Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Sıfât-ı Subûtiyye

Allâhü Teâlâ'ya İman Îmanın altı şartından birincisi, Allâhü Teâlâ'ya imân etmektir. Şöyle ki; Allâhü Teâlâ vardır. Onun zâtı, bütün kemâl sıfatları ile muttasıf (Yani, bütün güzelliklere eksiksiz olarak sahip), bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve uzaktır. Hz. Allâh'ın sıfatları, sıfât-ı zâtiyye ve sıfât-ı sübûtiyye olmak üzere iki kısımdır. Sıfât-ı Zâtiyye Hz. Allâh'ın Sıfât-ı Zâtiyyesi 6'dır: Vücud: Var olmak. Kıdem: Evveli olmamak; ezelî olmak. Bekâ: Sonu olmamak; ebedî olmak. Vahdâniyet: Birlik. Zâtında ve sıfatlarında tek olup, ortağı yoktur Muhâlefetün lilhavâdis: Sonradan olanlara hiç benzememek. Kıyam binefsihi: Var olmasında başka bir şeye muhtaç olmamak. Sıfât-ı Subûtiyye Allâhü Te

Erkeklerin iddeti

Erkekler dahi; âtideki veçh üzere, bazı hallerde iddet bekler (1).

1 — Dört zevcesi olan kimse, birini boşadıkta onun iddeti çıkmadandiğerini tezevvüç edemez.

2 — Mutallâkasının hemşiresini veya teyzesini yahut halasını almakmurad eden kimse, onun iddeti çıkmadıkça, onların hiç biriyle evlenemez(vefat müstesnadır).

3 — Hürre üzerine câriye ile evlenecek kimse, hürreyi tatlik dahietse, onun iddeti bâki oldukça, gayrin memlûkesi olan cariyeyi kendisinenikâhlayamaz (2).

4 — Mutedde olan kadın, iddeti munkaziyye olmadıkça, diğer zevcevaramadığı gibi, ona rağbet eden diğer zevc dahi, onu tezevvüç edemeyipkadının iddetinin sona ermesini bekler.

MÜSABAKALAR VE GÜNLÜK HAYAT

2056 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Seni Allahû Teâla (cc)'yı anmaktan alıkoyan her şey kumardır"(209)

MÜSLÜMALARI ZİYARET HUSUSUNDA DİKKAT EDİLECEK ESASLAR

1752 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Kendi evlerinizden (ve odalarınızdan), başka evlere (ve odalara) sahipleriyle alışkanlık peyda etmeden ve selâm da vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Olur ki iyice düşünürsünüz!.. Eğer orada (evlerde) bir kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Şayed size "Geri Dönün" denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha temiz bir harekettir. Allah ne yaparsanız hakkı ile bilendir"(257) hükmü beyan buyurulmuştur. Ayette geçen "Testenisû" lafzı; isti'nas kökünden gelen bir fiildir. Bu "İsti'zan" kelimesinden daha şumullüdür. Dolayısıyla önce ünsiyet peyda edip; randevu isteyerek ziyarete karar vermek gerekir. Cahiliye döneminde araplar; ev sahiplerinden izin almadan girerler

Kader

Kader ve Kazâya İman Îmanın altıncı şartı kadere inanmaktır. (Kader ve kaza meselesi bazan zor anlaşıldığından, kolay kavrayabilmek için, önce insandaki irâde-i cüz'iyye'yi izah edelim.) İrâde-i Cüz'iyye İrâde-i cüz'iyye: Cenâb-ı Hakk'ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, Cenneti de, Cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk'tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlik yani yaratan'dır. İnsana verilen irâde-i cüz'iyye otomobilin direksiyonu gibidir . İnsan direksiy

Kıratta Yanılmalar

601 - Netice Fetvalarından: "Namaz kılan kimse (yanılarak) vezzalimine eadde lehüm azaben elimen yerine, ecran azimen okusa namazı fasid olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bu yanılma ile manada fahiş bir bozukluk olmaktadır. Şöyle ki: "(Allah) zalimler için elimli bir azab hazırlamıştır" manasına gelen ayette "...onlar için büyük bir ecir (sevap) hazırladı" manası ifade eden bir yanlışlık doğmaktadır. Manada meydana gelen bu bozukluk, namazın bozulmasına yol açmaktadır.
602 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam, TE harfi ile "Ve ma edrake mahiyyet" şeklinde okusa, namazı fasid olur" (H.Ec. 1/12)

Kabir ziyareti

Defin ve ziyaret gibi, ciddî bir ihtiyaç olmadıkça, kabirleri çiğnemek, günahtır.

Ateş koruna basmak, kabre basmaktan, ve kor üzerine oturmak, kabir üzerine oturmaktan hayırlıdır, buyurulmuştur.

Kabirleri ziyaret, âhireti hatırlattığı için, menduptur ki, Hâdisi şerifte,

$

«Ben sizi kabir ziyaretinden menetmiştim, fakat şimdi beni dikkatle dinleyin, onları ziyaret edin. Çünkü onlar size âhireti hatırlatır.» buyurulmuştur.

Fitne korkusu olmamak şartiyle, mendubiyyet, nisvânın ziyaretine dahi şâmildir. Kabirleri ziyaret eden kadınlara Allah lânet eylesin, hadîsi ise hüznü ve ağlamayı yenilemek için, kabirleri ziyaret eden kadınlara âit bulunmuştur, ki bu cahiliyyet devri âdetlerindendir.

ÇIPLAKLIĞI ŞEYTAN TAVSİYE EDER

 1639  Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey Ademoğulları!.. Şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın!.. Çünkü o da; kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları iman etmeyeceklerin velileri yaptık"(48) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler; "Şeytanın; Hz. Adem (as) ve Hz. Havva'ya, nasıl bir tuzak kurduğu ve onları elbiselerinden soyduğu, bu ayette izah edilmiştir. Aynı zamanda bütün insanlara; şeytanın kuracağı bu tuzaklar karşısında, hassas olunmasının tavsiye olunduğu muhakkaktır. Şeytan ve onun görünmeyen yardımcıları, daima işbaşındadır."(49) demek s

TİCARETLE MEŞGUL OLMAK

1385 Kur'an-ı Kerim'de: "(Öyle kimseler, mü'minler) Vardır ki, ne bir ticaret, ne bir alışveriş (onları) Allahû Teâla (cc)'yı zikretmekten, dosdoğru namaz kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz. Onlar kalblerin ve gözlerin (dehşetle) döneceği günden korkarlar"(26) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Ayet-i Kerime'de; ticaret ve alışveriş gibi, rızk temin etme yollarının; kendilerini, Allahû Teâla (cc)'ya ibadetten alıkoymadığı mü'min kimseler övülmüştür. Bu, bir anlamda mü'min tüccarın vasfıdır. Zira mü'min tüccar "zerre miktarı iyiliğin de, zerre miktarı kötülüğün de hesabının sorulacağı güne" hazırlandığının şuurundadır. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Emin ve sadık (güvenilir) mü'min tüccar, kıyamet gününde şehidle

İSMET:

172 Peygamberler masumdurlar. Kendilerine vahiy gelmeden önce de sonra da, küfürden ve şirkten korunmuşlardır. Onların herhangi bir şekilde günah işlemeleri de sözkonusu değildir.(112) İmam-ı Maturidi (rha) Kur'an-ı Kerim'den: "(Akıllarınca) Onlar sana vahyettiğimizden başkasını uydurup, bize (atf ve) iftira edesin diye seni bile bile hemen fitneye düşürecekler.  O takdirde seni (candan) dost edineceklerdi."(113) Ayet-i Kerimesini zikrederek; Allahû Teâla (cc)'nın Resûl-i Ekrem (sav)'e en ufak bir masiyetin dahi gelmesine meydan vermediğini kaydediyor.(114) İslâm ulemâsının büyük bir çoğunluğu; Kur'an-ı Kerim'de peygamberlere atf edilen "zenb'in günah manasında olmadığı hususunda ittifak etmiştir.(115) Zira "Zenb" kasden veya şehven işle

ORUÇ TUTMAMAYI MÜBAH KILAN ÖZÜRLER

824 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı. (Farz kılındı). Ta ki korunasınız. (O Ramazan ayı) sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta yahud sefer üzerinde olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde  (tutar, ihtiyarlığından veya şifa ümidi olmayan hastalağından dolayı oruç tutmaya) gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lâzımdır). Bununla beraber kim gönül isteği ile bir hayır yaparsa, işte bu onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin hakkınızda (fidye vermenizden) hayırlıdır, bilirseniz"(73) hükmü beyan buyurulmuştur.

ANNE RAHMİNDE ÇOCUĞUN MİRASI

1966  Mûrisin (ölen kimsenin) hayatta olan vârisleriyle birlikte; bir de anne rahminde çocuğu bulunursa, onun erkek veya kız olduğu kesinlikle bilinemediğinden, onun için (Rahimdeki çocuk) belirli bir mal alıkonur. Daha açık bir ifade ile; ferâiz hesabı, hem erkek, hem kız için ayrı ayrı yapılır. Hangisi daha fazla ise, o miktarda mal bırakılır. Ancak erkek veya kız olması; onun hissesine herhangi bir şekilde etki etmiyorsa (Farz olan hisse gibi) mesele yoktur!.. Eğer çocuk ölü doğarsa; ayrılan mal diğer vârislere taksim olunur. Ortadan kaybolup; ölü veya diri olduğu kesinlikle bilinmeyen vârise "Mefkûd" denilir. Ferâiz hesabı yapılırken bunun; ölü veya diri oluşu dikkate alınarak, iki ayrı hesab yapılır.

Secde

Secde Namazın rükünlerinden beşincisi secdedir. Secde, rükû'dan doğrulduktan sonra alnını, burnunu, iki ayağının parmak uçlarını, iki eli ile iki dizini yani toplam yedi âzasını yere koymaktır. Secdede gözler burnun iki yanına bakar. Eller yüzün hemen iki yanında, parmaklar kapalı ve kıbleye doğru tutulur.

Kitaplara İman

Kitaplara İman Îmanın üçüncü şartı kitaplara inanmaktır. Cenâb-ı Hakk, kendi irâdelerini, emirlerini, nehiylerini, hikmetlerini kullarına bildirmek için zaman zaman peygamberlerine kitaplar indirmiştir. Bu kitapların tamamına ilâhî kitaplar denir. Cebrâil (a.s.) vâsıtası ile peygamberlere vahiy olarak gönderilen kitap ve suhufun (sayfaların) adedi 104'tür. Suhuf (Sayfalar) 10 Suhuf, ÂDEM aleyhisselâm'a, 50 Suhuf, ŞİT aleyhisselâm'a, 30 Suhuf, İDRİS aleyhisselâm'a, 10 Suhuf, İBRAHİM aleyhisselâm'a, gönderilmiştir ki, tamamı 100 sahifedir. Kitaplar Tevrat, Mûsa aleyhisselâm'a, Zebur, Dâvud aleyhisselâm'a, İncil, İsa aleyhisselâm'a, Kur'ân, Peygamberimiz MUHAMMED Aleyhisselâm'a, gelmiştir. Kur'anın gelmesiyle ilk üçünün hükm

13. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

(1) El Hadid Sûresi: 25.
(2) Mecmuatu't Tefasir-İst: 1979 Çağrı Yay. C: 6 Sh: 186, Ayrıca İbn-i Kesir-Tefsirû'l Kur'an'il Aziym-Beyrut: 1969 C: 4 Sh: 314-315.
(3) Abdullah Yeğin-Yeni lügat-İst: 1975 Sh: 5.
(4) Ömer Nasûhi Bilmen-Hukuki İslâmiyye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu-İst: 1976 C: 3 Sh: 512 Madde: 526/1.
(5) İmam-ı Şafii-Er Risale-Kahire: 1979 (2 Bsm) Sh: 25 Madde: 71.
(6) İbn-i Kesir-A.g.e. C: 2 Sh: 61 vd.
(7) Al-i İmran Sûresi: 79-80.
(8) İbn-i Kesir-A.g.e. C: 2 Sh: 498, Ayrıca Mecmuatu't Tefasir- C: 3 Sh: 464-465.
(9) Yusuf Sûresi: 111.
(10) Es Saad Sûresi: 26.
(11) El Beyadi-İşaretü'l Meram-Kahire: 1368 Sh: 329.
(12) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst: 1984 C: 11 Sh: 167.