Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

EVLENMEDE RIZA MESELESİ

1092 Hanefi fukahası: "Kadın ister bakire olsun, ister dul olsun, zevcini seçmekte hürdür. İzni ve müsaadesi olmadan kat'iyyen evlendirilmez"(29) hükmünde müttefiktir. Nitekim İmam-ı Merginani: "Kadın hürdür ve tekliflere muhatabtır. Öyle ise başkası için kadınının üzerine icbar (zorlama) hakkı olmaz. Velisi, kızından izin istediği zaman; eğer o kız sükût eder veya gülümserse bu izindir. Zira Resûl-i Ekrem (sav) buyurdu ki: "Bakire kız, kendi içinde müşavere yapar. Eğer sükût ederse razı olmuş demektir". Esasen sükût etmesinden, "Razı olma" hususu açıktır. Evlenme arzusunun olduğunu beyan etmekten ve açığa vurmaktan utanır. Ancak razı değilse, red etmekten asla utanmaz. Gülmek ise, rıza hususunda sükût etmekten daha üstündür.

LAKİT (BULUNAN ÇOCUK), HÜRRİYET, KÖLELİK

1237 Önce "Lâkit" kelimesi üzerinde duralım. Lugatta melkût manasına olarak, ne olursa olsun yerden kaldırılmış, bulunmuş şey demektir. Fail vezninde mef'ûl manasınadır. İslâmi ıstılahta: "Ailesinin fakirlikten (besleyememekten)  korkarak vaya zina suçundan kaçmak niyetiyle, bir yere atmış olduğu diri çocuğa lakit denir"(333) tarifi esas alınmıştır. Terkedilmiş olan çocuğun (Lakit) yerden alınıp-kaldırılmadığı takdirde, öleceği kesinlikle bilinirse alınması "Farz-ı Kifaye" olur. Gören mükelleften başkası çocuğun terkedildiği yeri bilmezse, onun üzerine çocuğu almak "Farz-ı Ayn" olur. Çocuğun ölüm ihtimali kesin olmazsa, yerden alınıp kaldırılması menduptur. Zira bu fiilde terkedilmiş olan o çocuğa (Lakit'e) karşı;

ZİRAAT ORTAKLIĞININ (MÜZARAA'NIN) SONA ERMESİ:

1531  Müzaraa'nın sıhhat şartlarını izah ederken; "Müddet tayin etmenin" şart olduğunu zikretmiştik. Dolayısıyla müddetin dolmasıyla; ortaklık sona erer. Ayrıca; taraflardan birinin delirmesi veya vefatı hallerinde de, müzaraa kendiliğinden sona erer. Bu iki hal; tarafların iradelerinin dışında zuhur eder. Gerek arazi sahibinin, gerek işleticinin; bazı şartlara riayet ederek akdi feshetme hakları da mevcuttur. Şöyle ki; arazi sahibinin acil ödenmesi gereken bir borcu çıkar ve tohum ekilmeden tarlayı satma arzusunu ızhar ederse, müzaraa'yı feshedebilir. Bunun dışında; işleticinin meydana gelecek mahsulü çalabileceği, zann-ı galiple ortaya çıkarsa, feshetme hakkı vardır. İşletici, hastalanır, sefere çıkar veya başka bir işle meşgul

YÖNETİMLE İLGİLİ HÜKÜMLER

Ebu Hureyre´nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar (Arap kabileleri) şu iş (Emirlik) hususunda Kureyş´e tabidir. Arapların müminleri, Kureyş´in müminlerine; müşrikleri de Kureyş´in müşriklerine tabidir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3389

Abdullah b. Ömer´in (r.a.) anlattığına göre:

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde iki kişi de kalsa bu iş (Emirlik) Kureyş´ten ayrılmaz."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3392

Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatmaktadır:

Allâhü Teâlâ'ya İman

Allâhü Teâlâ'ya İman Îmanın altı şartından birincisi, Allâhü Teâlâ'ya imân etmektir. Şöyle ki; Allâhü Teâlâ vardır. Onun zâtı, bütün kemâl sıfatları ile muttasıf (Yani, bütün güzelliklere eksiksiz olarak sahip), bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve uzaktır. Hz. Allâh'ın sıfatları, sıfât-ı zâtiyye ve sıfât-ı sübûtiyye olmak üzere iki kısımdır. Sıfât-ı Zâtiyye Hz. Allâh'ın Sıfât-ı Zâtiyyesi 6'dır: Vücud: Var olmak. Kıdem: Evveli olmamak; ezelî olmak. Bekâ: Sonu olmamak; ebedî olmak. Vahdâniyet: Birlik. Zâtında ve sıfatlarında tek olup, ortağı yoktur Muhâlefetün lilhavâdis: Sonradan olanlara hiç benzememek. Kıyam binefsihi: Var olmasında başka bir şeye muhtaç olmamak. Sıfât-ı Subûtiyye Allâhü Te

ÖRF VE ÂDET:

56 Önce lûgat manası üzerinde duralım. Örf kelimesi; ma'ruf ve  irfan ile ilgili olup, "irfan ehlinin razı oldugu davranışlar" manasınadır. İmam-ı Kurtubi:"-Selim akıl sahiplerinin razı olduğu ve insanları mutmain eden davranışlara örf denilir" tarifini yapmıştır. Yaygın olan tarif şudur: "Şer'i şerife aykırı olmayan ve akl-ı selim sahibi kimselerin müstahsen bulduğu davranışlara örf denilir."(80) . Örf ve âdet'te dikkat edilecek husus "Şer'an ve aklen müstahsen" olmasıdır.(81) Buna “sahih örf“denilmiştir. Şer'i şerife uygun olmayan örfe, "fasid örf" denilir. Fasid örf, delil olarak kabul edilemez..(82) Nasslar ile örf ve adetler tearuz (çelişki) söz konusu olursa, nasslar esas alınır. Bu durumda, örfe ve adete itibar edilemez

IKTIDA'YI (IMAMA UYMAYI) ORTADAN KALDIRAN DURUMLAR

507 Bir kimseyi imama uymaktan (iktida'dan) su üç durum men eder:
  Birincisi: Imam ile muktedi arasinda; yük tasiyan hayvanlarin ve arabalarin geçtigi umuma ait genis bir yolun bulunmasidir.(254) Bu hüküm yola bitisik saflarin bulunmamasi halinde geçerlidir. Eger saflar o yolu tamamen kaplamissa iktidaya mani olmaz.
  Ikincisi: Kendisinden geçmek; ancak kayik veya baska bir vasita ile mümkün olan, nehir ve irmaklar iktidaya mani olurlar.(255)

Âyetü'l-Kürsî

Âyetü'l-Kürsî بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ



ٱَللهُ لآَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ ٱلْحَىُّ ٱلْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلا



َ نَوْمٌ لَهُ مَا فِى ٱلسَّمٰوَاتِ وَمَا فِى ٱْلاَرْضِ مَنْ ذَا ٱلَّذِى



يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا



خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَىْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ

Salevât-ı Şerîfeler

Namazda Okunan Bazı Duâlar Tekbir ٱَللهُ اَكْبَرُ

Allaahü Ekber. Mânâsı: "Allâh En Büyüktür." Sübhâneke سُبْحَانَكَ ٱللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ وَتَبَارَكَ ٱسْمُكَ وَتَعَالٰى جَدُّكَ



(وَجَلَّ ثَنَآئُكَ) وَلاَ اِلٰهَ غَيْرُكَ

Yataktan Kalkarken Okunacak Duâ

Bazı Dualar Sabahleyin evden çıkarken okunur: بِسْمِ ٱللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى ٱللهِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِٱللهِ ٱلْعَلِىِّ ٱلْعَظِيمِ

"Bismillâhi tevekkeltü alellâah lâa havle velâa kuvvete illâa billâahil aliyyil azıym." Sabahları, bilhassa çarşı ve pazarda okunur: لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ ٱلْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ ٱلْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

İNANÇ HÜRRİYETİ İLE CİHAD İBADETİNİN MÜNASEBETİ

Soru: "Son yıllarda insan hakları, düşünce ve inanç hürriyeti konusu gündemdedir. Hukuk Fakültesi'nde aynı sınıfı paylaştığımız arkadaşlar arasında bu konuları müzakere ediyoruz. Sosyalizmi savunan bazı arkadaşlar, şeriat düzeninde düşünce ve inanç hürriyetinin bulunmadığını iddia ediyorlar. Yazar Turan Dursun'un kitaplarında yer alan bazı görüşleri savunuyorlar. (...) İnanç hürriyeti ile cihad ibadetinin münasebeti nedir? Peygamberimiz insanları zorla İslam'a sokmuş mudur? Kur'an-ı Kerim'de yer alan, 'Dinde zorlama yoktur' (El Bakara Suresi: 256) ayeti ile 'Fitneden eser kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar cihadı emreden' (El Enfal Suresi: 39) ayet arasında tearuz var mıdır? Bu ayetlerin nüzul sebebleri ve i

KISASIN KEYFİYETİ (KISAS NASIL TATBİK EDİLİR?)

1333 Şurası muhakkaktır ki; İslâm dini "işkence"yi haram kılmıştır. Nitekim savaş meydanında dahi; el, ayak, burun, kulak keserek veya göz oyarak cezalandırma yasaklanmıştır Resûl-i Ekrem (sav)'in: "İnsanların öldürmede; en merhametli olanları, mü'minlerdir"(207) buyurduğu bilinmektedir. Savaş anında dahi; kin ve garezi ortaya koymamak, sırf Allahû Teâla (cc)'nın dininin yücelmesini esas almak şarttır. Buna "ihlas" denir. Ulema; ihlasla ilgili ilimlerin "Farz-ı Ayn" olduğunda ittifak etmiştir. Dolayısıyla "kısas" cezası tatbik edilirken, en kolay öldürme şekli hangisi ise o tatbik edilir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kısas, ancak kılıçladır"(208) Hadis-i Şerifi, bunun delilidir. Şimdi "Kısas'ı kim tatbik eder?" sualine cevap arıyalım. Han

Hadane

Hadane (Çocuk Büyütme) ve Hükümleri

Hadane kelimesi, kucak mânâsına gelen hedin kökünden alınmıştır. Zira çocuğa bakan kadın onu sürekli kucağına alır. Hadane´nin ıstılahı mânâsı ise, küçük çocuğun bakımını yapıp onu beslemek, korumak, ter­biye etmek ve temyiz yaşma getirmektir. Temyiz yaşından buluğ çağma kadar çocuğa bakana kefalet verilir. Çünkü temyiz yaşından sonra çocuk, bakıcısının veya annesinin kucağında olmaz.

Hadane´nin Meşruiyetinin Hikmeti

KAZA NAMAZI

Soru: "Bir sohbette kaza namazları konusu açıldı. Değişik görüşler ortaya çıktı. Bazı arkadaşlar, 'Resul-i Ekrem (sav)'in yaşadığı dönemde; Müslümanlar arasında, kaza namazı kavramı mevcut değildir. Çünkü herkes namazını vaktinde eda etmiştir' iddiasını ortaya attılar. (...) Bazıları ise, 'İslam alimleri; Resul-i Ekrem (sav)'in sünnetinde olmayan bir şeyi nasıl teklif edebilirler?' diyerek, itirazda bulundular. (...) Kütüb-i Sitte'de, kaza namazının meşruiyetini belirten herhangi bir hadis var mıdır? Kaza namazından sonra, tevbe etmek gerekir mi?"

Sadaka-i Fıtır

Sadaka-i Fıtır Ramazan ayında verilmesi vâcip olan bir sadakadır. Nisaba mâlik olan her müslümana vâciptir. Vâcip olmasının şartları: Müslüman olmak, hür olmak ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisâp miktarı mala sahip bulunmaktır. Zekâtta olduğu gibi bu malın nâmi (üreyici) olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Zekâtın verildiği yerlere sadaka-i fıtır da verilebilir. Vâcip olmasının vakti, ramazan bayramı günü tan yerinin ağarmasıyla, bayram namazından çıkma zamanına kadardır. Vaktinden evvel verilmesi de câizdir.