Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Mescid Adabı

934 - Soru: Mescidlerin üst katında dinimizin yasakladığı bir şeyin yapılması mahzurlu mudur?
Cevap: Mescidlerin semaya kadar olan yüksekliği mescid hükmündedir. İçinde günah olan şey üstünde de günahtır.
935 - Soru: Mescide girildiği zaman adab kabilinden olan şeyler nelerdir?
Cevap: Bu hususta onbeş edeb sayılmış bulunmaktadır.
936 - Soru: Bir cami cemaate dar gelse ve genişletmek kaçınılmaz bir zaruret halini alsa, bu durumda o caminin yanında bir şahsın evi bulunsa, o kimse de evini satmaya razı olmasa nasıl hareket edilir?

FİDYE VE YAŞLILIĞIN İLİŞKİSİ ÜZERİNE

Soru: "Orucun farz kılındığı ayet-i kerimede geçen ve oruç tutmamayı meşru kılan ihtiyarlığın sınırı nedir? Babam yetmişiki yaşında. Geçtiğimiz Ramazan-ı Şerif ayında, "Babacığım, fakirlere fidye verelim. Hayatını tehlikeye atma!.." teklifinde bulundum. Bu teklifimi reddetti ve "Fidye, oruç tutmaya gücü yetmeyenler içindir. Allah'ın (cc) izniyle benim gücüm yeter" dedi. Bir insan kaç yaşında şeyh-i fani olur?"

SAHUR'A KALKMAK

799 Hz. Malik b. Enes (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bolluk (bereket) vardır"(22) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahasından İmam-ı Merginani, bahsi geçen Hadis-i Şerif'i zikrettikten sonra: "Müstehab olan sahur yemeğini yemek ve onu geciktirmektir. Zira Resûl-i Ekrem (sav) "Üç şey mürsellerin ahlâkındandır; iftarda acele etmek, sahuru geciktirmek ve misvak kullanmak" buyurmuştur. Ancak mükellef; fecr-i sadık'ın durumu hakkında şüpheye düşerse, efdal olan haramdan kurtulmak için yemeği terk etmektir"(23) hükmünü zikreder. Şurası muhakkaktır ki; sahura kalkıp birşeyler yemek, oruç tutmak niyetiyledir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Ramazan ayında sahura kalkmak  b

VÂRİSLERİN TASNİFİ VE TARİFİ

1930 ASHÂB-I FERÂİZ: Kitap, sünnet ve icmâ ile; hakları takdir edilen (farz kılınan) sehim sahiplerine "Ashab-ı Ferâiz" denilir. Tarifinden de anlaşılacağı gibi; mûrisin (ölen kimsenin) en yakını olan sınıftır. Bunlar kat'i nasslarla sâbit olan paylarını aldıktan sonra; geriye bir-şey kalırsa, ikinci derecede olanlar gündeme girer. Ashab-ı Ferâiz; on tanesi "Neseb" yönünden, iki tanesi "Sebeb" noktasından, toplam oniki'dir. Bunlar:
1. Baba
2. Sahih dede (Babanın babası)
3. Anne bir kardeş
4. Kız
5. Oğlun kızı
6. Anne-baba bir kızkardeş
7. Baba bir kız kardeş
8. Anne bir kız kardeş
9. Anne
10. Sahih nene (ölüye nisbetinde fâsid dede araya girmeyen nene)
Sebeb noktasından vâris olanlar:
1. Koca
2. Karı!..

4. CİNSEL İLİŞKİDE ÂDAB-I MUÂŞERET

1687 Diğer canlılarda olduğu gibi; insanlarda da "neslin devamı" duygusu oldukça önemlidir. Hatta çocuğu olmayan aileler; belirli komplekslerle, kısa süre içerisinde ihtilafa düşerler!.. Bunun dışında; kadın erkeğe, erkekte kadına karşı cinsî temayül duyar. Eğer bu cinsî temayül; İslâmî hududlar içerisinde ve meşru bir şekilde yönlendirilemezse, "nesil emniyeti" darmadağın olur. Nikah bahsinin girişinde; kadın ve erkeğin birbirine duyduğu ilgi üzerinde durmuştuk!.. (133)

Önsöz

Önsöz İnsanlığı ve bütün âlemleri büyük bir hikmet ve gâye ile yaratan Allâhü Teâlâ'ya sonsuz hamd ü senâlar olsun. Kâinata en büyük rahmet, en büyük şefaatçı ve en büyük Peygamber Muhammed Mustafâ sallallâhü aleyhi ve sellem'e, O'nun âline, ashâbına ve bütün O'na tâbi olanlara salât ve selâmlar olsun. İlmihal, müslümanların inanç ve ibâdetle ilgili öğrenmeleri icabeden hususları bildiren ilimdir. Peygamber Efendimiz: "İlim öğrenmek her müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır", buyurmuşlar. Kâinatın efendisinin bu mübârek sözleriyle müslümanlara farz olduğunu açıkladığı ilim, muhakkak ki, dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmalarına yarayacak olan "İlmihal" dir. İşte bunun içindir ki, her müslüman erkek ve

10. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

(1) İmam-ı Serahsi-El Mebsut-Beyrut: ty C: 9 Sh: 36. Ayrıca İmam-ı Merginani-El Hidaye Şerhû Bidayetü'l Mübtedi-Kahire: 1965 C: 2, Sh: 94, Şeyh Abdülgani-El Meydani-El Lübab fi Şerhi'l Kitab-Beyrut: 1400 C: 3, Sh: 181.
(2) İbn-i Hümam-Fethû'l Kadir-Beyrut: 1316 C: 4, Sh: 112.
(3) Şeyh Nizamüddin ve Heyet-El Feteva-ı Hindiyye-Beyrut: 1400 C: 2, Sh: 142-143. Ayrıca İmam-ı Merginani-A.g.e. C: 2, Sh: 94.
(4) Abdi'l Latifi'z Zebidi-Sahih-i Buhari muhasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi-ank: 1975 (3 Bsm) C: 12, Sh: 20.
(5) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst: 1983 C: 3, Sh: 162.
(6) İbn-i Kesir-Tefsirû'l Kur'an'il Azim-Beyrut: 1969 C: 3, Sh: 490.

Ellidört Farz

1. Allah Tealayı zikretmek

2. Helalinden kaznıp, yemek içmek

3. Abdest almak

4. Beş vakit namaz kılmak

5. Cünüplükten yıkanmak

6. Kişinin rızkına Allah´ın kefil olduğunu bilmek

7. Helalden temiz elbise giymek

8. Allah´a tevekkül etmek

9. Kanaat etmek

10. Nimete karşı şükretmek

11. Allah´tan gelen kazaya razı olmak

12. Allah´tan gelen belaya sabretmek

13. Günahlardan tövbe etmek

14. İhlasla Allah´a ibadet etmek

15. Şeytanı düşman bilmek

16. Ku´an-ı Kerimi kesin delil kabul etmek

17. Ölümü hak bilmek

18. Allah´ın sevdiğini sevip, sevmediğinden uzak durmak

19. Ana-babaya iyilik etmek

20. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak

BOŞANMA SONUCUNDA ÇOCUKLARIN DURUMU (HIDANE)

1232 Önce "Hıdane" kavramı üzerinde duralım. Lugatta çocuğu kucağa almak, bağrına basmak ve terbiye etmek gibi manalara gelir.(325) İslâmi ıstılahta; "Hür, akıl-baliğ, güvenilir ve muktedir olan eşlerin; boşandıktan sonra çocuklarını terbiye etmesi ve ihtiyaçlarını karşılamasına hıdane denilmiştir." Esasen lugat manası ile ıstılah manası birbirinin aynıdır.

PARAYI, PARA İLE SATMAK VEYA DE İŞTİRMEK (SARF)

1423 Önce kelime üzerinde duralım. Sarf; lûgatta fazlalık manasınadır. Bu akde sarf adı verilmesine sebeb şudur: Çünkü onunla biaynihi intifa olunmaz, ancak fazlalıklar kasdedilir. Sarf; "Nakletmek" manasına da gelir.(115) Şer'an semeni, semen ile satmaktır. Yani altın ve gümüş gibi, semeniyyet (bedel) için yaratılan şeyleri, ister cinsi cinsine, ister değişik cinslerle alışverişe konu etmektir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Semen cinsinden olan (altın, gümüş gibi) bir nakdi, diğer bir nakidle alıp satmaktır. Fethû'l Kadir'de de böyledir. Bu işleme "para bozmak" da denir. Bu işlerle meşgul olanlara "Sarraf" denilir"(116) hükmü kayıtlıdır.

MUDARABA'NIN MAHİYETİ (SERMAYE-EMEK İLİŞKİSİ)

1473 Önce kelime üzerinde duralım. "Mudaraba"; darb kökünden türemiş bir kelimedir. Yeryüzünde dolaşmak, yola çıkmak veya yol tepmek gibi manalara gelir. Araplar; ticaret için sefere çıkmaya, "Darbu'n fi't Ticare" demişlerdir.(196) İslâmi ıstılahta: "Bir taraftan sermaye, diğer taraftan emek olmak üzere, kâr hususunda yapılan anlaşmaya mudaraba denir" tarifi esas alınmıştır. Nitekim Mecelle'de: "Mudaraba, bir taraftan sermaye ve diğer taraftan sa'y ve amel olmak üzere bir nevi şirkettir. Sermaye sahibine Rabbü'l Mal ve amile (emek sahibine) mudarib denilir."(197) hükmü yer almıştır. Esasen, taraflar kâr üzerinde anlaşma yaptıkları için buna "Kâr Ortaklığı" demek mümkündür. Hicaz fûkahası, mudaraba ortaklığını "El Kırad" olarak isiml

TERİKE'NİN TARİFİ VE TAKSİMİ

1923 "Terike" veya "Tirke" kelimeleri; terketmek ve bırakmak manasına gelen, "Terk" kökünden isimdir. İslâmi ıstılâhta: "Mûrisin (Ölen kimsenin) geride bıraktığı ve vârislerine intikâl eden her şeye terike denir"(55) tarifi esas alınmıştır. Şer'an Mûrise (Ölen kimseye) âit olan; menkul, gayr-i menkul ve alacakların tamamı, bunlarla mütâla edilebilen ve bunun gibi; mûrise ait şahsâ haklar; terike'sine dâhil değildir. Mûrisin (ölen kimsenin); Techiz ve Tekfini yapıldıktan, borcu ödendikten ve vasiyeti yerine getirildikten sonra; kalan mal, vârislerine şer'i ölçüler içerisinde taksim edilir.(56)

Farz olan gusül

Abdestte olduğu gibi, guslün dahi sebebi, şartı, hükmü, rüknü, sıfatı ve bir de mûcibi vardır.

Guslün sebebi, abdeste sebep olan istibâhadır ki, (hadesi ekber) sebebiyle (câiz ve helâl olmayan şeye teşebbüs) kasdeylemektir. (Bu hususta, kıraeti Kur'ân dahi messi mushaf gibidir. Âtide zikrolunur).

Bu, onun sadece hükmü dünyevîsidir. Hükmü uhrevîsi niyyeti ile sevap husulüdür.

Guslün vücubünün şart ve sıhhati, abdestin ayni, şart-ı vücup ve sıhhatidir (1).

Guslün hükmü zikrolundu.

3. İCMA-İ ÜMMET

42 Önce icma kelimesinin lûgat manası üzerinde duralım. İcma Arapça bir kelime olup; "azm, kasd ve ittifak"(59) manalarına gelir. Molla Hüsrev: "Müctehid imamların herhangi bir asırda şer'i bir hüküm üzerinde ittifak etmelerine icma denir" tarifini esas almıştır.(60) İmam-ı Serahsi'de şu şekilde tarif etmiştir: "Her asırda fıskını ilân etmeyen, heva ve heveslerine tabi olmayan bütün müctehid imamların ittifakına icma denir."(61)

ADAK

İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır:

Sa´d b. Ubade, annesinin bir adak adadığını fakat bunu yerine getiremeden vefat ettiğini söyleyerek bunun hükmünü Hz. Peygamber´e sordu. Allah Resulü´de (a.s.): "Annen adına onun adağını sen yerine getir" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3092

Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki:

Bir gün Resulüllah (a.s.) bizlere adak adamayı yasakladı ve: "Adak hiç bir şeyi değiştirmez. Onunla sadece cimri kimsenin elinden mal çıkar" buyurdu.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3093

Ebu Hureyre´nin (r.a.) anlattığına göre: