Mesaili Hac (Hac meseleleri)

Hac mesaili: Haccın lûgaten ve şer'an olan mânâsına, sıfatına, sebebine, şartlarına, erkânına, vâciplerine, sünnetine, âdâbına, mahzuratına müteallik olmak üzere; mütenevvidir.

Hac, lûgatte hanın fethi ve kesri ile, kasdi muazzam mânâsına olup (1), şeriat dilinde: mekanı mahsusu, zamanı muayyende, belli efdâl ile, kasd eylemektir.

Mekânı mahsûs: Kâbe ve Arafattır.

Zamanı mahsus: Ziyaret tavâfı ile arefe vukufu zamanıdır ki, evvelkisi, yevmi nahrın, fecrinin tulûundan başlıyarak omre sonuna kadar olan zamanın eczasından bir cüzü ve ikincisi, yevmi arefenin, zeval vaktinden nahr gününün fecrinin tulûuna kadar olan zamanın eczasından "bir cüzüdür(2).

Fiili mahsus: Vukuf ve tavâftır.


Haccın sıfatı: Farizai muhkeme olmasıdır ki, hac farzı gayri mensuhtur. Esteîzu billâhi teâlâ. kavli kerîmi, ehli istitaat olanlara haccı emretmektedir. Münkiri kâfirdir (3).

Hac, farzı ömrî ve fevrîdir ki, muktedir olana, ömründe bir kere haccetmek fevri olarak farzdır. Bu sene mümkün ve yolun emniyetinden kalbler mutmain iken, gelecek seneye tehiri, mübah değildir (4).

Haccın sebebi: Beyti muazzamdır. Hiccul-beyt terkibindeki izâfet, sebebiyet delilidir. «Emir tekrar iktiza etmemek» İktizasınca, ibâdattan mütekerrir olanlar, sebeplerinin tekerrürü iledir. Bunda tekrar yoktur (5).

Haccı emreden mezkûr âyeti kerîme, dokuzuncu hicret yılında nâzil (6) olmakla, Hazreti Resûlü Ekrem (sallâllâhu teâlâ aleyhi ve sellem) efendimiz o sene Hazreti ebû Bekir (radiyallâhu teâlâ anhu) a câhiliyye âdetlerinin ilgası ile, halka menasiki tâlim etmek, ve İslâmın emirleri dâiresinde, hac ettirmek üzere, hac emiri kılmışlar ve ertesi sene kendileri dahi, hac farizasını ifâ buyurmuşlardır ki, vedâ haccidir.

Haccın şartları: Vücubünün şartları, edâsının şartları (7), sıhhatinin şartları olmak üzere üç nevidir (8).

Vücub şartları, sekizdir:İslâm, âkıl, bülûğ, hürriyet, vakit, geçinme kudreti, yol masrafı kudreti ve haccın farziyyetini bilme.

İslâm vücubunun şartı olmakla, küfür halindeki istitaati olan kimseye, hac vâcib olmayıp (9), o kimse fakir düşüp müslim olsa, evvelki istitaatinden dolayı, kendisine haccı edâ, vâcip değildir. Müslim bunun aksinedir ki, muktedir iken, hac etmeyerek fakir düşse, haccı edâ vücubü, onun boynunda borç olarak kalır.

Hac ettikten sonra, — Allah korusun — mürted olana, dahi, tövbeden sonra, istitaati olursa bir hac daha etmek, lâzım gelir.

Delilik, bunaklık, çocukluk, vücübe mâni olduğundan mecnun ve mâtûh ve sabî, hac ile mükellif değildir. O hallerde, onlar hac etseler bile, farz vâkî olmaz. İfakat bulduktan ve büluğa girdikten sonra, muktedir olurlar ise, yine hac etmeleri, lâzım gelir.

Hür olmayanlar, bedenî ibâdet ile mükellef olsalar dahi, ibâdetin hac gibi hem de, malî olanı ile mükellef değildir. Efendileriyle birlikte, hac etseler bile, ettikleri hac, farz vâki olmamakla azad olduktan sonra istitaat husulünde yine hac etmek, lâzım gelir.

Vakit ki, vukuf ve tavâf vaktidir. Vücubün şartı olduğundan, onu müdrik olmayana, hac vâcib olmaz.

Vakitten, kendisinde hac ifâ edilebilen zaman, kasd olunur ki, o da, âfakiye göre, beldelerin ihtilâfı ile muhtelif olur (10).

Geçinme kudreti: Yol azığına iktidar demektir ki orta halde yâni israf ve cimrilik etmeyerek mutadı olan maişetine ve sıhhatını koruyabileceği, nafakaya iktidardır (11).

Yol masrafı kudreti; Bineğini tedarike iktidar demektir ki, ya yalnız başına, veya ortak (12) olarak bir binek (13) satın almak, veya kiralamak (14) kudretine mâlik olmaktır (15).

Bunlardan, yol azığına kudreti olmak hem mekkî ve hem âfâki hakkında, ve (binek tedarikine kudreti bulunmak), yalnız âfâkî olanlarda, şarttır.

Mekke içinde veya civarında bulunanlar, meşakkatsiz yürümek, kendilerine mümkün oldukça, —Cumaya gidiş gibi— yürüyerek hac etmek, lâzım gelir. Ve illâ, binek tedariki onlara dahi, şart olur.

Vücubün tahakkuku için, zâd ve rahileye, iktidarda istitaati maliyesinin, kendi nafakasından ve avdetine kadar (16), iyali (17) nafakasından ve mesken veya onun tamiri parası ve ev eşyası ve sanat, hirfet edevatı, ve —var ise— borcunun ödenmesi gibi, kendisine lâbüd bulunan şeylerden fazla olması şarttır.

Ev eşyasından, ondan müstağni olanının bir takımını, hac etmek için, satmak, ona vâcip olmaz. Ve keza, nezdinde olan para ile mesken veya hizmet cariyesi iştira edecek olsa, ondan sonrası, hacca kâfi olmaz derecede olanına dahi, hac vâcib olmaz.

Sekizinci şart olan haccın farziyyetine ilim: Harb diyarında müslim olup da, islâm şeriatini bilmiyene göredir. Dârı islâmda bulunmak, hacca vesair farzlara vâkıf ve âlim olmak, demektir. Ve bunda, islâm üzere neşet etmiş olup olmamak, müsavidir (18).

Edâ vücubü şartları, beştir: Göz ve beden selâmeti, mâniin zevali, yolun emniyeti, iddetin yokluğu, mahreminin vücudü (19). Görme ve beden sağlamlığı, edâ vücubü şartlarından olduğundan zâd ve rahileye kaadir ve hür ve mükellef bulunan âmâya, hac edası vâcip olmadığı gibi, marîz veya mukîd, yahut meflûç, olana, dahi, vâcib olmaz. (Mukîd), kötürüm ve (meflûç) inmelidir.

Mâniin zevali: Mahbusiyyet gibi hissî mâniin zevalidir.

Yolun emniyyetine itibâr: Berren ve bahren, selâmetin galip bulunmasıdır. Selâmet gâlip ise, hacca gitmek vâcip, tehlike gâlip ise, vâcip değildir.

İddetin yokluğa İddetin ademi-kıyamı demektir ki, mutallâka veya zevci müteveffa olan kadın hakkındadır. Gerek bâyin, gerek ric'î talâk ile muallâkta olup veyahut zevci vefat edip de, henüz iddet içinde bulunan kadına, haccın edası vâcip değildir (20).

Mahremin vücudu: Mahremin bulunması demektir ki, bu dahi, kadın hakkındadır. Hacca giden kadın, arada sefer mesafesi bulunduğuna göre, gerek genç, gerek ihtiyar olsun zevci veya mahremi beraber bulunmak şarttır (21). (Zevç veya mahrem olmadıkça, kadın için istitaat, sabit olmuş olmaz.

Zevc hakkı, feraizde zâhir olamamakla, bu babta zevcin izni şart değildir (22).

Kadının mahremi: Babası, dayısı, amcası, kardeşi, damadı, sütoğlu; gibi nesebî; sıhrî, ridâî olan karabet sebebiyle, nikâhı —ebediyyen— kendisine haram olan erkektir. Kadının kölesi, kaynı ve eniştesi, mahremi değildir.

Kadının zevci beraber olursa, başkaca mahreme hacet olmaz.

Mahremine hür ve müslim olması şart değil, emniyetli olması şarttır. Mecusî olan mahremi, eğer münakahanın mübahiyyetine mutekid ise kadın onunla müsaferet edemez.

Mahremin mükellef olması, yâni sabî, bunak, deli olmaması dahi, lâzımdır. Murahik bâliğ gibidir.

Hac yolunda, mahremin zâd rahilesi, kadına aittir. Sıhhat şartlan; dörttür: İhram, zaman, mekân, islâm (23).

Haccın rükmü: İki şeydir. Biri ziyaret tavâfı ve diğeri arefe vukufudur (24).

------------------

(1) Bir kavle göre, teyemmüm gibi mutlak kasdtır.

(2) Hac fiillerinden birini, onun haricinde yapmak kâfi olmayacağı beyaniyle, zamanı mahsusu — eşhürü hac — ile tefsir edenler dahi olmuş ise de, tahtâvibu veçhile tefsiri, evlâ, görmüştür.

Ziyaret tavafının, nahr günlerinde edilmesi vâcibattandır. Tehirine kan terettüp eder. Nitekim, hac efalinin terkibinde, zikr olunur.

Behcetül-fetvada, şöyle mezkûrdur: Üzerine hac farz olan kimse, hacca gidip, ihramdan sonra, arafatta badel-vukuf, ziyaret tavafını terk edip, ondan sonra beş altı ay mürurunda, ziyaret tavafını etmeden, ölse, hac farzı o kimseden nakit olur mu? Cevabı: Olmaz. Fakat bir sene sonra dahi ziyaret tavafını yapsa haccı tamam olur.

(3)(Farzın hükmü: İşlenmesine sevap ve terkine ikap inkârına küfür terettüpetmektir.)

(4)Bu, müftabih olan imam Ebû Yusufun kavlidir. İmam Ebû Hanîfe hazretlerinden olan, iki rivayetin en sahihi dahi, budur. İmam Mâlik mezhebi dahi, bunun üzerinedir. İmam Muhammed Hazretlerince, hac, vazifei-ömür olduğu için, farziyyet — alet terâhî — olmakla, ömür müddetince, mümteddir. İmâm Şâfiî ve İmâm Ahmed dahi böyledir. Cevhere sahibi: İmameyn arasındaki ihtilâf — zannı galip — selâmet olmak suretindedir. Amma, maraz, yahut herm cihetiyle, — zannı galip — mevt olmak suretinde, haccın vücubu icmaan fevrîlik kesp eder, demiştir.

(5)Kâbei muazzama, esteizu billâhi teâlâ «inne evvele beytin» kavli kerimiibaresinin delâleti veçhile, makamı İbrahimi haiz, bir beyti şerifi kadim olup, insanların ibadetine kıblegâh olmak üzere tevhid dini adına yer yüzünde dikilmiş ilkmabettir.

Hazreti İbrahim Halil (aleyhisselâm) in dini hanîfi üzere, olmak iddiası bilcümle ehli milleti semaviyye için söz konusu iken bu müddeaya beyyine ikamesi, yalnız, ehli İslâma müyesserdir ki, Hazreti Halilin bünyanı olan, Kâbe — bifadlillah teâlâ — ehli İslâma kıbledir. Onu veçhi mahsus üzere, ziyaret dahi müstakil bir ibadettir. Hadisi şerifte: «Fısk ve fücur etmeyerek, hacca giden anasından doğduğu gündeki gibi döner.» buyurulmuştur.

(6) Gerçi, «ve etimmul-hâcce vel-omrete lillah» âyeti, hicrî altıncı yılda nâzilolmuştur. Bu âyeti kerime, başlanılan haccın ve omrenin yarıda bırakılmayıp, tamamlanmasını emr etmektedir. Onda haccın farz olduğuna delâlet eder bir şey yoktur.

(7) Zimmet, mükellefin ifa ile memur olduğu işine (nefsi vücub) ve onunifası lüzumuna (vücubu eda) deriz.

(8) İbni Hümamın telinizi, Sâdi (lübâbul-menâsik) ismini verdiği, eserindedördüncü nevi, olarak ilâve etmiştir ki, o da, haccın farz vakti olmasının şartlarıdırve dokuzdur. İslâm, ölünceye kadar islâmiyette bekâ, akıl, hürriyet, bülûğ, kudreti olana kendinin edâ etmesi, nafile olarak niyyete bulunmamak ifsat eylememek, başkasıiçin niyyette bulunmamaktır.

(9) Bu da, küffarın şeriat furuu ile, muhatap olmamalarına mebnidir. Muhatap olmaları hakkındaki, Irâkiyyunun kavillerine göre, islâm şürutü sıhhattenolur.

(10) Buna binaen fetavay-ı Hindiyyede: Zâd ve Râhile gibi, vücup şartlarınınvücudu, çıkış vaktinde muteber olup, hattâ beldesi ahalisinin, hac için yola çıkacakları zamandan evvel, mala sahip olan kimseye, onu dilediği yere, sarfetmek vardır. Mezkûr vaktin hulûlünde, onu hac hazırlığının gayriye sarf etmek yoktur.Eğer sarf ederse, vücup kendisinden sakıt olmaz denilmiştir.

(11) Hattâ et yemek, mütadı olan kimse, ekmek peynir tedarikine kaadir olmakla vücubün şartı olan kudrete malik olmuş sayılmaz.

(12) Ortaklık, iki kişi şutuflu.bir deve tutup, her biri bir şutufa malik bulunur, olmaktır. Yoksa, nöbetleşe binmek üzere, iki kişinin, bir deve tutması, kâfideğildir.

(13) Rahile, binek devesidir ki, bizim hecin, dediğimizdir. Lâkin günden güneçoğalmakta olan, huccaca, Arabistan revahili, kifayet etmemekle, sonraları yükdeveleri dahil binek ve deve hükmünü almıştır ki, huccac şimdi, en çok yük develerine binmektedirler. Ciddeden Mekkeye ve Mekkeden Minâya ve Arafata,merkep üzerinde dahi gidenler olmakla İbni Nüceym merhum, Bahri Raikte «deveye binmek efdaldir. Himar üzerinde, hac etmek mekruh olur» dediktensonra : «Kerahetin, efdale mukabil zikr olunmasından zahir olan, tenzihiyye olmasıdır» demiştir.

(14). İştira, satın almak, demek olduğu gibi, iktira, dahi kiralamaktır. Birinin ibaha ve iare etmesi, kâfi değildir. Velev ki, babanın oğula, yahut oğulun babaya ibahası gibi, kendine minnet olmayan cihetten vâki olsun. Bu bapta hibe olunan malı kabul etmek dahi, ona vacip olmaz. Velev ki, vâhibin minneti âri dahi olmasın, çünkü, vücubün şartını tahsil, vacip değildir.

(15) Hattâ, muktebe binmeğe kaadir olmayana, mahare tedarikine iktidarşarttır. Muktep, kazık deve dedikleridir ki, ona herkes binmeğe mütehammil olamaz.

(16) Bir kavle göre dönüşünden bir gün evvel veya bir ay sonraya kadar.

(17) Kişinin iyali: Nafakası üzerine, lâzım olanlardır. Onların nafakasındadahi lâzım olan, kendi nafakasında olduğu gibi, vasattır ki, israf ve cimrilik, olmamaktır.

(18) Dârı harpte bulunana dahi, iki erkeğin, veya bir erkek ile iki kadının,ve hattâ âdil bir kişinin ihbariyle, ilim hâsıl olur. İmameyn indinde, onda adaletbülûğ, hürriyet bile şart değildir.

(19) Zevc veya mahremin, vücup şartı veya eda şartı olmasında, yolun emniyeti hususundaki ihtilâf veçhile, ihtilâf olunmuştur. Hilâfın semeresi, vasiyyetinvücubunda ve mahreminin imtinaı takdirinde, nafaka ve rahile vücubünde ve mahrem bulamayan kadına, beraberce hac etmek için teveccühün vücubünde, zâhir olurki, vücubün şartı deyenler, bunların biri, ona vacip olmaz, dediler. Çünkü, vücupşartının tahsili, vacip olamaz. Buna binaendir ki, kendisine mal ibaha olunan kimse,hac vacip olmamak için, onu kabulden imtina edebilir. Eda şartı diyenler, onlarınhepsini ona, vacip kıldılar.

(20) Eğer — yola çıktıktan sonra — misafir iken, ona iddet lâzım gelirse, talâkricî olduğuna göre, zevci ondan ayrılmaz. Ve efdal müracaattır. Talâk, bâyin ise, zevcecnebi gibi olur.

(21) Elli beş yaşında olup, Mekkei Mükerremeye sefer müddeti uzak olan belde ahalisinden bir kadın, yanında zevci, ya mahremi yok iken, hacca gitmek, câizolur mu? Cevabı: Olmaz.

(22)Kendisine hac farz olan bir kadın, zevci ahar diyarda olmakla, gelmesinibeklemeyip, mahremi olan damadı ile, Mekkei Mükerremeye gidip, hac farizasınıiskât etmek, câiz olur mu? Cevabı: Olur.

Üzerine hac farz olan kadın, hacca gitmeğe niyyet etmekle ana baba bir olan kardeşlerini yanına alıp gitmek istedikte, zevci kendine mâni olabilir mi? Cevabı : Olamaz.

Mekkei Mükerremeden sefer mesafesi uzak olan belde ahalisinden olan kadının, üzerine hac farz olmakla, hac murat ettikte, zevci beraber gitmekten imtina eylese, o kadın ana baba bir ve emin olan kardeşi ile varıp, hac etmek câiz olur mu? Cevabı: Olur.

(23)İslâm, hem de vücubün şarttır. İbni Nüceym demiştir ki, bazıları ihramabedel, niyyeti zikr etmişler ise de, ihram niyyet ve telbiyeden ibaret olmak cihetiyle,niyyeti de içine alır. Müellifin tâbirince, hac dört şey ile sahih olur. Onların ikisi,İSLÂM ve ihramdır. Diğer ikisi vukuf ve tavâfı ifazadır. Bunların iki evvelkiler (şart) ve iki sonrakiler (rükün) dür. İfademiz, fetevâyı Hindiyyeden alınmıştır.

Vukuf, zilhiccenin dokuzuncu günü arafatta, ve ifaza tavafı ve diğer ismi ile ziyaret tavafı, onuncu..., günü, metafta olur.

(24)Lâkin,«el-haccu arefetun» buyrulduğu cihetle, vukuf, tavaftan akvadır. Vukuftan evvel olan mücamaa ile hac fasit olur da, tavaftan evvel olan ile,fasit olmaz. Haccını vukuftan evvel mücamaa ile ifsat eden kimseye hac filleriningeri kalanına devam edip, ertesi sene kazâ etmek lâzım gelir.