Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Namazın şartları ile ilgili diğer hükümler

Üst yüzü temiz ve alt yüzü necaseti mânia ile necis olan keçe (1) üzerinde namaz kılmak câiz yâni, sahih olur. Çünkü, keçe kalınlığı cihetiyle iki elbise gibidir. Kalın tahta dahi böyledir ki, onu da yarıp iki yapmak mümkün olmakla, alt yüzü necis olduğu halde, temiz olan yüzünde namaz kılmak - indet-tarafeyn - câiz olur. Çünkü, o, biri diğeri üzerine konulmuş iki şey hükmündedir (2).

Kendisi temiz ve astarı necis olan elbise üzerinde, namaz kılmak, astar yüze eklenmiş (yâni her taraftan dikişli ve yapışık) olmamak şartiyle iki elbise gibidir. Kalın tahta dahi böyledir (3).

Temizlik

Ahkâmı teklifiyeye dâir verilen izahattan sonra, ikinci kısmın birinci kitabı olan taharet (yâni temizlik) bahsine geçiyoruz.

İnsana, akaidi hakka ve tahareti kâmile üzerine, ibadetlerini; adalet ve hakkaniyet dairesinde muamelâtını ve ahlâkı fâzıla veçhile muâşeratını talim etmekte olduğundan, (İslâm dininden) büyük (nimet) olmaz. (Elhamdülillâhi alâ nîmetil-islâm) Emri dinin medarı, şu beş şey üzerindedir: İtikadat, âdap, ibadat, muamelât, ukûbat.

İtikadat ve âdaptan birinci kısımda bir nebze bahsetmiştik. Muamelât ve ukubat kısımları, bizim mevzuumuzdan hâriç olup, bunlardan bizim mevzuumuza teallûk eden: İbadat ve onun beyanı vesâilidir.

İbadat, malûm olduğu üzere beştir: Namaz, oruç, zekât, hac, cihad.

Binek üzerinde namaz

Şehir dışında (4), hayvan üzerinde nafile kılmak, câizdir (5). Hayvan hangi cihete gidecek ise, o cihete müteveccihen râkib, iftitah edip. namazını îmâ ile kılar (6). Zâhiri-rivâyette, iftitah tekbîri için, hayvanı durdurmaktan âciz olmak ve kıbleyi istikbal etmek, şart değildir. (Şartların mütaâllikatı faslına bakınız). Hayvan yürütmek, az emekle olursa, zarar etmez (7).

Süneni müekkede ve hattâ, fecir sünneti için dahi, binek üzerinde îmâ câiz olur.

Râkiben başladığı nafileyi, eğer ayağını büküp, kolayca inivermekte — ameli kesîr hâsıl olmamışsa — inince bina ve itmam eder.

Nazilen yâni, yerde olduğu halde başladığı nafileyi, zahiri rivayette râkiben bina ve itmam eyleyemez (8).

İstiska Yağmur Namazı

Tarifi

Bu namaz, yağmur yağmadığı veya kaynakların kuruduğu (kıtlık za­manlarında) meşru kılınmıştır. Sebebi ortaya çıktığında istiska namazı kılmak sünnet´tir. Sebep ortadan kalktığı zaman bu namaz kılınmaz.

îstiska (Yağmur) Namazının Kılınma Şekli

Yağmura ihtiyaç duyulduğunda, üç şeyden birini veya tümünü yap­mak sünnet´tir.

1. Münferiden veya cemaat halinde yağmur için dua etmek.

2. Farz namazların son rekâtında ve diğer namazların akabinde dua etmek.

3- Üçüncüsü ve en efdali, namaz kılmak ve hutbe okumaktır. Bunun en güzel şekli şöyledir: Müslümanların başında bulunan idareci veya onun vekili, namaza çıkmadan önce halka tevbe etmek, sadaka vermek,

1 Buharî/947, Müslim/901

Ahkâmı şehit (şehitlere âit özel hükümler)

Şehit ki, maksat şehidi-kâmildir: Hak yolunda maktul olmaktır.

Şehit, ya şahit veya meşhut, mânâsiyledir. Birinciye göre Hakkın indinde sahih olacak mânâ veçhile, hazır olarak merzuk bulunmak gibi, bir mânâya mebni, ve ikinci itibara göre, — cennetle meşhut kılınmış — bulunduğuna mebni, «şehit» tesmiye olunur. Cemî, şühedâdır.

Namazın Kılınışı

566 - Soru: Namazda rükua varıp doğrulduktan sonra, yani "Semiallahü limen hamideh" dedikten sonra "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini cemaat mi söyler yoksa tek başına kılan da söyleyecek mi?
Cevap: Rükudan kalkarken söylenen "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini hem cemaat olan hem de tek başına namaz kılan söyler. (Büyük İslâm İlmihali, namazla ilgili bölüm 142/4)
567 - Soru: Biri anneden doğma, diğeri de küçük yaşta iken ahras, kulağı işitmez ve dili söylemez iki kimse var. Bunlar namaz kılması lâzım olan yaşa geldiler. Bu dilsiz kimselerin namazı nasıl kılacağını açıklar mısınız? Bunlar ,diğer ibadetlerle de mükellef mi?

Müslüman Olmayanlarla Evlenmek

1775 - Soru: İnanç yönünden kendileri ile bir Müslüman erkeğin evlenmesi caiz olmayan kadınlar kimlerdir?
Cevap: Ehl-i kitabın dışında kalan ve inanç itibariyle küfür içinde bulunan kadınlardır. Onları şöyle sıralayabiliriz:
a) Budist veya Brehmen gibi isimlerle adlandırılan ve ineğin tenasül uzvuna tapan Mecusi Hindliler
b) Puta tapan kadınlar
c) İsmaili ve Karmati gibi sapık zındıklar
d) Komünizm gibi din ve ahlak bağlarını kırmış bir görüşün zebunu bulunan kadınlar
e) Mason ve Farmason olan kadınlar, (Masonluk ve Farmasonluk, uluhiyet fıkrini inkar eden, insancıl görünüp insanları dinsiz hale getirmeyi hedef alan bir görüştür)
1776 - Soru: Ehl-i kitaptan olan bir kadınla evlenmekte hiçbir mahzur yok mudur?

İçimdeki gerçek İbrahim Karlsson’un gerçeğe yolculuğu

SIRADAN diye tabir edebileceğim, ancak birbirini çok seven bireylerden oluşan İsveçli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Dinle pek alâkamız yoktu. Yirmi beş yaşına kadar Tanrı’nın varlığını veya maneviyata ilişkin konuları hiç önemsemeden yaşamıştım. Yani materyalist dünya görüşüne sahip biriydim.

Lise yıllarında tam bir kitap kurduydum ve zamanımın çoğunu okul kütüphanesinde geçirmekteydim. Bir keresinde Kur’an’ın İngilizce meâlinden bazı bölümleri okuma fırsatım oldu. Tam olarak hangi kısmı okuduğumu hatırlamıyorum. Ancak okuduklarım bana çok anlamlı gelmişti ve etkilenmiştim.

Yine de dinden uzak bir hayata devam ediyordum. Benim dünyamda Tanrı’ya yer yoktu ve O’na ihtiyaç da duymuyordum. Kâinatın nasıl işlediğini açıklayan bir Newton vardı ve bu da yeterliydi.

İKRAH'IN TARİFİ VE MÂHİYETİ

2053 İkrah; lûgatta bir kimseyi istemediği bir sözü söylemeye veya bir işi yapmaya zorlamaktır. İslâmi ıstılâhta: "Bir kimseyi; tehdit ederek (icbarla) râzı olmadığı bir sözü söylemeye veya bir işi yapmaya, haksız yere sevk etmektir. Tehdit edilen kimseye "Mükreh" denilir.(201) İcbar etmek (Mecbur bırakmak) manasına gelen "Cebr" aynı mâhiyettedir. Cebrin karşılığı (zıddı) "İhtiyâr" meselesi farklıdır. İkrah bazı hallerde; ihtiyarı ifsad eder, bazı hallerde ise; ferdin "İki şerden birisini seçmesi" sözkonusu olduğundan, ihtiyâr mevcuttur.(202) Şöyle ki; ikrah altında olan kimsenin, ölüm tehlikesi veya bir uzvunun koparılması sözkonusu olursa "İkrah-ı Mülci" gündeme girer. Bu halde; hem rızâ, hem ihtiyâr ortadan kalkar. Ancak h

SEHIDIN TARIFI VE HÜKMÜ

707 Kur'an-i Kerim'de: "Allah yolunda öldürülmüs olanlar için "Ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler. Fakat siz iyice anlayamazsiniz"(641) hükmü beyan buyurulmustur. Yine bir baska Ayet-i Kerime'de: "Allah yolunda öldürülenleri sakin "ölüler" sanmayin. Bilakis onlar Rableri katinda diridirler. (öyle ki Allahû Teâla (cc)'nin) Lûtf-û inayetinden, kendilerine verdigi (sehidlik mertebesi) ile hepsi de sâd olarak (Cennet nimetleriyle) riziklanirlar. Arkalarindan henüz onlara katilamayanlari (Sehid olacak kardesleri) için de: "Onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak degillerdir" diye müjde vermek isterler"(642) buyurulmaktadir. Hanefi Fûkahasi; sehidlerin Allahû Teâla (cc) katinda diri oldugunu esas alarak, diger cenazelerle bir tutulmamis, "sehid" bahsi

Esâr (artık sular)

(Esâr) lâfzı artıklar demektir ki kasdolunan su artığıdır.

Durgun az olan sudan, insan veya hayvan içmiş olmak suretinde o su (artık) ismini alarak: Kerahetsiz taharet, kerahatle taharet, ademi taharet, meşkükiyyet hükümleri itibarile, aşağıda gösterildiği üzere, dört kısma taksim olunur, (çok olan durgun sudan ve akar sudan, artık olmaz)

(Salya hükmünde olan (ter) meseleleri, kuyular faslında beyan edilmiştir.)

Birincisi: Tahiri mutahhir gayri mekruhtur ki, hem nefsinde temiz, hem de, ittifakla temizliğe elverişli olup kullanılmasında kerahet dahi olmayan (artık) tır.

(Atın artığı kerahetsiz temizdir. Teri dahi, salyası gibi tahir ve sütü de helâldir).

Kurbanlar (udhiye)

Umniye vezninde udhiye ve kariye vezninde dahiye, İydi adha (Kurban Bayramı) günlerinde kesilen, hayvanın ünvanıdır ki biz ona, (Kurban) tâbir ederiz.

Zebayih, bunun dahi umumî ismi olmakla, udhiyenin burada zikri, lâzım gelmiştir.

Kurban kesmeğe, tadhiye denir ki, ibadet niyyetiyle, vakti mahsusunda, buna tahsis edilen hayvanı tezkiyeden, yani zebh, yahut nahr etmekten ibarettir.

Tadhiyenin: Sıfatı, şartı, sebebi, vakti, rüknü, hükmü vardır.

Tadhiyenin sıfatı: Vücubdur. Hadîsi şerifte: «Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen bize yaklaşmasın.» buyurulmuştur ki, bu gibi vâid, ancak vâcibin terkine lâhik olur.

ORUCUN VAKTİ VE SAHUR YEMEĞİNİN HÜKMÜ

Soru: "Bir sohbette, orucun vakti, sahur yemeği ve keffaret orucu ile ilgili değişik görüşler ortaya atıldı. (...) Bir arkadaşımız, Prof.Dr. Hüseyin Atay'ın bir makalesini okudu. Bu makalede, "güneş doğmadan az önce niyet etmenin kâfi geleceği" iddia edilmektedir. Sahabelerden Hz. Ümm-i Mektum'un, âmâ olduğu için çevresindeki insanlara fecrin durumunu sorduğu ve güneş doğmadan az önce ezan okuduğu, Peygamberimizin buna itiraz etmediği" belirtilmektedir. Kur'an-ı Kerim'de, oruca başlama vakti ile ilgili bir hüküm var mıdır? (...) Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutan Müslümanlar sahura kalkarlar ve yemek yerler. Fecr-i sadık anında da oruca niyet ederler. Bu tatbikat asırlardır devam etmektedir. Bunun delili nedir? (...) Bir ilahiyat profe