Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

PARAYI PEŞİN VERİP MALI VERESİYE ALMAK (SELEM)

1414 Önce kelime üzerinde duralım. Selem; lûgatta vezin ve mana itibariyle selef gibi "Önceden verilen, takdim edilen" manasına gelir.(101) İleride teslim edilecek malı; peşin para ile satma hadisesi söz konusudur. Feteva-i Hindiyye'de: "Selem; peşin para veya peşin verilen bir malla, veresiye bir mal satın almak demektir"(102) hükmü kayıtlıdır. Resûl-i Ekrem (sav)'in hicreti sıralarında; Medineliler, birbirlerinden bir-iki yıllığına borç hurma alıyorlardı. Bununla ilgili olarak Resûlallah (sav): "Borçlanabilirsiniz!.. Ancak borçlananlar malum kile, tartı ve belirli süre dahilinde borçlansınlar"(103) buyurmuştur.

Kâfirûn Sûresi

Kâfirûn Sûresi بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ



قُلْ يَا اَيُّهَا ٱلْكَافِرُونَ ﴿﴾ لاَ اَعْبُدُ ماَ تَعْبُدُونَ ﴿﴾ وَلا



َ اَنْتُمْ عَابِدُونَ ماَ اَعْبُدُ ﴿﴾ وَلاَ اَنَا عَابِدٌ ماَ عَبَدْتُمْ ﴿﴾



وَلاَ اَنْتُمْ عَابِدُونَ ماَ اَعْبُدُ ﴿﴾ لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِىَ دِينِ ﴿﴾

ORUCU BOZAN VE SADECE "KAZA"YI GEREKTİReN HUSUSLAR

821 Mükellefin herhangi bir kasdı olmadan; zorlama ve hata sonucu orucu bozulursa, gününe gün kaza etmesi gerekir. Meselâ; Ramazan-ı Şerif ayında oruca niyyet eden bir mü'min; unutarak yeyip, içer veya cim'a eder, daha sonra da sırf cehaleti sebebiyle "orucum bozuldu" zannına kapılarak, orucunu yerse gününe gün kaza eder!.. Kezâ kustuğu için veya kan aldırdığı için "orucunun bozulduğunu" zanneden ve ve sırf bu zann sebebiyle orucunu yiyen kimsenin de durumu aynıdır.(69) Orucu zorla yedirilmiş olan kimseye veya hataen orucunu bozmuş olan kimseye de, sadece kaza lâzım gelir. Keffaret lâzım gelmez. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir.(70) Dolayısıyla kaide şudur: Kasden ve kendi ihtiyarıyla, harhangi bir özür bulunmadan; Ramazan-ı Şerif orucunu bozan

MÜ'MİNLER ARASINDA SELAMIN YAYILMASI ŞARTTIR

1755  Kur'ân-ı Kerîm'de: "Bir selâm ile selâmlandığınız vakit; siz ondan daha güzeli ile selâmı alın veya onu aynı ile karşılayın. Şüphesiz ki Allah, her şeyin hesabını hakkı ile arayandır"(261) hükmü beyan buyurulmuştur. "Selâm"; "Seleme" fiilinden masdar olup, her türlü ayıp ve fenalıktan uzak olmak manasınadır. Tahıyye ise: "Hayye" fiilindendir. Hayatın bereketli ve uzun olması duadır. Aynı zamanda selâm manasına gelir. Resûl-i Ekrem (sav): "Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam) iman etmiş olmazsınız. Ben size birşey göstereyim mi!.. Eğer bunu yaparsanız birbirinizi seversiniz. Aranızda selâmı ifşa ediniz (Yayınız)"(262) emrini vermiştir.

Kurban

Kurban Kurban, Allâhü Teâlâ'ya yakınlık için, ibâdet niyetiyle kurban bayramı günlerinde, kurbana müsait bir hayvanı kesmektir. Kendisine fıtır sadakası vâcip olan kimselere kurban da vâciptir. Yâni nisaba mâlik olan hür, mukîm, her müslümana vâciptir. Kurban, kesenin kendi nefsine bedel olarak kesilir. Allâh rızâsı için hâlisâne bir niyetle kesilen kurbanın akan ilk kanı ile birlikte kurban kesen mü'minin günahlarının bağışlanacağı beyân olunmuştur. Kurbanın Kesilme Vakti, Şekli ve Niyet Kurbanın kesilecek vakti, Kurban Bayramı'nın birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Ancak, günlerin tesbitindeki hesap hataları göz önünde bulundurulmalı ve imkân nisbetinde üçüncü güne bırakmamaya gayret etmelidir. Zaten efdal olan da bi

Belâya Uğramış Bir Kimseyi Görünce Okunur

Bazı Dualar Sabahleyin evden çıkarken okunur: بِسْمِ ٱللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى ٱللهِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِٱللهِ



ٱلْعَلِىِّ ٱلْعَظِيمِ

"Bismillâhi tevekkeltü alellâah lâa havle velâa kuvvete illâa billâahil aliyyil azıym." Sabahları, bilhassa çarşı ve pazarda okunur: لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ



ٱلْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ ٱلْخَيْرُ



وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Yapılması ve kullanılması mekruh olan bazı şeyler

2987 - Netice Fetvalarından: "Hamamda kullanılıp da çirkâp ve gerize karışıp pislenmiş bulunan su ile sebze sulamak caiz olmaz" (H.Ec. 2/162)
Açıklama: İslâm dini, sağlığa ve temizliğe riayet gösterilmesini kesinlikle istemiş bulunmaktadır. Bu gibi pis sularla sulanmış şeylerin sağlık yönünden zararları uzun uzadıya izaha ihtiyaç göstermeyecek kadar açıktır. Hele çiğ olarak yenen sebzelerin bu gibi su ile yetiştirilmesi beşerin hayatını dinamitlemek gibidir. Zira salgın hastalıkların pek çoğu, insan pisliğinden, bu pisliklerin içme sularına karışmasından veya lâğım suları ile sulanmış şeyleri -bilhassa çiğ olarak-yemekten ileri geldiği açık olarak bilinen bir gerçektir.

HAYVANLARIN İŞLEDİĞİ CİNAYETLER

1361 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Hayvanın yaralaması hederdir"(256) buyurduğu bilinmektedir. Bu sebeble; hayvanın firar ederek kendiliğinden işlediği cinayet ve zarardan sahibi mes'ul değildir. Hanefi fûkahası "Hayvanın suç işlemesi" ile "Hayvanın üzerinde suç işleme (Sürücü'nün Cinayeti)" hadiselerini ayrı ayrı olarak ele almıştır. Bir kimse, köpeğini kışkırtır ve ısırması için salıverirse, cinayeti bizzat tasarladığı için, meydana gelecek zarardan mes'ûl olur. Ancak köpek firar eder, başıboş dolaşırken kendiliğinden bir kimseyi ısırırsa, meydana gelen zarardan sahibi mes'ûl olmaz. Fûkaha; kasden salıverme ve tedbirsiz davranma hallerinin dışında, hayvanın işlediği cinayetten sahibinin mes'ûl olmayacağında ittifak etmiştir.(25

GULÛL (ZİMMET SUÇU)

1605  Önce kelime üzerinde duralım. Ganimet malından gizlice birşey almak, emanete hıyanet etmek gibi manalara gelir. İslâmi ıstılahta; "mülkiyeti bütün ümmete ait olan devlet hazinesinden veya ganimetlerden gizlice almaya" gulûl denilir. Devlet mallarını; şahsi menfaatlere alet etmek haramdır.

Âhiret Gününe İman

İmanın beşinci şartı âhiret gününe inanmaktır. Sûr'un üflenmesi, bütün ölülerin dirilip kabirlerinden kalkması, amel defterlerinin kendilerine verilmesi ve mahşer meydanında toplanıp suâl ve hesaba çekilmesi ile mizan, şefâat, sırat, kevser, cennet ve cehennem gibi âhiret hayatına ait hususlara inanmaktır. Âhiret, bu dünyadan sonraki sonsuz hayattır. Allâhü Teâlâ, bu dünyayı ve bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. İsrafil Aleyhisselâmın birinci sûru üfürmesiyle kıyâmet kopup bütün canlılar ölecek, dünya ve dünya dışındaki her şey parçalanıp yok olacaktır. İkinci sûrun üflenmesi ile de mahlûkât yeniden dirilerek hesap vermek için mahşer yerine toplanacaklardır. Mahşerde Allâh'ın huzurunda bütün y

Nafile Oruç-Adak Orucu

1316 - Soru: Muharrem ayının birinden sonuna kadar oruç tutmak sevaptır diyorlar. Ne dersiniz?
Cevap: Muharrem ayının birinden sonuna kadar oruç tutmak müstehab, dokuzu ile birlikte onuncu günü veya onuncu günü ile beraber onbirinci günü oruç tutmak sünnettir. Bunun dışına çıkan beyanlar dini bir esasa dayanmamaktadır.
1317 - Soru: Bir kimse nafile oruç tutmak için sahura kalksa ve niyet etmeden yatsa ve sonra farkına varsa oruç sahih olur mu?
Cevap: Sorunuzdaki "Nafile oruç tutmak için" sözünüz meseleye ışık tutmaktadır. Onun bu maksatla sahura kalkıp yemek yemesi de bir niyettir. Zira başka zaman gece kalkıp yemek yeme adeti yoktu. Niyetin yeri esasen kalptir. Dil ile söylemek sadece müstehabtır.

ŞART MUHAYYERLİ İ VE TAYİNİ

1391 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Satıcı ile satın alan mükellef; ayrılmadıkları müddetçe muhayyerdirler"(39) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahası, "Aynı mecliste "İcab" olur; fakat "Kabul"e ehil olan kimse sükût ederse, o meclis dağılıncaya kadar yetkilidir. Ancak icap ve kabul; birbirine uygun olarak edâ edilmişse, hem ihtiyar, hem rıza bulunduğu için akid tamamlanmıştır. Başka bir konuya geçildiği an, meclis değişmiştir"(40) hükmünde ittifak etmiştir. İmam-ı Şafii (rha) hadisin zahirini esas alarak: "İcab ve kabul; birbirine uygun olarak edâ edilse dahi, o meclis dağılmadığı müddetçe, taraflar muhayyerdirler" hükmünü beyan etmiştir.(41) Bunun dışında, birkaç çeşit şart muhayyerliğinden de söz etmek mümkündür. Şöyleki; ma

Kıraat

632 - Soru: Bir namazın birinci rekatinde bir surenin sonundan okuyan kimse, ikinci rekatinde başka bir surenin sonundan okuyabilir mi? Böyle yapmasında bir kerahet var mıdır?
Cevap: Bu şekilde okumakta herhangi bir mahzur ve mekruh yoktur.
633 - Soru: Namaz kılan bir kimse, ikinci rekatte birinci rekatte okuduğu sureden daha üstten bir sure okusa, mekruh işlediğini anlayıp ilk rekatte okuduğu surenin önündeki bir sureyi okursa bu kimseye secde-i sehiv lazım gelir mi?
Cevap: Okumaya başladığı sureyi bırakmaz. Böyle bir yanılmadan dolayı da sehiv secdesi gerekmez. Zira bu gibi tertibe riayetsizlik, tenzihen mekruhtur.
634 - Abdürrahim Fetvalarından: "Fatihayı okuduktan sonra bir surenin sonundan birkaç ayet okunsa kerahet yoktur" (H.Ec. c. 1/10)

Erkân-ı İmân

Peygamber efendimiz beyan buyurmuşlardır ki: (İmân; Allaha, Meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhirete ve kadere inanmaktır.) Peygamberimiz böyle tarîf buyurmuş olduğundan bunlar (Erkân-ı îmân) dır. İmân ve İslâm bunlarsız olmaz.

KIZ ÇOCUKLARI

Soru: "Kız çocuklarını, ikinci sınıf evlad kabul etmek, törenin şanındandır."