Fıkıh Sayfası

Hicret.Org Fıkıh Sayfası, Nurulizah, Hidayet Güneşi, Fıkıh Kitapları

EVLATLIĞIN MİRASDAN PAYI

Soru: "Benim sormak istediğim mesele, miras hukuku ile ilgilidir. Onbeş yıl önce, annesi ve babası ölen bir çocuk resmen bir aileye evlatlık olarak verilmiştir. Evlatlık olarak verildiği tarihte bu çocuk henüz dört-beş aylıktır. Evlatlık olduğunu dahi bilmeden büyümüştür. Kendisine sahip çıkan erkeğe 'baba', kadına da 'anne' demiştir. (...) İki ay önce, bu evlatlığın baba bildiği kimse vefat etti. Geriye karısı ve evlatlık edindiği çocuk kaldı. Ölen kimsenin bir erkek, bir kız kardeşi halen hayattadır. (...) Bu durumda terikenin üzerindeki haklar nelerdir ve nasıl hareket edilmelidir? Evlatlığının, ölen babalığının malında hakkı var mıdır?"

Allah'a İmân

Cenabı Halik-ı kâinat (kâinatın yaratıcısı) nın varlığına, birliğine ve kemâl sıfatları ile mevsuf olduğuna, âcizlikten ve eksiklikten münezzeh bulunduğuna inanmaktır.

Hak teâlâ hakkında itikat edeceğimiz kemâl sıfatları şunlardır: Mevcûttur (vardır), Vâhittir (birdir), kadîm ve ezelîdir (geçmişte başlangıcı yoktur.), Bâkî ve ebedîdir (gelecekte sonu yoktur), varlıkta başkasına muhtaç değildir ve hiç bir şeye müşabih (benzer) değildir.

Kadere İmân

Hayır ve şer, her ne vâki olursa, hep Hak Teâlâdan olduğuna ve Allahtan mâdâ Hâlik olmayıp, hayir ve şerrin hâliki ve herkesin (keyfe mâ yeşâ) Râziki O olduğuna inanmaktır.

İnsanın erkek veya kız doğması ve dünyaya gelmesi ve Ahirete gitmesi, kendi elinde olmadığı gibi, hâdisatı âlem, ef'âl ve evzâı benî âdem dahi Cenab-ı Hakkın hükmü takdiri, hâlk ve icadı altındadır.

GÜNES TUTULDUGU ZAMAN KILINAN NAMAZ (KÜSUF NAMAZI)

670 Günes tutuldugu zaman; "Ulû'lemr", "Cum'a Imami" veya "Ulû'lemr'in bu namazi kildirmakla görevlendirdigi kimse; müslümanlara iki rek'at namaz kildirir.(572) Bes vakit namaz kildirmakla görevli mescid imamlari; "Ulû'lemr'in" veya "Cum'a Imami'nin" sarih bir izni olmadigi süre içerisinde küsuf namazini kildiramazlar. Bu gibi durumlarda müslümanlar, küsûf namazini ayri ayri edâ ederler.(573) Küsûf namazinda; Ezân, ikamet ve hutbe yoktur. Zahirü'r rivayet budur.

SALİH AMELİN RÜKNÜ: SAHİH İMAN

Soru: "Bir televizyon kanalında (...) Kur'an Müslümanlığını savunan (..) isimli İlahiyat profesörü "Elektiriği icad eden kimsenin, bütün insanlığa hizmet ettiğini" söyledi ve "Ben onun cennetlik olduğuna inanıyorum" dedi. İnsanlığa faydalı hizmetlerde bulunan kimseler; gayr-i müslim bile olsalar, cennete girerler mi? (..) İslam fıkhını "irtica", Müslümanları "mürteci" ilan eden bazı kimseler, çevrelerindeki insanlara yardım etmektedirler. Mesela: fakir öğrencilere burs veriyorlar. Onlar bu iyiliklerinin karşılığını ahirette görebilirler mi ? (..) Bir Müslümanın içinde bulunduğu şartları ileri sürerek; İslamı reddeden zümrelerden birisinin safında, diğerlerine karşı mücadele etmesi mümkün müdür?"

Sığır ve manda zekâtı

Saime olan sığır cinsinin, otuz adetten azına, zekât lâzım gelmeyip, onlar otuz olup ta, üzerlerinden sene aştığında, bir tebî, (tam bir yaşını doldurmuş erkek veya dişi buzağı) verilir.

Kırk adede kadar, zekât budur. Sığırların adedi tam kırk olduğunda, bir musin (tam iki yaşını doldurmuş olan erkek veya dişi dana) verilir. Altmışta, iki tebî verilip, altmıştan sonra, kırklar ve otuzlar, itibar olunur ki, her kırkta bir musin ve her otuzda bir tebî verilir. Yetmişte bir musin ile bir tebî verilir ve seksende, iki musine ve doksanda, üç tebî ve yüzde bir musin ile iki tebî verilir.

KARİNE VE EMÂRELER

1867  Resûl-i Ekrem (sav)'in karine ve emâreleri dikkate alarak hüküm verdiği sâbittir. Nitekim Abdurrahman b. Avf(ra)'dan rivâyet edilen; Bedir savaşında; Resûl-i Ekrem (sav)'e küfrettiği için Ebû Cehil'i bulup-öldürmek azmindedirler, fakat (her ikisi de Ensar'dan oldukları için) Ebû Cehil'in kim olduğunu bilmemektedirler. Hz. Abdurrahman b. Avf (ra)'dan kendilerine Ebû Cehil'i gösterivermesi için istirhamda bulunurlar. Sonuçta ikisi birden Ebû Cehil'in üzerine yürürler ve öldürürler!.. Fakat hangisinin öldürdüğü ihtilâf konusu olur. Resûlullah (sav) "Kılıçlarınızı sildiniz mi?" sualini tevcih eder, silmediklerini öğrenince kılıç üzerindeki kana bakarak karar verir.(214) İbn-i Kesir; Hz. Süleyman (as)'ın çocuğun annesini tesbit h

Cefaf (kurumak) ile temizleme

Cefaf ki, kurumaktır. Kurumaktan kasıt, hiç yaşlık kalmamak üzere kurumaktır. Bu mutahhariyyet, yeryüzüne ve yeryüzünde sabit bulunan şeylere mahsustur. (yaygı, kilim, hasır gibi şeylerde ve libas ve bedende câri değildir).

Pislenmiş olan yeryüzü, güneş veya ateş veyahut rüzgâr görerek kuruyup üzerinde olan necasetin eseri zâil oldukta tahir olur (2). Güneşe ve hayava mâruz, duvar ve oturulan dam üstü gibi sabit yerler de bu hükme dahildir.

Ot, ağaç, döşeli taş gibi, yerde biten ve sabit olan şey dahi pislendikte, kuruyup necaset eseri ondan zâil olmakla, yeryüzü gibi o dahi, (kavli muhtarda) temiz olur.

Bir kavle göre, onun yıkanması gerekir.

MÜRTED İLE KAFİR ARASINDAKİ FARK

227 Mürted ile kâfir arasında çok önemli bir fark vardır. Şöyle ki: Mürted İslâm'ın Allahû Teâla (cc) indinde yegâne din olduğunu ve kudsiyetini bildiği halde; dünya menfaati, hırs, hased, kin veya bunun gibi duygularla İslâmı terketmiştir. Bu duygular, irtidat eden kimseyi mü'minlere karşı mâharib (savaş ehli) durumuna getirir. Zira irtidatla birlikte bütün ismet-i şahsiyetini kayıp etmiştir.(197) Gayr-i müslim olan kâfir ise, davete muhtaçtır. Zira İslâm dini hakkında doğru bir bilgiye sahip değildir. İbn-i abidin: "İrtidat eden ve muhârib durumuna geçen kimsenin öldürülmesi dinin muhafazası için zarurîdir. Zira dinin muhafazası maslahatların en üstünüdür"(198) hükmünü beyan etmiştir. Hanefi fukahası irtidat eden erkeğin öl

EHL-İ VUKUF'UN (BİLİR KİŞİ) RAPORU

1864  Kur'ân-ı Kerîm'de "Hz. Yusuf (as)'un kıssası" beyan edilirken; uğramış olduğu iftirada suçun kime âid olduğunu tesbit için, davanın bilirkişiye havale edildiğini görüyoruz.(202) Resûl-i Ekrem (sav) döneminde; neseb davalarında, kaif'lerin (Fizyonomi mütehâsıslarının) görüşlerine başvurulmuştur. İmam-ı Serahsi; Kadı'nın cezâ ve hukuk davalarında ehl-i ilme (Ehl-i Vukuf'a) müracaat ederek, onların rey ve mütalâalarını hükme mesned edebileceklerini beyan eder.(203) Şöyle ki; "Ehl-i İlm" kendi sahasında cerayan eden olayların mâhiyetini tayin etmede mahirdir. Alış-verişte meydana gelen bir ihtilâfta; ticaret erbabının görüşlerini almak hükmün sıhhati açısından önemlidir. Yine herhangi bir cinayet hâdisesinde; ehl-i i

Kabirleri Ziyâret

Kabirleri Ziyâret Erkek ve kadınlar için kabirleri ziyâret menduptur. Zi-yaret esnasında, 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okunur ve hediye edilir. Bununla birlikte Yâsîn-i Şerîf ve Elhâkümüt-tekâsür sûrelerini de okumak müstehabdır. Okumak için kabirler üzerine oturmakta kerahet yoksa da, okumaksızın geçmek, üzerlerinde uyumak veya kirletmek mekrûhtur. Eğer kabirlere basmak zarûreti varsa, 1 Fâtiha,11 İhlâs-ı Şerîf okunup, o kabristanda yatan müslümanların ruhlarına hediye edildikten sonra basılıp geçilebilir. Kabir üzerindeki otları yolmak ve ağaçları kesmek mekruhtur. Çünkü ağaç ve otlar yaş olarak devam ettiği müddetçe, altında yatanların günahlarına keffârettir. Kurumuş olan ağaçları kesmek ve otları yolmakta beis yoktur.

Günahlar İki Kısımdır

Günah Nedir ve Başlıca Günahlar Günah: Allâh'ın haram kıldığı herhangi bir şeyi yapmaktır. Günahlar İki Kısımdır Büyük günahlar, Küçük günahlar. Başlıca Büyük Günahlar Allâh'a ortak koşmak, Adam öldürmek, Nâmuslu kimseye iftira etmek, Zina etmek, Harpten kaçmak, Sihir yapmak ve yaptırmak, Yetim malı yemek, Ana ve babanın, meşrû isteklerine karşı gelmek. Harem-i şerifte günah işlemek. Fâizcilik yapmak, Hırsızlık yapmak, İçki içmek. Her ne kadar sayı itibâriyle büyük günahlar 12 ise de, ictihâden bu günahlardan biri kadar çirkin olan herhangi bir günah da büyük günahtır. Ayrıca devamlı yapılan küçük günahlar da büyük günah olur.

Zekâtın Verileceği Yerler

Zekât Zekat; zekâta mahsus malı, hususî şartlarıyla müstehak olana temlik ederek vermektir. Bu itibarla, zekât verecek kimse zekâta niyet ederek bir fakiri doyursa, temlik olmadığından zekâtını ödemiş sayılmaz. Zekâtın farz olmasının şartı: Bâliğ, (ergen) akıllı ve hür olan ve borcu bulunmayan müslümanın, aslî ihtiyacından fazla olarak üzerinden bir yıl geçen nisap miktarı mala mâlik olmasıdır. Nisap miktarı malda, ayrıca nemâ (üreme, çoğalma) da şarttır. Altın ve gümüş, çoğalmasa da, nisap miktarı olunca zekâtları verilir. Nisap: Zekâtın vâcip olması için dinin koyduğu bir ölçüdür ki, bu da kişinin borcundan hariç 20 miskâl (80.18 gram) altın veya bunun değerinde para ve ticaret malıdır. Paranın her 40 liradan bir

ORUÇ'LA İLGİLİ DİĞER MESELELER

834 Oruç tutan mükellefin, misvak kullanması sünnettir. Nitekim İbn-i Abidin: "Misvak tutunmak da mekruh değildir. Bilâkis başkaları gibi oruçluya da sünnettir. Bunu Nihaye sahibi açıklamıştır. Delili Peygamber (sav)'in: "Ümmetime meşakkat vereceğini bilmesem her abdest aldıkça ve her namaz kıldıkça onlara misvakı emrederdim" hadisinin umumi olmasıdır"(93) hükmünü zikreder.

 835 Ramazan ayını baygın geçiren kimse, daha sonra onu kaza eder. Bu hususta icma vardır. Miracü'd Diraye'de de böyledir. Ancak bir mecnun; Ramazan ayının son günü zevalden önce iyileşmiş olsa, kendisine kaza lâzım gelmez. Sahih olan görüş budur. Kifaye'de ve Nihaye'de de böyledir.(94)

Rekât sayısında tereddüt

Bir namazın ikmalinden evvel, onun rekâtlarının sayısında, şüphe etmek, yâni üç veya iki kıldığım kestirememek, musâllîce mutat hükmünde olmadığına göre, o namazı iptâl eder. Zimmetine terettüp eden namazı musâllî, yakîn üzere İskata kaadir olduğuna ve hadîsi şerifte : «Eğer biriniz kaç rekât kıldığında şüphe ederse namazı yeniden kılsın.» buyurulduğuna mebni, o kimse namazını yeniden kılar. Nitekim, vakit bâki iken, namazı kılıp kılmadığında şek eden, o namazı kılar (1).