Türk-Islâm Birligi
Yazimizin basligi, hem bir derginin ismi, hem de bir konferansin konusudur. Ve hem tarihte yasanmis bir gerçek, hem de tekrar yasanmasi mümkün bir ideal, bir gaye ve bir hedeftir.
"Ben, Türk ve Müslümanim" diyenler de, sadece "Türk'üm" veya sadece "Müslümanim" diyenler de bu idealde olmali, bu yönde düsünmelidir. Zira hedeflenen birlik, hem Türk olanlarin birligi, hem Müslüman olanlarin birligi, hem de Türk ve Müslüman olanlarin birligidir. Yani, sadece Türk ve Müslüman olanlarin degil.
"Birlikten kuvvet dogar."
Birer ticarî birlik olan sirket ve holdingler de siyasî birlikler de daha kuvvetli olmak gayesiyle kurulmustur.
Zamanimizda güç ve kuvvet -neredeyse- tek geçerli akçe oldu. "Asrimiz bilgi asridir" deniyorsa da, gerçekte bilgiyi kuvvete dönüstürme asridir. Yani yine devrede olan kuvvettir.
Peki, düsünülen birligin gerçeklesme sansi var mi? Var. Tarihteki misali de Osmanli ulu çinari.
Sögüt'te yeseren bu çinar, önce kendi suyunu aldi; kuvvetlendi, topugu üzerine oturdu; sonra etrafa dal budak saldi, birçoklarini ulu gölgesi altinda serinletti.
Sonra da yikilip gitti mi diyorsunuz? Hayir. Bunu söylemeye tek hakki olmayan topluluk biziz. Çünkü onlar gitti, simdi emanet bizde. "Osmanli su su hatalari yapti. Sunu söyle yapmamaliydi" gibi suç bulmak yerine, hatasizini yapabiliyorsak kendimiz yapmaliyiz.
Osmanli, dünyada esi benzeri görülmemis bir güç ve hizmet sergiledikten sonra, her devlet gibi ömrünü doldurdu ve bu hizmetin devamini bize vasiyet ederek gitti. Ya türbelerinden, "Ben bu kadar yapabildim. Kolaysa daha iyisini sen yap" diyorlarsa... Böyle deseler bile, bizi mahçup etmemek için, "Biz hataliysak bile, sizi Avrupa kapilarinda yalvaracak kadar da mi kötü birakip gittik? Nedir bu hâliniz!" bile demezler. Hâlimiz ortada. "Geleceksen, degerlerini at da gel" diyen ve bizi soyup sogana çevirmek isteyen AB kapisini asindiriyoruz. Bize, "Agabey" diyen Türk devletlerini duymayip, Bati'ya, AB'ye "Agabey" demek, bir mânâda günese sirt çevirmektir.
Degismez kaidedir: Kendisi olamayanlar mankurtlasir, baskasinin kölesi olurlar.
AB degismez. Bunlarin cinsi cinsine çekiyor hep. Dedeleri de böyleydi. Dün Ingilizdi, bugün ABD ve AB... Ha AB, ha ABD... Görünüste bir harf farkli olsalar da hepsi ayni biçagin demirinden. Ortak gayeleri bizi bölüp parçalayarak ya öldürmek, ya sömürmek, ya da birbirimize düsürüp parsayi toplamak. Doksanlik bir Arabin meseleyi anlayisina bakin.
Bu sene hacdaydim. Sultan 2. Abdülhamid'in yaptirdigi Hicaz demiryolu simdi yok, ama Medine tren istasyonu hâlâ duruyor. Yakininda, yine Osmanlinin yaptirdigi küçük bir cami var. Camideki doksanlik ihtiyarin söyledikleri, "Bizi arkadan vurdular" diye Araplari suçlayanlara net güzel bir izahtir. "Ahh Osmanli, ahh Sultan Hamid" diye aglayan ihtiyar söyle diyordu:
"Evlâdim, Ingilizler bizi, 'Türkler sizi asirlarca sömürdü' diye kandirirken, sizi de, 'Araplar sizi arkadan vurdu' diye kandirarak, bizi birbirimize düsman ettiler. Bizim, hurma ve zemzemden baska neyimiz var ki, bizi sömürmüs olacaksiniz. Bizi sömürmediniz, beslediniz. Sizin bizi sömürdügünüz ne kadar dogruysa, bizim sizi arkadan vurdugumuz da o kadar dogrudur. Gerçi; Araplarin, onlarin istismar ettigi kadar yaptiklari var, ama o Araplari kandiranlar da yine Ingilizlerin adamiydi. Hem bizi size karsi kandirdilar, hem de sizi bize karsi."
Iste isin özü, asil esasi bu yasli Arabin bu sözlerinde. Tarih de buna sahittir, günümüz de. Öyleyse su birlik bu birlik degil, kendi birligimiz olmali. Olur mu? Elbette olur...
Bir zamanlar bizim üzengimizi öpmeyi seref sayanlar kuvvetlenebildiyse, biz niçin eski hâlimize dönemeyelim? Tarih tekerrür etmiyor mu? Niçin bir daha tekerrür etmesin?
Bu satirlari yazmamin sebebini arzedeyim.
Bilim Arastirma Vakfi ile Millî Degerleri Koruma Vakfi, Türk-Islâm Birligi'ni yeniden dile getirmek gayesiyle, 54 gazeteci, yazar, siyasî ve akademisyenin bu konu ile ilgili yazisini, "Türk-Islâm Birligi" dergisinde topladi. Bendeniz de bir yazi yazdim. Iki gün önceki Sali günü, Sirkeci'deki Sepetçiler Kasri'nda derginin tanitim toplantisi vardi. Bu yazi o toplantidaki intibamin neticesidir.
Ali Eren
"Ben, Türk ve Müslümanim" diyenler de, sadece "Türk'üm" veya sadece "Müslümanim" diyenler de bu idealde olmali, bu yönde düsünmelidir. Zira hedeflenen birlik, hem Türk olanlarin birligi, hem Müslüman olanlarin birligi, hem de Türk ve Müslüman olanlarin birligidir. Yani, sadece Türk ve Müslüman olanlarin degil.
"Birlikten kuvvet dogar."
Birer ticarî birlik olan sirket ve holdingler de siyasî birlikler de daha kuvvetli olmak gayesiyle kurulmustur.
Zamanimizda güç ve kuvvet -neredeyse- tek geçerli akçe oldu. "Asrimiz bilgi asridir" deniyorsa da, gerçekte bilgiyi kuvvete dönüstürme asridir. Yani yine devrede olan kuvvettir.
Peki, düsünülen birligin gerçeklesme sansi var mi? Var. Tarihteki misali de Osmanli ulu çinari.
Sögüt'te yeseren bu çinar, önce kendi suyunu aldi; kuvvetlendi, topugu üzerine oturdu; sonra etrafa dal budak saldi, birçoklarini ulu gölgesi altinda serinletti.
Sonra da yikilip gitti mi diyorsunuz? Hayir. Bunu söylemeye tek hakki olmayan topluluk biziz. Çünkü onlar gitti, simdi emanet bizde. "Osmanli su su hatalari yapti. Sunu söyle yapmamaliydi" gibi suç bulmak yerine, hatasizini yapabiliyorsak kendimiz yapmaliyiz.
Osmanli, dünyada esi benzeri görülmemis bir güç ve hizmet sergiledikten sonra, her devlet gibi ömrünü doldurdu ve bu hizmetin devamini bize vasiyet ederek gitti. Ya türbelerinden, "Ben bu kadar yapabildim. Kolaysa daha iyisini sen yap" diyorlarsa... Böyle deseler bile, bizi mahçup etmemek için, "Biz hataliysak bile, sizi Avrupa kapilarinda yalvaracak kadar da mi kötü birakip gittik? Nedir bu hâliniz!" bile demezler. Hâlimiz ortada. "Geleceksen, degerlerini at da gel" diyen ve bizi soyup sogana çevirmek isteyen AB kapisini asindiriyoruz. Bize, "Agabey" diyen Türk devletlerini duymayip, Bati'ya, AB'ye "Agabey" demek, bir mânâda günese sirt çevirmektir.
Degismez kaidedir: Kendisi olamayanlar mankurtlasir, baskasinin kölesi olurlar.
AB degismez. Bunlarin cinsi cinsine çekiyor hep. Dedeleri de böyleydi. Dün Ingilizdi, bugün ABD ve AB... Ha AB, ha ABD... Görünüste bir harf farkli olsalar da hepsi ayni biçagin demirinden. Ortak gayeleri bizi bölüp parçalayarak ya öldürmek, ya sömürmek, ya da birbirimize düsürüp parsayi toplamak. Doksanlik bir Arabin meseleyi anlayisina bakin.
Bu sene hacdaydim. Sultan 2. Abdülhamid'in yaptirdigi Hicaz demiryolu simdi yok, ama Medine tren istasyonu hâlâ duruyor. Yakininda, yine Osmanlinin yaptirdigi küçük bir cami var. Camideki doksanlik ihtiyarin söyledikleri, "Bizi arkadan vurdular" diye Araplari suçlayanlara net güzel bir izahtir. "Ahh Osmanli, ahh Sultan Hamid" diye aglayan ihtiyar söyle diyordu:
"Evlâdim, Ingilizler bizi, 'Türkler sizi asirlarca sömürdü' diye kandirirken, sizi de, 'Araplar sizi arkadan vurdu' diye kandirarak, bizi birbirimize düsman ettiler. Bizim, hurma ve zemzemden baska neyimiz var ki, bizi sömürmüs olacaksiniz. Bizi sömürmediniz, beslediniz. Sizin bizi sömürdügünüz ne kadar dogruysa, bizim sizi arkadan vurdugumuz da o kadar dogrudur. Gerçi; Araplarin, onlarin istismar ettigi kadar yaptiklari var, ama o Araplari kandiranlar da yine Ingilizlerin adamiydi. Hem bizi size karsi kandirdilar, hem de sizi bize karsi."
Iste isin özü, asil esasi bu yasli Arabin bu sözlerinde. Tarih de buna sahittir, günümüz de. Öyleyse su birlik bu birlik degil, kendi birligimiz olmali. Olur mu? Elbette olur...
Bir zamanlar bizim üzengimizi öpmeyi seref sayanlar kuvvetlenebildiyse, biz niçin eski hâlimize dönemeyelim? Tarih tekerrür etmiyor mu? Niçin bir daha tekerrür etmesin?
Bu satirlari yazmamin sebebini arzedeyim.
Bilim Arastirma Vakfi ile Millî Degerleri Koruma Vakfi, Türk-Islâm Birligi'ni yeniden dile getirmek gayesiyle, 54 gazeteci, yazar, siyasî ve akademisyenin bu konu ile ilgili yazisini, "Türk-Islâm Birligi" dergisinde topladi. Bendeniz de bir yazi yazdim. Iki gün önceki Sali günü, Sirkeci'deki Sepetçiler Kasri'nda derginin tanitim toplantisi vardi. Bu yazi o toplantidaki intibamin neticesidir.
Ali Eren
Konular
- Zaman Anlayışımız ve Ramazan
- Biraz Açlık, Daha Çok Takva: Oruç
- Efendimiz (s.a.v.)'in hicreti
- Mahremiyet ve Tesettür
- Kul Hakkı Kimin Hakkı?
- Din, nasihat üzere kaimdir
- İnsan Olmaya Doğru
- Hayat âhiret hayatıdır
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar
- Mübarek Üç Aylar'ı Nasıl Değerlendirmeliyiz?
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (2)
- Üç aylar ve faziletleri
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (3)
- Mübarek Üç Ayların Fazileti
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (4)
- Berat gecesinde yapılan ibadetin fazileti büyüktür
- Camide “Tevrat dersi vereceğim” diyen imam
- Ramazan ayına adım adım yaklaşıyoruz
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (5)
- Mümin, iyi ve değerli kabul ettiği şeyleri infak etmeli!
- ‘İnsanları cehenneme sürükleyen yalnızca dilleridir’
- Helal çizgisinde hayat
- Kazançta helal duyarlılığına sahip olabilmek
- KUR'ÂN: EN MUHTEŞEM, EN MÜKEMMEL KİTAP
- BATI, MEDENİYETİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ
- ABD hapishanelerinde 93 kişinin hidayetine vesile oldu
- gitanes brunes filter cheap cigarettes online, buy one pack cigarettes online qq
- nat sherman naturals original discount cigarettes online, buy additive free cigarettes online nx
- 20 yıllık papaz Müslüman oldu ülke karıştı
- Kur'an'ı Bulgarca'ya çevirirken Müslüman oldu