Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Yolculuk ve Misafirlik

1010 - Behce Fetvalarından: "Kişi, ikaamete niyet etmeksizin, bir beldede uzun bir müddet sakin olsa mukim olmaz" (H.Ec. c. 1/14)
1011 - Soru: Seferi durumdaki kimsenin okuması da bu esaslara göre mi olacaktır?
Cevap: Seferdeki meşakkat sebebiyle, namaz kılan, hangi sureyi dilerse okuyabilir, okuduğu sünnete uygun olur. Peygamber Efendimiz (sav)'in seferde sabah namazını Kafirun suresi ve İhlas suresi ile kıldıkları rivayet olunmaktadır.
1012 - Soru: Hacca giden kimse, yolda seferi sayılır mı?
Cevap: Evet, gidiş ve gelişte yolda seferi olacağı gibi, Mekke veya Medine'de 15 günden az kalacaksa orada da seferi olur.

IKI FARZI BIR VAKITTE KILMAK (Cem'i takdim ve Cem'i tehir)

418 Molla Hüsrev: "Özür sebebiyle bir vakitte iki farz namaz cem edilmez. Yani birlestirilmez. Imam-i Safii (rha) bu görüste degildir. Zira Imam-i Safii (rha): Ögle ile ikindinin ve aksam namazi ile yatsinin bir arada kilinmasini; yagmur, hastalik ve sefer özürüyle caiz görür"(58) buyurmaktadir. Alaûddin El Haskafi: "Yolculuk ve yagmur gibi bir özürden dolayi iki farzi bir vakitte kilmak caiz degildir. Safii (rha) buna muhaliftir" hükmünü zikreder. Ibn-i Abidin bu metni serhederken: "Imam-i Safii (rha) özürsüz iki namazi beraber kilmayi caiz görmemektedir. Bu hadise kendisine cevap verirse, bizim cevabimiz da o olacaktir. Resûl-i Ekrem (sav)'in namazi vaktinden önce kildigini gösteren Ebû't Tufeyl hadisine gelince: Tirmizi onun garib oldugunu söylemis Hakim ise "B

HAD'LERİ KİM TATBİK EDER?

1251 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Dört şey Ulû'lemr'in (velâyet hakkı olan kimsenin, valinin) hakkıdır: Had cezalarını tatbik etmek, ganimetleri mücahidler arasında taksim etmek, Cum'a namazını kıldırmak ve zekâtı toplamak"(22) buyurduğu bilinmektedir. Ehl-i Sünnet'in müctehid imamları; had cezalarını tatbik etme hakkının "Ulû'lemr'e" ait olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu husus "Akaid" kitaplarında ayrıca yer almıştır.(23) Hanefi fûkahası: "Ulû'lemr'in (bey'at sebebiyle) mü'minler üzerindeki velâyeti mutlaktır. Had'ler ise, Allahû Teâla (cc)'nın hakkı olarak farz kılınmıştır. Dolayısıyla hadleri tatbik etmek; Ulû'lemr veya onun tayin ettiği kimseye ait bir görevdir"(24) hükmünde ittifak etmiştir. Bu noktada "Ulû'lemr herhangi bi

KEFİL OLMA

Soru: "Uzaktan akrabam olan bir Müslüman; yarısı peşin, kalanı da üç taksitte ödemek üere, bir kamyon satın aldı. Benden kendisine kefil olmamı rica etti. Bunun üzerine kefil oldum ve borç senetlerini imzaladım (...) Geçtiğimiz ay mal sahibi bana geldi ve "Kefil olduğun kimse, iki senedini ödedi. Fakat üçüncü senedini vadesi dolduğu halde ödemedi. Protesto çektim. Kefil olduğun için bunu senin ödemem gerekir" dedi. Mümkün olmadığını söyleyince bir ay süre verdi.(...) Bu alışverişte benim hiçbir menfaatim yoktur. Uzaktan akrabam olan Müslüman'ın işi görülsün diye imza attım. Benim bu senetleri ödemem gerekir mi, gerekmez mi?"

Vekalet

2698 - Abdürrahim Fetvalarından: "Senin tarafından vekil olayım mı?" diyen kimseye "Nasıl bilirsen öyle yap" cevabını verse vekil nasbedilmiş olur" (H.Ec. 2/50)
2699 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hasım, vekilin vekâletini kabul ettikten sonra dönüp "Ben senin vekâletini kabul etmem, asıl gelsin, onunla mürafaa olacağım" diye iddiada bulunamaz" (H.Ec. 2/50)
2700 - Behce Fetvalarından: "Satın almaya vekil tayin olunan kimse, aldığı malı müvekkile teslim etmek üzere getirirken, teslim etmezden önce, kendisinin tecavüzü olmaksızın zayi olsa vekil değil, müvekkil üzerine olur" (H.Ec. 2/50)

IMAMET'E KIM DAHA LAYIKTIR?

490 Ibn-i Abidin: "Cemaat evlâ olmayan birini imamliga tercih ederlerse günaha girmeksizin isaet (hata) etmis olurlar. Tatarhaniye'de söyle deniliyor: "Iki adam fikih ve salah'ta müsavi olurlar da, biri daha güzel okur, fakat cemaat ötekini imam yaparlarsa isaet etmis, sünneti birakmislardir. Ama günahkar olmazlar. Çünkü elverisli birini geçirmislerdir. Valilik ve hükümet meselelerinde de hüküm böyledir. Hilâfete gelince: O büyük imamliktir (Onu seçerken) efdal olani birakmalari caiz degildir. Bunun üzerine icma-i ümmet vardir"(228) hükmünü beyan etmektedir. Dolayisiyla bütün muteber fikih kitaplarinda; imamet görevine kimin daha layik oldugu ve ayrica kimlerin imamete geçirilmesinin mekruh oldugunu zikretmislerdir. Simdi bunlar üzerinde duralim.

ŞEHİT KİME DENİR?

Soru: "Bir sohbette, Afganistan'da cereyan eden iç savaş konusu açıldı. Müslümanların birbiri ile savaştıkları üzerinde duruldu. Bu savaşta ölenlerin; şehid olup olamayacakları konusunda, farklı görüşler ortaya atıldı. (...) Bazı arkadaşlar, 'Farklı kavimlerden olan ve birbirleriyle savaşan Müslümanlardan biri haklı, biri haksız olabilir. Haksız olan, diğerini zulmen öldürmüş olur. Zulmen öldürülen Müslümana şehid denilebilir' iddiasını ortaya attılar. Mesele değişik açılardan tahlil edildi. (...) Müslüman olan, fakat İslam dini için şavaşmayan bir kimse şehid olabilir mi? Bir kimsenin şehid olabilmesi için hangi vasıflara haiz olması gerekir?"

EŞLERİN KARŞILIKLI LANETLEŞMESİ (LİAN)

1200 Liân; "Lâane" fiilinin masdarıdır. İftial babından, semaŒ (işitmekle bilinen) bir masdardır. Kıyasa göre "Mülâane" denilmeliydi, lugat ûleması "Liân" şeklinde kullanmıştır. Kovmak, uzaklaştırmak ve lanet gibi manalara gelir.(264) İslâmi ıstılahta: "Koca hakkında Hadd-i Kazf, kadın hakkında hadd-i zina makamına geçen, lanete ve gadaba yakın olan yeminlerle kuvvetlendirilmiş şehadete "Lian" denir"(265) tarifi esas alınmıştır.

Hayvanlardan Elde Edilen Ürünlerle İlgili Meseleler

1489 - Soru: Tavuk veya kuş tüylerinden yatak veya yastık doldurulmaktadır. Bir mahzuru olup olmadığını açıklar mısınız?
Cevap: Hiçbir mahzur yoktur.
1490 - Behce Fetvalarından: "San'at erbabından bazı kimselerin san'atlarını işlerken domuz kılını kullanmalarında şer'i mesağ (müsaade) vardır" (H.Ec. 2/163)
Açıklama: Ayakkabı yapımında, domuz kılının madeni iğneden daha elverişli olması sebebiyle, dikiş işinde ondan faydalanmaya müsaade edilmiştir. Ancak, domuzun her şeyi pis olduğundan namazda bu kılları üzerinde bulundurmamalıdır. Kullanmak hususundaki cevaz, temiz olduğunun delili olarak gösterilemez.

Saf Düzeni

785 - Soru: İmamdan başka bir erkek bulunduğu takdirde cemaat olurlarsa o kişinin imamın ne tarafına durması gerekir?
Cevap: Birazcık sağ gerisinde durur. Tam arkasına veya soluna durması ise mekruhtur. Çünkü, Peygamber Efendimiz'in (sav) sünnetine aykırı bulunmaktadır.
786 - Soru: İmama uyacak bir tek kadın cemaat bulunsa imamın ne tarafına durur?
Cevap: Tam arkasına durur.
787 - Soru: Bir tek kadın ile bir erkek, cemaat olarak imama uyacak olsalar, imamın neresinde durmaları gerekir?
Cevap: Erkeği sağ tarafına, kadın da arkasında durdurur.
788 - Soru: Erkek iki tane olursa imamın neresine duracaklardır?

Eğitime farklı Bir Bakış

Yazarı : Selim AYDIN

Yayınevi : TÖV

Baskı : İzmir / 1993 / 244 shf.

BUGÜNKÜ EĞİTİM SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ

Bugünkü Eğitim Sistemimize Kritik Bir Bakış.

Ezbere dayalı olan öğretim sistemimizde bilgi yüklenilmesi ağırlıktadır. Özellikle bilgi yükleme. İlköğretimde, çocuk kendine yabancı olan bir yaygın bilgiden mesul tutulmakta. Özellikle düşünmeye yer verilmeyen, araştırmaya yönlendirmeyen eğitim sistemi ilkokuldan üniversiteye kadar öğretmenin söylediklerini ezberlemeye, imtihanlarda nakletmeye yönlendirilen öğrenci ilmi düşünmeyi gerçekleştirememektedir.

ALIŞVERİŞTE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

1394 HARAM'A VESİLE OLMAK (ALIŞVERİŞİNİ YAPMAK) HARAMDIR: Ticaretle meşgul olan bir mü'minin; üzerinde hassasiyetle duracağı ilk konu, haram kılınan malların satışını yapmamaktır. Allahû Teâla (cc) bir şeyi haram kılınca, onun bedelini de haram kılar. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav) "Şarabla ilgili olarak" mü'minlere: "İçilmesini haram kılan Allahû Teâla (cc) satılmasını da (alışverişini) haram kılmıştır"(51) buyurarak, meselenin mahiyetini izah etmiştir. Mesela; mü'min bir kasap; şer'i şerife göre kesilmeyen herhangi bir hayvanın etini satmamalıdır. Çünkü, kasden besmelenin terkedilmesi durumunda, etin yenmesi haram olur. O et; meyte hükmündedir. Vesen (heykel) ve sanemin satılması da haramdır. Hanefi fûkahası: "Haram Li aynihi olan

Miras Taksimi

2031 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, vefat edip, baba bir kardeşinin oğlu Amr'ı ve ana-baba bir oğlan kardeşinin oğlunun oğlu Bekir'i bıraksa, Bekir mirasçı olamaz." (H.Ec. 2/2177)
Açıklama: Bu fetvada, sınıf itibariyle önde bulunan bir varisin, kendisinden sınıf itibariyle geride bulunan diğer bir mirasçıyı verasetten men etmesi halini görmekteyiz. Asabe, baba tarafından akraba olup, mirasta belirli hissesi bulunan kimseler paylarını aldıktan sonra geri kalan terekeye müstehak olana ve tek başına bulundukları zaman mirasın tamamını alan kimselere denilmektedir. Bu manadaki asabe üç nevidir:
1- Başlı başına asabe
2- Başka birisi ile bulunduğu için asabe
3- Diğer bir varisle beraber olduğu cihetle asabe.

Oruca niyyet

- Niyyetin tebyît ve tâyini, kendilerine şart olup olmayan oruçlar -Tebyit: Geceletmektir. Tâyin: Belli etmektir (1).

Şu oruçlarda, niyyeti tebyit ve tâyin etmek şart değildir: Ramazan orucunun edası, muayyen nezir, nafilenin edası. Bu üç nevi orucun niyyeti geceden olduğu gibi (2), gündüzün kuşluk vaktine kadar da olur (3). Ve niyyette, ramazan orucu, diye tâyin dahi lâzım olmayıp, savmı ramazan, mutlak oruç niyyetiyle ve hattâ, nafile niyyet gibi, vasıfta hata ile dahi, sahih olur (4).

Şehri siyama göre, ramazan orucunun edası böyle olduğu gibi, sair eyyama göre, nâfile orucun (5) ve günü belli olan, nezir orucunun edası dahi. böyledir (6).

Şu oruçlarda niyyeti hem tebyit ve hem tâyin etmek şarttır:

İtikâf babı

İtikâf, haps ve men' ve bir şeye ikbâl ve mülâzemet mânâlarınadır ve taât kasdiyle kendini mescide hapsetmektir.

Ekseriyetle oruçsuz olmadığı ve ramazanı şerifin sonlarında mesnun bulunduğu için, İtikâf fıkıh kitaplarının kitâb-us-savm bahsine geçmiştir. Hattâ, Vikâyede «İtikâf: sâimin onu niyyet ederek, cemaat mescidinde meks etmesidir» diye tarif olunmuştur.

İtikâfa girene, mûtekif yahut âkif denir.

İtikâf: Erkeğe göre, ezan -okunup ikamet alınır, yâni cemaatle beş vakit namaz kılınır olan cami içinde, ve kadına göre, evinin mescidinde — ki namazgâh ittihaz ettiği odasında veya köşesinde demektir — İtikâf niyyeti ile, meks ve ikamettir.