Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

Hayız ve Nifas Hallerinde Yapılması Haram Olan Şeyler

Kadınlara Mahsus Haller Kadınlara mahsus üç hal vardır: Hayız, Nifas, İstihâza. Hayız: Kadınlık çağına ulaşmış birinin rahminden, muayyen müddetler içinde gelen kandır. En erken 9 yaşında başlar, en geç 55 yaşında biter. Bu sûrette gelen kana "hayız kanı", bu hâle "hayız hâli" veya "aybaşı hâli"denir. Nifâs: Doğumdan hemen sonra kadının rahminden akan kandır. Lohusalık kanı da denir. İstihâza: Hayız görmekte olan bir kadından üç günden eksik, yahut on günden fazla gelen kana istihaza kanı denir. Lohusa kadından ise, 40 günden fazla gelen kan istihâza kanıdır. Bu kan, kadının namazına, orucuna ve diğer ibâdetlerine mâni olmadığı gibi, cinsî yakınlığa da engel teşkil etmez. İstihâza kanı gelen kadın, her vakit b

Cuma Namazı

Cuma Namazı Cuma namazı, cuma günü öğle vakti cemaatle kılınması farz olan bir namazdır. Cuma Namazının Şartları Beş vakit namazın şartlarından başka cuma namazının iki şartı daha vardır: Vücûbunun, yâni müslüman üzerine farz olmasının şartları, Sıhhatinin, yâni cuma namazının sahih olmasının şartları. Cuma Namazının Vücûbunun Şartı Yedidir: Erkek olmak, (Kadın ve hünsâ olmamak.) Hür olmak, (Esir veya hapis olmamak.) Mukim olmak, (Seferî olmamak.) Sıhhatli olmak, ( Namaza gidemeyecek kadar hasta olmamak.) Gözleri sağlam olmak, (Âmâ olmamak.) Ayakları sağlam olmak, (Kötürüm olmamak.) Namaza gitmeye mâni ve gitmemeyi mübah kılan bir özrü bulunmamak. (Düşman korkusu, şiddetli yağmur, çamur gibi şeyler cumaya mâni halle

EZÂN'LA ILGILI DIGER MESELELER

428 Kadinlar için Ezân ve ikamet mekruhtur. Çünkü Ezân ve ikamet cemaatin müstehab olan sünnetlerindendir.(80) Yolcu olan kimse Ezân okur ve ikâmet yapar. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Yolculuk ettiginiz zaman Ezân okuyunuz ve ikamet yapiniz"(81) buyurmustur. Her ikisini birlikte terketmek mekruhtur. Ancak yalniz ikamet getirmekle iktifa edilirse caiz olur. Zira Ezân gaibtekilerin hazir bulundurulmasi içindir. Namaz vakti girmeden önce Ezân okunmaz.(82)

HADD-İ KAZF (Zina iftirası, haysiyet ve şereflerin korunması)

1270 Kazf'ın lûgat manası atmaktır.(71) İslâmi ıstılahta; "Muhsan bir erkeğe ve muhsan bir kadına; serahaten veya delâleten zina isnadında bulunmaya "Kazf" denir"(72) tarifi esas alınmıştır. Zira "Hadd-i Kazf"; ancak muhsan olan kimseye yapılan zina isnadında, gerekli şahid getirilemediği zaman uygulanır.

 1271 Kur'an-ı Kerim'de: "Namuslu ve hür kadınlara (zina isnadıyla) iftira atan, sonra (bu hususla ilgili) dört şahit getirmeyen kimselerin her birine de seksen değnek vurun. Onların ebedi şahidliklerini kabul etmeyin. Onlar fasıkların ta kendileridir"(73) hükmü beyan buyurulmuştur.

Neseb

Neseb´in Sabit Olması

Neseb akrabalık demektir. Miras, nikâh, helâllik, haramlık, velayet, vasiyet ve benzeri hususlar nesebe bağlıdır. Bu nedenle nesebin kendile­riyle sabit olduğu delilleri, şüpheye meydan vermemek, neseb bağlarındaki sarsıntıyı önlemek için izah edip düzenlemek gerekir.

Nesebin îsbatı
´

Neseb, şu hususlardan biriyle sabit olun

A. İki şahit

Şahitlerin gerekli niteliklere sahip olması gerekir ki bu nitelikleri Nikâh bahsinde beyan etmiştik. Bu bakımdan kadınların şahitliğiyle neseb sabit olmadığı gibi, bir erkek ile iki kadının şehadetiyle de sabit olmaz. Çünkü neseb, nikâhın bir dalı sayılır. Nikâhın ve nesebin subûtiyeti hususunda kadınların şehadeti kabul edilmez.

B. İkrar

Şiir

Kader ve Kazâya İman Îmanın altıncı şartı kadere inanmaktır. (Kader ve kaza meselesi bazan zor anlaşıldığından, kolay kavrayabilmek için, önce insandaki irâde-i cüz'iyye'yi izah edelim.) İrâde-i Cüz'iyye İrâde-i cüz'iyye: Cenâb-ı Hakk'ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, Cenneti de, Cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk'tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlik yani yaratan'dır. İnsana verilen irâde-i cüz'iyye otomobilin direksiyonu gibidir . İnsan direksiy

CİHAT VE MİLLETLERARASI İLİŞKİLER (SİYER)

Abdullah b. Ömer (r.a.) anlatıyor:

Hz. Peygamber (a.s.) Mustalik oğulları üzerine hayvanlarının suya götürüldüğü bir sırada ani baskın yaptı, savaşanlarını öldürüp diğerlerini esir aldı. Cüveyriye´yi o gün aldı. Bu ordunun içinde (ben) Abdullah b. Ömer de vardı(m).
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3260

Ebu Musa (r.a.) şöyle nakletmiştir:

Hz. Peygamber (a.s.) sahabelerinden herhangi birisini bir işi hususunda bir yere gönderdiği zaman daima: "Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylık yolunu gösterin, güçleştirmeyin" buyurur idi.
Sahih-i Müslim´deki hadis numarası: 3262

Enes´in (r.a.) anlattığına göre:

Takdim

Takdim Her şeyin madde ile ölçüldüğü devrimizde, yetişen yavrularımızın ruhî boşluklar içerisinde bulundukları bir hakikattir. İşte bu mühim hususu dikkate alan şirketimiz Muhtasar İlmihal'i hazırlattı. Önünüzde bulunan bu küçük eserle evlatlarınıza her Müslüman'ın bilmesi zarûrî olan ilmihal bilgilerini vererek, kısmen de olsa mes'ûliyetinizin hafiflediğini hissedeceksiniz. İftiharla takdim ederiz.

ANNENİN HUKUKUNU KORUMAK FARZDIR

Soru: "Çözümünü bulamadığım bir meseleyi size sormak istiyorum. Daha çocukken babamız, bir kaza sonucu vefat etti. Annem bizi yetim olarak büyüttü. Kendisi İslam'ı bilmeyen, fakat çocuklarına düşkün olan bir insandır. Şimdi epeyce yaşlandı. (...) Annem ibadetlerini zamanında eda etmiyor ve torunlarına kötü örnek oluyor. Defalarca kendisini ikaz ettim. Dedikodu ve gıybet hastalığı ise ayrı bir derttir. (...) Kurban bayramından bir gün önce, halam ile ilgili bazı iddialarda bulundu. Kendisine "Dediklerin doğru olsaydı, yaptığına gıybet denilirdi. Doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu huyundan vazgeç!.. Eğer vazgeçmessen vallahi seninle konuşmam" dedim. Sinirlendi ve "Seni doğurduğum güne lanet olsun" dedi.(...) Bayramdan sonra, b

KIBLE EHLİ KİMDİR?

Soru: "İslam'ı öğrenmeye ve öğrendiklerimle amel etmeye gayret ediyorum. (...) Akaid kitaplarında; 'Kıble ehlinin tekfiri caiz değildir' hükmü yer almaktadır. Fakat kıble ehlinden kasdın ne olduğu hususunda, farklı görüşler vardır. (...) Öğrenmek istediğimiz husus şudur: İtikadda ehl-i sünnet ve'l cemaatten ayrılan bütün fırkalara ehl-i kıble diyebilir miyiz? Dinde inanılması zaruri olan ahkamı reddeden bir kimse, kıble ehli olma vasfını koruyabilir mi? Şüphe sebebiyle sünneti reddeden kimseleri tekfir etmek mümkün müdür?"

CİHAD'IN KEYFİYETİ (CİHAD İBADETİ NASIL EDÂ EDİLİR?)

721 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Ne oldunuz ki, size "Allah yolunda topyekün cihad'a çıkın" denildiği zaman yere (mıhlanıp) ağırlaştınız. Ahiretten (vaz geçip yalnız) dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat bu dünya hayatının faidesi ahiretin yanında pek azdır. Eğer (emrolunduğunuz bu  cihada ) topyekün çıkmazsanız, Allah sizi pek acıklı bir azaba uğratır. Siz ona hiçbir şeyle zarar veremezsiniz Allah her şeye hakkı ile kadirdir"(34) hükmü beyan buyurulmuştur.

İSTİLÂ ANINDA DURUM

776 Yukarıda beyan ettiğimiz hususlar "Farz-ı Kifaye" olan cihad'la ilgilidir. İbn-i Abidin: "Düşman İslâm beldelerinden bir beldeye ansızın girerse, cihad "Farz-ı Ayn" olur. Bu hale "Nefir-i Amm" denir. "İhtiyar" adlı kitabta; "Nefir-i Amm; bütün müslümanlara muhtaç olunmasıdır" diye tarif edilmiştir. Kadınlar kocalarından, köleler efendilerinden, borçlular alacaklılarından izinsiz çıkarlar. İmam-ı Serahsi: "Nefir-i Amm'da, cihad edebilecek baliğ olmayan çocukların cihad'a çıkıp savaşmalarında (her ne kadar ana-babaları razı olmasa bile) bir beis yoktur" demiştir"(138) Meselenin özü şudur: Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlerle hükmedilen "Darû'l İslâm" küffarın saldırısına uğrarsa, silâh kullanmaya kudreti bulunan (Kadın,

Niyet

Niyet Namazın şartlarından altıncısı niyet, yâni Allâh rızâsı için namaz kılmayı dilemek ve hangi namazı kılacağını bilmektir. Niyet kalb ile yapılır. Dil ile söylendiği halde kalbden niyet edilmezse namaza niyet edilmiş olmaz. İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin, Mektubât-ı Şerîf, birinci cild, 186'ncı mektupta buyurduklarına göre: Dil ile niyyet câiz olunca, çok kimse yalnız dil ile niyet ederek, kalb ile niyeti terk ediyor. Böylece namazın farzlarından biri olan kalb ile niyet yok oluyor. Namaz kabul olmuyor. O halde, niyeti dil ile değil, kalb ile yapmalıdır. Farz namazlarda, bayram ve vitir namazlarında niyeti belirtmek lâzımdır. Meselâ; "Bugünkü sabah namazına veya cuma namazına veya vitir namazına veya bayram namazına" diye niyet e

Gasb

Gasb´ın Tarifi

Lugatta gasb, birşeyi zulmen almak mânâsına gelir. Gasb´ın şer´î mânâsı ise başkasının hakkını zulmen .istila etmektir. Başkasının hak­kından maksat ya ev ve benzeri gibi bir mal veya evde oturmak gibi bir menfaat veya av köpeği gibi bir ihtisas veya içme hakkı gibi bir haktır. Zulmen istila etmekten maksat da zulüm ve saldırganlık cihetiyle başkasının hakkını -sahibinin rızası olmaksızın- istila etmektir.

Eğer biri, sahibi kendisine mubah kılmadığı halde onun yemeğini yerse, bu gasb sayılır. Kişi, sahibinin rızası olmaksızın onun evinde oturursa -kirasını verse bile- gâsıb sayılır. Kişi, sahibinin rızası olmaksızın onun yatağının üzerine oturursa yine gâsıb sayılır.

Safların tertibi

Çıplak olanların, cemaat olarak namaz kılmaları mekrûhtur (2). Kadınların, kendilerinden biri imam olmak üzere, cemaat olmaları mekrûhtur (3).

(Kadınlar, cemaate hazır olmazlar. Onların cemaate çıkmaları, velevki, cuma ve bayram namazlarını kılmak veya vaaz dinlemek için olsun, mutlaka yâni, kadın gerek genç, gerek ihtiyar, gece veya gündüz olsun mekrûhtur. Kadının muhtaç olduğu dînî meselesini, zevci bilmiyorsa, ehlinden öğrenip, zevcesine söyler).

Kadınlar, maal-kerahe cemaat olurlarsa, imamları kendi aralarında, yâni saf sırasında durmak, vâcip olup (4), imam olan kadın, onlara ökçesiyle, tekaddüm eder. Eğer erkek gibi ileride durursa âsim olur, namaz sahihtir.