Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Nafile Namazlar

Nefl lugatta fazlalık demektir. Istılahı anlamı ise ´vacib olmayan, faz­ladan ibadet1 demektir. Farz olmayan namazlara fazlalık mânâsını ifade eden nefl denilmiştir. Çünkü onlar, Allah´ın farz kıldığı ibadetlerden başka fazla olarak yapılan ibadetlerdir. Nefl, sünnet, mendub ve müstehab kelimeleri, eşanlamlı kelimelerdir.

Nefl namazı iki kısımdır. Bir kısmının cemaatle kılınması sünnet´tir. Bir kısmını ise cemaatle kılmak sünnet değildir. Cemaatle kılınması sünnet olmayan kısım da ikiye ayrılır:

1. Farz namazlara tâbi olan nafileler

2. Farz namazlara tâbi olmayan nafileler Farz Namazlara Tâbi Olan Nafileler

FISK VE FASIKLIK

Soru: "-Haftanın belirli günlerinde tefsir dersleri yapan, bir grup arkadaş adına bu mektubu kaleme alıyorum. Geçtiğimiz hafta, fasık kavramı ve fısk cürümünün keyfiyeti üzerinde durduk. Bir eserde: "-Her fasık, kafir değildir. Ancak her kafir, mutlaka fasıktır" ifadesi, zihnimize takıldı. (..) Fısk ve fasık kelimesinin; lugat ve ıstılahi manalarını araştırırken, değişik yorumlarla karşılaştık. Harici mezhebine göre, fasık ile kafir arasında farkın olmadığını öğrendik, Mutezile mezhebine göre ise fasık; ne Müslüman, ne de kafirdir. Son haline itibar edilir.(..) Ehl-i sünnete göre; fıskın ve fasıkın keyfiyeti nedir? Fısk ile büyük günah arasındaki münasebet malumdur. Peki büyük günahın ölçüsü nedir? Günümüzdeki tele

Ölünün Defnedilmesi

1122 - Abdürrahim Fetvalarından: "Başka bir memlekette ölen kimseyi götürüp kendi kazasına defnetmekte beis yoktur" (H.Ec. 1/15)
1123 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs) başkasına ait araziye sahibinden izinsiz olarak ölüsünü gömecek olsa, mal sahibi, çıkartmaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 1/15)
1124 - Behce Fetvalarından: "Ölen kimse, mülkünün bahçesine gömülmesini vasiyet etse ve fakat varisler kabristana gömseler günahkâr olmazlar" (H.Ec. 1/14)
1125 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Gömülmüş bir ölüyü, kendi memleketine götürüp defnetmek için kabrinden çıkarmak caiz olmaz" (H.Ec. 1/8)

Kadınların özel halleri

2200 - Soru: Bir kadın çocuk düşürmüş olsa, gördüğü kan hayız kanı mıdır, yoksa lohusalık kanı mıdır?
Cevap: Düşen çocuğun uzuvları, meselâ tırnak, el, ayak, saç gibi şeyleri belirmiş ise, böyle bir düşükte görülecek kan, lohusalık günleri gibi tamamlanır.
2201 - Soru: Lohusalık kanının devamında en uzun müddet kaç gündür?
Cevap: Lohusalık kanının en fazla devam ettiği müddeti kırk gündür. Azı için bir zaman belirtilmemiştir. Kan kesildiği zaman temizlik imkânı doğmuş olur. İsterse bir saat olsun.

CENÂZELER BÂBI

681 Ruhlar âleminde gerçeklesen "Mîsak" sonucu insan; Allahû Teâla (cc)'nin tekliflerinin tamamina, yani "Emanet"e muhatab olmustur. Ehliyet sahibi bir insan; Allahû Teâla (cc)'ya iman etmek ve Islâm'in çizdigi hududlar içerisinde "Salih amellerde" bulunmak mecburiyetindedir. Imtihan alanini ve zamanini kendisi tesbit edemedigi için hemen ölecekmis gibi, hazir bulunmalidir. Zira ölümün ne zaman gelip-çatacagini hiç kimse bilemez!.. Ancak "her canlinin mutlaka ölecegi" kat'î nasslarla sabittir. 

  ÖLÜME HAZIRLANMA

ŞİRKET-İ İNAN'DA "KÂR VE ZARAR" MESELESİ

1455 Şirket-i İnan'da ortakların koydukları sermaye paylarının eşit, kâr paylarının farklı olması mümkündür. Bizzat çalışan ortak; sermayesinin nisbetinden fazla kâr talep eder, diğerleri de bu talebi olumlu karşılarlarsa mesele yoktur.(166) Nitekim Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kâr, iki ortağın şart kıldıkları gibidir. Zarar ise; sermayenin nisbetine göre taksim olunur"(167) buyurduğu bilinmektedir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Ortaklar beraber çalışıp kazanırlarsa; kâr, beyan ettikleri (anlaştıkları) şartlara göre taksim edilir. Ancak zarar, her ortağın sermayesi nisbetinde paylaştırılır. Serahsi'nin Muhiyt'inde de böyledir"(168) hükmü kayıtlıdır.

İKRAR

1865  Bir kimsenin; kendisine isnad olunan suçu veya borcu kabul edip itiraf etmesine ikrar denilir.(204) Kadı; ikrar eden (itiraf eden) kimsenin, itirafını dikkate alarak hüküm vermek mecburiyetindedir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav)'in; Hz. Maiz (ra)'in ikrahını dikkate alarak, kendisini recm cezasına çarptırdığı bilinmektedir.(205) İkrar'ın bazı şartları vardır. Bunlar:
1. İkrar ve itiraf eden kimse akıllı ve bulûğa ermiş olmalıdır. Bu hususta ittifak vardır. İkrarın kabul edilmesi için hürriyet; bazı davalarda şart bazılarında şart değildir. Nihaye'de de böyledir.
2. İkrar'da rızâ ve kasıd şarttır!.. İşkence sonucu yaptırılan itiraf, ikrar hükmünde değildir.(206)

Abdestin Mekruhları

Abdest Abdest, belli organları usûlüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibâret dinî bir temizliktir. Pek çok ibâdet abdestsiz yapılamaz. Meselâ: Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, Kâbe'yi tavaf edemez, Kur'ân-ı Kerîme el sûremez. Abdestsiz olduğunu bildiği halde namaz kılan dinden çıkar. Abdestin Farzları Abdestin farzları dörttür: Yüzünü yıkamak, Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak, Başının dörtte birini meshetmek, yâni elini su ile ıslatarak başına sürmek, Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak. Abdestin Sünnetleri Niyet etmek, Eûzü ve Besmele ile başlamak, Evvela ellerini bileklerine kadar yıkamak, Misvak kullanmak, Bir âzâ kurumadan diğerini yıkamak, Ağzına ve burnuna üç kere su vermek, Kulağını meshetmek, Parmakla

İŞCİNİN ÜCRETİ

Soru: "Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine yeğenimi (...) isimli şirkete, işçi olarak yerleştirdim. Şirketin sahibi samimi bir Müslüman olduğu için, nasıl olsa hakkını verir diye düşündüm, ücret pazarlığı yapmadım. Kendisi de ne ücret vereceğini söylemedi. (...) Altı ay asgari ücret ödedi. Daha sonra, bazı bahanelerle o ücreti de geciktirmeye başladı. (...) Yeğenim, ailesinin nafakasını temin edemediği için, bu ücrete itiraz etti. Meseleyi bir türlü çözemiyoruz. (...) İslam fıkhına göre haklı mıyız, haksız mıyız?"diyorsunuz.

SADECE KUR'ÂN?

Soru: "Bir arkadaşımın tavsiyesi ile Akit okumaya başladım. Kaynak eserleri de alıyorum. (..) Bir televizyon programında, (...) isimli profesör: "- Klasik fıkıh kitaplarda şer'i delillerin dört olduğu yazılıdır. Ancak şer'i delil birdir. O da Kur'an-ı Kerimdir. Peygamberin sünneti, Kur'an-ı Kerim'e uymakla sınırlıdır. İcmai-i Ümmet ve kıyas-ı fukaha, birer yorumdan ibarettir. Allahu Teala (cc) yegane hüküm koyucudur" dedi. Bu iddia, garibime gitti. (..) Peygamberimizin sünneti; Kur'an-ı Kerim'e uymakla sınırlı ise, bunca hadis kitabı niçin kaleme alınmıştır?"

"MÜELLİFE-İ KULÛB" MESELESİ

888 Önce müellife (kalbleri te'lif edilecek, ısındırılacak) kimdir? sualine cevab arayalım. İmam-ı Kasani: "Müellife-i Kulûb, Kureyş'in reislerinden ve arapların önde gelen kimseleridir ki, Ebû Süfyan b. Harb, Safvan b. Ümeyye, Uyeyne İbn-i Hısn-i Firazi, Ekra b. Habis, Abbas İbn-i Mirdat, Malik İbn-i Avf onlardandır. Bunlar kendi kavimleri (kabileleri) arasında nüfûz, kuvvet, şeref ve çok bağlıları bulunan şahıslardı. Bazıları hakikaten mü'min olmuşlardı, bazıları zâhiren müslüman, gerçekte münâfıklar zümresindendi, üçüncü bir kısmı da kâfirdiler."(67) hükmünü beyanla, müellife'nin tek bir akaidle açıklanamıyacağını kaydediyor. Hz. Ebû Bekir (ra)'in hilâfeti döneminde Ekra b. Habis ile Uyeyne b. Hısn-i Firazi, çevreleri

Evlat Edinme

2107 - Soru: Evlât edinmenin dinimizdeki hükmü nedir?
Cevap: Bu sorunuz ile, fakir bir ailenin çocuğunu, annesi veya babasının ölümü ile bakıma muhtaç duruma gelmiş bir yavruyu, himayesine alıp evlât yetiştirir gibi dikkat ile terbiye edip büyütmek kast ediliyorsa, bu caiz ve hayırlı bir davranıştır. Şayet o çocuğu babasının üzerinden sildirip kendi nüfusuna kaydettirmeyi ve sonunda onu mirasçı kılmanın doğru olup olmadığını soruyorsanız böyle bir hareket dinen caiz görülmemektedir.

Mülkiyetin sübûtu

Mâliki olmadığı, bir mübah şeyi, hakikaten veya takdiren ele geçirmekle, mülk sabit, yâni o şey, ele geçiren kimsenin olur.

Hakikaten ele geçirmek: Ona fiilen el koymaktır.

Takdiren —ki «Hükmen» dahi denir— ele geçirmek: Onu ele geçirmek için, sebepleri hazırlamaktır.

Av için sebepler: Tüfek ve mızrak gibi, âlât ve ağ ve tuzak gibi edevat ve talimli köpek gibi, azılı, yahut talimli doğan gibi, pençeli hayvandır.

«Av tutanındır.» hükmünce, av onu ele geçirenindir. Her kim, bir avı sığındığı yerden çıkarırsa, onu tutmuş olur.

İmkânsızlıktan çıkarmak, onu ayakları ile kaçıp, yahut kanadları ile uçup savuşmaktan alıkoymaktır.

RİBAT VE MURÂBIT

730 Hz. Mekhûl (rh.a)'den rivâyet edilen bir Hadis-i Şerif'te "Ribat'ın" önemi ve "Murâbıt'lığın" fazîleti beyan buyurulmuştur. Hadis-i Şerif şudur: "Bir adam Resûl-i Ekrem (sav)'e gelerek şöyle dedi: "- Dağda bir mağara buldum. Ecelim gelinceye kadar orada ibadetle meşgul olmak, namaz kılmak istiyorum." Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "- Sizden bir kimse'nin Allah yolunda (bir miktar) beklemesi, evinde altmış sene namaz kılmasından iyidir."(49) buyurdu. İbn-i Abidin "Es Siyerü'l Kebir" şerhinde zikredilmiştir ki, Hadis-i Şerif'teki "Ribat" ve "Mürabata'nın" mânâsı: "İslâm dinini aziz kılmak, müslümanlardan kâfirlerin şerrini defetmek için düşman sınırında oturmaktan ibârettir"(50) hükmünü beyan etmektedir. Dikkat edilirse murâbıt

TEFSİR

Ebu Hureyre´nin (r.a.) naklettiğine göre:

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarına Kapıdan secde ederek girin ve hıtta (dileğimiz günahımızı affetmendir) deyin ki size günahlarınız affolunsun, denildi. Fakat onlar bu emri tebdil ettiler de kapıdan kıçları üzerinde sürünerek girdiler ve (hıtta yerine) "Kılın içinde bir tane" dediler."
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 5330

Enes b. Malik´in (r.a.) haber verdiğine göre:

Aziz ve Celil Allah, vefatından önce Allah Resulü´ne (a.s.) arka arkaya vahiy indirdi. Nihayet vefat etti. Vahyin en fazla olduğu zaman, Allah Resulü´nün vefat ettiği gün idi.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 5331

Ömer´in (r.a.) rivayetinde Tarık b. Şihab şöyle anlatır: