Mona Lisa ''Bismillah'' dedi...
TIME dergisinin kapağı "başı örtülü Mona Lisa" ortalığı karıştırdı. "Avrupa'da Kimlik Krizi" başlığı ile hazırlanan dosyada, çok kültürlülük kavramının giderek İslami yaygınlaşma karşısında güç kaybedip kaybetmediği de sorgulanıyor...
Daha önce de bahsettiğim ve Avrupa için çok önemsediğim bir dava var. Fransız vatandaşı iki kızın başörtüsüyle eğitimlerine devam etmek için açtıkları dava... Lila ve Alma Levy kardeşlerin anneleri Cezayir kökenli bir Fransız, aynı zamanda ateist ve feminist. Babaları ise Yahudi... Kızlar, liseye giderken Müslüman olmuşlar ve başlarını örtmeye karar vermişler. Tabii yasaklamalar gelince de kanuni başvuru yollarını zorluyorlar. Üstelik de feminist anne ile Musevi baba da destekçileri... Garip bir vak'a gibi duruyor. Zira, Fransız devlet başkanına ve Fransız aydınların pek çoğuna göre; İslam, ülkedeki eğitimsiz, işsiz ve çoğu kaçak, kötü ve yasa dışı işler çeviren, göçmenlerin dini... Halbuki, Lila ve Alma kardeşler, bunun böyle olmadığının en iyi ispatlarından. Yani bugün için Avrupa nezdinde İslam, artık banliyöde değildir. Sadece göçmenlerin dini değildir. Avrupalı yerli halk da İslam dini ile yakın alaka içindedir.
Time'ın "çök kültürlülüğün ölüp ölmediğine" dair sorgulaması da ilginç. Bir taraftan çok kültürlülüğün demokratik toplumsal barışın gereği olduğunu söyleyip, ardından da "farklı olan"a, acaba çok kültürlülüğü öldürür mü şüphesiyle bakmanın samimi olmadığını düşünüyorum. Tabii Time'ı tedirgin eden Avrupa İslamlaşmasının boyutları da önemli. Göçmenler, işçiler ve mülteciler üzerinden değil ama "içeriden" yönelimler, İslam'a dikkat çektirecek boyutlara gelmiş durumda. Zira bunlar, öteki değil.
Avrupalıların İslam'a olan temayülleri üzerine psikologlar ve sosyologların yazacağı elbette önemli şeyler vardır. Ama hemen ilk akla gelecek şey, belki de modern insanın giderek yalnızlaşması gerçeğidir. Moral değerlerin hızla infilak ettiği modern yaşamda, giderek insanların hayata tutunmasını zorlaştıran süreçlerin içinden yürüyen bir Avrupa var karşımızda. Kaçışı ve acıyı uyutmayı, yapay bağımlılıklarda (alkol ve uyuşturucu gibi) arayan insanoğlu, kısa zamanda bu unutma yollarını da tüketti...
Bugün Avrupa'nın, neredeyse geleceksizlik manasını taşıyan büyük bir "yaşlılık" evresinde olduğu gerçeği de ürkütücü. Evlilik, aile ve çocuk sahibi olma gibi insani eğilimlerini de kendinden uzaklaştırmış bir toplum için İslam, genç kalabalıkların dini bir anlamda.
İslam'ın en ilgi çekici aktörleri de kadınlar hiç şüphesiz. Zira onlar, çoğalmanın da kilit noktasında duruyor. Dikkat ederseniz, son zamanların sosyolojik araştırmalarında en fazla kulağa çarpan kelimeler de kadınlara ait eşyalar üzerinden... "Hayık"... "Burka"... "Çador"... "Türban"... Afganistan'ın işgalle özgürleştirilmesi, kadınların "burka"larından kopması ile... Cezayir ve Tunus'un sömürgeleştirildiği halde demokrasiye kavuşuyor olması, kadınlarının "hayık"larını atması... İran'ın özgürleşmesi, "çador"un reddedilmesi... Ve Türkiye kemalizminin kurtarılması, "türban" yasakları üzerinden işleniyor...
Kadınların dinsel/geleneksel ve aynı zamanda yerel giysileri üzerinden planlanan değişikliğin, toplumsal bir dönüştürme aracı olarak tarif edilmesi, dikkat çekici boyutta. Bunun karşılığındaysa hakikaten bu yerel giysileri içindeki kadınlar, işgalci modern güçlere karşı en anlamlı direnci de temsil ediyorlar. Hatta işgal, katliam, işkence, açlık ve tecavüze rağmen hâlâ örtülerine sımsıkı tutunarak yaşamaya devam etmeleri, çok önemli bir direnişi de işaret ediyor. Üstelik de bir hayli edilgen, pasif, ikinci sınıf, susturulmuş ve bilinçsiz olduğu varsayılan kadınlar taifesinden geliyor bu dirençli duruş...
Şimdilerde İslam coğrafyalarındaki "zincirin en zayıf halkası" addedilen (bence tam tersi) bu kadınlar toplumuna, yeni bir ses, yeni bir nefes daha eklemleniyor. Üstelik de Avrupa'nın beyaz, laik ve Hıristiyan kesiminden devam eden bir akış bu...
Mona Lisa'nın taktığı örtüye dikkatle bakın... Çünkü o, bizim örtümüz! Hani şu yıllardır okullara almadığınız ve bize yasakladığınız örtü. Ne diyeyim: Bismillahirrahmanirrahim... Hoş geldin Lisa!
Sibel Eraslan
Daha önce de bahsettiğim ve Avrupa için çok önemsediğim bir dava var. Fransız vatandaşı iki kızın başörtüsüyle eğitimlerine devam etmek için açtıkları dava... Lila ve Alma Levy kardeşlerin anneleri Cezayir kökenli bir Fransız, aynı zamanda ateist ve feminist. Babaları ise Yahudi... Kızlar, liseye giderken Müslüman olmuşlar ve başlarını örtmeye karar vermişler. Tabii yasaklamalar gelince de kanuni başvuru yollarını zorluyorlar. Üstelik de feminist anne ile Musevi baba da destekçileri... Garip bir vak'a gibi duruyor. Zira, Fransız devlet başkanına ve Fransız aydınların pek çoğuna göre; İslam, ülkedeki eğitimsiz, işsiz ve çoğu kaçak, kötü ve yasa dışı işler çeviren, göçmenlerin dini... Halbuki, Lila ve Alma kardeşler, bunun böyle olmadığının en iyi ispatlarından. Yani bugün için Avrupa nezdinde İslam, artık banliyöde değildir. Sadece göçmenlerin dini değildir. Avrupalı yerli halk da İslam dini ile yakın alaka içindedir.
Time'ın "çök kültürlülüğün ölüp ölmediğine" dair sorgulaması da ilginç. Bir taraftan çok kültürlülüğün demokratik toplumsal barışın gereği olduğunu söyleyip, ardından da "farklı olan"a, acaba çok kültürlülüğü öldürür mü şüphesiyle bakmanın samimi olmadığını düşünüyorum. Tabii Time'ı tedirgin eden Avrupa İslamlaşmasının boyutları da önemli. Göçmenler, işçiler ve mülteciler üzerinden değil ama "içeriden" yönelimler, İslam'a dikkat çektirecek boyutlara gelmiş durumda. Zira bunlar, öteki değil.
Avrupalıların İslam'a olan temayülleri üzerine psikologlar ve sosyologların yazacağı elbette önemli şeyler vardır. Ama hemen ilk akla gelecek şey, belki de modern insanın giderek yalnızlaşması gerçeğidir. Moral değerlerin hızla infilak ettiği modern yaşamda, giderek insanların hayata tutunmasını zorlaştıran süreçlerin içinden yürüyen bir Avrupa var karşımızda. Kaçışı ve acıyı uyutmayı, yapay bağımlılıklarda (alkol ve uyuşturucu gibi) arayan insanoğlu, kısa zamanda bu unutma yollarını da tüketti...
Bugün Avrupa'nın, neredeyse geleceksizlik manasını taşıyan büyük bir "yaşlılık" evresinde olduğu gerçeği de ürkütücü. Evlilik, aile ve çocuk sahibi olma gibi insani eğilimlerini de kendinden uzaklaştırmış bir toplum için İslam, genç kalabalıkların dini bir anlamda.
İslam'ın en ilgi çekici aktörleri de kadınlar hiç şüphesiz. Zira onlar, çoğalmanın da kilit noktasında duruyor. Dikkat ederseniz, son zamanların sosyolojik araştırmalarında en fazla kulağa çarpan kelimeler de kadınlara ait eşyalar üzerinden... "Hayık"... "Burka"... "Çador"... "Türban"... Afganistan'ın işgalle özgürleştirilmesi, kadınların "burka"larından kopması ile... Cezayir ve Tunus'un sömürgeleştirildiği halde demokrasiye kavuşuyor olması, kadınlarının "hayık"larını atması... İran'ın özgürleşmesi, "çador"un reddedilmesi... Ve Türkiye kemalizminin kurtarılması, "türban" yasakları üzerinden işleniyor...
Kadınların dinsel/geleneksel ve aynı zamanda yerel giysileri üzerinden planlanan değişikliğin, toplumsal bir dönüştürme aracı olarak tarif edilmesi, dikkat çekici boyutta. Bunun karşılığındaysa hakikaten bu yerel giysileri içindeki kadınlar, işgalci modern güçlere karşı en anlamlı direnci de temsil ediyorlar. Hatta işgal, katliam, işkence, açlık ve tecavüze rağmen hâlâ örtülerine sımsıkı tutunarak yaşamaya devam etmeleri, çok önemli bir direnişi de işaret ediyor. Üstelik de bir hayli edilgen, pasif, ikinci sınıf, susturulmuş ve bilinçsiz olduğu varsayılan kadınlar taifesinden geliyor bu dirençli duruş...
Şimdilerde İslam coğrafyalarındaki "zincirin en zayıf halkası" addedilen (bence tam tersi) bu kadınlar toplumuna, yeni bir ses, yeni bir nefes daha eklemleniyor. Üstelik de Avrupa'nın beyaz, laik ve Hıristiyan kesiminden devam eden bir akış bu...
Mona Lisa'nın taktığı örtüye dikkatle bakın... Çünkü o, bizim örtümüz! Hani şu yıllardır okullara almadığınız ve bize yasakladığınız örtü. Ne diyeyim: Bismillahirrahmanirrahim... Hoş geldin Lisa!
Sibel Eraslan
Konular
- Zaman Anlayışımız ve Ramazan
- Biraz Açlık, Daha Çok Takva: Oruç
- Efendimiz (s.a.v.)'in hicreti
- Mahremiyet ve Tesettür
- Kul Hakkı Kimin Hakkı?
- Din, nasihat üzere kaimdir
- İnsan Olmaya Doğru
- Hayat âhiret hayatıdır
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar
- Mübarek Üç Aylar'ı Nasıl Değerlendirmeliyiz?
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (2)
- Üç aylar ve faziletleri
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (3)
- Mübarek Üç Ayların Fazileti
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (4)
- Berat gecesinde yapılan ibadetin fazileti büyüktür
- Camide “Tevrat dersi vereceğim” diyen imam
- Ramazan ayına adım adım yaklaşıyoruz
- Günahlardan arınma mevsimi: Üç aylar (5)
- Mümin, iyi ve değerli kabul ettiği şeyleri infak etmeli!
- ‘İnsanları cehenneme sürükleyen yalnızca dilleridir’
- Helal çizgisinde hayat
- Kazançta helal duyarlılığına sahip olabilmek
- KUR'ÂN: EN MUHTEŞEM, EN MÜKEMMEL KİTAP
- BATI, MEDENİYETİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ
- ABD hapishanelerinde 93 kişinin hidayetine vesile oldu
- gitanes brunes filter cheap cigarettes online, buy one pack cigarettes online qq
- nat sherman naturals original discount cigarettes online, buy additive free cigarettes online nx
- 20 yıllık papaz Müslüman oldu ülke karıştı
- Kur'an'ı Bulgarca'ya çevirirken Müslüman oldu