Bülûğ ve azatlık muhayyerliği

Velinin, nikâhlamak hakkı olduğu gibi, peder ve pederin pederinden mâdâ olan velinin (1), nikâhlamakta, sagir ve sagire için, bülûğ hiyârı, ve malikinin nikâhlamasında, memlûke için, azatlık hiyârı dahi vardır.

Kadınlar, erkeklerin velâyeti altında olduğu, ve diğer tâbir ile, nikâh bir nevi milk (2), demek bulunduğu için, baliganın nikâhı, kendi rızasına muallâk kılınmış, ve bâliğ olmayan için dahi, âtîdeki vech üzere hiyâr hakkı verilmiştir ki, onun bülûğa ermemiş sabiye dahi, şümulü olmuştur. Câriyenin, azatlık hiyârı, bülûğ hiyârının da yerine kaim olur.


Bülûğ hiyârı: Bülûğ sebebiyle, nikâhı fesh ettirmeğe, muhayyer olmak demektir ki, sagir yahut sagire baba ve ceddinin gayrisi tarafından — vilâyetle — edilen akde vâkıf olduklarına göre, bülûğ sırasında, ve haberleri olmadığına göre bâliğ olduktan sonra haberdar olduklarında, nikâhlılarını istemezlerse, taraflar huzurunda, hâkimin hükmü ile, nikâhı feshedebilirler (3). İşte bu hiyâra, bülûğ hiyârı denildiği gibi, (idrâk hiyârı) dahi denilir. Mezkûr, hiyar, talâk değildir (4).

Mezkûr hiyâra ehil olan küçükler, mezkûr hakkın kendilerine teveccüh ettiğinde, nefisleri ihtiyar edip, feshi istediklerine, hemen işhat etmek lâzımdır. Ondan sonra rızaya delil olmadıkça, hâkime müracaat gecikmiş olabilir.

Kızın bülûğü ânında, nikâhı bilip kendi ihtiyâriyle sükût etmekle, hiyârı, bâtıl olur. Meselenin hükmünü bilmemesi, onun için özür sayılmaz. Eğer, nikâhtan haberi yok idiyse, nikâhlı olduğunu bilip sükût edinceye kadar hiyârı bâkî bulunur.

Oğlanın bülûğa erip sükût etmesiyle — ve meclisten kıyamı ile — hiyârı bâtıl olmayıp, bütün ömrünce, onun için hiyârı bâki olur. Delâleten olsun, onun rızasına bakılır. Eğer rızasını söylerse yahut muvakaa veya mehri muacceli teslim yahut iltizamı nafaka, etmek gibi, rızasına delâlet edecek şeyi, işlerse, hiyârı kalmamış olur. Nikâhtan mâdâya cehl, onun hakkında dahi, özür değildir.

Fesihten evvel, vefat vukuunda, aralarında tevarüs cereyan eder. Fesihten sonra, irs sebebi kalmaz.

Sagîr ve sagîreyi nikâhlayan velî, baba olduğu yahut baba babası bulunduğu surette — sûü ihtiyâr ile — mârûf olmamak ve akdin icrası anında sarhoş bulunmamak şartiyle, nikâh nâfiz ve lâzım olup, bülûğ hiyârı dahi olmaz (5).

Eğer tamamdan veya sefehinden nâşî, — süû ihtiyâr ile — mârûf ve yahut akd ederken, sarhoş bulunursa, sagîreyi küfünün gayriye veya mehri mislinden aza, ve sagîri, mehri mislinden çoğa, tezviç ve ilkâh etmesi sahih olmaz.

Hiyârı itk ki ona azatlık hiyârı dahi denir: azat sebebiyle câriyenin, nikâhı fesh etmek muhayyerliği demektir. Efendisi yahut hanımı tarafından, birine tezviç ve inkâh edilmiş olan, memlûke, azat olunduğunda, zevcini istemezse, ondan ayrılabilir. İşte hiyârı itk, budur.

Bunda hâkimin hükmüne hacet olmayarak, câriye kendinin azat edildiğini bildikten sonra, «ben nefsimi ihtiyar ettim» demesi kâfidir (6).

Bu bapta, cariyenin azatlığa yahut nikâha bilgisizliği özür olduğu gibi, meselenin hükmüne, cehli dahi özürdür (7).

Erkek köle için, hiyârı itk yoktur.

Vilâyet, bülûğ ile ve memlûkeye göre, azat ile münkati olacağından, âkil olan, hurrei bâliğa ve azatlı baliğa, bakir dahi olsa, nikâha cebr olunamaz (8). Kendinin rızası lâzımdır. O da, seyyibin söylemesiyle, ve bakirenin, söylemekte sıkıldığı, en yakın velîsine karşı red etmeyerek sükût etmesiyle, malûm olur.

İstihza etmeyerek gülmek, ve sessiz ağlamak dahi, rıza sayılır.

Azatlığa dahi şâmil olmak üzere, hürrei mükellefenin velîsi olmadığına göre, — alel-itlâk (9) — Nikâhı ittifakla, ve velisi olup ta, hazır veya razı olmadığına göre, — zahiri rivayette — sahih ve nâfizdir (10).

Hürrei mükellefe nefsini — velînin izni olmaksızın — küfünün gayriye tezviç etmiş olursa, asabeden bulunan velî için, itiraz hakkı vardır ki, o velî, hâkime nikâhı feshettirebilir. Nitekim, beyanı gelecektir.

Mezkûr nikâhın esasen, câiz olmaması — rivayetin zahirine muhalif olarak — bilâhare, fetvâ olmuştur. Muhtar olan da budur.

------------------

(1) Velev ki, vâlide yahut hâkim olsun.

(2) Hazreti Ayişeden rivayet edilen hadiste, varit olduğuna göre: «Nikâh, rikdemektir: Kişi, kendi kerimesini, kime nikâhlıyor, iyi baksın» buyurulmuştur. Diğerbir hadisi şerif mefhumuna göre, (Bâzı zevce, esirin boynunda, bitlenmiş tüylü lâleyebenzer ki, boynunu, ondan kurtarmak, çok müşkül olur.)

(3) Baba ve ceddin gayri velînin akd eylediği nikâhı, zevc gaip iken, zevce,bülûğ hiyârı ile feshe kaadir olamaz. Hâkimden gayri velisi olmayan, sagire Hindi,hâkim mehri misliye, küf'u Zeyde tezviç ettikten sonra, Hind bâliğa olduğu zamanda, nefsini ihtiyâr ve işhad edip, - bülûğ hiyârı ile - o akdi, Zeydin huzurunda hâkime, fesh ettirir.

(4) Talâk kitabına bakınız. Bâliğa Hinde nikâh haberi, vâsıl oldukta fesh edip,sonra razı olsa akdin tecdidine ihtiyaç vardır.

(5) Çocuğu, küfünün (denginin) gayriye tezviç eden: Meselâ oğluna bir memlûke ve kızına bir köle nikâhlayan yahut oğlunun zevcesi mehrini gayet ziyade vekızının mehrini noksan kılarak, gabnı fâhiş eyleyen babanın, o tezvici sahihtir veceddin gayrisi için, bu câiz değildir.

(6) Zeyd, câriyesi Hindi, Arnre tezviç ettikten sonra, azat edip sonra, Hindazat olduğunu öğrendiği mecliste, nefsini ihtiyar etmeyip kendini Arnre teslimetmekle, Amr dahi Hinde mukarrenette bulunsa, - bilâhare - Hind nâdim olarak,mezkûr akdi feshe kaadir olur mu? Cevabı: Olmaz.

(7) Hiyârı itkin, hiyârı bülûğa muhalif olduğu, vecihlerden biri budur. Biridahi, bundan sonra mezkûr olandır ki, hiyâri itk, yalnız câriye için sâbit olur. Hiyârıbülûğ ise, hem kız ve hem oğlan için sâbit olur. Üçüncü vech budur ki, mûtakanınmuhayyerliği, talâk ile muhayyerede olduğu gibi, âhar meclise kadar, imtidat eder.Dördüncü vech bu ki, hiyârı itk, muhayyerede olduğu gibi meclisten kıyam ilebâtıl olur. Bülûğ hiyârı ise, seyyib ve gulâm hakkında - meclisten kıyam ile - Bâtılolmaz. Beşinci vech dahi, budur ki, hiyârı bülûğda, kaza şarttır. Hiyârı itk'te şartdeğildir.

(8) Bu cebir, velilerin cebridir. İkrahen cebr, nikâha mâni değildir.

(9) Yâni, küf'ü olsun olmasın.

(10) Asıl budur ki, malında mutasarrıf olabilen, nefsinde dahi, mutasarrıftır.