Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

CEMAAT'IN HÜKMÜ:

 486  Molla Hüsrev: "Cemaat, erkekler için sünnet-i müekkede'dir. Bir kavle göre de amel-i farzdir. Süphesiz kadinlarin cemaati mekruhtur"(217) hükmünü zikrediyor. Feteva-i Hindiyye'de: "Cemaat sünnet-i müekkededir. Alimlerimizin büyük bir çogunlugu, gerçekten cemaat vacibtir demislerdir. Bedai'de "Cemaat; akilli, ergenlik çagina gelmis, cemaatle namaz kilmaya gücü yeten erkekler üzerine vacibtir" denilmistir. Cemaate yetisemeyen kimse, ehlini toplayip namazi onlarla beraber kilar"(218) denilmektedir. Malûm oldugu üzere; Cum'a ve Bayram namazlarinda cemaat sarttir. Zira bu namazlar ferdi olarak edâ edilemezler. Birbirlerini çagirmak suretiyle; nafile namazi cemaatle kilmak ise mekruhtur.(219)

KAZA VE KADERE İMAN

203 Allahû Teâla (cc)'nın ilmi, dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez."Kader"; vücûda gelecek şeyleri ve o şeyleri ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerle meydana geleceğini Allahû Teâla (cc)'nın tahdid ve takdir etmesidir.(160) Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer birer icad etmesine de "Kaza" denir. Dolayısıyla "Kader"; Allahû Teâla (cc)'nın ilim ve irade sıfatına, "Kaza" da; tekvin sıfatına dayanır. Esasen Allahû Teâla (cc)'ya iman eden bir kimsenin; kaza ve kadere inanmaması düşünülemez.

 204 Resûl-i Ekrem (sav) kaza ve kaderi yalanlayanlara lânet etmiştir.(161) Ayrıca "Kader" konusunda münazara yapılmasını da yasaklamıştır.

TİCARET MALLARININ ZEKÂTI

912 Altın, gümüş ve saime'lerin (otlak hayvanlarının) dışında kalan ticaret mallarına "Uruz" denir. Cinsi ne olursa olsun, ticaret mallarına, nisaba ulaştığı takdirde zekât farzdır.(131) Bir kimse ticaret mallarının zekâtını dilerse "Gümüş" nisabını, dilerse "Altın" nisabını esas alarak, edâ eder. Ancak ticaret malları bunlardan birisinin nisabına ulaşmazsa; hangisinin nisabına ulaşıyorsa, ona göre vermesi icab eder. Bahrû'r Raik'te de böyledir.(132) Diyelim ki, ticaret malı, altının nisabına ulaşmıyor, ancak gümüşün nisabı sene başında mevcud!.. Bu durumda sene sonunda, gümüş nisabına göre zekât verir. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Ticaret mallarının (Uruz'un) kıymeti tayin edilir ve her ikiyüz dirhem (gümüş para) mukabilinde

TA'ZIYEDE BULUNMAK

702 Ta'ziyye; sabir tavsiye etmek manasinadir. Ölü sahibine ta'ziyede bulunmak müstahsendir. Zahiriyye'de de böyledir. Ta'ziyenin vakti; ölüm hadisesinden itibaren üç gündür. Bu süreden sonra ta'ziye'de bulunmak mekruhtur. Ancak baska beldelerde ikâmet eden ve bu süre içerisinde ta'ziye'de bulunamayanlar müstesnadir. Eger ölü sahipleri sabirli ve sakin ise, defin hadisesinden önce de "Ta'ziye" yapilabilir. Ölünün bütün akrabalarina ta'ziye'de bulunmak müstehabtir. Ibn-i Abidin; "Ta'ziye yapan kimse; "Allah sana ecri cezil, sabri cemil ihsan eylesin. Meyyiti de afv ve magfiret buyursun" der" hükmünü zikrediyor.(631) Feteva-i Hindiyye'de "Ta'ziyelerin en güzeli Resûl-i Ekrem (sav) efendimizin ta'ziyesidir. Resûlullah (sav) söyle derdi: "Süphesiz ki alan da ver

AV İLE MEŞGUL OLMAK

1991 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Kendilerine hangi şeyin helâl edildiğini sana sorarlar. De ki: "Bütün iyi ve temiz nimetler size helâl edilmiştir". Allah'ın size öğrettiğinden öğretib (terbiye ederek) yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden de yeyin ve üzerine besmele çekin. Allah'dan korkun. Çünkü Allah hesabı pek çabuk görendir"(46) hükmü beyan buyurulmuştur.

Beş vakit namazdaki rek'atlerin sayıları

Beş vakit namazdaki rek'atlerin sayıları Farzlar: Sabah 2, Öğle 4, İkindi 4, Akşam 3, Yatsı 4 olmak üzere, 17 rek'attir. Vâcip: Sadece vitir namazı olmak üzere, 3 rek'attır. Sünnet-i müekkedeler: Sabah 2, Öğle 4+2, Akşam 2, Yatsı 2 olmak üzere, 12 rek'attir. Sünnet-i gayr-i müekkedeler: İkindi 4,Yatsı 4 olmak üzere, 8 rek'attir.

2. GİYİM HUSUSUNDA DİKKAT EDİLECEK HÜKÜMLER

1634 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey Ademoğulları!.. Size çirkin (avret mahallinizi) örtecek bir elbise; bir de giyinip, süsleneceğiniz (ziynet) elbisesi indirdik!.. Takva elbisesi (libası) ise; o hepsinden daha hayırlıdır. Bu (elbiselerin indirilmesi) Allah'ın ayetlerindendir. Tâ ki (insanlar) iyice düşünsünler"(41) hükmü beyan buyurulmuştur.

 1635 Yine diğer bir Âyet-i Kerîme'de: "Allah yarattıklarından sizin için gölgeler yaydı. Dağlardan size yuvalar, siperler yaptı. Harâretten (sıcak ve soğuktan) sizi koruyacak elbiseler, cihadda sizi darbelerden muhafaza edecek (demirden) giyimler (zırhlar) yaptı. İşte Allah bu sûrette üzerinizdeki nimetleri tamamlıyor. Ta ki; (O'na) teslimiyetle itaat edesiniz"(42) buyurulmuştur.

Meleklere İman

Îmanın ikinci şartı meleklere inanmaktır.

Melekler nurdan yaratılmış, istedikleri sûret ve şekillere girebilen rûhânî ve latif varlıklardır.

Meleklerde erkeklik ve dişilik yoktur. Onlar, emrolundukları şeylerde Allâh'a isyan etmezler. Yorulup usanmazlar. Yemek, içmek gibi ihtiyaçları yoktur. Kimi gökte, kimi yerde, kimisi de Arş'ta vazifelidirler. Sayılarını ancak Allâhü Teâlâ bilir.

İçlerinden dört büyüğü meleklerin peygamberidir.

Kur'an'da İsimleri Geçen Peygamberler

Peygamberlere İman Îmanın dördüncü şartı peygamberlere inanmaktır. Peygamberler, Cenâb-ı Hakk'ın, şerîatını, emirlerini, yasaklarını, haberlerini kullarına bildirmek için gönderdiği müstesna zatlardır. Peygamberler insanları, Allâh'a şirk koşmak ve puta tapmak gibi dalâletlerden kurtarmaya, inananları hem dünyada hem de âhirette saâdete erdirmeye vesiledirler. İnsanların akılları gerçek kurtuluş yolunu bulmakta yetersiz olduğundan Hazreti Allâh, kullarının ebedî saadeti için peygamberler göndermiştir. Peygamberler, Allâh tarafından mûcizelerle kuvvetlendirilmişler; Allâh'ın izni ile bir çok hârikulâde yani eşi görülmemiş ve olamaz diye bilinen şeyler, onların elinde kolayca olmuştur. İlk insan ve ilk peygamber Âdem aleyhis

Oruç Ayrıca İki Kısımdır

Orucun Kısımları Oruç altı kısımdır: Farz, Vâcip, Sünnet, Mendûp, Nâfile, Mekruh. Farz Oruç: Ramazan orucunun edâ ve kazâsı ve keffâret orucu. Vâcip Oruç: Bozulan nâfile orucun kazâsı ve adak orucu. Sünnet Oruç: Muharrem ayının 9'uncu günüyle beraber Âşûre günü yâni 10'ncu günü tutulan oruçtur. Mendûp Oruç: Her aydan tutulan 3 gün oruç. O üç günün "eyyâm-ı biyz" yani Arabî ayın 13,14,15 inci günleri olması da mendûptur. Nâfile Oruç: Şu zikrettiğimiz oruçlardan başka mekruh olmayan oruçlar nâfiledir. Mekruh Oruç: Yalnız âşûre gününde (dokuzuncu veya onbirinci günü ile beraber olmadan) tutulan oruçtur. Ramazan bayramının birinci, kurban bayramının 1, 2, 3 ve 4'üncü günleri oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Oru

Namazı Terketmek

811 - Soru: Öğle ve ikindi namazları kazaya kalıyor. İş yerinde kılamıyorum. Kazaya kalan bu namazları, yatsıdan sonra mı kılayım, yoksa yatsıdan önce mi?
Cevap: Namazları kazaya bırakmayacak şekilde işinizi ayarlamaya çalışın. Aksi halde namazın kazaya kalmasına sebep olan işi terk edip daha münasip bir işte çalışın. Bir kimsenin hiç kaza namazı yoksa veya altı vakitten az ise, kazayı vakit namazından önce kılacaktır. Kazaya kalan namazlarının yekunu altı veya daha fazla vakti buluyorsa, vakit namazından önce de, sonra da kılablir.
812 - Soru: Gafletin gereği olarak namazlarını ihal eden karısına, nasihatten başka, kocasının yapacağı hareket ne olmalıdır? Eğer onu dövmek ailenin yıkımına yol açabilirse durum nasıl olur?

TALAK'IN SAYISI:

 1175  Kur'an-ı Kerim: "Talak (boşama) iki defadır. (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salıvermektir. Onlara (Kadınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehri geri) almanız size helal olmaz."(212) hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla ehliyet sahibi bir mü'min talak (boşama) hususunda titiz olmak ve şer'i hududlara riayet etmek  borcundadır.(213) Malûm olduğu üzere talakın sayısı hür kadınlar hakkında üç, cariyeler hakkında ikidir!.. Şimdi üç talak bir anda verilebilir mi? sualine cevap arayalım.

ŞEHÂDET'İN TARİFİ VE MÂHİYETİ

1852 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Allah için hakkı ayakta tutan (Hâkimler, insan)lar, adâletle şâhidlik eden (Kimse)ler olun"(165) emri beyan buyurulmuştur. Şehâdet; başkasına âid bir hakkı, kat'i bilgiye dayanarak, kazâ'nın (Yargı'nın) sıhhati için ihbar etmektir. Zannetmek veya tahmin etmek, şehâdet değildir. Zirâ Resûl-i Ekrem (sav): "Eğer güneş gibi gördüysen şehâdet et, aksi takdirde yapma"(166) emrini vermiştir. Fûkaha "Şehâdet, iyice görüp anlama manasına gelen "Müşâhede'den" türemiştir"(167) diyerek, bu inceliğe dikkati çekmiştir. Şehâdet; Kur'ân, sünnet ve icma ile sâbit olan, kazâ (mahkeme) işlerinde delil kabul edilen bir ameldir. Resûl-i Ekrem (sav)'in kendisine bir dava intikâl edince, şâhid getirmelerini ta

YEMİN

1869  Hukuk davalarında hükümlere mesnet olacak delillerden birisi de yemindir. Resûl-i Ekrem (sav) Hadramut ve Kinde'li iki şahsın arasında cerâyan eden Arâzi İhtilâfında; önce davacı'dan iddasını delil ile ispat etmesini tâlep eder. Davacı, bu hususta herhangi bir delil getiremeyince davalı durumunda olan kimseye "Yemin" etmesini teklif eder.(218) Dolayısıyla yemin; ispat için konulmuş bir delil değil, müdafaa usûlüdür.(219) Şafii fûkahası; yeminin hem ispat, hem müdafaa için delil olabileceğini, bu sebeble davalıya teklif edildiği gibi, davacıya da teklif edilebileceği kanaatindedir.

Dinimiz İslâm

﴿ بِسْمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴾