Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

MESCİDLERİN VE CAMİLERİN HUKUKU

Soru: "Siyasi literatürde laiklik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde tarif edilmektedir.Türkiye'de ise devletin dine müdahalesi şeklinde anlaşılmaktadır. Yeni çıkarılan bir kanunla bütün camiler ve mescidler, devlet malı haline getirilmiştir. (...) Tevbe suresinde; mescidlerin imarı ile ilgili olarak mealen şöyle buyurulmuştur: 'Allah'a şirk koşanların, kendi küfürlerine bizzat kendileri şahit iken, Allah'ın mescidlerini imar etmeye ehliyetleri yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder.' (Et-Tevbe Suresi, 17- 18) Bu ayetlerin nüzul sebebi nedir? Hükmü um

SEM'İ VE BASAR:

155 Allahû Teâla (cc)'nın "Sem'i ve Basar"  (her şeyi en iyi işiten ve en iyi gören) olduğu Kur'an-ı Kerim'de birçok Ayet-i Kerime'de zikredilmiştir.(84) Her mü'min; Allahû Teâla (cc)'nın her şeyi (keyfiyetini bilemeyeceği bir şekilde) işittiğine ve gördüğüne inanır. Zira Allahû Teâla (cc)'nın görmesi ve işitmesi; bir alet, göz ve kulak gibi madde ve mahdut bir kuvvetle değildir. Mutlak manada işitici ve görücüdür.(85)

geovisit();

Suhuf (Sayfalar)

Kitaplara İman Îmanın üçüncü şartı kitaplara inanmaktır. Cenâb-ı Hakk, kendi irâdelerini, emirlerini, nehiylerini, hikmetlerini kullarına bildirmek için zaman zaman peygamberlerine kitaplar indirmiştir. Bu kitapların tamamına ilâhî kitaplar denir. Cebrâil (a.s.) vâsıtası ile peygamberlere vahiy olarak gönderilen kitap ve suhufun (sayfaların) adedi 104'tür. Suhuf (Sayfalar) 10 Suhuf, ÂDEM aleyhisselâm'a, 50 Suhuf, ŞİT aleyhisselâm'a, 30 Suhuf, İDRİS aleyhisselâm'a, 10 Suhuf, İBRAHİM aleyhisselâm'a, gönderilmiştir ki, tamamı 100 sahifedir. Kitaplar Tevrat, Mûsa aleyhisselâm'a, Zebur, Dâvud aleyhisselâm'a, İncil, İsa aleyhisselâm'a, Kur'ân, Peygamberimiz MUHAMMED Aleyhisselâm'a, gelmiştir. Kur'anın gelmesiyle ilk üçünün hükm

KİTAB-US-SAYD (AV VE AV HAYVANLARI)

.

Av ve av hayvanları

Mülkiyetin sübûtu

Yemenin helâl olması

Zebayih (boğazlanması) gerekenler

Eti yenmeyen hayvanlar

Kurbanlar (udhiye)

Bülûğ ve azatlık muhayyerliği

Velinin, nikâhlamak hakkı olduğu gibi, peder ve pederin pederinden mâdâ olan velinin (1), nikâhlamakta, sagir ve sagire için, bülûğ hiyârı, ve malikinin nikâhlamasında, memlûke için, azatlık hiyârı dahi vardır.

Kadınlar, erkeklerin velâyeti altında olduğu, ve diğer tâbir ile, nikâh bir nevi milk (2), demek bulunduğu için, baliganın nikâhı, kendi rızasına muallâk kılınmış, ve bâliğ olmayan için dahi, âtîdeki vech üzere hiyâr hakkı verilmiştir ki, onun bülûğa ermemiş sabiye dahi, şümulü olmuştur. Câriyenin, azatlık hiyârı, bülûğ hiyârının da yerine kaim olur.

İKRAR SONUCU HISIM OLANLARIN DURUMU (MUKARRUN LEH BİNNESEBE)

1961 Her toplumda nesebi meçhul kimseler bulunur. Bunun gizli olmasının bir-çok sebebi vardır. (Nesebi meçhul) bir kimsenin nesebini; bir şahsın kendine veya başkasına bağlayan sözüne, nesebi ikrar denilir. Meselâ Hasan efendi; gizlice evlenmiş ve bu evlilik sonucu bir çocuğu olmuştur. Diğer hanımının veya çocuklarının bundan haberi yoktur!... Daha sonra nesebi meçhul bilinen çocukla ilgili olarak "-Bu benim oğlumdur" diyerek ikrar eder, zâhiri hal de kendini tekzib etmezse, vefatında kendisine vâris olur. Ayrıca nesebi meçhul olan (ve daha sonra ikrarı ile kendi çocuğu olduğu ortaya çıkan) çocuğun annesini boşayıp-boşamadığı gündeme girer!.. Eğer Hasan efendi o çocuğun annesi için: "-Bu benim karımdır" diye ikrar eder ve kadın da "-Ev

Vekalet için gerekli şartlar

2742 - Behce Fetvalarından: "Küçük çocuğun vekil tayini sahih olmaz" (H.Ec.c. 2/50)
Açıklama: Erkeklik ve kadınlık çağına ulaşmamış bir çocuğun vekil tayini İslâm hukukunda muteber görülmemiştir. Zira rüşt ve akli melekelerinin kemâle ermemesi, kâr ve zararı ayırt edememesine sebep olur. Bu itibarla asaleten veya vekâleten yapacağı tasarruflar sınırlandırılmış bulunmaktadır.
2743 - Netice Fetvalarından: "Delinin, deliliği sırasında vekâlet vermesi sahih olmaz" (H.Ec. 2/503)
Açıklama: Akli rahatsızlığı bulunan kimsenin, malında yapacağı tasarrufları geçerli değildir. Bu cümleden olarak, herhangi bir kimseye alım veya satımda vekâlet vermesi muteber değildir.

Cenâze Namazının Kılınışı

Cenâze Namazı Cenâze namazı, vefat eden din kardeşlerimiz hakkında duâ olmak üzere bir farz-ı kifâyedir. Cenâze namazının kılınması için aranan şartlar şunlardır: Ölenin müslüman olması. Müslüman olduğu bilinmeyen, bu hususta hâli gizli olan kimsenin cenâze namazı kılınmaz. Ölenin müslüman olduğuna muteber şâhid ve delil lâzımdır . Ölünün yıkanarak temiz kefene sarılmış olması. Ölünün, imam ve cemaatin önünde olması. Ölünün tamamının veya bedeninin çoğunun mevcut olması. Eğer bedeninin çoğu gitmiş veya başsız olarak yarısı varsa namazı kılınmaz, yıkanmaz. Bir beze sarılarak gömülür. Cenâze Namazının Kılınışı Cenâze namazı dört tekbir ve kıyâmla edâ edilir. Bu namazda secde ve rükû yoktur. İmam,

Şahidde aranan şartlar

2690 - Netice Fetvalarından: "Bir arsa hususunda şahitlik yapan kimseler, arsanın mahallini açıklayıp fakat (etrafındaki) komşuların isimlerini bilmeseler, şahitlikleri makbul olur." (H.Ec. c. 2/41)
Açıklama: Herhangi bir kimsenin arsa davasında o arsanın kime ait olduğunu veya ona ne suretle sahip bulunduğunu ifade etmek, şahitlik bakımından yeterli görülmüştür. Arsanın etrafındaki komşuları bilmesi, tâli derecede bir husustur. Bilmesinde fayda varsa da bilmemesi şahitliğin kabulüne mani değildir.
2691 - Behce Fetvalarından: "Yavaş sesi işitmeyip, yüksek sesi işiten kimsenin şahitliği makbul olur" (H.Ec. 2/42)

Müekked sünnetler

Bunların bir kısmı ikişer ve bir kısmı dörder rekâttır, İki rekâtlılar şunlardır: Sabah namazından evvel, Öğle namazından sonra, Akşam namazından sonra Yatsı namazından sonra, Dört rekâttılar şunlardır:

Hac cinâyetlerine âit hükümler

Cinayet: Ağacın yemişini koparmak mânasından alınarak —fil-asıl— kötülük çıkarmak, mealinde masdar olup —hâsılı masdar— olarak haram olan şeyi işlemeğe isim olmuştur. İster mala, ister cana taalluk etsin.

Fıkıh kitaplarının, cinayet babında, cana ve âzaya aid olan, şerre mahsus olduğu gibi, haccın babı cinayatında dahi, haremde ve ihramda câiz olmayan, fiillere has olmuştur.

Haccın cinayetleri: İhram mahzurlarına münhasır olmamak üzere, iki kısımdır: Bir kısmı ihrama ve diğer kısmı hareme aittir. İkinci kısım cinayetin, muhrime ihtisası yoktur.

Muhrime muhtas olan cinayet, birkaç nevidir.

Demi mucib olan, sadakayı mucib olan, tasadduku mucib olan, kıymeti mucib olan.

NİKÂH'IN SIFATI

1087 Dürri'l Muhtar'da: "Nikâh tevakan (şiddetli şehvet) halinde vacip olur. Nikâhlanmadığı takdirde yüzde-yüz zina edeceğini bilirse farz olur. (Nihaye). Bu mehir ve nafakaya malik olduğuna göredir. Aksi takdirde (Mali durumu yerinde değilse) terkinden dolayı günahkâr olmaz. (Bedai). Esas kavle göre, itidal halinde "Sünnet-i Müekkede" olur ve terkinden dolayı günaha girer. Namuslu olmayı ve çocuk doğurmayı niyet ederse sevab kazanır. İtidalden murad; cimaya, mehir ve nafakayı vermeye kadir olmaktır. Mehir sahibi vacib olduğunu tercih etmiştir. Çünkü, Peygamber (sav) nikâhlı olmaya devam buyurmuş, ondan yüz çevireni inkar etmiştir"(17) hükmü kayıtlıdır. Fetava-ı Hindiyye de; "Nikâh itidal halinde müekked sünnettir. İhtiyaç halinde (Şidde

Evvâbin Namazı

Bazı Nâfile Namazlar İnsan farz namazları noksansız edâ etmekle beraber, bunun dışında nâfile olan evvâbin, teheccüd , duhâ ve tesbih namazlarını da kılmaya gayret etmelidir. Çünkü, bunlarda sayılamayacak kadar büyük sevap ve hasene vardır. Bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak: "Kulum farzlarla benim azabımdan kurtulur, nâfilelerle de bana yaklaşır." buyuruyor Evvâbin Namazı Evvâbin namazında yüz hasene (ilâhî ihsan) vardır. Cenâb-ı Hakk bunun yetmişbeşini âhirette, yirmibeşini de dünyada verir. Binâenaleyh evvâbin kılmaya devam edenler mahşer sıkıntısı çekmezler. Evvâbin namazı akşam namazını müteâkip 6 rek'at olarak kılınır. Duhâ Namazı Duhâ namazında da yüz sevap vardır. Cenâb-ı Hakk bunun yetmişbeşini dünyada, yir

Kazâ

Kader ve Kazâya İman Îmanın altıncı şartı kadere inanmaktır. (Kader ve kaza meselesi bazan zor anlaşıldığından, kolay kavrayabilmek için, önce insandaki irâde-i cüz'iyye'yi izah edelim.) İrâde-i Cüz'iyye İrâde-i cüz'iyye: Cenâb-ı Hakk'ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, Cenneti de, Cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk'tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlik yani yaratan'dır. İnsana verilen irâde-i cüz'iyye otomobilin direksiyonu gibidir . İnsan direksiy

247 SAHABE-İ KİRÂM'I ANCAK HAYIRLA ANARIZ:

Resûl-i Ekrem (sav)'e bey'at ederek; bütün yeryüzü müstekbirlerine karşı cihad eden Sahabe-i Kirâm'ı ancak hayırla anarız. Bilindiği gibi sahâbe: "Hz. Muhammed (sav)'e mü'min olarak mülâki olan, sohbetinde bulunan ve daha sonra mü'min olarak ölen şahıslara verilen isimdir."(231) İmam-ı Muhammed (rha) "Emirlerle birlikte cihad"ı izah ederken: "Sahâbe-i Kiram hakkında hayırlı sözlerden başkasının söylenmemesi hususunda Resûl-i Ekrem (sav)'den meşhur bir hadîs-i şerifin mevcud olduğunu kaydettikten sonra: "Ashabım hakkında Allahû Teâla (cc)'dan korkun!.. Onları hedef edinmeyin. Kim onları severse, muhakkak beni de sevmiş olur ve kim onlara eziyet ederse, Alettahkik bana da eziyet etmiştir"(232) hadîs-i şerifini zikrediyor. Hanefî fûkahasından