Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Peygamberlere îmân

Cenâb-ı Hakkın sırf kendi fazl-ü kereminden bâzı kullarını Nübüvvet ve Risâlet yâni vahy ve bais ile mümtaz kılıp, kullarına olan emir ve nehylerini onlar vâsıtasiyle icrâ ettiğine ve bâzılarına kitap ve müstakil şeriat ve mucize dahi verdiğine inanmaktır.

Onların evveli, beşeriyetin babası olan Hazreti Âdem ve sonuncusu Peygamberimiz efendimiz Hazreti Muhammed Mustafâ (sallallahu teâlâ aleyhi ve alâ sâirü-l-Enbiyâi ve sellem) dir. Arada bir çok Enbiyâ gelip geçmiştir. Onların bir kısmının Kur'ânı Kerîmde zikredilmiş olup hepsinin zikredilmediği de bildirilmiştir.

Everyman's Encyclopaedia, İslâm Maddesi

Bazı Batı Bilginlerinin Dinimiz, Kur'ân-ı Kerîm ve Peygamberimiz Hakkındakı Sözleri Everyman's Encyclopaedia, İslâm Maddesi "İslâmiyet, hayatın bütün mes'eleleri için kâideler koyar. O eksiksiz bir kanunlar topluluğudur. Her türlü temizlikten alın, tâ alış-verişe, cinâyetlere kadar ahkâm yürütür ve hattâ sakal ve bıyığın nasıl kesileceği hakkında bile hüküm koyar. İslâm'ın bütün kanunları ehemmiyet bakımından aynıdır." J.W. von Goethe Kur'ân-ı Kerîm Hakkında Diyor Ki Kur'ân'ın ezelden olup olmaması diye Bir şüphe beni uğraştırmaz Kitapların kitabı olduğuna iman ederim. Müslüman olarak bana farz olduğu gibi! Bismarck Diyor Ki ...Bütün semâvî kitapları tam ve etraflıca tetkik ettimse de hiç birisinde bir hikm

İ'TİKÂF'IN MANASI VE ÇEŞİTLERİ

845 İ'tikâfın lûgat manası "durmak, bir şeye devam etmek"tir. İslâmi ıstılâhta; mükellefin ibadet niyyeti ile, cemaatle namaz kılınan bir mescidde kalmasına "İ'tikâf" denir.(113) İmam-ı Serahsi: "İ'tikâfın meşruiyyeti kitab ve sünnetle sabittir. Kitab'da Allahû Teâla (cc)'nın şu kavli vardır: "Mescidlerde İtikâfta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza (Geceleri) yaklaşmayın." Muhakkak ki, mescidde ibadet niyyeti ile durulur. Hz. Ebû Hureyre (ra)'dan ve Hz. Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Resûl-i Ekrem (sav) Ramazan ayının son on gününde, Medine'de mescidde İ'tikâfta bulunmuştur"(114) hükmünü zikreder.

Omre

Omre : İhram, tavaf ve saiy ile vücut, ve tiraş veya taksir ile hitam, bulan bir haccı asgardır.

İhram: Şarttır. Tavafın muazzamı, yâni dört şavtı: Rükündür. Mâdâsı vaciptir.

İhramsız omre olmadığı gibi, rüknün bedeli dahi olamaz. Vâcip, terk olunursa, ondan dem yâni kurban, bedel olur.

Zikr olunan, dört emirden mâdâsı, sünen ve âdâptır (1).

Onları terk eden, günahkâr olur. Başka bir şey lâzım gelmez.

Omre eden dahi, gerek tavafta, gerek saiyde, hac edenin işlediğini işler.

Omre sünneti müekkededir. Senenin bütün vakitlerinde caizdir. Fait olmaz (2). Ramazanı şerifte, menduptur. Yalnız şu beş günde mekrûhtur: Arefe günü, Nahr günü, Teşrik günleri.

1. BÖLÜM: GENEL BİLGİLER

1-ALLAHÛ  TEÂLA  (CC)'NIN  bütün  insanlardan ruhlar aleminde iken "Misak" aldığı mütevatir haberlerle sabittir. Bu bir anlamda Allahû Teâla (cc) ile insanlar arasında tahakkuk eden manevi bir mukaveledir.(1) Her mü'min: "Ne zamandan beri müslümansın?" sualine, "-Galû Belâ'dan beri" diyerek, bu misakı ikrar eder. Kur'an-ı Kerim'de, Allahû Teâla (cc)'nın "Emanet'i" göklere, dağlara ve yeryüzüne teklif ettiğini, onların bu emanetin ağırlığı karşısında endişeye düştükleri, insanın ise kendi iradesi ile emaneti yüklendiği bildirilmiştir.(2) "Emanet", Allah-û Teâla (cc)' nın tekliflerinin tamamına verilen bir isimdir.(3) Usûl-i Fıkıh'ta yegâne hüküm koyucu olan Allahû Teâla (cc)'nın; tekliflere muhatap olan insana yük

İSLÂM FIKHI'NIN KAYNAKLARI

19 Önce fıkıh kelimesi ve terimi üzerinde duralım. Kur'an-ı Kerim'de "Fıkıh" kelimesi ince ve derin anlayış, kalbte bulunan bir nurun meselelerin mahiyetini kavrayışı olarak yer almıştır.  Meselâ: "Andolsun ki biz insanlardan ve cinlerden  bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, bunlarla idrak edemezler; gözleri vardır, bunlarla göremezler; kulakları vardır, bunlarla işitemezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hatta daha sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir."(21)  ayetinde bu mana ön plândadır..Fahrüddin-i Razi bu ayet-i kerime'de geçen "Yefkahûne biha" ibaresini tefsir ederken: "Allahû Teâla (cc) ilim, fehim ve idrak manasına gelen fıkhı; kâfirlerin kalplerinden çıkarmıştı

MÜBAH:

270  Allahû Teâla (cc)'nın yapıp-yapmamak hususunda insanları serbest bıraktığı hususların tamamına "mübah" olan fiiller denir. Kur'an-ı Kerim'de: "Yeryüzünde neler varsa onların hepsini sizin için yarattı"(33) hükmü beyan buyurulmuştur. İslâm ûleması "İhtiyaçlarınızı karşılayan şeylere mal denir"(34) tarifini esas almıştır. Dolayısıyla "Haram ihtiyaç hükmünde değildir." İmam Abdülaziz Buhari: "Haramlığına dair husûsi bir delil (Nass) bulunmayan her eşyada ibâha (Mübahlık) esastır" kaidesinin ehl-i sünnet alimleri tarafından benimsendiğini beyan eder.(35) Esasen mübah'ın sınırı oldukça geniştir.

Meleklere İman

Meleklere İman Îmanın ikinci şartı meleklere inanmaktır. Melekler nurdan yaratılmış, istedikleri sûret ve şekillere girebilen rûhânî ve latif varlıklardır. Meleklerde erkeklik ve dişilik yoktur. Onlar, emrolundukları şeylerde Allâh'a isyan etmezler. Yorulup usanmazlar. Yemek, içmek gibi ihtiyaçları yoktur. Kimi gökte, kimi yerde, kimisi de Arş'ta vazifelidirler. Sayılarını ancak Allâhü Teâlâ bilir. İçlerinden dört büyüğü meleklerin peygamberidir. Dört Büyük Melek Cebrâil (a.s.): Cenâb-ı Hakk'ın kitaplarını peygamberlere getirmeye, yâni vahye memur, Allâh ile resülleri arasında bir vâsıtadır. Mîkâil (a.s.): Bir kısım hâdiselerin; Meselâ rüzgârların, yağışların, hubûbatın ve bitkilerin meydana getirilmesine memurdur. İ

ŞİRKETLERLE İLGİLİ MUHTELİF MESELELER

1468 Ortaklardan birisi; diğer ortağının malının zekâtını, onun izni olmadan veremez.(189) İzni olursa verebilir. Zira zekât; ticari bir hadise değil, bir ibadettir. İhlâs, niyet ve temlik şarttır.

1469 İki ortaktan birisi ölse; diğer ortağı onun öldüğünü bilsin, bilmesin "Şirket-i Akid" bozulur.(190) Eğer ortaklar üç kişi olup birisi ölse; onun hakkında ortaklık bozulur, diğer, ikisi arasında yine devam eder. Bilindiği gibi şirkette vekâlet önemlidir. Ölümle birlikte vekâlet sona erer.(191) Sonuç olarak; ortaklardan birinin ölümü sonucu şirket dağılırsa; müteveffanın varisleri hisselerini alırlar. Eğer ortak sayısı ikiden fazla olur ve birinin ölümü sonucu şirket dağılmazsa; mütevaffanın varislerine hisseleri ödenir.

Mekkî ve âfâkî

Hüccac ve Ummarın Mekkîsi ve Afâkîsi olur. Mekkei Mükerreme ve civarı sekenesinden olanına (Mekkî) ve bizim gibi, hariçten olanına (Afâkî) tâbir olunur.

E) YETİMLERİN VE KİMSESİZLERİN KORUNMASI VÂCİPTİR

1718 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları faydalı ve iyi hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız, (unutmayınız ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah (yetimlerin) salahına çalışanları da (onların mallarında ve hallerinde) fesadlık yapanları da bilir. Eğer Allah dileseydi sizleri zahmete sokardı. Şüphesiz Allah mutlak galiptir. Tam hüküm ve hikmet sahibidir"(183) hükmü beyan buyurulmuştur. Ayet-i Kerim'de geçen "Yetâmâ"; yetimin çoğuludur. Yetim; tek kalma anlamına gelen "yetem"den alınmıştır. Babası ölmüş kimseye; babasından ayrı ve tek kaldığı için yetim denilmiştir.(184) Hz. Ali (ra)'nin "Büluğa erdikten sonra yetimlik kalkar" buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla yetimlik; b

Ellidört Farz

Ellidört Farz Allâhü Teâlâ'yı bir bilip zikretmek.* Helâl kazanılmış temiz elbise giymek, Abdest almak, Beş vakit namaz kılmak, Cünüplükten gusletmek, Rızık için Allâh'a tevekkül (itimad) etmek, Helâlinden yeyip, içmek, Allâh'ın taksîmine kanaat etmek, Tevekkül etmek, Kazâya (yâni Allâh'ın hükmüne) râzı olmak, Nîmete karşılık şükretmek, Belâya sebretmek, Günahlara tevbe etmek, İbâdetleri ihlâs ile yapmak, Şeytânı düşman bilmek, Kur'ânı delil tanımak, Ölüme hazırlıklı olmak, İyiliği emredip kötülükten alıkoymak, Gıybet etmemek, kötü şeyleri dinlememek, Anaya-babaya iyilik ve itaat etmek, Akrabayı ziyâret etmek, Emânete hıyânet etmemek, Dinin kabul etmeyeceği şakayı yapmamak, Allâh ve Resûlüne itâat etmek, G

KURBAN'IN EDASININ ŞARTI VE RÜKNÜ

1069 Hz. Aişe (r.anha) validemizden rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlu Kurban Bayramında Allah (cc) katında kan akıtmaktan daha sevimli bir ibadet yapamaz. Kurbanlık hayvanlar kıyamet gününde boynuzları, tırnak ve üzerlerindeki kıllarıyla (Allah (cc)'ın huzuruna) geleceklerdir. Mükellef (Kurban keserken veya kesilirken) kan yere düşmeden Allah (cc) katında yüksek bir mevkiye çıkar."(335) Kurbanın sebebi; zilhicce'nin onuncu (nahir) gününün fecrinin doğuşudur.(336) Yani vakit, kurbanın edasının şartıdır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kurban bayramı üç gündür. Birinci günü en faziletlisidir"(337) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: "Kurban; zilhicce'nin onuncu günü fecrin doğuşundan itibaren ü

BESMELE NASIL VE NE ZAMAN SÖYLENMELİDİR?

 1984 Besmele'den maksad; Allahû Teâla (cc)'nın herhangi bir ismini zikretmektir. Esasen meşru olan her işe başlarken "Besmele" çekilmelidir. Aksi takdirde; yapılan amelde bereketsizlik ortaya çıkar.(31) Kur'ân-ı Kerîm'de: "Artık üzerine Allah'ın ismi anılan (besmele çekilen hayvan)lardan yeyiniz. Eğer O'nun ayetlerine iman edenler (den) iseniz"(32) hükmü beyan buyurulmuştur. Kesilecek hayvanı kesecek olan kimsenin kıbleye doğru yönelmesi sünnettir. Daha sonra sesli olarak; "Bismillâh-Allahû Ekber-Allahû A'zam-Allahû'r-Rahman, Allâhu'r-Rahim ve bunlar gibi" Allah'ın isimleri anılır. Tehlil (Lâ ilâhe illâllah), Tesbih (Sübhânâllah) veya Tahmid (El-Hamdû Li'llâh) demek de mümkündür.(33) Fakat dua hükmünde olan ibâreler (allahümmağfirli