Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Müslüman olan rahip!

Müslüman olan Amerikalı rahip Yusuf Estes anlattığı hidayet hikâyesinde ABD'de özellikle Katolik rahip ve vaizlerin İslâmiyet'e büyük ilgi duyduğunu ve hatta birçok rahibin İslâm üzerine doktora yapmakta olduğunu ifade ediyor.

Estes'e göre önyargısız rahiplerin İslâm hakkında genel kanaati olumlu yönde.

Şok edici bir haber - Meğer Müslümanlar, zaten İncil’e inanıyorlarmış...

O gün, 1991’in baharında, Müslümanların İncil’e inandığını öğrenmiştim. Şok oldum. Bu nasıl olabilirdi? Fakat bununla da kalmıyordu: Onlar İsa’ya da inanıyordu..

Müslümanlara göre de:

l Allah’ın sadık bir elçisi;

Cenaze namazı

Cenaze namazı dahi, teçhiz ve defni gibi, - yalnız olmayana göre - (1) farzı kifayedir (2). Ve onda cemaat şart değildir.

Büyük üzerine kılınan namaz, küçük üzerine kılınan namazdan efdâldir. Ve cenaze namazı, teçhiz emri gibi olmayıp, maksut yakınlık olmakla, onu nezr etmek sahihtir (3).

Cenaze - namazı kılınmayarak - defn edilmiş olmak suretinde, yıkanmamış bile olsa, namazı kabri üzerinde kılınır. Definden sonra, kabir açmak, haram olduğu için, meyyitin taharet şartı, sâkıt olmuş demektir. Definden evvel - yıkanmaksızın - kılınan namaz, iâde olunur.

İrtidat

Ridde´nin Mânâsı

Lugatta ridde, bir şeyden başka birşeye dönmek anlamına gelir. Ridde´nin ıstılahî mânâsı ise İslâm dininden çıkmak (irtidat etmek) de­mektir. Ridde (İslâm´dan dönmek), küfrün en çirkin, hüküm ve sonuç itibariyle en ağır çeşitlerinden biridir. Şu ayet buna delâlet eder:

İçinizden kim diniden dönüp kâfir olduğu halde ölürse; işte onların dünyada da ahirette de amelleri ziyan olmuştur. Onlar ateşin ashabıdır ve orada ebedî kalacaklardır.

(Bakara/217)

Ridde Nasıl Meydana Gelir?

İslâm´dan irtidat etmek üç şekilde meydana gelir:

1. Dinde zaruri olan, üzerinde ittifak edilen bir hükmü inkâr etmekle

İTİKADİ FIRKALAR VE İMAN-AMEL ANLAYIŞLARI

Soru: "Son yıllarda değişik hadis mecmuaları tercüme edildi. Hadis usulünü bilmeyen arkadaşlar, kendi aralarında tartışmaya başladılar. (...) Bir mecliste; Kütüb-i Sitte'de yer alan ve Hz. Cabir'den rivayet edilen bir hadis-i şerif ile İ(s.a.v.)uresi'nde yer alan 'Allahu Teala (cc)'nın şirkin dışında kalan her türlü cürümü, dilediği kimseler için affedeceğine' dair ayet arasında tenakuz olup-olmadığı tartışıldı. (...) Tartışma esnasında 'Farzları terkeden veya haram işleyen kimselere Müslüman denilir mi, denilmez mi?' sualine farklı cevaplar verildi. (...) Birbirlerine muhalefet edenler; Mu'tezile, Harici ve Mürcie gibi itikadi fırkaların tezlerini tartıştılar. Bazıları, imanın 'kalb ile tasdik ve dil ile ikrar' olduğunu s

Mesnevi’yi okuyup Müslüman oldu şimdi dünyaya Mevlânâ’yı tanıtıyor

Amerika’nın California eyaletinde yaşayan 57 yaşındaki psikolog Dr. William Gamard, mistisizm üzerine araştırma yaparken Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinin İngilizce çevirisini okumuş. 1975 yılında Mevlevilikle tanışan Gamard, 1984 yılında Müslüman olarak İbrahim ismini almış.

Mevlânâ’nın Amerika’da yayınlanan kitaplarından İslam’la ilgili bölümlerin çıkarıldığını söyleyen Gamard, senede 2 kez Türkiye’ye geliyor. “Mevlânâ Türbesi’nde Allah’ın muhabbetini ve el-Vedüd ismini, Eyüp Sultan’da ise Rahmetullah’ı hissediyorum.” diyor. Mevlânâ’nın eserlerinde Gamard’ı en çok aşk ve kalbin hikmetinin anlatıldığı kısımlar etkilemiş. 12 yıldır Mevlânâ’nın eserlerini tercüme eden Gamard, Mesnevi ve Mevlevilik üzerine bir web sitesi oluşturmuş. 2004 yılında ‘Rumi ve İslam’ adlı bir kitap yazmış. Gamard, Mevleviliği daha iyi öğrenmek için her yıl 2 kere Türkiye’ye geliyor. Amerika’da, İslam’a şüpheyle yaklaşıldığını vurgulayan Gamard, Mevlânâ’nın kitaplarından, çok satması için İslam’la ilgili kısımların çıkarıldığını savunuyor.

‘Gelenekçi bir Mevleviyim’

Müslüman yol levhası gibi olmalı

* Müslüman yol levhası gibidir. Sizi arzu ettiğiniz yere götürür. Yol levhası olmak çok kıymetlidir. Çünkü Cehenneme götüren yol levhaları da çok var. Levhanın maddi değeri yoktur. Ama gösterdiği istikamet çok mühimdir.

* Allahü teâlâ bir kuluna hayır murat ederse, onun kalbine sevdiği kullarının sevgisini verir. Bir insanın ehli saadet mi ehli felaket mi olduğu buradan da anlaşılır. En sevdiği kul, Peygamber efendimizdir. Ehl-i sünnet âlimlerimiz, mezhep imamlarımız da Peygamber efendimizin vârisleridir.

* Rasgele su içmediğimiz gibi, rasgele kitap da okunmaz. Ehl-i sünnet itikadı temiz su gibidir. Ehl-i sünnet âlimleri bu suyu, içine pislik bulaştırmadan muhafaza ederek bize kadar ulaştırmışlardır.

SULAR VE HÜKÜMLERİ

334 Bütün muteber fıkıh kitaplarında; abdest'in ve gusül'ün hükümleri izah edildikten sonra, "Sular ve Hükümleri" üzerinde durulur. Alaûddin El Haskafi: "Su latif bir cisimdir ki, her büyüyen şeyin hayatı onunla kaimdir. Hades mutlak surette "Mai mutlak" denilen su ile giderilir. Mai mutlak su denilince hatıra gelen bulut, dere, kaynak, kuyu, deniz ve erimiş de damlamış kar suyu, dolu ve buz suyu ve çiğ gibi sulardır" hükmünü zikrediyor. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Her büyüyen hayvan ve nebat gibi şeyin hayatı su ile kaimdir. Tuzlu suda hayat yoktur denilemez. Çünkü bu arizidir. Esas itibariyle onda lezzet vardır. Yani onun aslı da gökten inmedir. Hades (yani abdestsizlik ve cünüblük) mutlak sûrette "Ma-i Mutlak" denilen su ile giderilir.

NECASETLER VE ONLARIN TEMİZLENMESİ

389 İmam-ı Merginani: "Namaz kılan kimsenin bedeninden, elbisesinden ve üzerinde namaz kıldığı mekândan necasetleri (pislikleri) temizlemesi vacibtir. Zira Allahû Teâla (cc) Kur'an-ı Kerim'inde: "Elbiselerini de temizle" (El Müddesir Sûresi: 4) buyurmuştur"(306) hükmünü zikretmektedir. Resûl-i Ekrem (sav)'in, bir hanıma hitaben: "Onu (Necaseti) ovala, sonra parmaklarının uçlarıyla ovala, daha sonra da su ile güzelce yıka!.. Ondan (Necaset'ten) kalan eser (iz) sana zarar vermez"(307) buyurduğu da bilinmektedir. Dikkat edilirse; kitap, sünnet ve sahabe-i kiram'ın icmaı ile sabittir ki; necasetlerin giderilmesi vacibtir. Şimdi "Necaset nedir?" sualine cevab arayalım.

Cenaze Ahkamı

Ölümü Hatırlamak

Her insanın ölümü çok hatırlaması sünnettir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Lezzetleri kaçıran ölümü çokça anın[1]

SEFER HALINDE OLAN MÜKELLEF NAMAZINI NASIL EDÂ EDER?

619 "Sefer" lugatta; miktar tayin etmeksizin mesafe katetmek manasina gelir.(467) Misafir; sefer halinde olan kimse, yolcu demektir. Hz. Aise (r.anha) validemizden rivayet edilen bir Hadis-i Serif'te: "Namaz ikiser rek'at olarak farzkilinmistir. Sonra sefer halinde oldugu gibi birakilmis, hazar (mukim) namazina ziyade edilmistir" buyurulmaktadir. Yine Buhari'nin rivayet ettigi bir Hadis-i Serif'te ise: "Namaz ikiser rek'at olarak farz kilindi. Sonra Peygamber (sav) hicret etti. Ve namaz dörder rek'at olarak farz oldu. Sefer halindeki namaz ise ilk sekliyle birakildi" hükmü beyan buyurulmustur.(468) Hanefi Fûkahasi; seferi halde iken dörder rek'atlik namazlarin iki rek'at olarak kilinmasinin farz oldugu hususunda müttefiktir.(469) Esasen bu bir kasr etme (kisaltma) degildir. Nitekim I

ZEKÂT'IN TARİFİ VE ÖNEMİ

854 ÖNCE kelime üzerinde duralım. zekât; Arapça bir kelime olup, temizlik ve üremek (çoğalmak) manalarına gelir.(1) İbn-i Abidin: "Zekât lûgatta üremekten başka mânalara da gelir. Meselâ: Bereket, medih, senâ mânalarına da kullanılır. Ama bu mânaların hepsi şer'î mânasında mevcuddur. Çünkü zekât, sahibini günahlardan ve cimrilik sıfatından temizlediği gibi, malı da bir kısmını vermek sûretiyle temiz pak eder. Onun için verilen cüzü kirli sayılır. Ve Resûlullah (sav)'in âline (Hanedanına) haram olur"(2) hükmünü zikreder. İslâmî ıstılâhta zekât; "Bir müslümanın, haşimi ve haşimi'nin kölesi olmayan mü'min bir fakire, ondan hiçbir menfaat beklemeksizin, sırf Allahû Teâla (cc)'nın rızası için, malının bazısını temlik

Cuma Namazı

İçtimadan, cuma ve iftiraktan, fırka gibidir. Ona yevm ve salât izafe edilerek yevmi cuma (2) ve salâtı cuma deniliyor. Çok istimal ile, muzafın hazf edildiği olur. Burada maksut, cuma namazıdır.

Salâtı cuma (cuma namazı), malûm olduğu gibi, cuma günü öğle vaktinde, salâtı zuhra (öğle namazına), bedel olan, iki rekât namazdır. Cemaatle kılınır. Ve kıraet, aşikârdır. Ve evvelce hutbe okunur. Hutbe farzdır. Onun dört rekât ilk sünneti ve dört rekât son sünneti vardır. İkisi dahi, müekkededir. Nitekim, nevafil babında zikrolunmuştur.

Cuma namazı — şartları kendisinde mevcut olan — her kimse için, farzı ayndır.

Farz olması, kitap ve sünnet ve icmai-ümmet ile sabittir. Akıl dahi. buna delildir.

Kitabı Kerîmde

ORUÇ'UN TARİFİ VE ÖNEMİ

791 ORUÇ KELİMESİ; Farsça'dan Türkçe'ye geçmiş bir kelimedir.(1) Kelimenin aslı "Roze"dir. Bu kelime Türkçe'ye önceleri "Oruze" (Günlük) olarak geçmiş , daha sonra "Oruç" halinde kullanılmaya başlanılmıştır. Arapça karşılığı savm veya siyam'dır. "Savm" kelimesinin lûgat manası: Yeyip-içmekten kendini tutmak, imsak, hareketsiz kalmak ve herşeyden el-etek çekmektir.(2) İslâmî ıstılahta "ikinci fecirden (fecr-i sadıktan) itibaren güneşin gurûbuna kadar; yemekten, içmekten, cinsi münasebetten ve orucu bozan diğer şeylerden, Allahû Teâla (cc)'ya kulluk niyyeti ile nefsi men etmeye"(3) verilen isimdir. Malum olduğu üzere, oruç; yalnız bedenle yapılan ibadetler cümlesindendir. Dolayısıyla her mükellefin nefsi için "farz-ı ayn" dır. Res