat-ı Tahrimiyye ile mekruh olan şey, İmam-ı Muhammed'e göre haramdır. Kesin nass bulunmadığı için haram lafzı kullanılmamıştır. İmam-ı Muhammed (rha) kitaplarında "Kerahati" kullandığı zaman, bununla haramı kasdetmektedir. İmam-ı Azam (rha) ile İmam-ı Yusuf (rha)'a göre; kerahat-ı tahrimiyye harama yakındır. Ancak haram değildir. Kerahat-ı Tahrimiyye ile mekruh

YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN KISALTILMASI

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:

Namazın Âdâbı

Namazın Âdâbı Müezzin kaamet getirirken: "Hayye-ale'l-felâh" dediğinde beklemeden ayağa kalkmak. İftitah tekbirinde baş parmaklarını kulak yumuşağına temas ettirmek, Kıyâmda secde yerine bakmak, Rükû'da ayağının uçlarına bakmak, Rükû ve secde tesbihlerini beş veya yedi defa okumak, Alnından evvel burnunu yere koymak, Secdede burnunun iki tarafına bakmak, Selâmda omuzlarına bakmak, Esneme geldiği zaman ağzını tutamazsa, sağ elin dışı ile kapamak, İmkân nisbetinde iyi ve temiz elbise ile namaz kılmak, Sağına selâm verirken, sağındaki cemaat ve melâikeye selâm vermeye niyet etmek, Soluna selâm verirken solundaki cemâat ve melâikeye selâm vermeye niyet etmek, Yalnız ise selâmda kirâmen kâtibîn ve hafaza meleklerine selâm vermeye ni

Zekât ve Fitreyi Kim Verir?

1186 - Netice Fetvalarından: "Çocuğun malından zekat vacip (farz) olmaz" (H. Ec. 1/15).
Açıklama: Zekatın farz olması için; zengin olan şahsın Müslüman, hür, akıllı ve çocukluk çağını doldurmuş olması lazımdır. Bu itibarla çocuk, zengin olsa bile, zekat ödemekle mükellef değildir.
1187 - Feyziye Fetvalarından: "Hasta olduğu için oruç tutamayan zengin kimseye sadaka-i fıtır vacip olur" (H. Ec. 1/18).
Açıklama: Sadaka-i fıtır, orucun değil Ramazan-ı şerîf ayının getirdiği bir mükellefiyettir. Bu sebeple, meşru bir mazereti sebebiyle oruç tutamayan zengin bir Müslümanın sadaka-i fıtrî vermesi gerekir.
1188 - Soru: Çocuk, buluğ çağına ulaşmış olsa zekatını ne zaman vermesi gerekir?

Tahiyyeti mescid, Duha (kuşluk) namazı, İhyay-i leyâlîye vs. dair (2)

İki rekât namaz ile (3), mescide tahiyyet etmek (4), mesnûndur ki kerahet evkatının gayride (5), mescide dahil olan kimse oturmadan (6) onu kılar, oturulmuş olmakla, o namaz geçmiş olmayıp, yine kılınırsa da, oturmadan kılınmak, efdâl olur. Farzın edâsı, onun yerine kaim olur. Ve keza, her namaz ki, mescide giren, onu camiye girişinde, tahiyyeti-mescid niyyeti etmeyerek kılmış ola, o dahi, onun yerine kaim olur (7).

Bir günde bir mescide giriş, tekerrür ederse, bir tahiyyet namazı kifayet eder.

(O kimse muhayyerdir. Dilerse onu, ilk girişinde ve dilerse son girişinde kılar).

Mescide girme sırasında, salâvatı şerîfe kıraetinden sonra:

AV VE HAYVAN KESİMİNE AİT HÜKÜMLER İLE ETİ YENEN HAYVANLAR

Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

Ey Allah´ın Resulü! Ben eğitilmiş köpekleri av peşine salıveririm ve onlar bana avı tutarlar, onları salıverirken besmele de çekiyorum, dedim. Hz. Peygamber (a.s.): "Öğretilmiş köpeğini besmele çekerek salıverdiğin zaman o avın etini ye!" buyurdu. Ben: Köpekler avı öldürürse? diye tekrar sordum. "Başka bir köpekle beraber tutmamışlarsa, sırf senin köpeğin avı öldürse de yine etini ye!" buyurdu. Bu sefer ben: Bir de ben ok atıyor ve avı vuruyorum, dedim. Hz. Peygamber: "Oku attığın zaman avı delerse o avı da ye! Fakat ava okun enli tarafı çarparak (onu öldürürse) böylesini yemezsin" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3560

Kefâret (küfüv)

Kefâ ve kefâet, müsavat ve mümaselet mânasına, isimdir.

Kifa; mükâfat misilli mastardır. Nazîr mânasına, isim dahi olur bu mânada (Küf'ü) lâfzı şayidir ki, cüzü veznindedir (1).

Kefaet, kadının erkekte arayacağı şeydir. Ve nikâhın lüzumu için muteberdir. Erkek, dilediği kadını, kendisine firaş edinebilir ve firaşın hakîr olmasından dolayı, onun şerefi haleldar olmaz. Halbuki, şerefli bir kadın, kendisinin kadr ve kıymetiyle gayri mütenasip, bir erkeğe, firaş olmaktan soyca arlanabilir.

Binaenaleyh, zevç ile zevce arasında, altı hususta müsavat aranır (2). Ve yahut o hususlarda, zevcten aşağı bulunur.

Onlardan, nesep Arap kavminde aranır. Araplar, bu hususa çok dikkat ve itina ederler.

TIBBİ MÛDAHALEDEN DOĞAN ZARARLAR VEYA ÖLÛM

1358 İslâm ûleması; tıp ilminin tahsil edilmesinin "Farz-ı Kifaye" olduğu hususunda ittifak etmiştir. İmam-ı Muhammed (rha) "Tedavinin caiz olduğunu söylerken Resûlullah (sav)'den rivayet edilen şu Hadis-i Şerife dayanıyoruz: "Tedavi olunuz ey Allah'ın kulları!.. Muhakkak ki Allah, hiçbir hastalık yaratmamıştır ki, onun için deva yaratmamış olsun. Ancak ölüm ve yaşlılık bundan müstesnadır." Tedavinin yasak olduğunu söyleyenlerin rivayet ettikleri mensuhtur. Çünkü, Peygamber (sav) Hendek günü, ucu uzunca bir okla elinin damarı kopan Saad b. Muaz'ı dağlayarak tedavi etmiştir. Esad b. Zürare (ra)'yi de, yine dağlayarak tedavi ettiği mervidir"(250) hükmünü beyan etmektedir. İmam-ı Şafii (rha): "İlim iki türlüdür. Biri fıkıh ilmidir ki;

ETİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLARIN TASNİFİ

1985 Hanefi fûkahası: "Yaratılışları itibâriyle insanlardan kaçan ve korunan hayvanlara "Av Hayvanları" denir. Av hayvanları da iki çeşittir. Birincisi: Karada yaşayan av hayvanları. İkincisi: Denizde yaşayan av hayvanları. Hayvanların doğumları (Karada veya denizde) dikkate alınır, yaşayışları arızidir"(34) hükmünde müttefiktir, insanlardan kaçmayan ve korunma ihtiyacı hissetmeyen hayvanlara "Ehlileştirilmiş hayvan" denilir.

YEMEKTEN ÖNCE ELLER YIKANMALIDIR

1626 : Hz. Selman-ı Farisi (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav); yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasının, yemeği bereketli kılacağını beyan buyurmuştur. Hanefi fûkahası; "yemekten önce evvela gençler, sonra yaşlılar ellerini yıkarlar. Yemekten sonra ise; bunun aksi esastır. Yani önce yaşlılar, sonra gençler yıkar"(29) hükmünü beyanla, bu husustaki sünneti izah etmiştir. Yemeğin sünnetlerinden birincisi; yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasıdır.