Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Muhalaa (mütareke)

Talâkın tâlikinin, bir nevi de muhalâadır ki, milki nikâhı, zevcenin kabulüne tâlikan izaledir (1).

Muhalâanın: Rüknü, sebebi, şartı, sıfatı, hükmü vardır. Muhalâanın rüknü, icab ile kabuldür.

Muhalâanın sebebi, karı koca arasında olan hilâf ve şikaktır. Muhalâa, nüşûz neticesidir.

Nüşûz: Eşler arasında matlup olan güzel geçinmenin zıddıdır. Kadının nüşûzü: Zevcine isyan ve muhalefettir.

Erkeğin nüşûzü: Zevcesine bakmamak ve cefâ etmektir.

Tatlîki, mal almağa, yahut zimmetini, mehir borcundan ibraya tâlik etmek, mürüvvet değildir.

YEMEKTEN SONRA "EL-HAMDÜ Lİ'LLAH" DENİLMELİDİR

1629  Hanefi fûkahası; yemekten sonra "El-Hamdû Li'llah" denilmesinin sünnet olduğu hususunda müttefiktir.(33) İbn-i Abbas (ra)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kere ben Resûlullah (sav) ile beraber Halid b. Velid'de bulunduğu halde Meymûne'nin odasına girmiştim. Meymûne bize içi süt dolu bir kap ile geldi. Resûlullah (sav) içti. Ben de yanında kendisiyle beraberdim. Halid de sol tarafında idi. Resûl-i Ekrem (sav) bana: İçmek nöbeti senin hakkındır. Fakat istersen Halid'i tafdil edebilirsin!.." buyurdu. Ben de Ya Resûlullah, senin artığını hiçbir kimseye bahş-û ihsan edemem" dedim. Sonra Resûlullah (sav): Kim ki, Allah ona bir taam yemek müyesser kılarsa, o kimse: ""Ya Rab!.. Bu nimetini bize mübarek kıl ve bundan daha hayırlı ni'metlerini

Vakit

Vakit Namazın şartlarından beşincisi vakit, yâni her namazı vakti girince kılmaktır. Vakti girmeden kılınan namaz edâ edilmiş olmaz. Namaz vakitleri her beldeye göre hazırlanan takvimlerle tesbit edilmiştir. Kerâhet Vakitleri Üç vakit vardır ki bu vakitlerde namaz kılınmaz.. Güneş doğduktan sonraki 32 dakika içinde, Güneş tam zevâl vaktinde iken, yani öğle nama-zından evvelki 15-20 dakika içinde, Güneş batarken, yani akşam namazından evvelki 45 dakika içinde. Bu vakitte ancak o günün ikindi namazının farzı kılınabilir. Bu üç vakitte; kazaya kalmış farz namazlar, vâcip namazlar, kerâhet vaktinden önce hazırlanmış cenazenin namazı kılınmaz. Yine önceden okunmuş bir secde âyetinden dolayı tilâvet secdesi de yapılmaz. Aksi takdirde

Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Sorunları

Yazar: Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU

Gençliğin Tanımı ve Toplumdaki Yeri

Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir. Ergenlikle başlayan hızlı büyüme, gençlik çağını sonunda bedensel, cinsel ve ruhsal olgunlukla biter. BM Örgütünün tanımına göre genç, 15-25 yaşları arasında, öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir. Gerçekten gençlik hem toplumsal, hem biyolojik, hem de ruhsal bir kavramdır.

Müslümanların Cemiyet İçindeki Vazifeleri

Müslümanların Cemiyet İçindeki Vazifeleri Komşu Hakkına Riâyet Âile ve akrabalarımızdan sonra bize en yakın olan komşularımızdır. Komşu hakkını son derece gözetmek; elimizle, dilimizle ve diğer hareketlerimizle onları katiyyen rahatsız etmemek gerekir. Çünkü Peygamber Efendimiz: "Bana Cebrâil komşu hakkı hususunda o kadar çok tavsiyelerde bulundu ki, nerede ise komşuyu komşunun malına vâris kılacak sandım" buyurmuşlardır. Müsâfire Karşı Vazifelerimiz "Her kim ki Allâh'a ve âhiret gününe imân ederse müsâfire ikram etsin" buyuruyorlar. Ayrıca müsâfir, geldiği yerde yokluk ve darlığa sebep olmayıp, bil'âkis bereket ve bolluk vesilesi olacağını beyanla "Müsâfir geldiği eve on nasibi ile gelir. Birini yer, dokuzu orada kalır

Ganemin (davarın) zekatı

Saime olan koyun ve keçi sürüsünün, kırktan az olanına, zekât lâzım gelmez. Ganem kırk olup, üzerlerinden sene aştığında, yüz yirmiye kadar, bir şat (erkek ve dişi olmak üzere, koyun veya keçi) verilir.

Yüz yirmi bir olduğunda, iki yüze kadar, iki şat verilir. Davarların adedi iki yüzü geçer, ve meselâ iki yüz bir olursa, üç yüz doksan dokuza kadar, üç şat verilir. Dört yüz oldukta, dört şat verilir ki, aradakiler, mâfüv olmak üzere, her yüzde, bir şat verilir.

Sevaim zekâtında, Hazreti Risaletin emri, bu veçhiledir.

8. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

(1) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 4, Sh: 409-410. Ayrıca Abdi'l Latifi'z Zebidi - Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi - Ank: 1974 (3 Bsm) C: 6, Sh: 4, İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut : 1315, C: 2, Sh: 117. (2) Şeyh Nizamüddin ve heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 216. (3) İbn-i Abidin - A.g.e. C: 4, Sh: 410. (4) Al-i İmran Sûresi: 96-97. (5) İmam-ı Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty C: 4, Sh: 2, 3. Ayrıca İmam-ı Kasani - El Bedaiû's Senai fi Tertibi'ş Şerai - Beyrut: 1974, C: 2, Sh: 118, İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l mübtedi - Kahire : 1965, C: 1, Sh: 134, Şeyh Abdülgani El Meydani - El Lübab fi Şerhi'l Kitab - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 178. Şeyh Nizamüddin v

BOŞANMA

İbn Ömer´in (r.a.) bildirdiğine göre:

Kendisi Resulüllah (a.s.) zamanında karısını hayız halinde iken boşamış, Ömer b. Hattab (r.a.) ise, bu durumu Hz. Peygamber´den sormuştur. Resulüllah cevaben şöyle buyurmuştur: "Abdullah´a söyle karısını geri alsın. Sonra kadın temizlenip tekrar hayız görüp de tekrar temizleninceye kadar ona yaklaşmasın. Bundan sonra artık isterse nikâhında tutar, dilerse tekrar biraraya gelmeden önce onu boşar. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi müddeti, erkeklerin kadınları boşamaları için Yüce Allah´ın emrettiği iddet müddetidir."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 2675

İbn Abbas (r.a.)

Eti yenmeyen hayvanlar

Ehlî hayvanlardan, at, katır, himar yenilmediği gibi, ehlî ve gayrî ehlî olanlardan kedi, köpek, kurt, çakal, şahin, doğan, çaylak, papağan, gibi yırtıcı ve et yiyici, vuhuş, ve yırtıcı kuşlar ve leylek, akbaba, kartal, ve karga, (3) gibi leş ve pislik yiyici kuşlar dahi yenilmez. Fare, köstebek, kirpi, gelincik, kertenkele, yılan, kurbağa, kaplumbağa, salyangoz, solucan, velhasıl, kurtlara ve bütün böceklere dahi şâmil olan haşerat ve sinek ve arı kelebek, yenilmez.

UMRE'NİN MAHİYETİ VE HÜKMÜ

1014 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Umre, ikinci bir umreye kadar yapılan günahların keffaretidir. Hacc-ı Mebrur'un ise cennetten başka karşılığı yoktur"(189) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahası; mali kudreti ve sıhhati müsait olan mü'minlere umre vacip midir, yoksa sünnet midir? noktasında ihtilâf etmiştir.(190) İbn-i Abidin bu konuyu izah ederken: "Cevhere sahibi vacip olduğunu sahihlemiştir. Bazıları ona mutlak olarak "Sünnet" adını vermişlerdir. Ama bu vücûba aykırı değildir." Rivayetten anlaşılan sünnet olduğudur. Çünkü İmam-ı Muhammed (rh.a) umrenin tetavvû olduğunu nassan söylemiştir. Fetih sahibi buna meyletmiş ve delilleri naklettikten sonra: "Vacip ve nafile olduğunu iktiza eden deliller çatışmıştır. Binaenaleyh biri sabit ol

KURBAN'IN ETİ VE DERİSİ

1075 Resûl-i Ekrem (sav)'in ilk dönemlerde kurban etinin üç günden fazla saklanılması yasakladığını bilinmektedir. Nitekim İbn,i Ömer (ra)'den rivyate edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç kimse, kurbanın etinden üç günden fazla yemesin."(352) Daha sonra bu yasak kaldırılmıştır. Süleyman b. Büreyde (ra)'den rivayet edilen Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav): "Zenginlerin, fakirlere genişlik sağlanması için kurbanın etinden üç günden fazla yemelerini yasaklamıştım. Bundan sonra yeyin, yedirin ve saklayın"(353) buyurmuştur. Yine Seleme İbn-i Ekva (ra)'den rivayete göre Resûl-i Ekrem (sav) bu hususu şu şekilde izah buyurmuştur: "Nebi Sallalllahû Aleyhi ve Sellem, bayram hutbesinde: "Sizden her kim kurban kesers

Büyük İstiğfar

Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar Maddî kirleri sabun ve su giderdiği gibi kalbi karartan, insanı cehennemlik yapan, mânevî hastalık ve kirleri de tevbe, istiğfar ve Allâh'tan korkarak gözlerden akıtılan nedâmet yaşları giderir. Doğuştan, insan gâyet temiz ve güzel yaratılmıştır. Peygamber Efendimiz, insan kalbinin fıtraten ayna gibi beyaz yaratılmış olduğunu beyân buyuruyor. İnsan, bu kalbi karartır, içine şüphe, vesvese, fitne, fesat, kin, intikam ve hased gibi zulmânî hisler doldurursa o insan korkunç bir hastalığa tutulmuştur. Bu hastalıktan kurtulamazsa Allâh korusun gideceği yer cehennemdir. Bu hastalıktan kurtulmanın çâresi de tevbe ve istiğfar etmek, ayrıca kalbinden kötü niyet ve hisleri atarak, pi

HALVET VAKİTLERİNDE DİKKAT EDİLECEK ÂDAB-I MUÂŞERET

1693 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Sağ elinizin malik olduğu (köle ve cariyeler), bir de sizden olup da henüz büluğ çağına girmemiş (küçük) ler şu üç vakitte; sabah namazından önce, öğle sıcağında elbisenizi çıkardığınız zaman, bir de yatsı namazından sonra (odanıza girecek olurlarsa) sizden izin istesinler. Bu üç vakit; sizin avret (ve halvet) vakitleridir. Bunlardan sonra ise birbirinizi dolaşmanızda ne sizin üzerinize, ne onların üzerine bir vebal yoktur. Allah hakkı ile bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. Sizden olan (hür) çocuklar büluğ çağına ulaştığı zaman kendilerinden evvelkilerin izin istediği gibi izin istesinler. Allah size ayetlerini böylece beyan eder. Allah herşeyi hakkı ile bilendir. Tam bir hüküm v

MUDARABA'NIN RÜKNÜ

1477 Mudaraba'ya delâlet eden, bir söz ile icap ve kabulden ibarettir.(203) Mesela: Sermaye sahibi mudaribe hitaben: "- Şu paraları al, sermaye yap. Meydana gelen kârı aramızda yarı yarıya (veya ikili birli) taksim edelim. Mudaraba yoluyla çalış" derse, mudarib de: "- Aldım ve razı oldum" şeklinde cevaplandırırsa, mudaraba mün'akid olur. Anlaşmada dikkat edilecek husus; kat'iyyet belirtmesi ve mazi sığasının kullanılmasıdır.(204) İcap ve kabulde; sözlerin taşıdığı manaya itibar edilir, şekil önemli değildir.(205) Ancak, kat'i olması ve şüpheye yer bırakmaması esastır.