Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

ISKAT-I SALÂT

604 Hanefi Fûkahasi'ndan Alaûddin El Haskafi: "Bir kimse üzerinde kazaya kalmis namazlar oldugu halde ölür de, keffaret verilmesini vasiyyet ederse, fitra'da oldugu gibi her namaz için yarim sa verilir. Vitir namazi ile orucun hükmü de böyledir. Keffaret ancak malinin üçte birinden verilir" hükmünü zikreder. Ibn-i abidin bu metni serhederken: "Sonra bilmelisin ki ölen kimse oruç fidyesi vasiyyet ederse kat'i surette caiz olduguna hükmedilir. Çünkü nassan delil vardir. Vasiyyet etmezse mirasçi kendiliginden verdigi takdirde Imam-i Muhammed "Ez-Ziyadat" nâm eserinde "Insaallah kafi gelir" demis, kafi gelmeyi Allahû Teâla (cc)'nin dilemesine baglamistir. Zira bu hususta nass yoktur. Keza namaz fidyesi vasiyyet ederse, yine Allahû Teâla (cc)'nin dilemesine baglamistir

TALAK'IN (BOŞANMA'NIN) TARİFİ VE MAHİYETİ

1147 Önce "Talak" kelimesi üzerinde duralım. Lügat manası; mutlak surutte bağı kaldırmak, çözmek ve salıvermektir.(154) İslâmŒ ıstılahta: "Nikâh akdini, hususi bazı lafızlarla halen ve mealen ortadan kaldırmaya talak denir"(155) tarifi esas alınmıştır.

5. AİLE İÇERİSİNDE ÇOCUKLARLA İLGİLİ ÂDAB-I MUÂŞERET

1695 İnsanların; dünyada en çok arzu ettikleri şeylerin başında, çocuk sahibi olmak gelir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de; gerçek mü'minlerin istekleri izah edilirken: "Onlar ki: Ey Rabbimiz" derler. Bize zevcelerimizden nesillerimizden gözlerimizin bebeği olacak (salih insanlar) ihsan et. Bizi takvaa sahiplerine rehber kıl"(145) hükmü beyan buyurulmuştur. Başka bir Âyet-i Kerîme'de: "Mal ve evlâd dünya hayatının zînetidir. (süsüdür)"(146) denilmektedir. Anne ve baba; fıtrî olarak çocuklarını sever ve onlara merhametle muamele ederler. Esasen Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Büyüğümüze saygı göstermeyen ve küçüğümüze acımayan (merhamet etmeyen) bizden değildir"(147) buyurduğu bilinmektedir. Bu noktada; sevmenin, acımanın ve merhametli olmanın mahiy

Kabir ve Defin

Kabir ve Defin Cenâze namazı kılındıktan sonra, tabutun dört ayağından tutup götürmek sünnettir. Mümkünse kırk adım taşımalıdır. Taşıyanlar sür'atle ve sallamadan götürürler. Cenâzeyi takip ederken yüksek sesle zikir yapmak, mezarlıkta cenâze yere konmadan oturmak mekruhtur. Kabir en az yarım adam boyu derinlikte ve cenâzenin rahatça girebileceği genişlikte kazılmalıdır. Daha derin kazılması daha iyidir. Kabrin kazılması tamamlanınca yer sert ise lahit yapılır. Yâni kabrin kıble tarafı, cenâzenin sığabileceği kadar oyulur ve cenâze oraya konulur. Cenâze kabre kıble tarafından indirilir. Kabre koyan kimse, cenâzeyi, sağ tarafı üzerine koyarak yüzünü kıbleye çevirir. Koyarken de, "Bismillahi ve alâ milleti Resûlillâh" der.

Oturarak kılınan nafile namazı

Nafile namazı, kıyama kaadir iken, oturarak kılmak, kerahetsiz câiz olur (3). Ve lâkin, özürsüz olarak kılana, yarı ecir vardır. Çünkü hadisi şerifte öyle buyurulmuştur.

Âcizin ve özürlünün oturması, kendi aczi ve özrü ile mukayyed olup, kadirin ise salâtı-nâfileye göre, kıyam mevziinde kuûdü, teşehhüddeki gibidir.

Bâzıları, Peygamberimiz efendimizin, âhiri ömürlerinde kıldıkları nevafilde — muhtebî — bulunur oldukları ve bir de muhtebî olarak oturanın âzâsı, kıbleye teveccühü cihetiyle, ekser olacağı beyaniyle, muhtebî olarak, oturmak efdal olduğunu söylemişlerdir.

(Muhtebî, ihtibadan ismi faildir. İhtiba: Kaynakları üzerine oturup, dizlerini dikerek kollariyle kuşaklamaktır).

ŞEHİR VE KÖY TASNİFİ

Soru: "Her devletin, kendi şartlarına uygun bir idare sistemi vardır. Bu idari sistem içerisinde; şehirlerin, ilçelerin, beldelerin ve köylerin yerleri bellidir. Kur'an-ı Kerim'de mısr (şehir) ve karye (köy) kavramları yer almaktadır. (...) İslam alimleri; başta Cum'a namazı olmak üzere bazı ibadetlerin mısr (şehir) hükmünde olan yerlerde eda edilebileceği üzerinde durmaktadırlar. İslam fıkhında; bir beldenin mısr (şehir) veya Karye (köy) olarak nitelendirilmesinde belirli bir ölçü var mıdır? (...) Hanefi fukahası'nın şehir ve köy tasnifi, nüfusla ilgili midir? Bazı ibadetlerin, sadece şehirlerde eda edileceğine dair bir hadis-i şerif var mıdır?"

Suçlu Çocuklar ve Çocuk Mahkemeleri

Yazarı : Hans ZULLIGER

I. Bölüm: 1-3 YAŞLARI ARASINDAKİ ÇOCUKLARDA ÇALMA EYLEMİ

Bu yaş grubu içersindeki çocukların sevdikleri nesnelerin kendi mülkiyetinde imiş gibi bir duyguya sahip oldukları görülüyor. Ama bu duygu yerini ileride karşılıklı değiş tokuş daha sonrada sevdiği arkadaşları ile paylaşma hissine bırakıyor.

İHRAM'A GİRMEK

971 Önce "İhram" kelimesi üzerinde duralım. Lûgat'ta ihram: "Ayaklar altına alınamayan bir hürmete girdi" manasına gelen "Ahreme" fiilinin masdarıdır. İhrama girene "Haram" denir ki "İhrama girmiş" manasınadır. Sıhhat'ta da böyle denilmiştir. Şer'an ihram; hususi bir takım hürmetlere girmek, yani onları iltizam etmektir."(80) İhram'a girmenin rüknü; niyyet ve telbiye'dir. Bu ikisinin bir arada bulunması gerekir. Telbiye yapar, niyyet etmezse ihrama girmiş olmaz. Hanefi fûkahası; niyetle telbiyenin arasının açılamıyacağını, ikisinin bir arada bulunması gerektiğini esas almıştır. Nitekim Husâm-ı Şehid'in; "İhrama niyetle girilir, ama bu telbiye ederek olur. Nasıl ki namaza niyetle girilir, ama tekbir almak şartı iledir. Sadece tekbirle girilm

HADD-İ ŞÛRB (AKIL EMNİYETİ)

1277 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. İçki (hamr), kumar, (ibadet etmeye mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki, muradınıza eresiniz"(83) hükmü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Gazali: "Hadd-i Şürb" (içki cezası) insanların akli melekelerini muhafaza içindir. İlahi teklife muhatab olan akıl, ancak bununla muhafaza edilebilir"(84) hükmünü beyan eder. İnsanı, zararlı (şer'i şerifin haram kıldığı) fiillerden alıkoymak, akla ait bir görevdir. Nitekim insan; akıl sebebiyle, diğer canlılardan daha üstündür. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bizatihi şarap haram kılınmıştır"(85) buyurduğu bilinmektedir.

HÂKİMİN (KADI'NIN) ŞAHSEN BİLMESİ VE KANÂTİ

1872  İslâm fıkhında; kazâ işleriyle meşgul olan (Kadılık görevini yapan) kimsenin şahsî kanaatlarıyla hüküm vermeleri mümkün değildir. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ben de ancak fâni bir insanım. (Beşerim). Siz bana birçok davalar getiriyorsunuz. Sizlerden biri, diğer tarafa nazaran beni iknâ etmede daha kâbiliyetli ve muktedir olabilir. (Meselesini daha beliğ anlatabilir). Ben de ondan işittiğime göre hükmederim. Verdiğim bir hükümle bir kimseye hakikatte din kardeşine âit bir şeyi verecek olursam, o kimse asla almasın. Zira benim ona, o şekilde vermiş olduğum şey ancak ateşten bir çadır"(226) buyurduğu bilinmektedir. Bazı rivâyetlerde: "Dilerse o ateşi alsın, istemezse bıraksın" ziyâdesi vardır. Dikkat edilirse Resûlullah (sav)

Bayramlara âit hükümler

Iydeyn lâfzı, bayram mânâsına olan, ıydin tesniyesidir. Biri fıtır, diğeri adha olmak üzere, senede iki bayram vardır (3). Onların ikisinin birden, vacibat ve mendupları gibi, ahkâmı-şeriyyesinin, beyanı kasdolunarak (ahkâmı iydeyn) iki bayram, denilmiştir.

İyd, tesmiyesi Cenab-ı Hakkın, o gün mü'min olan kullarına, dîni ve dünyevî, ihsan âideleri olduğuna ve yahut tekrar ferah ve meserret ile, tefeül avdetine, mebnidir (4).

Bayramların vâcipleri, namazlar ve namazlarına mahsus tekbirler ile Kurban bayramındaki, teşrik tekbirlerinden, ve Ramazan bayramındaki, sadakai-fıtırdan, ibarettir.

Yalnız Ramazan Bayramı (Iydi-fıtır) vaciplerinden olan, fitre sadakası verilmek için, vaktin efdâli, bayram namazından önce vermektir (5).

Teyemmümün Farzları

Otuziki Farz İmânın şartları Altı İslâmın şartları Beş Abdestin farzları Dört Guslün farzları Üç Teyemmümün farzları İki Namazın farzları Oniki Yekûn: Otuz iki İmânın Şartları Allâh'ın varlığına ve birliğine inanmak, Allâh'ın meleklerine inanmak, Allâh'ın kitaplarına inanmak, Allâh'ın peygamberlerine inanmak, Âhiret gününe inanmak, Kadere, hayır ve şerrin yaratıcısının Allâh (Celle Celâlühû) olduğuna inanmak. İslâmın Şartları Kelime-i şehâdet getirmek, Namaz kılmak Zekât vermek, Oruç tutmak, Haccetmek. Abdestin Farzları Yüzünü yıkamak, Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak, Başının dörtte birini meshetmek, Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak. Guslün Farzları Ağzına su vermek, Burnuna su ver

Oruç mevzuunda bilinmesi gerekli fıkıh meseleleri

Mesele: Nasıl olur ki, bir kimse ramazanda gündüzleyin - özürsüz -âmden iftar etmiş olduğu halde, kefaret lâzım gelmez?.

Cevap: Bu şöyle olur ki, bir kimse ramazan hilâlini yalnız kendisi görmüş olup, hâkim nezdinde, kavli, reddedilmiş bulunuyorsa,

Mesele: Kimdir o ki, ramazanda oruca geceden niyyet etmiş olduğu halde o gün tuttuğu oruç nafile olur?

Cevap: Fecrin tulûundan sonra bülûğa ermiş olandır ki, vücup vaktine erişmeden tutmuş olduğu cihetle onun o günkü orucu, nafile ve tetav-vudur.

Mesele: Hangi saimdir o ki, orucunu - özürsüz - âmden bozduğu halde kazâ dahi lâzım gelmez?

Zekât hakkında fetvalar

1— Borçlu olan bir kimsenin malı olup, borcundan ziyadesi, nisababaliğ oldukta, o kimse üzerine zekât vacip olur mu?

Cevabı: Olur.

2— Zengin olan bir kimsenin, malının zekâtını, zevcesinin başka kocasından olan fakir evlâdına, vermek câiz olur mu?

Cevabı: Olur.

3— Bir kimse zekâtını, karanlıkta müslim zanniyle, bir Yahudiyeverse ve bu sonradan anlaşılsa, verilen zekâtın iadesi lâzım olur mu?

Cevabı: Olmaz, kifayet eder.

4— Fakir olan bir kimsenin, ahz ve kabzı müdrik olan ve fakat küçük bulunan fakir oğluna, zekât verilmek caiz olur mu?

Cevabı: Olur.

5— Babası olmayan ve kendisi ahz ve kabzı müdrik bulunan küçükve fakir olana, zekât vermek câiz olur mu?

Cevabı: Olur.

Nafile Namazlar

796 - Soru: Öğle namazı ile yatsı namazlarının son sünnetlerini dört rekat olarak kıldığımız zaman, bazısı bid'at, bazıları da sünnet diye konuşuyorlar. Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri, müekked (en kuvvetli) sünnetlerdendir. Bunları dörde çıkarmak ise müstehabdır. Hiçbir mahzur yoktur. (Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi, madde 188/2)
797 - Soru: Teheccüd namazının vakti (saat ve dakika olarak) ne zaman başlar, ne zaman sona erer?