DİŞ KAPLATMAK
DİŞ KAPLATMAK
1 - Soru: Diş kaplatmak veya doldurma hususunda zamanımızın bazı din adamları, sınırsız bir müsaade verirken, bazı kimseler de hiç caiz olmayacağı tezini savunmakta! Bu görüşlerden hangisini seçmek gerekir?
Cevap: Bir kayıt ve şarta dayanmaksızın verilen müsaade, ifratta yanılmaktır. Hiç caiz olmayacağını iddiaya kalkmak da tefritte bocalamaktır. İfrat ve tefritte ilmilik bulunmadığı gibi, maşeri izdıraplara çare de getirilmemektedir. Kimi şahıslar, hiçbir şey sormaya lüzum görmeden dişlerini doldurtmakta ve kaplatmakta; meseleyi sahih kaynaklardan tetkik edip öğrenmek itiyadında olan ise, gelişigüzel fetva imal eden kimselerin sözlerine itibar etmektedir.
"O halde takip edilecek yol nasıl olmalıdır?" diyenlere verilebilecek cevap şudur: Önce zaruret olup olmadığı incelenecek, zaruret varsa miktarı tesbit edilip onu aşmamak üzere dinimizin bu husustaki müsaadesinden faydalanarak diş doldurtma veya kaplatma yoluna gidilecektir.
2 - Soru: Müctehidlerin ihtilafı, diş doldurtma veya kaplatmanın caiz olup olmadığı hususunda mıdır?
Cevap: Hanefi müctehidlerinin bu husustaki ihtilafı, diş doldurtmanın veya kaplatmanın caiz olup olmadığında değildir. Bu noktada ihtilaf değil, bilakis ittifak etmişlerdir. Aralarında vaki olan ihtilaf, dişi bağlamak veya kaplatmakta kullanılacak maden üzerinde olmuştur, İmam-ı Azam Ebu Hanife, bu işin ancak gümüşle yapılmasına müsaade etmiş ve onun için ictihadına İmam Ebu Yusuf da katılmıştır.
İmam Muhammed ise, dişi bağlatmanın veya kaplatmanın altın veya gümüş ile yapılabileceğini ifade ve ictihad etmiştir. İmam Ebu Yusuf'un İmam Muhammed'in ictihadına katıldığına dair rivayet de bulunmaktadır.
Zahir'ür-rivaye kitaplarından bulunan İmam Muhammed'in "el-Camiu's-Sağir" adlı eserinde şöyle ifade edilmektedir: "Dişler oynayıp sallandığı vakit, düşmesinden korkulursa sahibi onu (yandaki dişlere) bağlatmak dilerse gümüş ile sıkıca bağlatabilir. Fakat altın ile bağlatamaz. Bu, Ebu Hanife'nin içtihadıdır. İmam Muhammed (ra), "Altın ile de gümüş ile de bağlatılabilir" demiştir. Hakim'in "el-Müntekaa" adlı kitabında İmam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf'un görüşleri şöyle nakledilmektedir: "Bir kişinin dişi sallandığı zaman, düşmesinden korkarsa, altın veya gümüş (tel) ile bağlatmasında Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre bir beis yoktur. "Muhit" adlı eserde de böyle ifade edilmiştir.
Ashab-ı tercihten bulunan Kadihan'ın "Feteva-i Haniye" adlı eserinde, Hakim'in beyanına açıklık getiren şu ibare mevcuttur: "Bir kimsenin ön dişi sallansa ve fakat henüz düşmüş olmasa, düşmesinden endişe edilse, altın veya gümüş ile bağlatmakta bir mahzur yoktur. Bu, bir zinet gibi (hükme bağlanacak mesele) değildir. Bu meselenin gümüş ile olan cevazında Hanefi imamlarının icmaı vardır.
İmam-ı Azam Hazretlerine göre, düşmüş bir dişin yerine gümüş diş taktırmakta bir mahzur yoktur. İmam Muhammed'in diş bahsinde altın ile gümüş arasında bir ayırım yapmadan müsaade verdiği düşünülünce, çıkmış bir dişin yerine altın veya gümüş diş taktırmanın cevazı kendiliğinden ortaya çıkmış olur.
İslam alimlerinin bu husustaki fetvalarının dayanağı, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayet ettikleri Hadis-i Şeriftir. Arfece bin Es'ed (ra)'in Külab vak'ası günü, düşmanın kılıç darbesi ile burnu kesilmişti. Gümüşten burun taktırmış ise de koku yapmış (ve kendisini rahatsız bırakmış)tı. Bunun üzerine, Peygamber (sav), altından (takma) burun yaptırmasını ona emretti. İmam Muhammed, bu Hadisi ictihadına mesned olarak almış ve altından diş yaptırmakta ve kaplatmakta bir beis olmadığı ictihadında bulunmuştur.
İmam Muhammed Hazretleri'nin telifatından bulunan "Siyer-i Kebir"in ibaresinde dikkat çekici beyanlar mevcuttur. Şöyle ki: "En yettehize sinnen min zehebin" ibaresi ise, enli bir şey ile dişi her tarafından kaplarcasına diğerine bağlamak manasına gelmektedir.
Diş mevzuu ile ilgili olarak fıkıh kitaplarında geçen üç ayrı ifade göze çarpmaktadır:
Şedd: Sallanan dişleri, sağlam olanlara sağlamca bağlamaktan ibarettir.
Talik: Kişinin çıkmış bulunan dişini veya besmele ile kesilmiş bir koyunun dişini yahut gümüş veya altından yapılmış bir dişi yandakilere tutturmaktır.
Tedbib: Enli ve yassı hale getirilmiş madenle (altın veya gümüş ile) dişi yukarıdan aşağı doğru kaplarcasına diğerine bağlamaktan ibarettir.
Mecdüddin Firuzabadi'nin "Kamus" tercemesinde bu tedbib kelimesi şöyle açıklanmaktadır: "Bir nesne (şey) üzerine ayrılıp mecmuunu ihtiva eylemek manasınadır.
Bu cümlede geçen "Ayrılmak" kelimesi, "Bir şeyin üzerine kapanır gibi eğilmek" diye açıklanmıştır.
Tedbib, yukarıdan aşağıya doğru kapatmak, kaplamak, kuşatmak; şedd kelimesi ise aşağıdan yukarı doğru çıkan bir bağlama şeklini ifade etmektedir. Zira Şeddin manaları arasında irtifa (yükselme) de vardır. Güneş doğup yükselince Araplar "Şedden neharu" derler.
Bu hususa mesned olacak nakiller sadece Arfece hadisinden ibaret de değildir, İslami eserler tetkik edildiğinde başkaca beyanlara tesadüf etmek de mümkündür. Şöyle ki:
a) İbni Kaani, "Mücem'üs-Sahabe" adlı eserinde Abdullah bin Abdillah bin Ubey bin Selul'den şöyle dediğini rivayet et-miştir: "Uhud harbi günü, benim ön dişlerim ufalanmıştı. Bunun üzerine, Peygamber (sav) bana altından diş yaptırmamı emretti."
b) Taberani, "Mu'cemü'l Vasat"da Abdullah bin Ömer (ra)'dan Hişam bin Urve'nin rivayet ettiği hadiste, Hazret-i
Ömer'in ön dişinin düştüğünü, Peygamber (sav) Efendimiz'in onu altınla bağlatmasını emrettiğini rivayet etmiştir.
c) Amr bin Heysem Ebu Kutun, "Abdullah bin Amr'ın bazı dişlerinin altınla bağlanmış olduğunu gördüm" demiştir. İbni Sa'd, bu zat hakkında "Sika, vera sahibi ve ibadete düşkün" ifadesini kullanmaktadır.
d) Peygamber (sav) Efendimiz'in damadı Hazret-i Osman (ra)'ın dişlerini altınla kaplattığını Akıd bin Yasin haber vermiştir.
e) Enes bin Malik'i, bilekleri üzerine (oturtan) çocuklarının tavaf ettiklerini ve Hazret-i Enes (ra)'in dişlerinin altınla bağlanmış olduğunu gördüğünü, Taberani "Mücem"inde Muhammed bin Sadan'dan rivayet etmektedir.
3 - Soru: Diş kaplatmak veya doldurtmak, gusle mani teşkil eder mi?
Cevap: Diş onarımı ile ilgili üç şeklin hangisi olursa olsun, altına suyun geçemeyeceği açıktır. Bu sebeple gusle mani olmaları akla gelmekte ise de, bağlanan tellerin veya kaplanan parçaların, asıl makamına kaim olacağı ve suyun onlara isabetinin kafi geleceği ifade edilmiştir. Mesela, bir kimsenin kolu veya ayağı kırılsa da alçıya alınsa, gerek gusül için gerekse abdest için sargının üzerine mesh edilmesi, yıkama yerine geçer. Bu arıza, aylarca ve hatta yıllarca devam etse, dinimizin müsaadesi de o kadar devam eder.
Usul-i fıkıhta kıyas bahsi gözden geçirildiği zaman görüleceği üzere, diş kaplatmayı vücuda yapışmış mum veya balık puluna kıyas etmek, kıyas-ı celinin "Tesiri zayıf" kısmına girer. Bu kısmın illet-i müessiresi kuvvetsizdir. Bu mezvuu kıyas-ı hafi'nin "Tesiri kavi" kısmına uygun bir biçimde ele alıp, kırık bir uzvun üzerindeki sargıya veya alçıya kıyas etmek daha uygundur. Zira makis ve makisün aleyh arasında bulunan şartlar ve benzerlik bu kısımda daha kuvvetlidir. Usul-i fıkıh ilmine aşinalığı bulunan ilim sahiplerinin meçhulü değildir ki, kıyas-ı hafinin "Tesiri kavi" olan kısmı, kıyas-ı celinin "Tesi-ri zayıf" olan kısmına tercih olunur.
Hanbeli mezhebine göre; gusülde ağzın ve burnun içini yıkamak farzdır. Hanefi mezhebine göre, guslün farziyetini
bildiren Ayet-i Kerimedeki "Fettahherû" Emr-i İlahisine binaen, ağzın ve burnun içinin yıkanması içtihada dayalı bir farzdır. Şafii ve Maliki mezheplerinde ise mazmaza ve istinşak gusülde sünnettir.
Zaruret sebebiyle kaplatılan veya dolgu yaptırılan bir diş gusle mani değildir. Zira zaruret halleri dini kaidelerden müstesna tutulmuştur. Zaruret, meşakkat ve zorluk bulunduğu zaman yıkanması gereken mahalle suyu ulaştırmak şart değildir. Muteber fıkıh kitaplarının bu husustaki sarih hükmü şöyledir: "Vücuttan meşakkatsiz olarak yıkanması mümkün olan her yerin yıkanması farzdır."
"Meşakkatsiz olarak yıkanması mümkün olan" ibaresi, ihtirazi bir kayıttır. Yıkanmanın farz olmasında "Meşakkatin bulunmaması" gerektiğin de fıkıh alimlerinin görüş birliği vardır.
Zarar verme ihtimali bulunduğundan dolayı, gusül yapılırken gözün içini yıkamanın şart olmadığı, muteber fıkıh kitaplarında sarahatle ifade edilmektedir.
Henüz sünnet olmamış bir erkeğin, tenasül uzvunu örten derinin ağız kısmının dar olması, sıyrılmasında zorluk bulunması, zorlandığı zaman acı vermesi halinde dış kısmının yıkanmasının kafi ve caiz olduğu ifade edilmektedir.
Muhakkak ve şüphe götürmeyecek derecede açık olan cihet şudur: Gusülde vacip olan husus, yıkanması meşakkatsiz olarak mümkün olan yeri yıkamaktan ibarettir. Bu sebeple, diş kaplatma ve doldurtma meselesinin tetkiki, fıkıh kitaplarının gusül bahsinde değil, ya "Kitabü'l-kerahiyet-i ve'l-istihsan" ya "Kitabü'l hazr-i ve'l-ibaha" veya "Kitabü'l libasi vez-ziynet" bahislerinde ele alınmış bulunmaktadır.
Bu hususta İslam aleminin alimleri arasında bir uyuşmazlık yoktur. Bazı fetva sahiplerinin bu husustaki duraklaması, dini hükmü değil, o şahsın seciyyesini aksettirmiş olur. Bizler, ictihad derecesine ulaşamayız. Bu itibarla delilimiz müctehidlerin sözü olacaktır. Halbuki ne ictihad sahiplerinden böyle bir söz işitilmiş ne de bir kitapta müşahede edilmiştir. Bu mevzuda fıkıh bilginlerinden nakil olunan hususlar, diş doldurtma veya kaplatmayı nehye, yasaklamaya değil, isbata ve cevaza delalet etmektedir.
Yediğimiz gıdaların öğütülmesi, okuyacağımız Kur'an ayetlerinde harfleri mahreclerinden çıkarıp tecvid üzere kıraat edebilmemiz, hep dişlerin eksiksiz olmasına bağlı bulunmaktadır. Dinimiz, bir kimsenin dişini kıranı diyet ödemekle cezalandırırken, dişin hayat-ı beşerde ve İslam nazanndaki ehemmiyetini ortaya koymaktadır. Hal böyle iken, tamiri kabil çürük bir dişi çıkarmak ve yerini boş bırakmak, şahsın kendisinin bileceği bir husustur. Ama bu hususta verilecek fetva da ilim erbabının bileceği bir cihet olarak kalmalıdır.
4 - Soru: Altın ile diğer maddelerin diş konusunda mukayesesi nasıldır?
Cevap: Altın ile yaptırmak caiz, gümüşten yaptırmak efdadir. Zira imamlar arasındaki ihtilaftan çıkılmış olur. (Hanefi imamlarının gümüş üzerinde bir ihtilafı yoktur)
5 - Soru: Dişlerinin bir kısmını veya tamamını çıkartan bir kimse, bu dişlerinin yerine altın diş taktırabilir mi?
Cevap: Kaplama işindeki cevaz, İmam Ebu Hanife hazretlerine göre, gümüş ile yaptırılma kaydıyla verilmiştir. İmam Muhammed ise altın veya gümüşten yapılabileceğini ictihad etmiş bulunmaktadır. Dişlerinin tamamını çıkartan erkek, protez (damaklı) diş yaptıracak olsa, buna altın diş koydurmak süs için olacağından haramdır. Bu hususta sadece kadın için cevaz verilebilir.
1 - Soru: Diş kaplatmak veya doldurma hususunda zamanımızın bazı din adamları, sınırsız bir müsaade verirken, bazı kimseler de hiç caiz olmayacağı tezini savunmakta! Bu görüşlerden hangisini seçmek gerekir?
Cevap: Bir kayıt ve şarta dayanmaksızın verilen müsaade, ifratta yanılmaktır. Hiç caiz olmayacağını iddiaya kalkmak da tefritte bocalamaktır. İfrat ve tefritte ilmilik bulunmadığı gibi, maşeri izdıraplara çare de getirilmemektedir. Kimi şahıslar, hiçbir şey sormaya lüzum görmeden dişlerini doldurtmakta ve kaplatmakta; meseleyi sahih kaynaklardan tetkik edip öğrenmek itiyadında olan ise, gelişigüzel fetva imal eden kimselerin sözlerine itibar etmektedir.
"O halde takip edilecek yol nasıl olmalıdır?" diyenlere verilebilecek cevap şudur: Önce zaruret olup olmadığı incelenecek, zaruret varsa miktarı tesbit edilip onu aşmamak üzere dinimizin bu husustaki müsaadesinden faydalanarak diş doldurtma veya kaplatma yoluna gidilecektir.
2 - Soru: Müctehidlerin ihtilafı, diş doldurtma veya kaplatmanın caiz olup olmadığı hususunda mıdır?
Cevap: Hanefi müctehidlerinin bu husustaki ihtilafı, diş doldurtmanın veya kaplatmanın caiz olup olmadığında değildir. Bu noktada ihtilaf değil, bilakis ittifak etmişlerdir. Aralarında vaki olan ihtilaf, dişi bağlamak veya kaplatmakta kullanılacak maden üzerinde olmuştur, İmam-ı Azam Ebu Hanife, bu işin ancak gümüşle yapılmasına müsaade etmiş ve onun için ictihadına İmam Ebu Yusuf da katılmıştır.
İmam Muhammed ise, dişi bağlatmanın veya kaplatmanın altın veya gümüş ile yapılabileceğini ifade ve ictihad etmiştir. İmam Ebu Yusuf'un İmam Muhammed'in ictihadına katıldığına dair rivayet de bulunmaktadır.
Zahir'ür-rivaye kitaplarından bulunan İmam Muhammed'in "el-Camiu's-Sağir" adlı eserinde şöyle ifade edilmektedir: "Dişler oynayıp sallandığı vakit, düşmesinden korkulursa sahibi onu (yandaki dişlere) bağlatmak dilerse gümüş ile sıkıca bağlatabilir. Fakat altın ile bağlatamaz. Bu, Ebu Hanife'nin içtihadıdır. İmam Muhammed (ra), "Altın ile de gümüş ile de bağlatılabilir" demiştir. Hakim'in "el-Müntekaa" adlı kitabında İmam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf'un görüşleri şöyle nakledilmektedir: "Bir kişinin dişi sallandığı zaman, düşmesinden korkarsa, altın veya gümüş (tel) ile bağlatmasında Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre bir beis yoktur. "Muhit" adlı eserde de böyle ifade edilmiştir.
Ashab-ı tercihten bulunan Kadihan'ın "Feteva-i Haniye" adlı eserinde, Hakim'in beyanına açıklık getiren şu ibare mevcuttur: "Bir kimsenin ön dişi sallansa ve fakat henüz düşmüş olmasa, düşmesinden endişe edilse, altın veya gümüş ile bağlatmakta bir mahzur yoktur. Bu, bir zinet gibi (hükme bağlanacak mesele) değildir. Bu meselenin gümüş ile olan cevazında Hanefi imamlarının icmaı vardır.
İmam-ı Azam Hazretlerine göre, düşmüş bir dişin yerine gümüş diş taktırmakta bir mahzur yoktur. İmam Muhammed'in diş bahsinde altın ile gümüş arasında bir ayırım yapmadan müsaade verdiği düşünülünce, çıkmış bir dişin yerine altın veya gümüş diş taktırmanın cevazı kendiliğinden ortaya çıkmış olur.
İslam alimlerinin bu husustaki fetvalarının dayanağı, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayet ettikleri Hadis-i Şeriftir. Arfece bin Es'ed (ra)'in Külab vak'ası günü, düşmanın kılıç darbesi ile burnu kesilmişti. Gümüşten burun taktırmış ise de koku yapmış (ve kendisini rahatsız bırakmış)tı. Bunun üzerine, Peygamber (sav), altından (takma) burun yaptırmasını ona emretti. İmam Muhammed, bu Hadisi ictihadına mesned olarak almış ve altından diş yaptırmakta ve kaplatmakta bir beis olmadığı ictihadında bulunmuştur.
İmam Muhammed Hazretleri'nin telifatından bulunan "Siyer-i Kebir"in ibaresinde dikkat çekici beyanlar mevcuttur. Şöyle ki: "En yettehize sinnen min zehebin" ibaresi ise, enli bir şey ile dişi her tarafından kaplarcasına diğerine bağlamak manasına gelmektedir.
Diş mevzuu ile ilgili olarak fıkıh kitaplarında geçen üç ayrı ifade göze çarpmaktadır:
Şedd: Sallanan dişleri, sağlam olanlara sağlamca bağlamaktan ibarettir.
Talik: Kişinin çıkmış bulunan dişini veya besmele ile kesilmiş bir koyunun dişini yahut gümüş veya altından yapılmış bir dişi yandakilere tutturmaktır.
Tedbib: Enli ve yassı hale getirilmiş madenle (altın veya gümüş ile) dişi yukarıdan aşağı doğru kaplarcasına diğerine bağlamaktan ibarettir.
Mecdüddin Firuzabadi'nin "Kamus" tercemesinde bu tedbib kelimesi şöyle açıklanmaktadır: "Bir nesne (şey) üzerine ayrılıp mecmuunu ihtiva eylemek manasınadır.
Bu cümlede geçen "Ayrılmak" kelimesi, "Bir şeyin üzerine kapanır gibi eğilmek" diye açıklanmıştır.
Tedbib, yukarıdan aşağıya doğru kapatmak, kaplamak, kuşatmak; şedd kelimesi ise aşağıdan yukarı doğru çıkan bir bağlama şeklini ifade etmektedir. Zira Şeddin manaları arasında irtifa (yükselme) de vardır. Güneş doğup yükselince Araplar "Şedden neharu" derler.
Bu hususa mesned olacak nakiller sadece Arfece hadisinden ibaret de değildir, İslami eserler tetkik edildiğinde başkaca beyanlara tesadüf etmek de mümkündür. Şöyle ki:
a) İbni Kaani, "Mücem'üs-Sahabe" adlı eserinde Abdullah bin Abdillah bin Ubey bin Selul'den şöyle dediğini rivayet et-miştir: "Uhud harbi günü, benim ön dişlerim ufalanmıştı. Bunun üzerine, Peygamber (sav) bana altından diş yaptırmamı emretti."
b) Taberani, "Mu'cemü'l Vasat"da Abdullah bin Ömer (ra)'dan Hişam bin Urve'nin rivayet ettiği hadiste, Hazret-i
Ömer'in ön dişinin düştüğünü, Peygamber (sav) Efendimiz'in onu altınla bağlatmasını emrettiğini rivayet etmiştir.
c) Amr bin Heysem Ebu Kutun, "Abdullah bin Amr'ın bazı dişlerinin altınla bağlanmış olduğunu gördüm" demiştir. İbni Sa'd, bu zat hakkında "Sika, vera sahibi ve ibadete düşkün" ifadesini kullanmaktadır.
d) Peygamber (sav) Efendimiz'in damadı Hazret-i Osman (ra)'ın dişlerini altınla kaplattığını Akıd bin Yasin haber vermiştir.
e) Enes bin Malik'i, bilekleri üzerine (oturtan) çocuklarının tavaf ettiklerini ve Hazret-i Enes (ra)'in dişlerinin altınla bağlanmış olduğunu gördüğünü, Taberani "Mücem"inde Muhammed bin Sadan'dan rivayet etmektedir.
3 - Soru: Diş kaplatmak veya doldurtmak, gusle mani teşkil eder mi?
Cevap: Diş onarımı ile ilgili üç şeklin hangisi olursa olsun, altına suyun geçemeyeceği açıktır. Bu sebeple gusle mani olmaları akla gelmekte ise de, bağlanan tellerin veya kaplanan parçaların, asıl makamına kaim olacağı ve suyun onlara isabetinin kafi geleceği ifade edilmiştir. Mesela, bir kimsenin kolu veya ayağı kırılsa da alçıya alınsa, gerek gusül için gerekse abdest için sargının üzerine mesh edilmesi, yıkama yerine geçer. Bu arıza, aylarca ve hatta yıllarca devam etse, dinimizin müsaadesi de o kadar devam eder.
Usul-i fıkıhta kıyas bahsi gözden geçirildiği zaman görüleceği üzere, diş kaplatmayı vücuda yapışmış mum veya balık puluna kıyas etmek, kıyas-ı celinin "Tesiri zayıf" kısmına girer. Bu kısmın illet-i müessiresi kuvvetsizdir. Bu mezvuu kıyas-ı hafi'nin "Tesiri kavi" kısmına uygun bir biçimde ele alıp, kırık bir uzvun üzerindeki sargıya veya alçıya kıyas etmek daha uygundur. Zira makis ve makisün aleyh arasında bulunan şartlar ve benzerlik bu kısımda daha kuvvetlidir. Usul-i fıkıh ilmine aşinalığı bulunan ilim sahiplerinin meçhulü değildir ki, kıyas-ı hafinin "Tesiri kavi" olan kısmı, kıyas-ı celinin "Tesi-ri zayıf" olan kısmına tercih olunur.
Hanbeli mezhebine göre; gusülde ağzın ve burnun içini yıkamak farzdır. Hanefi mezhebine göre, guslün farziyetini
bildiren Ayet-i Kerimedeki "Fettahherû" Emr-i İlahisine binaen, ağzın ve burnun içinin yıkanması içtihada dayalı bir farzdır. Şafii ve Maliki mezheplerinde ise mazmaza ve istinşak gusülde sünnettir.
Zaruret sebebiyle kaplatılan veya dolgu yaptırılan bir diş gusle mani değildir. Zira zaruret halleri dini kaidelerden müstesna tutulmuştur. Zaruret, meşakkat ve zorluk bulunduğu zaman yıkanması gereken mahalle suyu ulaştırmak şart değildir. Muteber fıkıh kitaplarının bu husustaki sarih hükmü şöyledir: "Vücuttan meşakkatsiz olarak yıkanması mümkün olan her yerin yıkanması farzdır."
"Meşakkatsiz olarak yıkanması mümkün olan" ibaresi, ihtirazi bir kayıttır. Yıkanmanın farz olmasında "Meşakkatin bulunmaması" gerektiğin de fıkıh alimlerinin görüş birliği vardır.
Zarar verme ihtimali bulunduğundan dolayı, gusül yapılırken gözün içini yıkamanın şart olmadığı, muteber fıkıh kitaplarında sarahatle ifade edilmektedir.
Henüz sünnet olmamış bir erkeğin, tenasül uzvunu örten derinin ağız kısmının dar olması, sıyrılmasında zorluk bulunması, zorlandığı zaman acı vermesi halinde dış kısmının yıkanmasının kafi ve caiz olduğu ifade edilmektedir.
Muhakkak ve şüphe götürmeyecek derecede açık olan cihet şudur: Gusülde vacip olan husus, yıkanması meşakkatsiz olarak mümkün olan yeri yıkamaktan ibarettir. Bu sebeple, diş kaplatma ve doldurtma meselesinin tetkiki, fıkıh kitaplarının gusül bahsinde değil, ya "Kitabü'l-kerahiyet-i ve'l-istihsan" ya "Kitabü'l hazr-i ve'l-ibaha" veya "Kitabü'l libasi vez-ziynet" bahislerinde ele alınmış bulunmaktadır.
Bu hususta İslam aleminin alimleri arasında bir uyuşmazlık yoktur. Bazı fetva sahiplerinin bu husustaki duraklaması, dini hükmü değil, o şahsın seciyyesini aksettirmiş olur. Bizler, ictihad derecesine ulaşamayız. Bu itibarla delilimiz müctehidlerin sözü olacaktır. Halbuki ne ictihad sahiplerinden böyle bir söz işitilmiş ne de bir kitapta müşahede edilmiştir. Bu mevzuda fıkıh bilginlerinden nakil olunan hususlar, diş doldurtma veya kaplatmayı nehye, yasaklamaya değil, isbata ve cevaza delalet etmektedir.
Yediğimiz gıdaların öğütülmesi, okuyacağımız Kur'an ayetlerinde harfleri mahreclerinden çıkarıp tecvid üzere kıraat edebilmemiz, hep dişlerin eksiksiz olmasına bağlı bulunmaktadır. Dinimiz, bir kimsenin dişini kıranı diyet ödemekle cezalandırırken, dişin hayat-ı beşerde ve İslam nazanndaki ehemmiyetini ortaya koymaktadır. Hal böyle iken, tamiri kabil çürük bir dişi çıkarmak ve yerini boş bırakmak, şahsın kendisinin bileceği bir husustur. Ama bu hususta verilecek fetva da ilim erbabının bileceği bir cihet olarak kalmalıdır.
4 - Soru: Altın ile diğer maddelerin diş konusunda mukayesesi nasıldır?
Cevap: Altın ile yaptırmak caiz, gümüşten yaptırmak efdadir. Zira imamlar arasındaki ihtilaftan çıkılmış olur. (Hanefi imamlarının gümüş üzerinde bir ihtilafı yoktur)
5 - Soru: Dişlerinin bir kısmını veya tamamını çıkartan bir kimse, bu dişlerinin yerine altın diş taktırabilir mi?
Cevap: Kaplama işindeki cevaz, İmam Ebu Hanife hazretlerine göre, gümüş ile yaptırılma kaydıyla verilmiştir. İmam Muhammed ise altın veya gümüşten yapılabileceğini ictihad etmiş bulunmaktadır. Dişlerinin tamamını çıkartan erkek, protez (damaklı) diş yaptıracak olsa, buna altın diş koydurmak süs için olacağından haramdır. Bu hususta sadece kadın için cevaz verilebilir.
Konular
- Zaman Anlayışımız ve Ramazan
- Biraz Açlık, Daha Çok Takva: Oruç
- Efendimiz (s.a.v.)'in hicreti
- Mahremiyet ve Tesettür
- Kul Hakkı Kimin Hakkı?
- Din, nasihat üzere kaimdir
- İnsan Olmaya Doğru
- Hayat âhiret hayatıdır
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar
- Mübarek Üç Aylar'ı Nasıl Değerlendirmeliyiz?
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (2)
- Üç aylar ve faziletleri
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (3)
- Mübarek Üç Ayların Fazileti
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (4)
- Berat gecesinde yapılan ibadetin fazileti büyüktür
- Camide “Tevrat dersi vereceğim” diyen imam
- Ramazan ayına adım adım yaklaşıyoruz
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (5)
- Mümin, iyi ve değerli kabul ettiği şeyleri infak etmeli!
- ‘İnsanları cehenneme sürükleyen yalnızca dilleridir’
- Helal çizgisinde hayat
- Kazançta helal duyarlılığına sahip olabilmek
- KUR'ÂN: EN MUHTEŞEM, EN MÜKEMMEL KİTAP
- BATI, MEDENİYETİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ
- ABD hapishanelerinde 93 kişinin hidayetine vesile oldu
- gitanes brunes filter cheap cigarettes online, buy one pack cigarettes online qq
- nat sherman naturals original discount cigarettes online, buy additive free cigarettes online nx
- 20 yıllık papaz Müslüman oldu ülke karıştı
- Kur'an'ı Bulgarca'ya çevirirken Müslüman oldu