Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

GAYR-İ CİDDi (ŞAKA VE OYUN İÇİN) BOŞAMA

1156 : Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Üç şey vardır ki, bunların ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir. Bunlar nikâh, talak ve yemindir."(175) buyurduğu bilinmektedir. Hem Hanefi, hem Şafii fûkahası; "Bir mükellef; şaka veya oyun (eğlence) için karısını boşamış olsa, bu muteberdir."(176) hükmünde müttefiktir.

 1157 Dövülmek veya başına vurulmak gibi bir sebeple; temyiz kudretini kaybedpb, aklı zail olan kimsenin bu durumda iken yaptığı talak muteber değildir.(177) 

Talak

Talak´ın lügat mânâsı, bağı çözmek, serbest bırakmaktır. Istılahı mâ­nâsı ise bu bağı belli lafızlarla ortadan kaldırmak demektir.

Talak´ın Meşruiyetinin Delili

Taiak´ın meşru olduğuna Kur´an, Sünnet ve İcma delâlet etmektedir. Kur´an´dan delili şu ayetlerdir:

Boşanma iki defadır. (Bundan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya da iyi­likle bırakmaktır.

(Bakara/229)

Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları (temizlenme) vakitlerinde (ve münasebette bulunmadan) boşayın.

(Talak/1)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Allah katında helâlin en sevimsizi talaktır.[1]

Müfsidat (namazı bozan şeyler)

Fesad: Selâhın zıddıdır. Fesad ile butlan, ibadette müsavidir ki, sahih olmayan ibadetlere, fâsid denildiği gibi, bâtıl dahi denir. Münakehat dahi, bir vecihten, ibadet olmakla, fâsid ile bâtıl onda da müsavidir. Beyi misilli, muamelâtta onlar müteferriklerdir ki, akdin iktiza ettiği şart ile, beyi etmek gibi aslen meşrû olup ta, vasfan meşrû olmayan: fâsid, ve — ölmüşü satma misilli — ne aslan ve ne vasfan meşrû olmayan: bâtıldır.

RUHSAT VE AZİMET İLE AMEL

Soru: "Bir sohbette, 'Bazı hallerde ruhsatla amel etmek, azimetle amel etmekten daha hayırlıdır' iddiası ortaya atıldı. Bazı tarikat ehli kardeşlerimiz, 'Azimetle amel, muttaki olan kimselerin; ruhsatla amel ise avamın işidir' diyerek, bu iddiayı reddettiler. (...) Azimet nedir? Ruhsatla amel, ferdin durumuna göre değişir mi?"

Eti Yenen-Yenmeyen Hayvanlar

1507 - Ali Efendi Fetvalarından: "Yunus balığını yemek helâldir" (H.Ec. 2/161)
1508 - Ali Efendi Fetvalarından: "İstakoz denilen canlının yenilmesi helâl değildir" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Suda yaşayıp da balık cinsinden olmayan hayvanlar, habis varlıklar olup, yenilmeleri helâl değildir. Yengeç, midye, istiridye gibi. İstakoz da bunlara dahildir.
1509 - Behce Fetvalarından: "Mecusi'nin kestiği (hayvanı yemek) helâl olmaz" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Mecusi, semavi dinlerden birine mensup bulunmayan, ateşe ve hinduların yaptığı gibi ineğin fercine tapanlar, Mecusi olarak vasıflandırılmaktadır. Bunların kestiği asla yenilemez.

SÜNNET-İ HÜDA VE ZEVAİD

Soru: "(..) Resul-i Ekrem (sav)'in sakal bırakmak hususundaki tavsiyeleri, Sünnet mecmualarında yer almıştır. Prof. M. Ebu Zehra'nın, "İslam Fıkhı Metodolojisi" isimli eserinde; sakal bırakmanın, arapların adeti olduğu belirtilmektedir. Çok sevdiğim bir arkadaşımla bu konuyu müzakere ederken, ihtilafa düştük. İkimiz de sinirlerine hakim olamayınca, ihtilaf ağız kavgasına dönüştü. Birbirimizin hukukuna tecavüz ettik. Hatta tartışma ile ilgisi olmayan bazı alimlere de dil uzattık. O hadiseden bu yana, birbirimizle konuşmuyoruz. (..) Hanefi fukahasına göre, amel açısından Sünnet'in tasnifi ve hükmü nedir? Bazı sünnetlerin arapların örfü olması, amel etmeye engel midir?"

ÇOCUKLARA İSİM VERİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

Soru: "Bir mecliste; herkes kendisini tanıtırken, ben de ismimi söyledim. Tanışma bittikten sonra; orada bulunan bir hocaefendi, 'Çocuklara meleklerin ismini koymak caiz değildir. Peygamber Efendimiz (sav), 'Çocuklarınıza peygamber isimleri veriniz, fakat melek isimlerini vermeyiniz' tavsiyesinde bulunmuştur. Sünnete riayet etmek gerekir' dedi. (...) Babamın bilmeyerek bir hata ettiğine inanıyorum. Çocuklara isim verme konusu fazla işlenmiyor. Günümüzde 'Kaya, Demir ve bunlar gibi', eşya isimleri konabiliyor. Bu caiz midir? Cahiliye döneminde bu gibi isimler kullanılmış mıdır? (...) Çocuğumuza nasıl bir isim vermeliyiz? Vereceğimiz isimde nelere dikkat etmemiz gerekir? Dedelerimizin veya babalarımızın isimlerini çocuklarımıza verebilir miyiz?"

Sütre ittihazı ve musallinin önünden geçeni defetmesi

Sütre ki, örtünme ve sakınma mânasına olarak, musâllî önünden gelip geçene, - siper olmak üzere - ittihaz ettiği şeydir. Bir arşın ve daha ziyade yükseklikte olur (1).

Namaz kılacak kimse, önünden geçilmesi muhtemel olan mevzide, sütre ittihaz etmek müstahaptır (2) ki, kendisine ya bir sütunu veya bir ağacı ve yahut diktiği değneği ve koyduğu sandalyeyi, siper edinir. «Bir okla da olsa sütre kullanın» buyurulmuştur. Önünden geçen olmasa bile, musâllî, onun gerisinden nazarını çekmekle dikkatini dağıtmamış ve gözünü ona dikmekle düşüncesini toplamış olur.

Yer sert olduğuna göre, yanında olan şeyi (meselâ baston veya şemsiyeyi) - dikmiş te düşmüş gibi - uzunluğuna yere bırakır (3).

Ok çekti yukardan üstüme avcı!

Şüphesiz duyduğu, şahit olduğu her ‘hidayet’ öyküsü inanan insan için ayrı bir motivasyon ve esenlik kaynağı. Bu nedenle kısa süre önce ‘yaşayan en ünlü ateist’ olarak nitelenen 81 yaşındaki İngiliz Profesör Andrew Flew’in yanılgı içinde olduğunu.........

Ok çekti yukardan üstüme avcı!

Şüphesiz duyduğu, şahit olduğu her ‘hidayet’ öyküsü inanan insan için ayrı bir motivasyon ve esenlik kaynağı. Bu nedenle kısa süre önce ‘yaşayan en ünlü ateist’ olarak nitelenen 81 yaşındaki İngiliz Profesör Andrew Flew’in yanılgı içinde olduğunu vurguladıktan sonra artık ‘inanmaya’ başladığını söylemesini çok önemsedim. Zira 1950’de yazdığı “Teoloji ve Aldatmaca” adlı makalesiyle ateizme büyük katkılarda bulunan ve birçok dilde 40 baskı yapan Flew’in Rabb’a dönüşü, sırf ölüme yaklaşmış yaşlı bir adamın rota değiştirmesi değildi.



Aslına bakarsanız, insanlığın tarihi bir çeşit arayış, fikir çilesi serüvenidir de... Kutsal kitabımızda bunların en müthişi anlatılır.

Mâi mutlak

Mai mutlak, beş kısımdır: Tahiri mutahhir gayri mekruh, tahiri mutahhir mekrûh, tahiri gayri mutahhir, gayri tahir ve meşkûk (Bu taksim, suyun râkid ve az olanında aşikâr olur.)

(Tahiri mutahhir gayri mekrûh) Şol mai mutlaktır ki, evsafı asliyesi üzerine kalıp, âtide gösterilen ârıza kısımlarından hiç biri, ona âriz olmamış ola. İşte o gibi sular, hem pâk, hem pâkleyici, hem de istimali gayri mekrûhtur: Taharet ve nezafette ve yemek pişirmekte kullandığımız sular bu kısımdır.

Mai zemzem, bu kısmın efdalidir. Onunla abdest almak, gusül etmek, kerahetsiz caiz, hem de sevabı çoktur.

(Tahiri mutahhir mekrûh): Şol mai mutlak ve pâktır ki, ondan ev kedisi gibi bir hayvan içmiş ola.

Hangi Ürünlerden Öşür Alınır?

1219 - Abdürrahim Fetvalarından: Vefat eden ziyaretçinin varislerine intikal eden mahsulden öşür alınır" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Öşürle ilgili mükellefiyet, tarladaki mahsulün kemale ermesiyle kesinlik kazanır. Şayet mahsul sahibi vefat ederse, mahsulün yeni sahibi (veya sahipleri) olan mirasçılar öşrü ödemek zorundadırlar.
Asıl mükellefin vefat etmesi ile üzerindeki hakkullah ve kul hakları düşmüş olmaz. Bu sebeple, onun arkaya bıraktığı maldan bu hakkın ödenmesi gerekir. Bu ödeme, varisler tarafından yerine getirilmeyecek olursa, vazifeli memur tarafından tahsili yoluna gidilir.

İmamet ve Cemaatle namaz

İmamet: Namazının bir cüzünde imama ittiba'dır (1). O ittibaı edene muktedi tâbir olunur ki, onun Müdrik, Mesbûk, Lâhik, envai âtide anlatılacaktır (2).

İmamlık, bizce müezzinlikten efdâldir. Nebî aleyhis-salâtü ves-selâm efendimiz hazretlerinin ve hulefai râşidînin, rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn hazeratının muvazabetleri imametedir.

Efdâl olan: İmam, hem de müezzin olmaktır. İmam Ebû Hanîfe hazretleri, imamlık meziyyeti ile ezan okumanın faziletini cem etmişlerdi.

Namazın mekruhları

Kerahetin, tarîf ve taksimi, mükellefiyet hükümlerinde geçmiştir. Musâllînin fiili, vâcibin terkini mütezammin ise, tahrîmen mekruh olup, sünnetin terkim, tazammün etmiş ise, tenzîhen mekruhtur. Lâkin onun da keraheti, sünnetin teekküdü nisbetinde şiddet ve tahrîme kurbiyyetçe, mütafavittir.

Mezhepler

35 - Soru: Biz Hanefîlerin itikatta İmamı Ebu Mansur Muhammed Maturidi'dir. Diğer üç mezhebin imamları aynı mıdır?
Cevap: Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebi mensuplarının itikadi meselelerde İmamı, Ebu'l-Hasen el-Eşari'dir.
36 - Soru: Mezhepler arasındaki farkların giderilmesi ve bunların birleşmesi kabil midir? Bir mezhepte olan kimse diğer mezhepteki bir şahsa ne zaman imamlık yapabilir? Birbirinin mezhebine girebilir mi?

HUSUSİ ÜCRETLİLER (ECİR-İ HAS)

1541  Sadece hizmet akdi yaptığı şahıs veya hükmi şahıs için çalışan ücretlilere "Ecir-i Has" denilir. Ücrete hak kazanması; hizmet akdinde belirtilen saatlerde hazır bulunmasıyladır. Mesai saatlerinde; bilfiil çalışması şart değildir. Fakat hizmet akdinde belirtilen işi yapmaktan kaçınamaz. Mesela; devlet memurları, fabrika işçileri, bir şahsın koyunlarını gütmek için tutulan çoban vb... Bunlar hizmet akidlerinde belirtilen saatlerde, nefislerini teslim etmişlerdir. Sırf bu sebeble ücrete hak kazanırlar.