İMAN

Ebu Hureyre (r.a.) bir hadisinde şöyle anlattı:

Hz. Peygamber (a.s.) bir gün insanların arasında oturuyordu. O sırada ona bir zat geldi ve: "Ey Allah´ın Resulü! İman nedir?" dedi. "Allah´a, meleklerine, kitaplarına, Allah´a kavuşmaya, peygamberlerine inanman ve keza son dirilmeye iman etmendir" buyurdu. İslâm nedir? dedi. "İslâm, Allah´a kulluk etmen ve ona hiç bir şeyi ortak yapmaman, Farz namazı dosdoğru kılman, farz kılınmış olan zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" buyurdu. Ey Allah´ın Resulü! İhsan nedir? dedi. "Allah´a onu görürcesine ibadet etmendir. Her ne kadar onu görmüyorsan da o seni muhakkak görür" buyurdu. Ey Allah´ın Resulü, Kıyamet ne zamandır? dedi. (Cevaben Efendimiz) Buyurdu ki: "Bu konuda sorulan sorandan daha çok bilgiye sahip değildir. Fakat onun alâmetlerini sana haber vereceğim: Cariyenin efendisini doğurması, onun alâmetlerindendir. Yalınayak ve çıplak kimseler, insanların idarecileri oldukları zaman, işte bu da onun alâmetlerindendir. Koyun çobanları yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarışa başladıkları zaman, işte bu da onun alâmetlerindendir. (Kıyametin vakti) Allah´tan başka kimsenin bilemeyeceği beş şeye dahildir." Bundan sonra Peygamber: Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah´ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez, yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez, şüphesiz Allah her şeyi bilendir, herşeyden haberdardırayetlerini okudu. Ebu Hureyre der ki: Sonra o şahıs dönüp gitti. Arkasından Allah Resulü (a.s.): "O adamı bana geri getiriniz" diye emretti. Bunun üzerine sahabeler onu geri getirmek için aramaya başladılar, fakat birşey göremediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "İşte o, Cebrail´dir. İnsanlara dinlerini öğretmek için gelmiştir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 10

Talha b. Ubeydullah (r.a.) şöyle anlatır:

Necid ahalisinden saçı darmadağın bir kimse Allah Resulü´ne (a.s.) geldi. Uzaktan sesinin uğultusunu duyuyor, fakat ne söylediğini anlayamıyorduk. Nihayet Allah Resulü´ne yaklaştı. Anladık ki İslâm´ın ne olduğunu soruyor. Allah Resulü de (a.s.): "Gündüz ve gecede beş namaz (var) " buyurdu. (O kimse:) Üzerimde bu namazlardan başka da var mı? diye sordu. "Hayır. Meğer ki kendiliğinden kılasın" cevabını verdi. (Allah Resulü:) "Bir de Ramazan ayı orucu" buyurdu. (O kimse:) "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. O da: "Hayır, meğer ki kendiliğinden tutasın" cevabını verdi. (Talha der ki:) Allah Resulü ona zekâtı da söyledi. (O zat yine:) "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" dedi. Yine Allah Resulü: "Hayır, ancak kendiliğinden vermen müstesnadır" buyurdu. Bunu takiben o (Necidli) adam: "Vallahi bunun üzerine ne arttırırım, ne de bundan eksiltirim" diyerek arkasına dönüp gitti. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Eğer doğru söylüyorsa kurtulmuştur" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 12

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:

Allah Resulü´ne (a.s.) bir şey hakkında soru sormamız yasaklanmıştı. Bundan dolayı bedeviden akıllı bir kimsenin gelmesi ve bizler dinlerken Peygamber´e soru yöneltmesi hoşumuza giderdi. (Bir keresinde) Bedevilerden bir kimse geldi ve şöyle dedi: "Ey Muhammed! Elçin bize geldi ve, Allah´ın seni Resul olarak gönderdiğini, senin söylediğini iddia etti (doğru mu?)." (Allah Resulü:) "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat, göğü yaratan kimdir? diye sordu. (Hz. Peygamber) "Allah´tır" buyurdu. Yine o, yeri yaratan kimdir? dedi. (Efendimiz), "Allah´tır" cevabını verdi. O zat: Bu dağları diken ve onların aralarında (bunca) yaratıkları yaratan kimdir? dedi. Allah Resulü yine "Allah´tır" buyurdu. Bu sefer de o zat: Semayı yaratan, arzı halk eyleyen ve şu dağları yükseltip diken Allah´a yeminle soruyorum, Seni Allah mı Resul olarak gönderdi? dedi. Peygamber: "Evet" buyurdu. O zat: Ve elçin, gündüzümüzde ve gecemizde üzerimize beş (vakit) namaz farz olduğunu söyledi? Peygamber: "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat: Seni, Resul olarak gönderene yemin olsun ki: Bunları sana Allah mı emretti? dedi. Allah Resulü: "Evet" buyurdu. O zat: Elçin mallarımıza, zekât farz olduğunu söyledi, dedi. Hz. Peygamber yine "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat: Seni Resul gönderene yemin ediyorum: Bunu sana Allah mı emretti? dedi. Peygamber: "Evet" buyurdu. O zat: Senin elçin, senemiz içinde üzerimize Ramazan ayı orucunun farz olduğunu söyledi, dedi. Peygamber: "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat: Seni, Resul gönderene yemin ediyorum: Bunu sana Allah mı emretti? dedi. Peygamber: "Evet" buyurdu. O zat yine: "Senin elçin, yoluna gücü yetene Beyt´i haccetmenin üzerimize farz olduğunu söyledi?" dedi. Peygamber: "Doğru söylemiştir" buyurdu. (Enes) der ki: Sonra da o zat: "Seni hak ile gönderene yemin olsun ki bunların üzerine ne bir arttırır, ne de bunları eksiltirim" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) "Eğer doğru söylüyorsa mutlaka Cennete girecektir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 13

Ebu Eyyûb Ensarî (r.a.) şöyle rivayet etti:

Allah Resulü (a.s.) bir seferde iken karşısına bir bedevi çıktı ve hemen Peygamber´in devesinin yularını, yahut dizginini tuttu. Sonra: "Ey Allah´ın Resulü" yahut "Ey Muhammed! beni Cennete yaklaştıracak ve Cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana haber ver" dedi. Allah Resulü (a.s.) hemen durakladı ve ashabı arasında göz gezdirdi, sonra da şöyle buyurdu: "Andolsun ki şüphesiz başarıya ulaştırıldı" yahut "Yemin ederim ki muhakkak doğru yola ulaştırıldı" buyurdu. Sonra o kimseye: "Nasıl demiştin?" diye sordu. (Ravi) Dedi ki: O zat sorusunu tekrar etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayarak Allah´a kulluk edersin, namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı (hakkıyla) verirsin, hısımların ile (her türlü) ilişkilerini sürdürürsün. Artık deveyi de bırak" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 14

Ebu Hureyre´nin (r.a.) anlattığına göre:

Allah Resulü´ne (a.s.) bir bedevi geldi ve "Ey Allah´ın Resulü! Bana bir davranış söyle ki onu işlediğim zaman Cennete gireyim" dedi. Allah Resulü: (a.s.) "Kendisine hiç bir şeyi ortak koşmayarak Allah´a kulluk edersin, farz olan namazı dosdoğru kılarsın, farz kılınan zekâtı verirsin ve Ramazan orucunu tutarsın" buyurdu. O kimse: "Nefsim kudret elinde bulunana yemin ederim ki hiç bir zaman bunun üzerine ne bir şey arttırırım, ne de eksiltirim" dedi. Dönüp gidince Peygamber (a.s.): "Cennet ehlinden bir kimseye bakması kimi sevindirecek ise, işte o zata baksın" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 16

İbn Ömer´in (r.a.) naklettiğine göre:

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah´ın tekliğini kabul etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmek."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 19

İbn Abbas´ın (r.a.) anlattığına göre:

Abdulkays heyeti Allah Resulü´nün huzuruna geldi ve şöyle dedi: "Ey Allah´ın Resulü! Biz, Rabîa´dan şu kabileyiz. Senin ile bizim aramızda Mudar kâfirleri bir engel durumundadır. Bu yüzden sana sadece Haram aylarda gelebiliyoruz. O halde bize bir iş emret ki onu yapalım ve arkamızdakileri ona davet edelim." Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Size dört şeyi yapmanızı ve dört şeyden de sakınmanızı emrediyorum: Size Allah´a iman etmenizi, (sonra bunu kendilerine açıklayarak şöyle buyurdu:) Allah´tan başka ilah olmadığı ve Muhammed´in Allah Resulü olduğuna şahadet etmenizi; namazı kılmanızı, zekâtı vermenizi ve savaşta ele geçirdiklerinizin beşte birini vermenizi emrediyor ve sizleri (içine şıra konan ve mayalanarak içki olmasını sağlayan) dubba´dan, hantem´den, nakir´den ve mukayyar´dan nehyediyorum."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 23

Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle anlatır:

Allah Resulü (a.s.) beni (Yemen´e) gönderdi ve (gönderirken) şöyle buyurdu: "Sen Ehl-i Kitap bir topluma gidiyorsun, onları Allah´tan başka ilah olmadığına ve benim Allah´ın elçisi olduğuma şahitlik etmeye çağır. Eğer onlar bu isteğini yerine getirirlerse onlara, Allah´ın (c.c.) onlar üzerine her gündüz ve gecede beş (vakit) namaz farz kıldığını, onlar bunu da kabul ederlerse, kendilerine Allah´ın onlar üzerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen zekâtı farz kıldığını bildir. Onlar bunu da kabul ederlerse, seni onların mallarının en iyilerini almaktan sakındırırım. Zulme uğramışın (bed) duasından da korun. Çünkü, zulme uğrayanla Allah arasında perde yoktur."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 27

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı:

Allah Resulü (a.s.) vefat edip de ondan sonra Ebu Bekr Halife yapılınca Arapların bir kısmı tekrar küfre döndükleri zaman Ömer b. Hattab, Ebu Bekr´e "Allah Resulü (a.s.) Allah´tan başka ilah yok deyinceye kadar insanlarla savaş etmem bana emredildi. Her kim La ilahe illallah derse, haksız olması dışında benden malını ve nefsini korumuştur, onun hesabı ise Allah´a aittir," demiş olduğu halde sen insanlar ile nasıl savaşıyorsun? dedi. Ebu Bekr "Vallahi namazla zekât arasını ayırdedenlerle savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Vallahi bunlar Allah Resulü´ne verdikleri bir sicimi bile bana vermezlerse, onlarla hiç şüphesiz harp ederim."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 29

Ebu Hureyre´nin (r.a.) anlattığına göre:

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "La ilahe illallah" deyinceye kadar insanlarla savaşa devam etmem bana emredildi. (Ancak) her kim "La ilahe illallah derse, haksız olması dışında benden malını ve canını korumuştur."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 30

Abdullah b. Ömer´in (r.a.) naklettiğine göre:

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah´tan başka ilah olmadığına ve Muhammed´in Allah Resulü olduğuna şahadet edinceye, namazı dosdoğru kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar insanlarla savaşmak bana emredildi. Onlar bunları yapınca kanlarını ve mallarını, haksız olması dışında benden korumuş olurlar. İnsanların bunlardan başka işlerden hesaba çekilmeleri ise Allah´a kalmıştır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 33

Museyyeb b. Hazn (r.a.) şöyle anlattı:

Ebu Talib´e ölüm yaklaşınca Allah Resulü (a.s.) ona geldi ve onun yanında Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebu Umeyye b. Muğire´yi buldu. Allah Resulü (a.s.): "Ey Amca! Allah´tan başka İlah yok kelimesini söyle ki bununla Allah yanında senin lehine şahitlik edeyim" dedi. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Umeyye "Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib´in dinini terk mi ediyorsun?" dediler. Allah Resulü (a.s.) o sözü amcasına arzetmekte devam etti. Ötekiler de (durmadan) kendi sözlerini ona tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz olarak: "O, (kendini kastediyor), Abdulmuttalib dini üzeredir" dedi ve la ilahe illallah demekten çekindi. Allah Resulü (a.s.): "İyi bil, Allah´a yemin ediyorum ki nehyedilmediğim müddetçe muhakkak senin için Allah´tan bağışlanma dileyeceğim" dedi. Bunun üzerine Şanı Yüce Allah: (Kâfir olarak ölüp Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar) Allah´a ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlaraayetini indirdi. Yüce Allah Ebu Talib hakkında da (şu ayeti) indirdi ve Resulüne şöyle buyurdu: (Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 35

Ubade b. Samit´in (r.a.) rivayet ettiğine göre:

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim eşsiz, ortaksız bir tek Allah´tan başka ilah olmadığına, Muhammed´in onun kulu ve Resulü olduğuna, İsa´nın Allah´ın kulu, Meryem´in oğlu ve ona ilka ettiği kelimesi ve kendisinden (kendi tarafından yaratılmış) bir ruh olduğuna, Cennetin bir hakikat, ateşin bir hakikat olduğuna şahadet ederse, Allah o kimseyi Cennetin sekiz kapısının hangisinden dilerse oradan Cennete girdirecektir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 41

Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle buyurmuştur:

Ben Hz. Peygamber´in (a.s.) bineğinin arkasına binmiştim. Onunla aramda sadece semerin arka kaşı vardı. Bana: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben, "Buyur ey Allah´ın Resulü, sana icabet eder, emrine koşarım dedim. Sonra bir süre yürüdü. Yine: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. "Buyur ey Allah´ın Resulü, sana icabet eder, emrine koşarım" dedim. Sonra bir süre daha gitti ve: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben: "Ey Allah´ın Resulü sana icabet eder, emrine koşarım" diye cevap verdim. "Allah´ın, kulları üzerindeki hakkı nedir, biliyor musunuz?" diye sordu. "Allah ve Resulü en iyi bilendir," dedim. "Muhakkak ki Allah´ın, kulları üzerindeki hakkı, kendisine hiç bir şeyi ortak koşmaksızın ona kulluk etmeleridir" buyurdu. Sonra bir zaman daha yürüdü, sonra yine: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben yine: "Ey Allah´ın Resulü sana icabet eder, emrine koşarım" dedim. "Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki hakları nedir, bilir misin?" buyurdu. Ben yine: "Allah ve Resulü en iyi bilendir" dedim. "Onlara azap etmemesidir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 43

Enes b. Malik´in (r.a.) naklettiğine göre:

Muaz b. Cebel binek üzerinde Hz. Peygamber´in arkasında iken Peygamber (a.s.) ona: "Ey Muaz!" diye nida etti. Muaz: "Buyur ey Allah´ın Resulü! Hazırım," dedi. Peygamber yine: "Ey Muaz!" buyurdu. Muaz: "Buyur! Ey Allah´ın Resulü hazırım," dedi. Hz. Peygamber tekrar: "Ey Muaz!" buyurdu. Muaz: "Buyur! Ey Allah´ın Resulü, hazırım," dedi. Allah Resulü: "Allah´tan başka İlah olmadığına ve Muhammed´in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet eden her kula Allah kesin olarak ateşi haram kılmıştır" buyurdu. Muaz: "Ey Allah´ın Resulü bunu insanlara haber vereyim mi ki sevinsinler?" dedi. Allah Resulü: "O takdirde (bu güvenceye) güvenerek tembellik ederler (de amel yapmazlar) " buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 47

Itban b. Malik´in (r.a.) rivayetinde Mahmud b. Rabi şöyle anlattı:

Medine´ye geldim ve (orada) Itban ile karşılaştım ve ona: "Senden bana bir hadis ulaştı" dedim. (Bunun üzerine) Bana şunları anlattı: "Gözümden bana bir arıza isabet etmişti. Bunun üzerine Allah Resulü´ne (a.s.) yanıma gelmesini, evimde namaz kılmasını arzu ettiğimi, (şayet gelirse namaz kıldığı yeri) namaz yeri edinmek istediğimi bildiren bir haberci yolladım. Bunu takiben Peygamber (a.s.), ashabından Allah´ın dilediği kimselerle beraber geldi, içeri girdi. O, evimde namaz kılarken, ashabı da kendi aralarında konuşuyorlardı. Bu konuşulanların büyük bir kısmı Malik b. Duhşum ile alâkalı idi. Peygamber´in ona beddua etmesini, onun helak olmasını istediklerini, onun başına bir kötülüğün gelmesini arzuladıklarını söylediler." Sonra Allah Resulü namazını bitirdi ve: "Allah´tan başka İlah olmadığına ve benim Allah´ın elçisi olduğuma şahadet ediyor değil mi?" buyurdu. "O, bunu kalbinde olmadığı halde söyler" dediler. "Allah´tan başka ilah olmadığına ve benim Allah´ın elçisi olduğuma şahadet etmeyen kişi ateşe girer, yahut onu tadar" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 48

Ebu Hureyre (r.a.)

Hz. Peygamber´in (a.s.): "İman, yetmiş küsur şubedir ve utanma imandan bir şubedir" buyurduğunu rivayet etmiştir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 50

İbn Ömer´in (r.a.) rivayet ettiğine göre:

Hz. Peygamber (a.s.), kardeşine utanma nasihati vermekte olan bir adamı duyunca "utanmak imandandır" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 52

İmran b. Husayn´ın (r.a.) naklettiğine göre:

Hz. Peygamber (a.s.), "Utanmak hayırdan başka bir şey getirmez" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 53

Abdullah b. Amr´ın (r.a.) naklettiğine göre:

Bir zat Hz. Peygamber´e (a.s.): "İslâm´da hangi işler daha hayırlıdır?" diye sordu. (Hz. Peygamber cevaben), "Yemek yedirirsin ve tanıdığın, tanımadığın herkese selam verirsin" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 56

Abdullah b. Amr b. As´ın (r.a.) anlattığına göre:

Bir kimse Hz. Peygamber´e (a.s.): "Hangi müslüman daha hayırlıdır?" diye sordu. (Hz. Peygamber) "Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimsedir" cevabını verdi.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 57

Ebu Musa (r.a.)

Ey Allah´ın Resulü! İslâm´ın hangisi en faziletlidir? diye sormuş, (Hz. Peygamber de) "Müslümanların dilinden ve elinden emniyette olduğu kimsedir" cevabını vermiştir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 59

Enes´in (r.a.) anlattığına göre:

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Şu üç özellik kimde bulunursa o kimse imanın gerçek tadını alır: Allah ve Resulü kendisine başkalarından daha sevimli olması, sevdiklerini yalnız Allah için sevmek, Allah´ın kendisini dinsizlikten kurtardıktan sonra ateşe atılmaktan nasıl hoşlanmıyorsa o derecede küfre dönmekten uzak durması."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 60

Enes´in (r.a.) naklettiğine göre:

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kul, (Abdul Varis´in hadisinde: Kişi) ben kendisine aile efradından, malından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 62

Enes b. Malik´in (r.a.) naklettiğine göre:

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiç biriniz kendisi için arzu ettiğini, (mümin) kardeşi yahut komşusu için de istemedikçe (gerçek manada) inanmış olmaz."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 64

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah´a ve son güne (Ahiret gününe) iman eden, ya hayır söylesin, yahut sussun. Allah´a ve son güne iman eden komşusuna ikram etsin. Allah´a ve son güne iman eden konuğuna ikram eylesin."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 67

Ebu Şurayh Huzai (r.a.)

Hz. Peygamber´in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Allah´a ve son güne iman eden, komşusuna iyilik etsin. Allah´a ve son güne iman eden konuğuna ikram etsin. Allah´a ve son güne iman eden iyi söz söylesin, yahut sussun."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 69

Ebu Saîd (r.a.) şöyle anlatır:
Bayram günü namazdan önce hutbe okumaya başlayanların ilki Mervan´dır. (O bunu ilk defa yaptığında) Hemen biri ayağa kalktı ve: "Namaz hutbeden öncedir" dedi. Mervan "Burada namazın öne geçirilmesi terkedilmiştir" dedi. Bunun üzerine Ebu Saîd (r.a.) "Bu (uygulamaya karşı çıkan) şahsa gelince, işte o, Allah Resulü´nden (a.s.) işittiğim şu hadisi yerine getirmiştir." Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştu: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle. Ve işte bu, imanın en düşük mertebesidir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 70

Ebu Mesûd (r.a.) ve Ukbe b. Amr´ın (r.a.) naklettiklerine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) eliyle Yemen tarafına doğru işaret ederek şöyle buyurdu: "Bana bakın, hiç şüphesiz iman, şu taraftadır. Taş gibi sertlik ve yüreklerin katılığı da, develerin kuyrukları dibinde onlara haykıranlar da, şeytanın iki boynuzunun doğacağı yönde bulunan Rabîa ve Mudar kabilelerindedir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 72

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Yemen halkı gelmiştir. Onlar ince gönüllüdürler. İman, Yemenlidir, dinde ince anlayışlılık Yemenlidir. Hikmet de Yemen´e mensubdur."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 73

Cerir b. Abdullah (r.a.)
"Ben, Allah Resulü (a.s.) ile namaz kılmak, zekât vermek ve her Müslümana nasihat etmek (hayır ve iyilik öğretmek) üzere sözleştim" demiştir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 83

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Zinakar kişi zina ettiği zaman (kâmil bir) mümin olduğu halde zina edemez. İçki içen de içtiği zamanda (kâmil bir) mümin olarak içemez. Hırsız da çaldığı zaman (kâmil bir) mümim olduğu halde çalamaz."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 86

Abdullah b. Amr´ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dört şey her kimde bulunursa katıksız münafık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir huy kalmış olur: Konuştuğu zaman yalan söyler, taahhüdde bulununca taahhüdünde durmaz, vaat ettiği zaman vadini yerine getirmez, düşmanlık beslediği zaman da haktan ayrılır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 88

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaat ettiği vakit vaadinde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanetlik eder."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 89

Abdullah b. Ömer´in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Kişi (din) kardeşine kâfir dediği zaman muhakkak ikisinden biri o küfür kelimesini üzerine alarak dönmüştür (Küfür kelimesi ikisinden birisi üzerinde kalır)."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 91

Ebu Zerr (r.a.)
Allah Resulü´nü (a.s.) şöyle derken işittiğini nakletmiştir: "Herhangi bir kimse bile bile babasından başkasına ait olduğunu ileri sürerse muhakkak nankörlük etmiş olur. Kendisine ait olmayan bir şeyi iddia eden, bizden değildir ve o kişi ateşte oturacağı yere hazırlanmalıdır. Her kim öyle olmadığı halde bir kimseyi kâfirlikle itham eder yahut ona Allah´ın düşmanı derse, dediği söz kendisine döner."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 93

Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü´nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Babalarınızı terk etmeyiniz. Her kim babasını reddederek terk ederse, nankörlük yapmış olur."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 94

Sa´d b. Ebu Vakkas (r.a.) şöyle anlatır:
Ben şu kulaklarımla, Allah Resulü´nün (a.s.), "Her kim müslüman olduğu halde babasından başkasına, babası olmadığını bilip dururken babalık nesebi iddia ederse, o kişiye Cennet haramdır" buyurduğunu duymuşumdur.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 95

Abdullah b. Mesûd´un (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Müslümana sövmek fasıklık ve onu öldürmek için dövüşmek küfürdür."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 97

Cerir´in (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Veda haccında kendisine: "Halkı sustur da beni dinlesinler" diye emretti. Sonra da şöyle buyurdu: "Benden sonra birbirlerinizin boyunlarını vuran kâfirler durumuna dönüşmeyiniz."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 98

Zeyd b. Halid Cühenî´nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) Hudeybiye´de geceleyin yağmış olan yağmurdan sonra kendilerine sabah namazı kıldırdı. Namazı bitirince yüzünü cemaate döndürdü ve: "Bilir misiniz, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sordu. Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Allah Resulü: "Allah, kullarımdan kimi bana iman etmiş, kimi de kâfir olarak sabahladı. Her kim Allah´ın ihsanı ve rahmetiyle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o, bana iman etmiş, yıldıza iman etmemiştir. Her kim de şu şu sebeplerle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o, bana değil, yıldıza iman etmiştir, buyurmuştur" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 104

Enes´in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti Ensar´a buğzetmesi, müminin alâmeti ise Ensar´ı sevmesidir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 108

Berâe (r.a.)
Hz. Peygamber´den (a.s.) şu hadisi naklederek Ensar hakkında şöyle buyurmuştur: "Ensar´ı ancak mümin olan sever ve onlara münafık olandan başkası da buğz etmez. Onları seveni Allah sever, onlara buğzedene ise Allah da buğzeder."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 110

Abdullah b. Ömer´in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin ve çokça bağışlanma dileyin. Çünkü ben Cehennemliklerin çoğunun sizlerden olduğunu gördüm" buyurdu. Bunun üzerine onlardan aklı başında ve vakarlı bir kadın: "Bizim neyimiz var ki Cehennemliklerin çoğu olmuşuz! Ey Allah´ın Resulü?" diye sordu. Allah Resulü: "Çünkü siz (ötekine berikine) çokça lânet eder, kocalarınızın yaptığı iyiliklere nankörlük (küfran) gösterirsiniz. Akıllı ve ihtiyatlı bir kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksik dinli hiç bir kimsenin çelebileceğini görmedim" buyurdu. Kadın: "Ey Allah´ın Resulü! (Peki) Akıl ve din noksanlığı nedir?" dedi. Allah Resulü buyurdu ki: "Akıl noksanlığına gelince, iki kadının şahadeti bir erkeğin şahadetine denk olur. İşte bu, akıl noksanlığıdır. Birçok geceler bekler, namaz kılmazsın, Ramazanda da (bir müddet) oruç tutmazsın. İşte din noksanlığı da budur."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 114

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü´ne (a.s.) hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu. Allah Resulü: "Allah´a imandır" buyurdu. Sonra nedir? denildi: "Allah yolunda cihat etmektir" buyurdu. Bundan sonra nedir? denildiğinde: "Kabul olunan hacdır" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 118

Ebu Zerr´in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber´e: Ey Allah´ın Resulü! Amellerin en faziletlisi hangisidir? diye sordum. (Efendimiz de), "Allah´a iman etmek ve onun yolunda cihat etmektir" buyurdu. Hangi köleyi hürriyete kavuşturmak daha faziletlidir? dedim. "Sahibine göre en güzel ve en pahalı olanı" buyurdu. Eğer bunları yapamaz isem? deyince, "Yapana yardım edersin, yahut beceriksiz olan kimseye iş yapıverirsin" buyurdu. Ey Allah´ın Resulü! Amelin bazısını yapamazsam ne buyurursunuz, dedim. "Kendini insanlara kötülük yapmaktan alıkoyarsın. İşte bu da nefsine karşı senden bir sadakadır" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 119

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Allah Resulü´ne (a.s.): Hangi amel en faziletlidir? diye sordum. "Vaktinde namaz kılmaktır" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim: "Ebeveyne iyilik etmektir" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim: "Allah yolunda cihat etmektir" buyurdu. Kendilerine sıkıntı vermiş olmasaydım daha çok soru soracaktım.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 120

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü´ne (a.s.), Allah katında hangi günah en büyüktür? diye sordum. "Seni yaratmış olduğu halde Allah´a bir ortak (eş) uydurmandır" buyurdu. Muhakkak bu, çok büyüktür, dedim. Sonra hangisidir? dedim. "Sonra seninle beraber yemesinden korktuğun için çocuğunu öldürmendir" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim. "Sonra komşunun hanımı ile zina etmendir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 124

Ebu Bekra (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü´nün (a.s.) yanında bulunuyorduk. Üç defa "Büyük günahların en büyüğünü size söyleyeyim mi?" buyurdu. Sonra onları şu şekilde saydı: "Allah´a şirk koşmak, ebeveyne eziyet etmek ve yalan yere şahadet etmektir (yahut: Yalan söylemektir)." Allah Resulü dayanmakta iken doğrulup oturdu ve bu son sözü durmadan tekrar ediyordu. O derece tekrarladı ki hatta biz; keşke sussa, diyorduk.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 126

Enes´in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) büyük günahlar olarak şunları saydı: "Allah´a ortak koşmak, ebeveyne eziyet etmek, cana kıymak ve yalan söylemektir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 127

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.), "Helak edici olan yedi şeyden uzak durunuz" buyurdu. Ey Allah´ın Resulü! Onlar nedir? denildi. Allah Resulü: "Allah´a şirk koşmak, sihir yapmak, bir hak karşılığı olması dışında Allah´ın haram kıldığı bir cana kıymak, yetim malı yemek, faiz (yoluyla elde edilen kazancı) yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, zinadan uzak durmuş (onu hatırından bile geçirmeyen) müslüman kadınlara zina isnat etmek" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 129

Abdullah b. Amr b. As´ın (r.ahm.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.): "Kişinin ebeveynine sövmesi büyük günahlardandır" buyurdu. Ey Allah´ın Resulü! Kişi ebeveynine söver mi? dediler. "Evet, bir kimse başkasının babasına söver, o da onun babasına söver. Yine bir kimse, başkasının annesine söver, o da, onun annesine söver" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 130

Abdullah b. Mesûd´un (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) "Herhangi bir şeyi Allah´a ortak koşarak ölen kimse Cehenneme girer" buyurdu. Ben de: Herhangi bir şeyi Allah´a ortak koşmayarak ölen kimse de Cennete girer, dedim.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 134

Ebu Zerr (r.a.) anlatmıştır:
Hz. Peygamber (a.s.) "Cebrail (a.s.) bana gelip, Ümmetimden hiç bir şeyi Yüce Allah´a ortak koşmadan ölenin, Cennete gireceğini müjdeledi" buyurmuştur. Bunun üzerine ben, o adam zina etmiş ve hırsızlık yapmış olsa da mı? dedim. Hz. Peygamber, "Zina etmiş ve hırsızlık yapmış olsa da" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 137

Mikdad b. Esved (r.a.)
Hz. Peygamber´e (a.s.) şu şekilde bir soru sorduğunu nakletti: Ey Allah´ın Resulü! Şöyle bir mesele hakkında ne buyurursun? Ben kâfirlerden bir kişi ile karşılaşsam, benim ile vuruşsa da benim iki elimden birini kılıcı ile kesip koparsa, sonra benden kaçıp bir ağaca sığınsa ve: Ben Allah için müslüman oldum, la ilahe illallah dese, ben onu bu tevhit kelimesini söyledikten sonra öldürebilir miyim? Allah Resulü (a.s.): "Hayır, onu öldürme" buyurdu. Ben, ey Allah´ın Resulü, o benim elimi kesti, sonra da bu sözü söyledi. Onu öldüremez miyim? dedim. Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sakın onu öldürme. Eğer öldürürsen o senin onu öldürmezden evvelki vaziyetindedir, (Çünkü müslüman olmuştur, kanı korunmuştur). Sen de onun söylediği tevhit kelimesini söylemesinden evvelki vaziyetindesin (çünkü kanın kısas ile mubah olmuştur)."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 139

Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Allah Resulü (a.s.) bizi bir seriye hâlinde (cihada) göndermişti. Cuheyne kabilesinden Hurakat´a bir sabah baskın yaptık. O sırada ben bir adama yetiştim. O, la ilahe illallah, dedi. Ben kargımı ona sapladım. Bu işten gönlüme bir şüphe düştü. Sonra bunu Hz. Peygamber´e anlattım. Allah Resulü (a.s.): "La ilahe illallah dediği halde onu niçin öldürdün?" diye sordu. Ben, ey Allah´ın Resulü! O, bunu ancak silahtan korktuğu için söylemiştir, dedim. "Onu kalbinden söyleyip söylemediğini bilmen için kalbini mi yardın?" buyurdu ve bu soruyu bana karşı hiç durmadan tekrar ediyordu. Nihayet ben o gün müslüman olaydım (da bunları duymasaydım) diye temenni ettim. (Hadisi rivayet eden dedi ki) Sa´d Allah´a yemin ederim ki, Üsame´yi kastederek, iki karıncıklı öldürmeye kalkışmadıkça ben hiç bir müslümanı öldürmem, dedi. (Ravi der ki) Birisi ona: Allah, fitne ortadan kalkıp din tamamiyle Allah´ın oluncaya kadar onlarla savaşınbuyurmadı mı? dedi. Bunun üzerine Sa´d "Biz, hiç bir fitne kalmayıncaya kadar savaştık. Sen ve arkadaşların ise bir fitne meydana gelsin diye harp etmek istiyorsun" karşılığını verdi.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 140

Abdullah b. Ömer´in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Bize silah çeken bizden değildir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 143

Ebu Musa´nın (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.), "Bize silah çeken bizden değildir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 145

Abdullah b. Mesûd´un (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): " (Ölü için) yanaklara vuran yahut yakaları yırtan yahut cahiliye âdeti üzere feryad-u figan eden bizden değildir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 148

Huzeyfe (r.a.)
Resulü´nün (a.s.), "Cennete hiçbir kovucu giremez" buyurduğunu işittiğini nakletmiştir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 151

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Üç kimse vardır, Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için şiddetli bir azap vardır: Biri, susuz bir sahrada fazla suyu vardır ve o suyu yolculara vermekten kaçınır. İkincisi, ikindi üzeri bir kimseye bir mal satar, satarken ona karşı Allah´a yemin ederek, gerçek bunun hilafına olduğu halde, malı şu şu fiyata aldığını söyler ve müşteri de onu doğrular (ve malı satın alır). Üçüncüsü de, bir devlet başkanına yalnız dünyalığı için biat eder, başkan ona dünyalıktan verdiği zaman biatında sadık kalır, ona dünyalıktan vermediği zaman sözüne sadakat göstermez."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 157

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim kendini bir demir parçasıyla öldürürse kendisi o demiri elinde karnına vuruyor vaziyette sonsuza kadar ve sürekli olarak Cehennem ateşinde acı çekecektir. Her kim zehir içerek kendini öldürürse o kimse de zehrini içer bir halde sonsuza kadar ve sürekli olarak Cehennem ateşinde olacaktır. Her kim bir dağdan kendini aşağıya atıp, kendini öldürürse bu (şekilde intihar eden) kimse de Cehennem ateşinde sonsuza kadar ve sürekli olarak kendisini yüksekten aşağıya bırakır olacaktır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 158

Sabit b. Dahhak (r.a.)
Allah Resulü´nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletti: "Her kim İslâm´dan başka bir din adına yalan yere yemin ederse, o kimse (yalanında) söylediği gibidir. Her kim bir şeyle kendini öldürürse Kıyamet gününde intihar ettiği nesne ile azap olunur. Bir kimsenin sahip olmadığı bir şeyi adaması doğru (geçerli) değildir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 159

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü (a.s.) ile beraber Hayber´de bulunuyorduk. Allah Resulü (a.s.), müslüman diye isimlendirilenlerden birisi için: "Bu, Cehennem ehlindendir" buyurdu. Nihayet biz savaşa giriştiğimiz zaman o zat çetin bir şekilde savaştı. Arkasından da yaralandı. Bunun üzerine Allah Resulü´ne, ey Allah´ın Resulü! Biraz evvel kendisi hakkında, "O, Cehennem ehlindendir" buyurduğunuz zat, bugün çok çetin bir harp yaptı ve öldü denildi. (Yine) Hz. Peygamber: " (Onun yolu) Cehennemedir" buyurdu. Nerede ise müslümanların bazısı şüpheye düşeceklerdi. Onlar bu hâl üzerine bulunurlarken birdenbire, "O ölmedi, ancak kendisinde ağır yaralar vardır" denildi. Gece vakti olunca, yaralarının şiddetine dayanamayıp kendini öldürdü. Bu olay Hz. Peygamber´e haber verilince Hz. Peygamber (a.s.), "Allah´ü Ekber, şahitlik ederim ki ben Allah´ın kulu ve elçisiyim." Daha sonra Bilâl´e emrederek, insanlara, Cennete müslüman olmayan hiç bir kimsenin giremeyeceğini, Allah´ın bu dine facir kimsenin eliyle de yardım edeceğini (kesin bir şekilde ortaya koyduğunu) duyurmasını istedi.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 162

Sehl b. Sa´d Saidî (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) Hayber´de müşriklerle karşılaştı ve iki taraf kıyasıya savaştı. Harbin sonunda Allah Resulü karargâhına, öbürleri de kendi karargâhlarına dönmüşlerdi. Fakat Allah Resulü´nün ashabı arasında bir kişi vardı ki, düşman ordusundan ayrı kalmış (orduya katılmamış) birini, peşinden amansız bir şekilde takip ediyor ve ona kılıcı ile (durmadan) vuruyordu. (Bunu gören sahabeler) Bugün bizden hiç kimse falancanın gösterdiği yiğitlik derecesinde bir yiğitlik göstermemiştir; dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Fakat O, Cehennemliklerden!" buyurdu. Ashabtan bir kişi "Öyle ise ben devamlı olarak onu takip eder, gözetlerim" dedi. Hadisi nakleden ravi der ki: O adam ile beraber harp sahasına çıktı ve harp safının neresinde durdu ise, o da onunla beraber durdu. O, harpte ne derece çeviklik gösterdiyse o da aynı şekilde çeviklik gösterdi. Yine ravi (İbn Sa´d) der ki: "Nihayet adam ağır şekilde yaralandı. Acıya dayanamayıp ölümü acele isteyerek kılıcının kabzasını yere, keskin ağzını da iki memesi arasına koydu. Sonra kılıca yüklendi ve bu şekilde kendini öldürdü." Bunun üzerine (Eksum isimli) sahabe, Allah Resulü´nün yanına vardı ve: Ben şahadet ediyorum ki sen muhakkak Allah´ın elçisisin, dedi. Allah Resulü: Sana ne oldu? diye sordu. Huzai şöyle dedi: Biraz önce zikretmiş olduğun kimse hakikaten Cehennemliklerdendir. İnsanlar bu adamın Cehennemlik olduğu haberini büyütmüşlerdi. Ben bu adamın durumunu (sizin için takip eder) gözetlerim, dedim. Nihayet bu adam ağır surette yaralandı, ölümünü acele isteyerek kılıcının kabzasını yere, keskin ağzını iki memesi arasına koydu, sonra kılıcının üstüne yüklendi ve bu suretle kendini öldürdü. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İnsanlar arasında böyle kimse vardır ki, halka göre Cennet ehline yaraşan hayırlı işler yapar. Halbuki o, Cehennemliklerdendir. Yine insanlardan öyle kimse de vardır ki görünüşte Cehennemliklere ait kötü işler yapar, halbuki o, Cennetliklerdendir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 163

Cundeb´in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetlerden birisinde bir kimse vardı. Kendisinde bir şişkin yara meydana gelmişti. Yara kendisine çok ızdırap verince, deriden yapılmış ok muhafazasından bir ok çekerek onunla vücudundaki şişkinliği yardı. Ancak kan dinmedi ve nihayet öldü." (Bunun üzerine) Rabbiniz: "Ona Cenneti haram kıldım" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 164

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber Hayber harbine çıktık. Neticede Allah bize zafer ihsan etti. Bu fetihte altın gümüş değil, sadece eşya, yiyecek ve giyecek maddeleri ganimet aldık. Sonra (Kura) vadisine gittik. Hz. Peygamber´in yanında, Cüzam kabilesinden bir kimsenin hibe ettiği, Dubeyb oğullarından Rifaa b. Zeyd adlı bir kölesi vardı. Vadiye indiğimiz vakit, Resulüllah´ın kölesi kalktı ve devesinin üstündeki eyerini çözüyordu. Tam bu sırada kendisine bir ok isabet etti ve oracıkta öldü. Bunun üzerine biz: Ey Allah´ın Resulü! Ona şahadet mübarek olsun, dedik. Allah Resulü: "Hayır, Muhammed´in nefsi kudreti elinde olan Allah´a yemin ederim ki Hayber harbinde taksim edilmemiş olan ganimetlerden aldığı kısa bir örtü, onun üstünde bir ateş olarak alev alev yanmaktadır" buyurdu. Ebu Hureyre der ki: Bundan insanlar korktu, bir zat bir tek yahut çift pabuç tasması getirdi de: Ey Allah´ın Resulü! Bunu Hayber gününde almıştım, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "Ateşten bir ayakkabı tasması, yahut ateşten iki tane ayakkabı tasması" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 166

Enes b. Malik´in (r.a.) naklettiğine göre:
Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber´in sesinin üstüne yükseltmeyin...ayeti (sonuna kadar) indiği zaman Sabit b. Kays evinde oturdu ve ben Cehennem ehlindenim diyerek kendisine Peygamber´in yanına çıkmayı yasakladı. (Bir süre sonra) Hz. Peygamber (a.s.) Sa´d b. Muaz´a "Ey Ebu Amr! Sabit ne halde, rahatsız mı?" diye sordu. Sa´d O benim komşumdur, rahatsızlığını bilmiyorum, dedi. Sa´d ona gitti ve Allah Resulü´nün sözünü anlattı. Bunun üzerine Sabit dedi ki: Bu ayet indirildi. Halbuki bilirsiniz ben, sizin en yüksek seslinizim, demek ki ben Cehennemlik birisiyim, dedi. Sa´d bunu Peygamber´e söyleyince Allah Resulü (a.s.): "Hayır o, Cennet ehlindendir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 170

Abdullah b. Mesûd´un (r.a.) anlattığına göre:
İnsanlar Allah Resulü´ne (a.s.): "Ey Allah´ın Resulü! Cahiliyette iken yaptığımız kötülüklerden hesaba çekilecek miyiz?" dediler. Allah Resulü: "Muhsin derecesinde müslüman olanlarınız cahiliyetteki kötülüklerinden hesaba çekilmezler. Ancak müslüman olduktan sonra da kötülük yapanlar, hem cahiliyetteki ve hem de müslüman olduktan sonraki kötü amellerinden hesaba çekilirler" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 171

İbn Abbas´ın (r.a.) anlattığına göre:
Müşriklerden birtakım kimseler insan öldürmüşler ve bunda çok ileri gitmişler, zina etmişler ve bunda da çok ileri gitmişlerdi. Sonra bunlar Hz. Muhammed´e (a.s.) geldiler ve şöyle dediler: "Şüphesiz ki senin tebliğ ettiğin ve kendisine davet eylediğin İslâm dini güzeldir. Keşke bize vaktiyle işlediğimiz bunca cinayetin bir kefareti bulunduğunu haber verseydin!" Bunun üzerine şu ayet indi: Ve onlar Allah´ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah´ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları kim yaparsa cezasına çarptırılır.Bir de şu ayet indi: De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah´ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o, çok bağışlayan çok esirgeyendir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 174

Hakim b. Hizam´ın (r.a.) naklettiğine göre:
Kendisi Allah Resulü´ne (a.s.), cahiliye devrinde yapageldiğim birtakım ibadetler hakkında ne buyurursunuz, bu ibadetlerden dolayı benim için bir sevap var mıdır? diye sormuştu. Allah Resulü ona: "Sen mazide işlediğin hayırlar üzerine müslüman oldun" cevabını vermiştir. (Ravi der ki hadiste geçen) "tahannüs" kelimesi, taabbud (kulluk) demektir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 175

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı:
İman edip inançlarına hiç bir haksızlık karıştırmamış olanlar, işte onlar güvenlik içindedir, doğru yolda olanlar da onlardırayeti indiği zaman bu, Allah Resulü´nün sahabelerine ağır geldi ve ey Allah´ın Resulü, bizim hangimiz nefsine zulmetmez dediler. Allah Resulü de onlara: "Ayetteki zulüm sizin sandığınız gibi değildir. O ancak Lokman´ın oğluna söylemiş olduğu, Ey oğulcuğum! Allah´a ortak koşma. Ortak koşmak elbette büyük bir zulümdürayetinde geçen şirktir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 178

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Allah Teala, ümmetimin söylemedikleri veya yapmadıkları müddetçe içlerinden geçirdikleri kötülükleri bağışlamıştır" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 181

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şanı Yüce Allah, (Meleklerine) şöyle buyurmuştur: Kulum bir kötülük yapmaya niyetlenirse, aleyhine onu hemen yazmayın. Eğer o işi yaparsa onun adına tek bir kötülük yazın. Kulum iyi bir işe niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise on iyilik yazın."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 183

İbn Abbas (r.a.)
Allah Resulü´nün (a.s.) Şanı Yüce Rabbinden rivayet ettiği bir kudsi hadiste şöyle buyurduğunu anlatmıştır: "Allah, iyi ve kötü şeyleri tayin etmiştir. Sonra da bunları açıklamıştır. Kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamaz ise, Allah o kişi adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer niyetlendiği bu iyiliği yapabilirse, Şanı Yüce olan Allah, o kişi adına on iyilikten başlayarak yediyüz katı ve hatta daha çok kat iyilik yazdırır. Kim de bir kötülük yapmaya niyetlenir de yapmazsa, Allah o kişi adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer o kişi bir kötülük yapmaya niyetlenir de yaparsa, Allah onun adına tek bir kötülük yazdırır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 187

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İnsanlar birbirine bir takım sorular yöneltmeye devam edecekler, hatta işte (sonunda) şunu da söyleyecekler: Mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah´ı kim yaratmıştır? Her kim bu türden batıl bir şeyi kendisinde hissederse o hemen: Ben Allah´a iman ettim, desin."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 190

Enes b. Malik´in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurdu: "Hiç şüphe yok senin ümmetin, bu nedir, şunun hâli nedir? diye pek çok sorular sormaktan vazgeçmeyecekler. Hatta (sonunda): Mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah´ı kim yaratmıştır? diyeceklerdir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 195

Abdullah İbn Mesûd´un (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim müslüman bir kimsenin malını almak için yemin eder de, yemininde yalancı olduğu halde bu yemin ile herhangi bir malı hakederse, Allah´ın gazabına çarpılarak Allah´a kavuşur."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 197

Abdullah b. Amr (r.a.) işittiğine göre:
Allah Resulü´nün (a.s.): "Her kim malı uğrunda öldürülürse o şehittir," buyurduğunu nakletmiştir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 202

Makıl b.Yesar (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ben Allah Resulü´nü (a.s.) şöyle buyururken işittim: "Herhangi bir kul ki Allah onu bir halkı görüp gözetmek ve himaye etmek üzere vali yapar, o da idare ettiği halkı hiyanet ederek aldatmış olduğu halde ölürse, Allah o kula Cenneti kesinlikle haram eder."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 203

Huzeyfe (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Allah Resulü (a.s.) bize iki hadiseyi haber verdi. Bunlardan birinin gerçekleştiğini gördüm, diğerini de görmeyi gözlüyorum. Allah Resulü (emanetle ilgili olarak) bize şöyle anlattı: "İlk önce emanet (iman, adalet, emniyet duygusu) iyi kimselerin gönüllerinin derinliğine inmiş, sonra Kur´an nazil olmuştur. Sonra da o kullar Kur´an´dan ve Sünnet´ten bilgi almışlardır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 206

Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı:
(Bir gün müminlerin emîri) Ömer´in yanındaydık. Allah Resulü fitnelerden bahsederken hanginiz işitti, diye sordu. Orada bulunanlar: Onu bizler işittik, dediler. Ömer: Muhtemel ki sizler, kişinin ehli ve komşusu (sebebiyle uğratılacağı) fitneyi kastediyorsunuz, dedi. Evet, dediler. Ömer: Bu sizin kastettiğiniz, fitneye, namaz, oruç ve sadaka kefaret olur. Fakat ben, denizlerin dalgalanması gibi dalgalanacak olan fitneden bahsederken; Hz. Peygamber´i (a.s.) hanginiz işitmiştir? diye soruyorum, dedi. Huzeyfe dedi ki: Bu sual üzerine cemaat sustu. Ben (işittim), dedim. Ömer: Sana ve (seni meydana getiren) babana aşkolsun, dedi. (Bundan sonra) Huzeyfe (r.a.) şöyle demiştir: Allah Resulü´nden (a.s.) işittiğime göre şöyle buyuruyordu: "Fitneler kalblere hasır çubukları gibi tekrar tekrar gelirler. Hangi kalbe bunlar tamamiyle içirilmiş olursa, o kalbte siyah bir leke meydana gelir. Bunları reddeden kalbe gelince, onda beyaz bir leke oluşur. Hatta iki kalbe işleyecek derecede beyazlaşır bembeyaz cilalı taş gibi olur. Bu takdirde, semalar ve yer devam ettiği müddetçe ona hiç bir fitne zarar vermez. Diğeri ise, meyilli bir testi gibi kırmızımtrak siyah renklidir. O, kendisine içirilmiş bulunan hevasından başka hiç bir iyi olan şeyi tanımaz ve hiç bir kötülüğü de geri çevirmez."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 207

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Yılan, yuvasında toplandığı gibi iman (ehli) da Medine´de toplanır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 210

Huzeyfe (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) ile beraber bulunuyorduk. Allah Resulü: "İslâm kelimesini telaffuz edenlerin adedi kaçtır, bana sayın" buyurdu. Huzeyfe der ki: Ey Allah´ın Resulü! Biz, beşyüz ile altıyüz arasında bulunduğumuz halde sen bize (bir kötülük dokunur diye) korkuyor musun? dedik. Bunun üzerine Efendimiz buyurdu ki: "Muhakkak ki sizler bilmezsiniz. Bir belaya düşürülmeniz ihtimal dahilindedir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 213

Sa´d (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) bir defasında insanlar arasında (ganimet olarak) bazı şeyler taksim etmişti. Bu sırada ben, ey Allah´ın Resulü! Filana da ver, çünkü o, mümindir, dedim. Bunun üzerine Peygamber: Öyle deme, Müslim (de), buyurdu. Ben sözümü üç defa aynen söyledim. Allah Resulü´de: "Öyle deme, muslim de" sözünü üç defa bana karşı tekrar ediyordu. Sonra Allah Resulü: "Ben bir kimseye (başkası bana ondan daha sevgili olduğu halde) Allah onu yüzükoyun ateşe atmasın diye mal veririm" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 214

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Biz şüphe etmekte İbrahim´den (a.s.) daha haklıyız, (İbrahim): Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, dediği vakit, Allah: Yoksa inanmıyor musun? buyurdu. O da inanıyorum, fakat kalbimin yatışıp rahat bulması için soruyorum demişti.Sonra Allah Resulü: Allah Lut Peygamber´e de rahmet etsin. Yemin ederim ki o, sarp bir kaleye sığınıyordu, buyurdu. Sonra yine Resulüllah: Eğer ben zindanda Yusuf´un kaldığı gibi uzun zaman hapiste kalsaydım, (onu) oradan çıkarmaya gelen kişinin davetine hemen icabet ederdim" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 216

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Peygamberlerden hiç bir Peygamber yoktur ki, ona beşerin inandığı (bir mucize) verilmiş olmasın. Mucize olarak bana verilmiş bulunan şey ise ancak Allah´ın bana vahyetettiği Kur´an´dır. Bunun için Kıyamet gününde Peygamberlerden en çok ümmetlisi olacağımı ümit ederim."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 217

Ebu Musa´nın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Mükâfatları kendilerine ikişer kere verilen üç kişi vardır: (Birincisi) Ehl-i Kitap´tan bir kimse kendi Peygamberine iman eder, sonra Muhammed´e erişir, ona da iman eder, ona tabi olur ve onu tasdik ederse, işte bu kimsenin iki mükâfatı vardır. (İkincisi) Köle olmuş bir kul hem Yüce Allah´ın hakkını, hem de efendisinin hakkını gerektiği gibi yerine getirirse işte onun için de iki mükâfat vardır, (Üçüncüsü de) cariyesi olan herhangi bir kimse cariyesine giyecek verir ve bunu da güzel yapar, sonra onu edeblendirir ve edebini de güzel yapar, daha sonra onu hürriyete kavuşturur ve onunla evlenirse, işte bu kimse için de iki mükâfat vardır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 219

Ebu Hureyre´nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Hayatım kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa´nın âdil bir hakim olarak sizin içinize inmesi şüphesiz çok yakındır. O, kesinlikle haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. (O zaman) mal o kadar çoğalıp artacak ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 220

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: Güneş, battığı yerden doğmadıkça Kıyamet kopmayacaktır. Güneş Batı tarafından doğduğu zaman, toptan bütün insanlar iman edecekler. Fakat işte o gün, Önceden iman, etmemiş veya imaniyle bir iyilik kazanmamış olan hiç bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermeyecektir.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 226

Ebu Zerr´in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir gün: "Bu güneş nereye gider biliyor musunuz?" buyurdu. Oradakiler: Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Bu güneş, altındaki (her zamanki) mekânına varıncaya kadar gider ve secde eder vaziyette kapanır ve bu halde kalır. Sonra kendisine: Yüksel, geldiğin yerden dön! denilir, o da döner ve doğduğu yerden tekrar doğar. Sonra yine Arşın altındaki (her zamanki) mekânına varıncaya kadar seyrine devam eder ve secdeye kapanır.