Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Edille-i Şer'iyye

Edille-i Şer'iyye Edille-i şer'iyye, dînî ve şer'î hükümlerin çıkarıldığı ve dayandıkları kaynaklardır ki, bunlar da dörttür: Kitap: Kur'an-ı Kerîm. Sünnet: Peygamberimizin mübârek sözleri, işle-dikleri ve başkaları tarafından yapılan işlerde o işi tasvip mâhiyetindeki sükûtlarıdır. İcmâ-ı ümmet: Bir asırda, Ümmet-i Muhammed'in müctehidlerinin bir mesele hakkında ittifak etmeleridir. Kıyâs-ı Fukahâ: Bir hâdisenin kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmetle sâbit olan hükmünü; aynı illete, aynı sebebe ve aynı hikmete dayandırarak o hâdisenin tam benzerinde de isbat etmekten ibârettir. İctihad: Şer'î hükmü, şer'î delîlinden çıkarma hususunda olanca ilmî kuvvetini sarfetmektir. Müctehid: Herhangi bir şer'î hükmü âyet

Mezhebler

Mezhebler Mezheb Mezheb, büyük din müctehidlerinin edille-i şer'iyye'den çıkardıkları mes'eleler ve hükümler topluluğudur. Mezheb iki kısımdır: İ'tikadda mezhep, Amelde mezhep. İ'tikadda hak mezheb İ'tikadda hak mezheb, Ehl-i sünnet ve Cemâat mezhebi'dir. Bu da Peygamber Efendimizin ve Ashâbının i'tikad (inanç) ve ameli üzere olanların mezhebidir. Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebinin i'tikatta imamları: İmam Ebû Mansûr Mâtüridî İmam Ebü'l Hasen Eş'ârî. Biz Müslüman Türkler'in umûmiyetle İ'tikatta imamı, İmam Ebû Mansûr Mâturidî hazretleridir. İmam Ebû Mansûr Muhammed Mâturidî, hicrî 280 (M.894) tarihinde Türkistan'da, Semerkant şehrinin Mâturid köyünde doğmuş ve 333 (M.945) tarihinde Semerkant'ta vefat etmiştir. İ

Telkin

Defin işinden fâriğ olduktan sonra, cemaat — deve boğazlanıp da paylaşılacak kadar müddet — oturup, Kur'ân okumak müstahaptır: İçlerinden biri, tecvîd üzere, yâsini şerif ile mülk sûresi şerifesini ve on bir ihlâsı ve birer muavvezeteyn ile, cenazenin ruhuna ihda ederek, af ve mağfiret için, duâ eder. Sairleri dahi, kalb hulûsu ile âmin deyip, fâtihadan sonra, herkes işine gider.

Meyyitin telkininde, asl olan, işte bu tevakkuf ve tilâvettir ki, meyyitin defnini müteakip, kabri yanından ayrılmayarak, kendisiyle, istinas edercesine, ruhuna — tilâvet sevabını — ihdada bulunmaktır.

Zebayih (boğazlanması) gerekenler

Zebâyih: Zebîhanın cemidir. Zebîha: Zebh boğazlanması gereken her hayvandır. Balık, zebh edilmeden yenildiği için, zebîha değildir.

Zebh, malûm olduğu üzere, boğazlamaktır ki, hayvanın boğazına bıçak vurup - evdaeını - kesmektir (1). Eğer bıçak, hayvanın göğsü üstünden vurularak - evdacı - kesilirse, ona nahr tâbir olunur.

Deve kesmekte sünnet olan, nahrdır. Sığır nevi, ganem ve kuşlar gibi zebh olunur. Deveyi zebh, ve sığırı ve koyunu nahr etmek, mekrûh olur.

Zebh ve nahra şâmil olan tâbir, kitab-us-sayıdta, zikr olunan zekât lâfzıdır.

Bu bapta, onun yalnız yenilen hayvanlar hakkında olan, ihtiyarî kısmından bahsedeceğiz. Boğazlayana (zâbih) yahut (müzekki) diyeceğiz.

NAMAZ'IN MEKRÛHLARI

540 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kimseye, abdesti sikistirdigi halde namaz kilmasi helal olmaz. Hafifleyinceye kadar bu böyledir" "Hadis-i Serifini esas alan Hanefi fûkahasi; büyük veya küçük abdest, yahut yellenme sikistirdigi zaman namaza durmak mekruhtur"(314) hükmünde ittifak etmistir. Hatta cemaati kaçiracagindan korksa bile, bu durumda abdest tazelemesi gerekir.

BAŞKASINA AİT MALI ZORLA VEYA HİLE İLE ELE GEÇİRMEK

1599 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Müslümanın malı, ancak kendi gönül rızası ile (başkasına) helal olur"(362) buyurduğu bilinmektedir. Başta gasb olmak üzere hırsızlık, gulûl, soygunculuk gibi yollarla elde edilen kazanç haramdır.

Tevekkül

Kader ve Kazâya İman Îmanın altıncı şartı kadere inanmaktır. (Kader ve kaza meselesi bazan zor anlaşıldığından, kolay kavrayabilmek için, önce insandaki irâde-i cüz'iyye'yi izah edelim.) İrâde-i Cüz'iyye İrâde-i cüz'iyye: Cenâb-ı Hakk'ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, Cenneti de, Cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk'tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlik yani yaratan'dır. İnsana verilen irâde-i cüz'iyye otomobilin direksiyonu gibidir . İnsan direksiy

Sahih ve sahih olmayan satışlar

2443 - Feyziye Fetvalarından: "Amr'a borcunu Zeyd'in oğlu verse, Zeyd de bilmediği için tekrar ödemiş olsa, Zeyd (verdiğini) gelir alır." (H.Ec. 2/16)
Açıklama: Alacaklının iki kişiden ayrı ayrı satış bedeli alamayacağı, izaha hacet olmayan bir husustur. "Bu borcu ödeyenlerden hangisi parasını geri alabilir?" sorusuna fetva cevap getirmektedir. Birinci tediye ile ödeme işi tamamlanmış olur. İkinci defa para vermiş olan, verdiği parayı geri alır.
2444 - Behce Fetvalarından: "Satıcı ile müşteri arasında aracılık eden kimse satıştan sonra 'Satıcı o şeyi sana satmazdan önce bana satmıştı' diye dava etse, mesmu (ve makbul) olmaz." (H.Ec. 2/15)

AKAİDİ İSLÂMİYYE

İmân ve İslâm yahut Müslümanlık

Erkân-ı İmân

Allah'a İmân

Meleklere İmân

Kitaplara İmân

Peygamberlere îmân

Âhirete İmân

Kadere İmân

Binâ-i İslâm (İslâmın Binası)

Namaz kılmak

Taharet

Abdest

Abdestsizlik

Gusül

Teyemmüm

Oruç tutmak

Zekât vermek

Hacc etmek

Faide-i İslâm (İslâmın faydalan)

İTİKADİ MEZHEB'LERİN TEŞEKKÜLÜ VE TASNİFİ

85 Resûl-i Ekrem (sav)'in kendisinden sonra "Fitne"lerin zuhûr edeceğine dair Sahabe-i Kiram'a bilgi verdiği muteber hadis mecmualarında zikredilmiştir. Kat'i nass'ların heva ve heveslere göre tevili, "Siyasi ihtiraslarla" yakından alakalıdır ve Resûl-i Ekrem (sav)'in vefatından sonra ortaya çıkmıştır. Hz. Ebu Bekir (ra)'in hilafeti döneminde ortaya çıkan "yalancı peygamberler"; bu fitnelerin ilkidir. Daha sonra siyasi konularda tartışmalar başlamıştır.

Namazın Rükünleri

Namazın Rükünleri Namazın rükünleri altıdır: İftitah Tekbiri, Kıyam, Kırâat, Rükû, Secde, Ka'de-i ahîre.

G) GAYR-I MÜSLİMLERLE İLİŞKİLERDE DİKKAT EDİLECEK ESASLAR

1736 Mü'minlerin; kendi içlerinden bir "Ulû'lemr" seçmelerinin sebebi, İslâm'ın emirlerini hakkı ile eda etmektir.(224) Hanefi fûkahası: "Emaneti yüklenmek sûretiyle insanın kanının masum (dokunulmaz) kılındığını, ancak irtikap ettikleri bir kötülük sebebiyle öldürülebileceğini" esas almıştır. Cihad; kafirlerin şerlerini defetmek ve mukavemetlerini kırmak için meşru kılınmıştır.(225) Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de: "Müşrikler sizinle nasıl topyekün harb ediyorsa, siz de onlarla topyekün harb ediniz"(226) hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla savaşın sebebi; kafirlerin İslâm'a karşı giriştikleri mücadeledir.(227) Esasen "Cihad ve Siyer" kısmında bu konu üzerinde  durmuştuk. Şimdi Darû'l İslâm'da; gayr-i müslimlerle olan

VASİYETİN RÜKNÜ

1917  "Ben fülân, fülân için, şöyle vasiyet ettim" demek ve vasiyette kullanılan buna benzer hükümler söylemektir. Buna icap denir. Vasiyette adı geçen kimse; vasiyet eden şahsın ölümünden sonra kabul ederse, vasiyet gerçekleşir.(38) Fakat vasiyet; fakirler, yolda kalanlar veya ilim tahsil edenleri esas almışsa, kabule ihtiyaç yoktur. Sadece icap ile mün'akid olur.

Din

﴿ بِسْمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴾

Fîl Sûresi

Fîl Sûresi بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ



اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ ٱلْفِيلِ ﴿﴾ اَلَمْ يَجْعَلْ



كَيْدَهُمْ فِى تَضْلِيلٍ ﴿﴾ وَاَرْسَلَ عَلَيهِم طَيْرًا اَباَبِيلَ ﴿﴾



تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجِّيلٍ ﴿﴾ فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ



مَاْكُولٍ ﴿﴾