Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Mi'rac Gecesi

Mübârek Gecelerde Yapılacak İbâdetler Mevlid Gecesi Mevlid Gecesi, Rebîu'l-evvel ayının 12'nci yani onbirini onikisine bağlayan gece Peygamber Efendimiz'in dünyayı şereflendirdikleri gecedir. Bu gecede bir tesbih namazı kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ rabbi! Bu gece teşrifleri ile dünyayı nûra gark ettiğin Sevgili Habibin, başımızın tâcı Resûlü zîşân Efendimizin hürmetine, ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyzi ilâhîne mazhar eyle. Allâhü ekber." Regâib Gecesi Üçayların ilki olan Recep ayının ilk cuma gecesi, yâni perşembeyi cumaya bağlayan gece, Regâib Gecesi'dir. Bu gecede akşam ile yatsı arasında 12 rek'at hâcet namazı kılınır. 2 rek'atte bir selâm verilir. Hâcet namazına şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbi,

Encas (pis olan şeyler) ve onlardan temizlenme

(Müellifin bu ünvanı ile akdettiği babı, biz ikiye ayırarak, birine encas ve diğerine mutahhirat diyeceğiz).

NİFAS'IN TARİFİ VE MÜDDETİ

383 Nifas lûgatta kadının doğurması manasına gelir. Şeriatta ise; çocuk veya çocuğun ekserisi -Velev parça parça uzuvlar halinde olsun- çıktıktan sonra rahimden gelen kandır.(273) Mütûn'da: "Doğumu takip eden kandır" tarifi esas alınmıştır.(274) İmam-ı Merginani: "Nifasın en az müddeti için belirli bir süre yoktur. Zira çocuğun gelmesi, rahimden çıkmaya bir alamettir. Öyle ise hayızda olduğu gibi, üzerine alâmet kılınan herhangi bir süreden müstağnidir"(275) hükmünü zikretmektedir. Hanefi fukahası; "Hz. Ümmü Seleme (r.anha)'dan rivayet edilen: "Resûl-i Ekrem (sav) kadınlar için kırk gün (nifas müddeti) vakit tayin etti"(276) Hadis-i Şerifini esas alarak, nifas müddetinin en çoğu kırk gündür" hükmünde ittifak etmiştir.(277)

TALAK HUSUSUNDA KADINI MUHAYYER BIRAKMAK

1179 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey peygamber zevcelerine de ki; "- Eğer siz dünya hayatını ve onun zinet ve ihtişamını arzu ediyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de, hepinizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı ve ahiret yurdunu diliyorsanız, şüphe yok ki, Allah içinizden güzel hareket edenler için büyük bir mükafat hazırlamıştır."(222) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayet-i kerime; Resûl-i Ekrem (sav)'in hanımlarını; boşanma veya aile hayatına devam hususunda muhayyer burakmıştır. Nitekim Hz. Aişe (r. anha) validemiz; "Resûl-i Ekrem (sav) bizi muhayyer bıraktı da, biz Allahû Teâla (cc) ve Resûlünü tercih ettik!.. Bu muhayyerlik bizim aleyhimize bir hüküm meydana getirmedi"(224) buyurmuştur. Hanefi fûkahası: "Talaka ehil olan koca,

İrâde-i Cüz'iyye

Kader ve Kazâya İman Îmanın altıncı şartı kadere inanmaktır. (Kader ve kaza meselesi bazan zor anlaşıldığından, kolay kavrayabilmek için, önce insandaki irâde-i cüz'iyye'yi izah edelim.) İrâde-i Cüz'iyye İrâde-i cüz'iyye: Cenâb-ı Hakk'ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, Cenneti de, Cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk'tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlik yani yaratan'dır. İnsana verilen irâde-i cüz'iyye otomobilin direksiyonu gibidir . İnsan direksiy

Bazı Dualar

Bazı Dualar Sabahleyin evden çıkarken okunur: بِسْمِ ٱللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى ٱللهِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِٱللهِ



ٱلْعَلِىِّ ٱلْعَظِيمِ

"Bismillâhi tevekkeltü alellâah lâa havle velâa kuvvete illâa billâahil aliyyil azıym." Sabahları, bilhassa çarşı ve pazarda okunur: لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ



ٱلْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ ٱلْخَيْرُ



وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

MUHALEFETÜN Lİ'L HAVADİS:

150 Allahû Teâla (cc)'nın muttasıf olduğu sıfatlardan birisi de; zatında ve sıfatlarında hiçbir şeye benzememek ve hiçbir misli bulunmamaktır. Kur'an-ı Kerim'de: "O'nun (Allahû Teâla (cc)'nın) benzeri yoktur. O her şeyi işitici ve görücüdür"(75) buyurulmaktadır. Dolayısıyle Allahû Teâla (cc); insanların, akıl ve duyu organlarıyla tasavvur edebildikleri her şeyden başkadır. Zira akıl ve duyu organları hadis olan (sonradan yaratılmış olan) varlıkları, belli vasıtalarla kavrayabilir. Halbuki Allahû Teâla (cc)'nın, yarattıklarından hiçbir şeye benzemediği kat'i nass'larla sabittir.

geovisit();

DAVA'NIN TÂRİF VE MÂHİYETİ

1840 Önce "Dava" kelimesi üzerinde duralım. Arapça bir kelime olup; "Duâ, talep, niyaz, temenni, nidâ ve rağbet gibi manalara gelir. Bir kimsenin; ihtilaf halinde, bir şeyi kendine izâfe ederek "Bu mal benimdir" demesi, tâlep açısından bir dava'dır. İslâmi ıstılahta; "Bir kimsenin; Kadı'nın (hâkimin) huzurunda, bir hakkı başkasından talep etmesine dava denilir"(139) târifi esas alınmıştır. Hakkı ihlâl edilen ferd; bir davâ dilekçesiyle Kadıya mürâcaat ederek, hakkının tesbit edilmesi ve geri verilmesini talep edebilir. Burada "Talep edebilir" demesinin sebebi; hukuk davalarında hakkı ihlâl edilen ferdin, dava açmaya zorlanamâyacağını ifâde içindir.(140) Dava dilekçesinde; dava edilen şeyin kıymet ve vasfı belirtilir, eğer gayr-i menkûl

ALLAHÛ TEÂLA (CC)'NIN İSMİ İLE YEMİN ETMENİN ŞARTLARI

1999 :
1) Yemin eden kimsenin akıllı ve bülûğa ermiş olması şarttır. Delinin ve çocuğun yemini sahih olmaz. Velev ki çocuk çok zekî olsun, farketmez.
2) Müslüman olmak!.. Kâfirin yemini sahih olmaz. Hatta bir kimse kâfir iken yemin etse, daha sonra müslüman olarak, yeminini bozsa keffâret gerekmez.
3) Yeminde hürriyet şart değildir. Kölenin yemini de sahihtir.
4) Yeminde, ihtiyar da şart değildir. Zoraki yaptırılan yemin de sahihtir. Latife olsun diye yemin eden kimsenin yemini de sahihtir.
5) Yemin; istisnâdan hâli olmalıdır. Bir kimse sözüne (Hiç ara vermeden) "İnşaallah" veya "İllâ en yeşâallah" veya benzeri bir lâfız ilâve ederse, yemin sahih olmaz. Çünkü bunlar; hükmü dilemeye bırakır, kat'iyyeti ortadan kaldırır.

Kiracı sözleşmeye uyması

2931 - Netice Fetvalarından: "Belirli bir kuyuyu kazmak için muayyen bir ücret ile kiralanan kuyucu, bir miktarını kazıp geri kalanını kazmaya gücü yetmese, kazdığı miktarın hissesine düşen ücreti almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/117)
Açıklama: Kuyunun çevresinin kutru belirtilerek bir metre için kaç lira fiyat konulmuş ise, kazılan derinlik miktarı hesap edilip kiralanan şahsın ücretini vermek gerekir. Zira yapılan iş, bu istikamette alınan bir mesafedir. İşin sonuna gelinmemesi yapılan işin ücretinden mahrumiyeti icap ettirmez.

ŞİRKET-İ MÜLKÜN MAHİYETİ VE KISIMLARI

1435 Mülk edinme vasıtalarından olan satın alma, hibe, vasiyyeti kabul veya miras gibi bir sebeple, yahut malları ayrılması mümkün olmayan bir şekilde karıştırmak suretiyle; bir malın birden çok kimse arasında müşterek olmasına "Şirket-i Mülk" denir. Müşterek mülkiyetin meydana gelmesi tarafların rızasının dışında ortaya çıkarsa buna cebri ortaklık denir. Miras veya malları karıştırmak gibi!.. Tarafların rızasıyla olursa buna ihtiyari ortaklık denilir. Bir malı iki kişinin satın alması gibi!.. Dolayısıyla mülk ortaklığı; cebri ve ihtiyari olmak üzere iki kısma ayrılır.(134)

ÂMİL'DE (ZEKÂT MEMURUNDA) ARANAN VASIFLAR

873 İmam-ı Serahsi (rh.a) zekâtın farziyetini izah ederken "Allahû Teâla (cc): "Onların (Mü'minlerin)  mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini (günahlarından) temizlemiş, bununla onların (hasenatını) bereketlendirmiş olasın" (Et Tevbe Sûresi: 103) hükmünü beyan etmektedir. Ayrıca bu konuda sünnet de sabit olmuştur"(38) buyurmaktadır. Resûl-i Ekrem (sav)'in Hz. Muaz b. Cebel'i (ra) Yemen'e gönderirken: "Ey Muaz!.. Sen zekâtı müslümanların zenginlerinden al ve onların (Müslümanların) fakirlerine ver"(39) buyurduğu da bilinmektedir. Hanefi fûkahası nası şer'i delilleri esas alarak; "Zekât toplama hakkı "Ulû'lemr'e" aittir. Öyle ise bu hakkı; hiç kimsenin, iptal etmeye yetkisi yoktur"(40) hükmünde ittifak etmiştir. Esasen Resûl-i Ek

TEKEBBÜR İÇİN GÜZEL GİYİNMEK MEKRUHTUR

1638  Hanefi fûkahası, Resûl-i Ekrem (sav)'in; Hz. Mikdat b. Madi'ye hitaben: "Tekebbür ve çalım satma (gösteriş) olmadığı halde (bunlardan uzak kalarak) ye, iç ve giy" hadisini esas alarak, tekebbür için giyinmek mekruhtur"(47) hükmünü beyan etmiştir. Dolayısıyla Allahû Teâla (cc)'nın nimetini izhar için güzel giyinmek müstehab, tekebbür için güzel giyinmek ise, mekruhtur. Buradaki ince fark; kalble ilgili bir olaydır.

ERKEKLERİN "KADIN"; KADINLARIN DA "ERKEK" ELBİSESİ GİYMESİ, CAİZ DEĞİLDİR

1648  Şurası muhakkaktır ki; her iki cinsin (kadın ve erkeğin) kendine mahsus özellikleri ve buna uygun kıyafetleri vardır. Karşı cinse özenen insanda; ahlâki meseleler ve ruhi rahatsızlıklar mevcuttur. Bu sebeble, bu tür insanların tedavi edilmesi gerekir. Resûl-i Ekrem (sav) erkeğin kadın, kadınların da erkek elbisesi giymesini men etmiştir.(61) Ayrıca İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûlullah (sav) erkeklerden kadınlaşanlara, kadınlardan da erkekleşenlere lanet etmiş ve "Bu makûle kimseleri evinizden kovunuz" buyurmuştur.(62) Giyim hususunda her beldenin örf ve adeti farklıdır.

İhram, Tıraş ve taksir

(İhram): Niyyet ve telbiyeden ibârettir ki, haccı yahut omreyi ve kırana göre, her ikisini niyyet ederek, ihrama dahil olmaktır.

İhram, haccın sıhhatinin, şartıdır.

(İhram) edene (Muhrim) tâbir olunur.

Ondan evvel kendisine, helâl olan (sayd ve nisâ) gibi şeyler haram olmak üzere, dikişli ve (yapışıklı) libaslardan soyunup, kefenli meyyit gibi, ve fakat baş ve ayaklarının üzeri, açık olarak örtü içinde, bulunur. Bedenini tanzif ile pasl edilir, yahut abdest alınıp (2), hamam hâli gibi, bir peştemal ve bir omuz havlusu tutulunur, ve iki rekât namaz kılınır ve telbiye edilir.

Peştemal tarzında, belden aşağı olanına (İnzar) ve omuzdan örtülenine (Rida) tâbir olunur.